9 Eylül 2011

Hayat yaz 2211e gönder...

Seni düşünürken...Bir çakıl taşı ısınır içimde...



Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
... Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar

Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Üç heykel arasındaki fark?


İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbi...rlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı.İstediği; birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar:

"Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver." Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.

Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarı fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı. Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.

Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi, ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu. Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı:

"Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır. Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim."
***

Together we are one ...

http://youtu.be/KgiHw4X7kLc

Peru'da lamasıyla bir çocuk... Günün fotosu...09/09/2011

 

Küçük bir sevda masalı...


Kadın 32 yaşında güzel bir bayandı ve eşi oldukça yakışıklı bir deniz subayı idi.Bundan bir kaç ay önce yanlış bir
teşhis sonucu gerçekleştirilen ameliyatla gözlerini kaybetmişti genç kadın ve asla göremeyecekti.
... Kocası ameliyattan sonra acı gerçeği öğrenince yıkılmış ve kend i kendine bir söz vermişti. Günler geçiyordu.Kadın her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdiği kocasına yük olduğunu düşünüyordu.

 

Eşinin bu içine kapanık, karamsar hali kocayı çok üzüyordu Birden aklına eşinin eski işi geldi.Geri dönmesini isteyecekti.Ama bunu ona nasıl söyleyecekti, çünkü artık çok kırılgan ve neşesizdi. Bütün cesaretini toplayarak akşam karısına konuyu açtı.Karısı dehşetle gözlerini açtı:Ben bunu nasıl yaparım ben körüm, diye bağırdı. Kocası ona destek olacağını, her sabah kendisinin işe bırakacağını ve akşamları da iş çıkışında alacağını ve ona çok güvendiğini söyledi.Çünkü eşini tanıyordu ve bunu başarabileceğini biliyordu.

 

Kadın büyük bir umutsuzlukla kabul etti çünkü eşini çok seviyordu ve onu kırmak istemiyordu.Her sabah eşini işine bırakıyor ve akşamları da alıyordu fedakar koca.Günler böyle ilerledi, karısı eskisinden biraz daha iyiydi.Fakat kocası daha fazlasını istiyordu, kendisine söz vermişti sonuna kadar gidecekti.Aksam karısına:Artık işe kendin gidip gelmelisin,
dedi.Kadın şaşırmıştı.Bunu asla yapamayacağını söyledi.Kocası ısrar edince onu yine kıramadı ve bütün cesaretini
topladı.Bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu. Sabahları kadın artık otobüs durağına kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek işine idebiliyordu.

 

Günler günleri kovaladı, hiç bir problem yoktu.Yine bir gün otobüse binerken, şoför:Sizi kıskanıyorum, hanımefendi dedi.Kadın kendisine söylenip söylenmediğini anlayamadan, neden diye sordu.Şoför:Çünkü her sabah sizin arkanızdan bir deniz subayı genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakıyor, otobüsten indikten sonra yeşil ışıkta yolun karşısına geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanızdan öpücük yollayıp size her gün sevgiyle el sallıyor, dedi. 
 

Tıp hergün gelişiyor hanımefendi...

Eric Clapton & B.B. King- Riding With The King

http://youtu.be/a5T5qDRxbpM

Bugün seni bırakmış insanlar için üzülüp ağlıyacağına...



Genç kız ağlayarak eve geldi, kimseye gözükmeden doğru odasına çıktı.

Annesi kızının geldiğini duymuş ve kızıyla konuşmak istemişti.

Genç kız, ağlayarak yalnız kalmak istediğini söyledi. Annesi kızına ne olduğunu anlamış ve onu rahat bırakmıştı.

Genç kız sevgilisinden ayrıldığı için ağlayordu. Ağlayarak uykuya daldı.

Sabah uyandığında aynasına rujla annesi şunları yazmıştı:

Bugün seni  bırakmış insanlar için üzülüp ağlıyacağına, yarın sana değer verecek ve seni el üstünde tutacak  insanları düşün ve sevin."