31 Ekim 2010

Sadece tırnak işareti kalmıştı...İçinde "BAŞKALARININ" düşünceleri vardı yalnızca...



İNSANOĞLU BİRGÜN...
Virgülü kaybetti söyledikleri birbirine karıştı...
Noktayı kaybetti...
Düşünceleri uzayıp gitti ayıramadı onları...
Ünlem işaretini kaybetti birgünde...
Sevincini öfkesini,bütün duygularını yitirdi...
Soru işareti kaybetti başka bir gün...
Soru sormayı unuttu,herşeyi olduğu gibi kabul eder oldu...
İki noktayı kaybetti başka bir günde...
Hiç bir açıklama yapamadı...
Hayatının sonuna geldiğinde...
Sadece tırnak işareti kalmıştı...
İçinde "BAŞKALARININ" düşünceleri vardı yalnızca...

Not: Mustafa'ya teşekkürlerimle

Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı..Ama bugünü hiç yaşayamadı, ne yarın ne de dün!



Çok zaman önceydi.
O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı.
Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.
Derken zaman diye üç parçalı bir şeyi cat etti insan.
Bir parçasına dün dedi, diğer parcasına bugün, öteki parçasına da yarın.
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu.
Dünü düsünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı;
Ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.
Farkında olmadan rezil etti bu gününü.
Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu.
Bir türlü beceremedi.
Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı.
Bu günü eline yüzüne bulaştırdı...
Mutsuz oldu insan.
Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı..
Ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı..
Ama bugünü hiç yaşayamadı, ne yarın ne de dün!

CAN YÜCEL

Not :Eser'e teşekkürlerimle...

Biraz da Karadeniz... Bölüm 2...

Rize/Ayder ve çevresinde geçirdiğim bir hafta tabi ki bana yetmedi. Ne yemeklerine doyabildim oraların ne yeşiline... Bunun üzerine haydi dedim kendime ve sırt çantamı alıp yola devam ettim...İyi ki de etmişim...Karadeniz'de dereler çılgın bir şekilde çağlarken; sizi hareketlendirir bitki örtüsünün çeşitliliği sizi çoşturur, yemekler de güç ve kuvvet verir. Hop oraya, hop buraya sıçrayıverirsiniz... Hop derelere varırsınız...

deli deli akar dereler...


bitki örtüsü zaten coşmuş...

Hop bulutlara varırsınız....Yukarılara, yaylalara çıktıkça 2000 metreler, 3000 metreler size arkadaş olur. Dün kaç metre yüksekteydim, bugün kaç metre yüksekteyim diyerek kendi kendinizle yarışırsınız. O hep daha yükseğe çıkma isteği hiç bitmez. Bulutların üstüne çıkarsınız... 

                   

bulutların üstünde...

bulutlar dalga dalga...



Hop yedigöllere varırsınız. Önce yedigölleri tepeden seyredersiniz. Sonra yavaş yavaş onların yanına iniverirsiniz. Haydi bakalım...



yedigöllerden bazıları ...

bir gölden diğerine gitmek için böyle yollardan geçersiniz...


daha büyük bir göl...


bu uzaktan...

Yavaş yavaş buralardan ayrılış vakti gelir. Geri dönerken doğa renkli kayaların içinden  bir demet çiçek sunuyor bize. Onu da çekip yolculuğu bitirirsiniz...


bir demet çiçek...

Sağlıcakla,



sucuklu yumurta


Malzemeler
2 adet yumurta
1 yemek kaşığı sıvı yağ
sucuk(miktarı isteğe göre)
tuz
Hazırlanışı : Tavaya bir miktar yağı ve doğramış olduğumuz sucukları ilave edelim.Sucukların bir tarafı pişince diğer yüzünü çevirelim.Sonra yumurtaları kıralım ve tuzunu ekleyelim.Yumurtalar piştikten sonra servis edebilirsiniz.Afiyet olsun.

Merci! (Christine Rabette, 2003)

30 Ekim 2010

Sağlıklı kalmak için , duygularını anlat... Aynur'a teşekkürlerimle

Eğer hasta olmak istemiyorsan, duygularını anlat!.
Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular gastrid, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar. Zamanla duyguların bastırılması kansere dönüşür. Öyleyse sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız.. Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel bir terapidir!
Eğer hasta olmak istemiyorsan, karar vermelisin!.
kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. kararsızlık endişeleri, sorunları ve catışmaları çoğaltır. İnsanlık tarihi kararlardan oluşur. Karar vermek, diğerlerinin kazanması icin vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir. kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanlarıdır.
Eğer hasta olmak istemiyorsan, olduğundan farklı yaşama!.
Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir. Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü birşey yoktur. Kaderleri ilâç, hastane ve acıdır.
Eğer hasta olmak istemiyorsan, kabullen!.
Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır. Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar. Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.
Eğer hasta olmak istemiyorsan, çözümler bul!.
Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler. Karanlığı kovmak icin kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat varolan en tatlı şeylerden birini üretir. Biz ne düşünüyorsak oyuz. Olumsuz düşünce hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.
Eğer hasta olmak istemiyorsan, güven!.
Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz , açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.
Eğer hasta olmak istemiyorsan, hayatı üzgün yaşama!.
Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir. Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştir. İyi mizah bizi doktorun elinden korur. Mutluluk, sağlık ve terapidir.
İYİ OLMA SANATI
Dr. Dráuzio Varella.
 

Pozitif düşünce aşısı çıktı... kaçırmayın... eczanelerden ısrarla isteyiniz... Leylacığıma teşekkürlerimle



Pozitif düşünce aşısı çıktı... kaçırmayın... eczanelerden ısrarla isteyiniz...  

Gerçek ben, sandığım ben, sanıldığım ben hep beraber çukulata yemeğe gidiyoruz...

eyvah abim...

hayat çok garip...

Aşkın amacı birileri için "mükemmel insan" olmak değildir,seni mükemmelliğe en çok yaklaştıracak insanı bulmaktır .... Alev'e teşekkürlerimle...

Hayatın bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın'



"Hayat, havaya attığımız 5 topla oynanan bir oyundur.
Bu toplardan sadece bir tanesi lastiktir, diğer toplar ise camdandır. Bu toplar işimizi, ailemizi, sağlığımızı, dostlarımızı ve benliğimizi temsil etmektedir. Bu 5 top içinde, bir tek İŞİMİZ lastik toptur. Onu düşürürsek zıplatabilir ve tekrar fırlatabiliriz. Ancak diğer 4 top camdan yapıldığı için düşerse kırılır ve yerine konulamaz. Bunu fark etmeli ve hayatımızı bu dengeye göre kurmalıyız. Oysa hepimiz o lastik topu tutabilmek uğruna, diğerlerini kırıp dökeriz. Dostlarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca sarılın onlara, tıpkı hayata sarıldığınız gibi. Çünkü onlarsız hayat anlamsızdır. Hayatı çok hızlı koşmayın. Nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın. Hayatın bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın'
Üzeyir Garih

Üstada sormuşlar insanın zekasını nasıl anlarsın? konuşmasına bakarım demiş.Ya hiç konuşmuyorsa?Okadar akıllısına hiç raslamadım...


Üstada sormuşlar insanın zekasını nasıl anlarsın? konuşmasına bakarım demiş.Ya hiç konuşmuyorsa?Okadar akıllısına hiç raslamadım...

29 Ekim 2010

delisin delisin

sözlerin yanılsamasının ardindaki hakikat...

 
 
Her şeye baş kaldırıyorum. Başka insanların kendilerini üzerimde yetke saymalarına, başkaları tarafından egitilmeye, başkalarının bildiklerini bana kabul ettirmeye çalışmalarına baş kaldırıyorum. Kendim bulmadıkça hiçbir şeyi doğru kabul etmiyorum. Başkalarının benden farkli düsünmesine karşı değilim, ama onların bana düşüncelerini, yaşamla ilgili görüşlerini zorla kabul ettirmeye çalışmalarına katlanamıyorum. Daha küçük bir çocukken de baş kaldırıyordum. Dinliyor, izliyor, ama bir yandan da sözlerin yanılsamasının ardindaki hakikati arıyordum.” Jiddu Krishnamurti

Ayak masajı haritası... Sait'e teşekkürlerimle...

Tutunmayı (kontrol ilüzyonunu) bırakmak...



Tutunmayı (kontrol ilüzyonunu) bırakıp da her şeyin kendiliğinden olmasına izin verirsen, o zaman özgürleşirsin;hatta yaşamdan ve ölümden bile. Bu sayede her şeyi dönüştürürsün. 

 Bodhidharma

el masajıyla gelen sağlık...

6 Tom & Jerry Hungarian Rhapsody No 2 Liszt

çok mu kırdılar kalbini... Umman'a teşekkürlerimle...

Bu güzel fotoğraflar nerden mi??? Biraz da Karadeniz yazımdan...





Hangi kurt kazanacak... Nil'e teşekkürlerimle...


Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri hayat, aşk ve evlilik üzerine konuşurken şunları söylüyor:
''...
İçimizde iki kurt var ve bunların arasında da korkunç bir savaş.
...
Kurtlardan biri korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibiri, kendine acımayı, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, üstünlük taslamayı ve bencilliği temsil ediyor.

Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.
''
Gençlerden biri ''hangi kurt kazanacak?'' diye soruyor ve yaşlı kızılderili cevap veriyor:

''Beslediğiniz!''

28 Ekim 2010

Yine de çıkamıyoruz filmin içinden! Smyrina Arts'a teşekkürlerimle...




"Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum... Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok...Yine de çıkamıyoruz filmin içinden!

Ve film kötü..."

Charles Bukowski

Şimdi açsam pencereyi de beklesem... Semra'ya teşekkürlerimle...



Şimdi açsam pencereyi de beklesem..
Sen gelsen..
Olmaz ya hani geliversen..
Hiçbirş...ey sormasan..
Hiç birşey söylemesen..
Sussam..
Sussan..
Sussak..
Susuşların anlattığını dinlesek..
Sırt sırta otursak..
Katılasıya ağlasak...
Sormasak birbirimize sebebini...
Sonra dönsek yüzyüze..
Sarılsam..
Sarılsan..
Sarılsak..
Ve yine hiçbirşey konuşmasak..
Ama anlasak..
Ne vardı sahi..
Olmaz ya..
Hayal ya..
Hani diyorum ; olsa ne vardı ...

 

...........kırpık karma...........

Om.svg


...........kırpık karma...........

Kabak mücver...
















Malzemeler

3 adet rendelenmiş kabak
4 adet rendelenmiş patates
2 yumurta
1 kase rendelenmiş kaşar peyniri
1 buçuk su bardağı un
İstenen baharatlar ve tuz

Hazırlanışı
Kabak ve patatesi elimizle iyice sıkıp suyundan arındırıyoruz. Kalan malzemeleri ekleyip karıştırıyoruz (Kıvamlıysa elinizle şekil verebilirsiniz). Kaşıkla küçük parçalar alıp tavada kızartıyoruz. Afiyet olsun

Yeni Alıntılanabilir Einstein kitabından alıntıdır... (The New Quotable Einstein)

The New Quotable Einstein

“İnsanoğlunun en büyük zaafı, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanması. Hatta bütün yiyecekleri, hayvanları ve doğayı kendine sunulmuş bir nimet sanıyor. Evren dediğimiz bütün içerisinde, kendisini diğer canlılardan ayrı tutuyor. Çevreyi istediği gibi kullanıyor. Yıkıyor, yok ediyor.

Halbuki insanoğlu bu evrende zincirin sadece küçük bir parçası. Bunu redderek aslında kendisine bir hapishane yaratıyor. İnsanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük. Tabii bu da tam olarak mümkün olmayabilir ama bu çabanın kendisi de bir özgürlük.”

Biraz da Karadeniz...Bölüm 1

O yaz havalar çok sıcaktı.İstanbul'da geceleri uyunmuyordu. Ne yapmalı ne yapmalı diye evin içinde dolanırken tabi ya Karadenize gitmeli dedim. Bunu dediğimde günlerden çarşambaydı. Cuma günüyse  kendimi Bukla turla Ayder yaylasında  buldum.İstanbul'da tişörtle,elbiseyle terlerken Ayder'de polarla, yağmurlukla gezmeye başladım. Yeşilin her tonuyla ilk defa orada tanıştım. Zirveye çıkmanın mutluluğunu ilk defa orada tattım. Mıhlama'yı, kara lahana yemeğini ilk defa orada yedim. Ve ben neler kaçırmışım dedim...



Ayder yaylası...


etrafa bakış...

etraf...

Her gün o yayla senin bu yayla benim yürüyoruz.Yayla hayatı hakkında bilgiler alıyoruz. Yaylalarda hayat sabah dört gibi başlarmış. Önce hayvanlar otlatılır arkasından sağılırmış.Güneşin doğuşuyla beraber de hayvanlar ağıla dönermiş. Çeşitli yayla görüntüleri...


yaylalar... yaylalar...



başka bir yayla...


yayla evi...


yayladan etrafa bakış...


yaylada bulut gölgesi...

Dereler yanınızdan şırıl şırıl akarken yürümek kolay. Ama bazen rota gereği derenin sağından soluna, sonra solundan sağına geçmek gerekiyor. Hatta bunu defalarca tekrarlamak gerekiyor.Taşların üstünden seke seke bu geçişleri yapıyoruz. Geçişlerde dengeyi korumak çok önemli...Yoksa islandın gitti.

Az sonra dereye varıcaz...


dere şırıl şırıl...

geçiş yaparken aman dikkat..

Tabi buraların sisi başka oluyor...Genelde sabahtan hava açık oluyor üç dört gibi sis bastırıyor. Göz gözü görmüyor. Kopkoyu bir sis yani...Üstün başın, saçın, yüzün ıslanıyor...

Ayder sisler altında...

Sis...


Bazen zirve yürüyüşleri yapılıyor. 3000 metrelere kadar tırmanıldığı oluyor.Bu sefer göller ve kar manzaraları size eşlik ediyor.Haydi buyrun...

mola yeri...

karlı dağlar...

Yürüyüşten döndükten sonra kısa bir dinlencenin ardından,  oberjde yemek ve horon zamanı başlıyor. Bizleri en iyi şekilde ağırlayıp, gezdiren  Mikael'e, Muhammede, Osman'a, Sadığa,Uğur'a ve herkese teşekkür ediyorum.

Sağlıcakla,

Küçümsediğin her şey için...


Kimse kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir bilmelisin. Küçümsediğin her şey için gün gelir önemsediğin bir bedel ödersin.
Tolstoy

Styx - The Best Of Times Live 1996

Her Acı Bir Günah Siliyor benden ... Duygusal'a teşekkürlerimle

ikimiz de kurtuluruz bu hayattan... Aslı'ya teşekkürlerimle...

Düşünüyorum da... Gülbin'e teşekkürlerimle...


Düşünüyorum da,
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu, duygularımızı,
inançlarımızı, benliğimizi??????

rabindranath
tagore

Zeki Müren - Sorma Ne Haldeyim

Zeki Müren Mehtaba Bürünmüş Gece

Fikret Kızılok - İnişlerim Çıkışlarım

27 Ekim 2010

karnım tok...

Zeytin ağacı efsanesi... Pınar ve Nil'e teşekkürlerimle...



Zeytin Ağacı Efsanesi...

Eski Yunan mitolojisinde M.Ö. 17. yüzyılda kurulan bugünkü Atina ile ilgili bir anlatımvardır. Tanrıların babası Zeus yeni kurulacak olan şehre isim koymak için tanrılar meclisini toplar. Bu şehre en değerli hediyeyi getiren tanrının ismini bu şehre vereceğini söyler. Deniz tanrısı Poseidon denizden savaşta çok işe yarayacağına inandığı bir at çıkarır.

Bilim tanrısı Athene aşıladığı bir yabani zeytin ağacını şehre getirir ve armağan eder. Bu ağaç meyve verecek, insanlar da bunu yiyecek. Bu meyveden çıkarılan yağ karanlık geceleri aydınlatacak, aynı zamanda yemeklik yağ olarak mutfakların baş tacı olacaktır. Bu ağaç yarışı kazanarak Akropolise dikilir, şehre ise bilim tanrısı Athene'nin adı verilir. Eski Yunan'da zeytin ağacı kutsal olup salonları süslerdi. Zeytin ağacını kesen veya zarar veren mahkeme önüne çıkarılır ve ölüme mahkum edilirdi.