25 Eylül 2011

Anlamadığımız, içini dolduramadığımız herşey bizim hapishanemizdir...

Eğer Budha'nın sözlerini okursak çok ilham alırız, Lao Tzu'nun sözleri de çok ilham vericidir. Ancak bu büyük insanların tamamı, "bir gerçeği" fark etmişlerdir. Bu gerçeğe ulaştıktan sonra bize, bu gerçeği bir takım kurallar ve anlayışlar çerçevesinde aktarmışlardır.

Fakat bizler bütün bu kuralların içsel anlamlarını bilmeden şekilde kaybolur gidersek o zaman şefkatli olmak bir hapishanedir, öfkelenmemek bir hapishanedir, tatlı sözlü olmak bir hapishanedir. Eğer yöntemini bilmiyorsan öfkelenmemek yalnızca bir laftır, şefkat yalnızca bir laftır. Sadece damarımıza basılıncaya kadar iyi olur, damarımıza basıldığı anda deliririz. Bana iyi davranıldığı sürece iyi davranmayı başarmak kolaydır.

Lafta iyi kalpli, eleştirmeyici, şefkatli, öfkesiz olmak kolaydır;  O yüzden aman dikkat ... Lafta ne olduğumuzun bir önemi yok... Önemli olan bu öğretilerin içine girebilmek ve uygulamaya , öğrenmeye çalışmaktır... Anlamadığımız, içini dolduramadığımız herşey bizim hapishanemizdir...

Cem Şen

Ağzını açıp ´Çağlayandan dökülen suyu´ içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç?...

 

Çevrendeki olaylara ve akışa uyum göstermek zorundasın. Su içicem diye çağlayanlarda beklersen zarar görürsün...

Susadıysan sakin bir dere kenarına gidip suyunu içmelisin... Biraz yol yordam bilmelisin...

Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin, gürültünün parçası olursun yalnızca!...

 

Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin, gürültünün parçası olursun yalnızca!...

İkisi de bi boka yaramaz...

Hayat aldigimiz nefes sayisi ile degil, nefesimizi kesen anlarla ölçülür...

Bir yuzme havuzunun kenarinda otururken avuclarindan birisini biraz su ile doldurdu ve bana uzatip sunu soyledi: "Elimde tuttugum bu suyu goruyor musun? Bu "sevgi"yi sembolize ediyor.

Ben bunu soyle goruyorum: Elini ozenle acik tutar ve suyun(yani sevginin) orada kalmasina izin verirsen, her zaman orada kalacak. Ancak, parmaklarini kapamaya
kalkar ve sahip olmaya calisirsan buldugu ilk araliktan akacak.

Insanlarin sevgi ile karsilastiklarinda yaptiklari en buyuk hata bu. Buna sahip olmaya calisirlar, talep ederler, beklerler ve aynen elinizi kapadiginizda  elinizden dokulen su gibi sevgi, ask da sizden kacar. Cunku sevgi ozgur olmalidir, onun dogasini degistiremezsiniz. Eger sevdiginiz insanlar varsa, onlarin ozgur birer varlik olmalarina izin verin.

Verin ama beklentiye girmeyin.

Tavsiyede bulunun ama emretmeyin.

Verir misin deyin ama hic bir zaman talep etmeyin.

Kulaga kolay gelebilir ama bu, gercekten anlayabilmek icin bir omur isteyebilecek bir derstir. Bu, gercek sevginin sirridir. Gerceten ogrenmek icin sevdiklerinizden ictenlikle birsey beklememeli ama onlara kosulsuzca ozen gostermelisiniz."

Hayat aldigimiz nefes sayisi ile degil, nefesimizi kesen anlarla olculur.

Yasayin!

Hepimiz bir ağacın dalları değilmiyiz?



Hepimiz bir ağacın dalları değilmiyiz?
Hepimiz aynı yolun yolcuları değilmiyiz?
Ey insanoğlu ne diye kendi kusurlarını görmeyip de
Diğer insanların iyisine kötüsüne bakıp durursun?

Kediyle ev hali... Günün fotosu... 25/09/2011

Arkadaslar, kendi iç sesinizi duymaya ne dersiniz???

Telgraf uzun mesafe iletisiminde en hizli yol oldugu zamanlarda, genc bir adam Mors Alfabesi operatoru olmak icin is basvurusunda bulundu.

Gazetede cikan bir ilana yanit vermek amaciyla ilanda yer alan adrese gitti.Oraya  vardiginda buyuk, gurultulu, daginik ve islek bir binaya girdi. Arkada da telgrafin sesi vardi.
Resepsiyonistin masasindaki bir levha, is basvurusunda bulunanlarin bir form doldurmalarini ve icerideki ofise cagirilincaya kadar beklemelerini yaziyordu. Genc  adam formu doldurdu ve diger 7 basvuranin bekledigi bekleme salonunda bir koltuga oturdu. Bir kac dakika sonra genc adam kalkti, odanin diger tarafina gecti ve icerideki ofisin kapisini acip dogrudan iceriye girdi. Dogal olarak diger is basvurusu icin bekleyenler, ne oldugunu anlamadan baslarini kaldirdilar. Aralarinda henuz kimseyi cagirmadiklariyla ilgili fisildastilar. Iceriye giden genc adamin bir hata yaptigini ve isi alamayacagini varsaydilar.

Birkac dakika icinde isveren, ofise giren genc adama ofisten disariya cikarken eslik etti ve bekleme odasinda diger basvuru icin bulunanalara "Beyler, geldiginiz icin cok tesekkur ederiz ama bu is pozisyonu doldu" dedi. Diger basvuruda bulunanlar birbirlerine sikayetlenmeye basladilar ve birisi konustu:

"Bir dakika! Anlamiyorum. O son olarak geldi ve biz hic bir zaman gorusme sansini  bile yakalayamadik ama isi o aldi. Bu haksizlik!"

Isveren: "Ozur dilerim ama hepiniz burada otururken telgraf Mors alfabesinde su mesaji veriyordu: "Bu mesaji anliyorsaniz, o zaman iceriye gelin, is sizin!"

Ama hic biriniz duymadiniz veya anlamadiniz. Bu genc adam anladi. Is onundur."

Hepimiz cok fazla işlek, hareketli, gurultu ve patirtili bir dunyada yasiyoruz. Insanlarin dikkatleri daginik ve kendi iç seslerini duyamiyorlar. Ne istediklerini, ne hissettiklerini, ne düşündüklerini duyamıyorlar....

Arkadaslar, kendi iç sesinizi duymaya ne dersiniz???

Sağlıcakla,

Oldu mu?

Mozart. Requem

http://youtu.be/Zi8vJ_lMxQI