16 Eylül 2011

Eğer karşımdaki insanın neyi niçin yaptığını anlayabilirsem...



Eğer karşımdaki insanın neyi niçin yaptığını "anlayabilirsem", kendi bakış açımı bir süreliğine bırakıp "onun acısını, korkusunu, endişesini" görebilirsem, o zaman anlayış geliştirmem, muhtemelen şefkat geliştirmem daha kolay oluyor. Ama durduk yerde şefkat geliştirmeye kalkıştığımda bu zorlamalı ve çoğu zaman yapay, hatta uzun vadede öfkemi besleyen bir sahtekarlığa dönüşüyor.

Eğer karşımdakini anlayabilirsem korkularımın bir sonucu olan anlayışsızlığım da değişmeye başlıyor... Bu aynı zamanda kendimin neyi niçin yaptığımı anlamama da ışık tutuyor...

Çünkü aslında herkes o kadar aynı ki... Aynı korkular geçtiğimiz yollar sonucu farklı tepkiler vermemize yol açıyor o kadar... Ve hepimizin ihtiyacı olduğumuz gibi kabul edilmek , anlaşılmak ve sevilmek... Koşulsuz , beklentisiz...

Fön çektirdim nasıl olmuş???

 

İnsan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşayamıyor...

 



 

"Başkalarının hayatından ders alın. İnsan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşayamıyor." (Roosvelt)

Uygun ayakkabılar giymemiz dileğiyle…



O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler.Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. Tek ayakkabı yapan dükkánında ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı söyledikten sonra ağzındaki kurşun kalemi eline alıp ayağımın çevresini çizdi.O ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı.Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. Babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı.

Kapının her çalınışında koştum.Ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı.O gün onları giymedim. Bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim yeni ayakkabılarımı.Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor, yukarıdan, yandan, önden bakıp duruyordum. Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kim bilir kaç kez okşadım.Uyku girmedi gözüme.
Sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum ben.Ayakkabımı babam giydirdi. Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canımı yakmıştı.Ama bunu babama söylemedim. O ''Sıkıyor mu?'' diye sordukça ''Hayır'' yanıtını veriyordum.''Dar, ayağımı acıtıyor'' desem, geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.

O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu. Dişimi sıktım. Topalladım.Soranlara ''Dizimi vurdum'' dedim, ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim.

Bazılarımız yaşamda böyle darbir  ayakkabıyla yürümeyi seçer…

Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş...

Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre, kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir...

Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüşür.

Canınız yanar.

Topallaya topallaya gidersiniz.

Ta ki ayakkabıyı çıkartabileceğinizi düşünüp bunu uygulama cesareti bulana kadar… O zaman ayakkabı uygun olduğunda ne kadar huzurlu ve mutlu yaşayabileceğinizi keşfetme şansınız olur…

Uygun ayakkabılar giymemiz dileğiyle…

Bir çift güvercin havalansa...

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma...

 

Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz vardı
Geceniz geliyor aklıma

Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma

Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma

Nice aşklar, arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur sade
Davranışınız geliyor aklıma

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma

/M.Cevdet ANDAY

Model - Değmesin Ellerimiz

http://youtu.be/r38flbnJs1I

ama ben bir kalbim yalnızca sevebilirim...

 

 

Kılıç olsam keser, ateş olsam yakardım; ama ben bir kalbim yalnızca sevebilirim.

Hz.İsa

Ohh keyfe bak.... Günün fotosu... 16/09/2011

Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler...



Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.

Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."

HRANT DİNK -

kendini tekrarlayan durumları ARTIK AŞALIM...



Alışkanlık bir kağnı tekerleğindeki çatlak gibidir. Biz o kağnıda yolculuk ederken tekerlek döner ve çatlağa geldiğinde sıçramanıza, canınızın yanmasına neden olur.

Alışkanlık haline getirdiğimiz, deneyimi boşa harcadığımız için tekrarlayıp durduğumuz ve canımızı yakan, kendini tekrarlayan durumları ARTIK AŞALIM...

Belli bir alışkanlık aracığılıyla sürekli olarak tatmin olacağımızı sanır, buna inandığımız için de farkında olmadan acı verir ve acı çekeriz...

Artık acı vermeyi de acı çekmeyi de bırakalım... Bakalım bir sonraki derste neler var öyle değil mi???

Bu hap diil ki? Böcek...

Yaralarımız , korkularımız sevilip okşandığında süt dokmüş kediden farkımız kalmıyor ki...



Yaralarımız , korkularımız sevilip okşandığında süt dokmüş kediden farkımız kalmıyor ki...