20 Eylül 2012
Zaten hepimiz kıstırıldığımızı hissettiğimiz zaman gerçek yüzümüzü ortaya çıkarmaz mıyız? Murathan Mungan, Kırk Oda (Sf.71)
Murathan Mungan, Kırk Oda (Sf.71)
İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır."
İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır."
Jean-Jacques Rousseau
Zaman akıp Gidiyor, ayağa kalk !
İnsanın kendini aşması, en zor anlarda gösterdiği tepkinin içindedir. çünkü bir "Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılmaz. "
İnsanın kendini aşması, en zor anlarda gösterdiği tepkinin içindedir. çünkü bir "Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılmaz. "
ANLAMAK DEGISIMDIR
ANLAMAK DEGISIMDIR
Burada öğretmen yok, öğrenci yok, lider yok, yol gösterici yok, efendi yok, kurtarıcı yok. Kendiniz ...için öğretmensiniz ve öğrencisiniz ; efendi, yol gösterici, lider sizsiniz. SİZ HER ŞEYSİNİZ ! Ve anlamak , değişimdir !
(...Jiddu Krishnamurti
Bu Testi Mutlaka Yapın...8 soruda sağ beyniniz mi sol beyniniz mi baskın öğrenin?
Dr. Yavuz, sağ ya da sol beynin baskın olup olmadığını belirlemek için aşağıdaki testin yapılmasının yeterli olacağını ifade etti.
Cevaplarda ‘A’ şıkkının sayısı fazla ise sağ beynin daha gelişmiş olduğu anlamına geliyor, ‘B’ şıkkı çok ise sol beynin etkin olduğu anlamı çıkıyor.
Okuldayken hangi dersleri daha çok severdiniz? a)Türkçe, resim, sosyal vb. b)Fenle ilgili olanları.
2-Hangi tip sporları yapmaktan hoşlanırsınız? a)Tek başına yapılan sporları b)Takım sporlarını.
3-Gördüğünüz rüyaları hangi sıklıkta hatırlarsınız? a)Çoğunlukla hatırlarım, b)Ender olarak hatırlarım.
4-Ellerinizi ve mimiklerinizi konuşurken ne sıklıkta kullanırsınız? a)Çok kullanırım b)Çok az kullanırım.
5-İki elinizin parmaklarını birbirine geçirerek kapatın. Hangi elinizin baş parmağı üstte kalıyor? a)Sağ b)Sol
6-Şu an saatin kaç olduğunu tahmin edin, şimdi saate bakın, yanılma payınız ne kadar? a)On dakikadan fazla, b)On dakikadan az.
7-Aşağıdakilerden hangisini daha kolay hatırlarsınız? a)İnsanların yüzlerini, b)İnsanların isimlerini.
8-İki gözünü açık tutarak elinizdeki kalemi, bir cam kenarı veya kapı kenarı ile hizalayın. Önce sol gözünüzü, sonra sağ gözünüzü kapatın. Hangi gözünüzü kapatınca kalem daha az oynuyor? a)Sağ gözümü kapatınca b)Sol gözümü kapatınca
SOL ELİ KULLANANLARIN SAĞ BEYNİ BASKIN”
Sağ ve sol el kullanımı ile hangi beynin daha baskın olduğu arasında önemli bir ilişki olduğunu belirten Dr. Yavuz, şunları kaydetti: “Günlük hayatta sol elini kullanan kişilerin sağ beyinleri baskın durumdadır. Eğer kişi sağ elini kullanıyorsa o zaman da sol beyin baskındır. Bu nedenle şunu diyebiliriz ki solak olanlarda sağ beyin baskın durumda olacağı için, bunlarda mimarlık yeteneği ve müzisyenlik kabiliyetleri iyi gelişmiştir. Sağ ve sol beyni baskın kişiler matematiksel yeteneğe sahip olabilir ancak sağ beyin daha çok matematiğin geometri, sol beyin ise cebirsel bölümü ile ilgilenir. Buradan şu netice çıkıyor ki solak olan bir çocuğun, mimarlığa ya da güzel sanatlara yönlendirilmesi gerekebilir. Bireyin, fen ya da konuşma becerisi gerektiren avukatlık veya pazarlama gibi bir meslekle uğraşması hata olabilir. Çünkü sol beyin konuşma becerilerinde rol oynar. Eğer solak bir kişi, hukuk mesleğini seçmişse avukatlığı değil estetik muhakeme yeteneğine yönelten sağ beyinden dolayı hakimliği tercih etmelidir.”
Paraya, şana, onura bunca önem verirken, nasıl olur da usa, doğruya hiç durmadan yükseltilmesi gereken cana, ruha bunca az önem verirsin, sıkılmaz mısın bundan, yüzün kızarmaz mı?
Paraya, şana, onura bunca önem verirken, nasıl olur da usa, doğruya hiç durmadan yükseltilmesi gereken cana, ruha bunca az önem verirsin, sıkılmaz mısın bundan, yüzün kızarmaz mı?
Platon, Sokrates'in Savuması
Aslında düşünmeye bile gerek yok. Ben kendimi biliyorsam, kendini bilmezlerin hakkımda söylediklerinin ne önemi olabilir."
Aslında düşünmeye bile gerek yok. Ben kendimi biliyorsam, kendini bilmezlerin hakkımda söylediklerinin ne önemi olabilir."
Bir çakıl taşı ısınır içimde.
Portakal Reçeli
Kendinizi Nasıl Sevebilirsiniz ?
Bağışladığınızda ve sıkıntılarınızdan kurtulduğunuzda, omuzlarınızdan sadece büyük bir yük kalkmış olmaz, aynı zamanda içsel sevgiye kocaman bir kapı açılır.
Kendini sevmeyi öğrenenler ve yeni öğrenmeye başlayanlara, kendinizi sevmeye yardımcı olacak bazı yolları göstereceğim. Ben buna On Adım diyorum ve bu listeyi yıllardır binlerce insana gönderdim.
Kendinizi sevmek harika bir maceradır; uçmayı öğrenmek gibidir. İstediğimiz zaman uçabilseydik nasıl olurdu? Ne kadar heyecan verici olurdu, değil mi? Şimdi kendimizi sevmeye ve uçmaya başlayalım!
Birçoğumuz o ya da bu şekilde özgüven eksikliği duyarız. Kendimizi sevmemiz çok zordur, çünkü içimizde öyle kusurlar vardır ki kendimizi olduğumuz gibi sevmemiz neredeyse imkansızdır. Genellikle kendimizi sevmeyi şarlara bağlarız ve sonra da bir ilişkiye girdiğimizde, karşımızdaki kişiye de koşullu bir sevgiyle yöneliriz. Hepimiz, kendimizi sevmediğimiz takdirde başkalarını da sevemeyeceğimizi duymuşuzdur. O halde, kendi önümüze koyduğumuz engelleri gördüğümüzde, onları nasıl aşabileceğimize bakmamız gerekir.
Kendini Sevmenin 10 Adımı
1. Muhtemelen en önemli anahtar, kendinizi eleştirmekten vazgeçmektir.
Beşinci bölümde eleştirilerden söz etmiştik. Kendimize ne olursa olsun iyi olduğumuzu söylersek, yaşamlarımızı kolayca değiştirebiliriz. Asıl büyük zorluk yaşayacağımız zaman, kendimizi kötü kıldığımız zamanlardır. Her gün yeni bir gündür ve işleri önceki günden biraz daha farklı yaparız. Yaşam sürecine uyum sağlama ve onunla birlikte akma becerimiz, bizim asıl gücümüzdür.
Sorunlu aile ortamlarından gelenler, genellikle aşırı sorumluluk sahibi olur ve kendilerini acımasızca yargılama alışkanlığını benimserler. Sürekli bir gerilim ve endişe ortamında büyümüşlerdir. Bozuk ve sorunlu ailelerde geçirdikleri çocukluk yıllarında aldıkları mesaj şudur: "Bende bir sorun olmalı!" Kendinizi azarlarken kullandığınız ifadeleri bir düşünün. İnsanların bana söylediği bazı ifadeler şunlar: Aptal, yaramaz çocuk, kötü kız, işe yaramaz, dikkatsiz, sersem, çirkin, değersiz, tembel, kirli vs. Kendinizi tanımlarken kullandığınız kelimeler bunlar mı veya bunlara benziyor mu?
Kendimizde özdeğer geliştirmemiz çok önemlidir, çünkü kendimizi yeterince iyi hissetmediğimizde, acınası hale gelmenin yollarını buluruz. Bedenlerimizde hastalık veya acı yaratırız; bize yararlı olacak şeyleri erteleriz; bedenlerimize yiyecek, alkol ve uyuşturucularla kötü davranırız.
Hepimiz bazı açılardan güvensiziz, çünkü hepimiz insanız. Mükemmelmiş gibi davranmamayı öğrenelim. Mükemmel olma zorunluluğu, sadece omuzlarımıza muazzam bir yük yükler ve hayatlarımızda iyileşme yaratmamız gereken alanları görmemizi engeller. Bunun yerine, yaratıcı farklılıklarımızı, bireyselliğimizi keşfedebilir, bizi başkalarından ayıran özelliklerimiz için kendimizi takdir edebiliriz. Hepimizin bu dünyada oynayacağı eşsiz bir rol var ve kendimize karşı eleştirel yaklaştığımızda, o rolü engelleriz.
2. Kendimizi korkutmaktan vazgeçmeliyiz.
Birçoğumuz, korkutucu düşüncelerle kendimizi korkutuyor ve durumları olduğundan daha kötü hale getiriyoruz. Küçük bir sorunu alıp, ondan canavar yaratıyoruz. Hayattan daima en kötüsünü bekleyerek yaşamak, kesinlikle çok korkunç bir yaşam tarzıdır.
Kaçınız gece yatağa girerken bir sorunun en kötü olasılığını zihninizde canlandırıyorsunuz? Bunu yaptığınızda, yatağının altında canavarlar olduğunu hayal eden ve sonra da kendi hayallerinden korkan bir çocuğa benzersiniz. Uyuyamamanıza şaşmamak gerek. Çocukken anneniz veya babanız gelip sizi yatıştırırdı. Şimdi yetişkinliğe ulaştığınızda, kendinizi yatıştırma becerisine sahip olduğunuzu biliyorsunuz.
Hasta insanlar bunu sıklıkla yapar. Genellikle en kötüsünü hayal eder veya kendi cenazelerini planlarlar. Güçlerini medyaya verir ve kendilerini istatistik olarak görürler.
Bunu ilişkilerinizde de yapabilirsiniz. Biri sizi aramadığında, hemen kesinlikle sevilmeyen biri olduğunuzu düşünürsünüz ve bir daha asla başka bir ilişkiye girmemeye karar verirsiniz. Kendinizi terk edilmiş ve dışlanmış hissedersiniz. Aynı şeyi işinizle de yaparsınız. Biri işyerinde bir ifade kullanır ve koyulacağınızı düşünmeye başlarsınız. Bu paralize edici düşünceleri zihninizde geliştirirsiniz. Bu korkutucu düşüncelerin sizi olumsuzluğa götüreceğini unutmayın.
Eğer olumsuz bir düşünceyi veya durumu zihninizde sürekli olarak gözden geçirme eğilimindeyseniz, onun yerine geçirmeyi tercih edeceğiniz başka bir imge bulun. Güzel bir manzara, bir günbatımı, çiçekler, spor veya sevdiğiniz başka bir şey olabilir. Kendinizi korkutmaya başladığınız her seferinde, o imgeyi kullanabilirsiniz. Kendinize şöyle deyin: "Hayır, bunu artık düşünmeyeceğim. Gün batımını, gülleri, Paris'i, yatları veya şelaleleri düşüneceğim (imgeniz her neyse)." Bunu yapmaya devam ederseniz, zaman içinde bu olumsuz alışkanlığınızdan kurtulursunuz. Yine, bu konuda egzersiz yapmanız gerekecektir.
3. Kendinize karşı nazik ve sabırlı olun.
Ören Arnold şöyle yazmıştı: "Tanrım, bana sabır vermen için dua ediyorum ve duama hemen karşılık vermeni istiyorum!" Sabır çok güçlü bir araçtır. Çoğumuz, hemen tatmin olma tutkumuz yüzünden acı çekeriz. İstediğimiz şeyi hemen elde etmemiz gerekir. Herhangi bir şeyi beklemeye sabrımız yoktur. Kuyruklarda beklediğimizde veya trafikte sıkışıp kaldığımızda öfkeleniriz. Hepimiz cevaplarımızı ve elde etmek istediğimiz şeyleri hemen isteriz. Kendi sabırsızlığımız yüzünden, sık sık etrafımızdaki insanların hayatlarını zindan ederiz. Sabırsızlık, öğrenmeye direnmektir. Dersi öğrenmeden veya gerekli adımları atmadan cevaplara geçmek isteriz.
Zihninizin bir bahçe olduğunu düşünün. En başında, bahçe sadece bir parça topraktır. O toprak üzerinde kendinize duyduğunuz nefreti, umutsuzluğunuzu, öfkenizi ve endişelerinizi temsil eden çerçöpler ve taşlar olabilir. Adına korku denen yaşlı bir ağacın budanmaya ihtiyacı vardır. Bu şeylerin bir kısmını ortadan kaldırdığınızda ve toprak biçimlenmeye başladığında, biraz tohum veya küçük bitkiler ekersiniz; bunlar mutluluk ve zenginliktir. Güneş üzerine parlar, siz bitkileri sularsınız ve gerekli besinleri vererek onlara sevgiyle bakarsınız. Başlangıçta pek fazla şey olmuyormuş gibi görünür ama durmazsınız ve bahçenizle ilgilenmeye devam edersiniz. Sabırlı olursanız, bahçeniz gelişir ve çiçekleriniz açar. Zihninizde de aynı prensip geçerlidir; beslenip geliştirilecek düşünceleri seçersiniz ve sabırla gelişerek, istediğiniz türden deneyimlerin yer aldığı bir bahçeyi yaratırlar.
Hepimiz Hatalar Yaparız
Öğrenirken hatalar yapmak normaldir. Dediğim gibi, birçoğunuz mükemmellik tutkusuyla lanetlenmiş durumdasınız. Kendinize yeni bir şey öğrenme şansı vermiyorsunuz, çünkü ilk üç dakika içinde mükemmel bir şekilde yapamazsanız, yeterince iyi olmadığınıza inanıyorsunuz.
Öğreneceğiniz her şey zaman alacaktır. Bir şeyi ilk kez yapmaya başladığınızda, genellikle doğru gelmez. Ne demek istediğimi açıklamak için, şu an biraz durmanızı ve ellerinizi çırpmanızı istiyorum. Bunu yapmanın yanlış ya da doğru yolu yoktur. Ellerinizi çırpın ve hangi başparmağınızın yukarıda olduğuna dikkat edin. Muhtemelen kendinizi tuhaf ve hatta yanlış hissedeceksiniz. Ellerinizi tekrar ilk şekilde, sonra ikinci şekilde, sonra birinci ve tekrar ikinci şekilde çırpın ve orada durun. Nasıl hissediyorsunuz? Muhtemelen artık o kadar tuhaf gelmiyordur. Hiç fena değil, alışıyorsunuz. Belki iki şekilde de yapmayı öğrenebilirsiniz.
Bir şeyi yeni bir şekilde yaparken de aynı prensip geçerlidir. Başlangıçta farklı gelir ve hemen yargılarız. Ama biraz egzersizle, normal ve doğal hale gelebilir. Kendimizi tek bir günde sevecek değiliz ama her geçen gün kendimizi biraz daha fazla sevebiliriz. Her geçen gün kendimize biraz daha fazla sevgi veririz ve iki-üç ay içinde, kendimizi sevmek konusunda bir hayli aşama kaydederiz. Dolayısıyla, hatalar sıçrama taşlarımızdır. Değerlidirler, çünkü onlar öğretmenimizdir. Hata yaptığınız için kendinizi cezalandırmayın. Hatalarınızdan ders almak ve gelişmek istiyorsanız, hayatınızda tatmin sağlamak için bir adım olarak hizmet edeceklerdir.
Bazılarımız uzun süredir kendimiz üzerinde çalışıyoruz ve neden hâlâ karşımıza tekrar tekrar çıkan sorunlar olduğunu merak ediyoruz. Bildiğimiz şeyleri güçlendirmeye devam etmeli, ellerimizi havaya kaldırıp "Ne yararı var?" diyerek direnmekten vazgeçmeliyiz. Yeni yöntemler öğrenirken, kendimize karşı nazik ve sabırlı olmalıyız. Yukarıdaki bahçe örneğini hatırlayın. Olumsuz tohumlar büyümeye başladığında, onları elinizden geldiğince hızlı bir şekilde toplayın.
4. Kendi zihinlerimize karşı nazik olmayı öğrenmeliyiz.
Olumsuz düşüncelerimiz olduğu için kendimizden nefret etmeyelim. Düşüncelerimizin bizi hırpalamaktan ziyade, geliştirdiğini düşünelim. Olumsuz deneyimlerimiz için kendimizi suçlamayalım. Deneyimlerimizden öğrenebiliriz. Kendimize karşı nazik olmak, tüm suçlamaları, tüm suçluluk duygusunu, tüm cezaları ve tüm acıları bir kenara atmak anlamına gelir.
Gevşemek de bize yardımcı olur. Gevşemek, içteki gücü açığa çıkarmak için kesinlikle gereklidir, çünkü eğer gergin hissediyor ve korku duyuyorsanız, enerjinizi kapatırsınız. Bedenin ve zihnin serbest kalıp gevşemesini sağlamak için günde birkaç dakika ayırmanız yeter. Herhangi bir anda ve yerde gözlerinizi kapayarak birkaç kez derin nefes alıp verebilir, taşıdığınız gerginlikten kurtulabilirsiniz. Nefes verirken, kendinize odaklanın ve sessizce şöyle deyin: "Seni seviyorum. Her şey yolunda." Ne kadar sakinleştiğinizi görünce şaşıracaksınız. Hayatı sürekli gergin bir şekilde ve korku içinde yaşamanız gerekmediği mesajını güçlendiriyorsunuz.
Her Gün Meditasyon Yapın
Ayrıca, zihninizi sessizleştirip kendi içsel bilgeliğinize kulak vermenizi de öneririm. Toplumumuz meditasyonu gizemli ve uygulanması zor bir şeye dönüştürdü ama meditasyon, aslında var olan en eski ve en basit yöntemlerden biridir. Bütün yapmamız gereken, gevşemek ve kendi kendimize sevgi, huzur gibi kelimeleri veya kendimiz için anlamı olan benzer türde kelimeleri tekrarlamaktır.
OM, atölye çalışmalarımda kullandığım ve işe yaradığını gördüğüm antik bir sestir. Şunları da tekrarlayabiliriz: Kendimi seviyorum, kendimi affediyorum veya affedildim. Sonra da bir süre dinlemeliyiz. Bazı insanlar meditasyon yaparlarsa, zihinlerinde düşünceleri durdurmaları gerektiğine inanırlar. Zihnimizi durduranlayız ama düşüncelerimizi yavaşlatabilir ve kendiliklerinden akmalarına izin verebiliriz. Bazı insanlar yanlarına bir bloknot ve kalem alarak, olumsuz düşüncelerini yazarlar, çünkü böylelikle daha kolay dağıldıklarını görürler. Eğer düşüncelerimizin zihnimizden akıp geçtiği - "Ah, bu bir korku düşüncesi, bu öfke, şimdi sevgi düşüncesi, bir felaket düşüncesi, terk edilmişlik, mutlu bir düşünce" ve içeriklerine önem vermezsek, içsel gücümüzü gerçekten akıllıca kullanmaya başlarız.
Herhangi bir yerde meditasyona başlayabilir ve bir alışkanlığa dönüşmesine izin verebiliriz. Meditasyonu yüksek gücünüze odaklanmak gibi düşünün. Kendinizle ve içsel bilgeliğinizle bağlantı kurun. Bunu istediğiniz her şekilde yapabilirsiniz. Bazı insanlar yürürken veya koşarken meditasyon yaparlar. Yine, farklı şekilde yaptığınız için yanlış olduğunu düşünmeyin. Ben bahçemde dizlerimin üzerine çökmeyi ve toprağı kazmayı severim; benim için harika bir meditasyondur.
İyimser Sonuçları Hayal Edin
Zihinde canlandırma çok önemlidir ve bunu yapmak için kullanabileceğiniz çok çeşitli teknikler vardır. Dr. Carl Simonton, Getting Well Again (Tekrar İyileşmek) adlı kitabında, kanserli hastalar için bir sürü zihinde canlandırma tekniği sunmakta ve genellikle mükemmel sonuçlar almaktadır. Zihinde canlandırmayla, olumlu düşünmenizi sağlayan net, pozitif imgeler yaratabilirsiniz. Birçoğunuz bana olumlu düşüncelerinizle birlikte kullandığınız zihinde canlandırma yöntemleri hakkında yazdınız. Hatırlanması gereken önemli nokta, zihinde canlandırmaların kimliğinizle ve kişiliğinizle uyumlu olmasıdır. Aksi takdirde, zihinde canlandırmalarınız bir işe yaramaz.
Örneğin, kanser hastası bir kadın, bedeninde oluşan iyi katil hücrelerin kanserli hücrelere saldırıp onları öldürdüğünü hayal etmişti. Zihinde canlandırma çalışmasının sonunda, doğru yapıp yapmadığından şüphe duyuyordu ve kendisi için işe yarayacağına inanmıyordu. Ona sordum: "Sen cinayet işleyebilecek biri misin?" Açıkçası, kişisel olarak, kendi bedenimde bir savaş yaratmak konusunda kendimi iyi hissedemem. Ona zihinde canlandırma yöntemini daha nazik bir başkasıyla değiştirmesini önerdim.
Güneşin hasta hücreleri erittiğini veya bir sihirbazın sihirli değneğiyle hücreleri iyileştirdiğini hayal etmek daha iyi olabilir. Kendim kansere yakalandığımda, serin, temiz suyun rahatsız hücreleri sistemimden temizlediğini hayal ederdim. Bilinç seviyesinde bize fazla saldırgan gelmeyecek canlandırma tekniklerine ihtiyacımız vardır.
Aileleri veya dostları arasında hasta insanlar olanlar, sürekli olarak onları hasta görmekle aslında zarar verirler. Onların iyileştiğini zihninizde canlandırın. Onlara iyi titreşimler gönderin. Ama iyileşmenin tamamen kendilerine bağlı olduğunu da unutmayın. Eğer açıklarsa, onlara iyileşme sürecinde yardımcı olabilecek kasetler ve kitaplar hediye edebilirsiniz. Eğer açık değillerse, onlara sadece sevginizi gönderin.
Herkes zihinde canlandırma yapabilir. Evinizi tarif etmek, cinsel fantezi kurmak, sizi inciten birine neler yapabileceğinizi hayal etmek gibi şeylerin hepsi zihinde canlandırmalardır. Zihnin yapabileceği şeyler inanılmazdır.
5. Bir sonraki adım, kendinizi övmektir. Eleştirellik, içsel ruhu yıkar; övgü ise içsel ruhu yüceltir ve güçlendirir. İçinizdeki gücü ve tanrısallığı kabul edin ve yüceltin. Hepimiz, Sonsuz zekanın ifadeleriyiz.
Kendinizi hırpaladığınızda ve aşağıladığınızda, sizi yaratan gücü aşağılarsınız. Küçük şeylerle başlayın. Kendinize harika olduğunuzu söyleyin. Bir kez yapıp durursanız işe yaramaz. Sadece birer dakikalık sürelerle olsa bile, yapmaya devam edin. İnanın bana, giderek kolaylaşacaktır. Bir dahaki sefere yeni, farklı veya henüz öğrendiğiniz bir şey yaptığınızda ve yeterince becerikli davranamadığmızda, kendinizi yalnız bırakmayın.
New York'taki Dinsel Bilim Kilisesi'nde ilk kez konuştuğumda çok heyecanlıydım. Çok canlı bir şekilde hatırlıyorum. Bir cuma günü öğle üzeriydi. İnsanlar sorularını yazıp, konuşmacı (ben) için bir sepete bırakmışlardı. Sepeti kürsüye getirdim ve soruları cevaplarken, her birinin ardından küçük bir tedavi uyguladım. Bitirdikten sonra, kürsüden indim ve kendime şöyle dedim: "Louise, bunun ilk sefer olduğu düşünülürse, harika bir iş çıkardın. Bunu altı kez yaptıktan sonra, bir profesyonel olacaksın." Kendimi azarlayarak şöyle demedim: "Ah, şunu veya bunu söylemeyi unuttun." İkincisinin beni korkutacak bir deneyim olmasını istemiyordum.
İlk seferinde kendimi hırpalasaydım, ikinci seferinde de aynı şeyi yapacaktım ve sonunda konuşmaktan korkmaya başlayacaktım. Birkaç saat sonra, gelişmek için neleri değiştirebileceğimi düşünmeye başladım. Kendimi asla hatalı bulmadım. Kendimi övmeye ve harika bir iş çıkardığım için kutlamaya çok özen gösteriyordum. Altı konuşmanın sonunda gerçekten de profesyonel olmuştum. Bence bu yöntemi hayatımızın her alanına uygulayabiliriz. Uzun bir süre daha konuşmalarıma devam ettim. Harika bir eğitim deneyimiydi, çünkü bana kendi adıma düşünmeyi öğretmişti.
Hak ettiğinize inanın ya da inanmayın, iyiyi kabul etmeye hazır ve istekli olun. Hak etmediğimize inanmanın yaşamlarımıza iyiliğin gelişini nasıl engellediğini daha önce anlatmıştım. İstediğimizi elde etmemizi engelleyen şey budur. Eğer iyi olmayı hak etmediğimizi kendi kendimize tekrarlayıp duruyorsak, kendimiz hakkında nasıl iyi bir şey söyleyebiliriz ki?
Evinizdeki layık olma kurallarını düşünün. Hiç yeterince iyi, yeterince akıllı, yeterince uzun boylu, yeterince güzel vs. oldunuz mu? Uğrunda yaşayacak neyiniz var? Bir nedenle burada olduğunuzu biliyorsunuz ve bu neden, her birkaç yılda bir yeni araba almak değil. Kendinizi tatmin etmek, potansiyelinizi gerçekleştirmek için ne yapacaksınız? Olumlamalar, zihinde canlandırmalar, tedaviler uygulamaya istekli misiniz? Bağışlamak istiyor musunuz? Meditasyon yapacak mısınız? Hayatınızı değiştirmek ve istediğiniz hayatı yaratmak için ne kadar zihinsel çaba harcayabilirsiniz?
6. Kendinizi sevmek, kendinizi desteklemek anlamına gelir.
Arkadaşlarınıza ulaşın ve size yardım etmelerine izin verin. İhtiyacınız olduğunda yardım isterseniz, gerçekten güçlüsünüzdür. Birçoğunuz kendinize yetmeyi öğrendiniz. Egonuz izin vermediği için yardım isteyemiyorsunuz. Her şeyi kendi başınıza yapmaya çalışmak ve bunu başaramadığınız için kendinize kızmak yerine, bir dahaki sefere yardım istemeyi düşünün.
Her şehirde destek grupları var. Neredeyse her sorun için 12 Adımlık Programlar, bazı bölgelerde şifa grupları ve benzeri organizasyonlar var. İstediğiniz şeyi bulamıyorsanız, kendi grubunuzu kurmayı düşünün. Sandığınız kadar korkutucu bir şey değil. Aynı sorunlarla boğuşan iki-üç arkadaşınızla toplanın ve izlenecek birkaç rehber prensip belirleyin. Bunu kalbinizde sevgiyle yaparsanız, küçük grubunuz gelişir. İnsanlar mıknatıs gibi size çekilir. Büyümeye başlar ve toplantı yeriniz küçük gelirse, endişelenmeyin. Evren daima ihtiyacımız olanı sağlar. Ne yapacağınızı bilmiyorsanız, ofisime yazın ve bir grubu nasıl yönetebileceğiniz konusunda size yardımcı olalım. Gerçekten birbirinize yardım edebilirsiniz.
1985 yılında aids hastası altı adamla birlikte, Los Angeles'ta The Hayride'ı kurmuştum. Bu yoğun krizle ilgili ne yapacağımızı bilmiyorduk. Onlara öylece oturup "başımıza gelen şey çok korkunç" oyunu oynamayacağımızı, çünkü bunu zaten bildiğimizi söyledim. Birbirimizi desteklemek için olumlu seviyede elimizden geleni yaptık. Bugün hâlâ toplanıyoruz; her çarşamba gecesi 200 kişi West Hollywood Park'a geliyor.
Aids rahatsızlığı olan insanlardan oluşmuş sıra dışı bir grubumuz var ve herkese açık. Bütün dünyadan insanlar bu grubun fonksiyonlarını izlemeye geliyor ve kendilerini desteklenmiş hissediyorlar. Etkili olması için herkes katkıda bulunuyor. Meditasyon ve zihinde canlandırma çalışmaları yapıyoruz. Alternatif terapiler hakkında bilgilerimizi paylaşıyor, en son tıbbi yöntemleri inceliyoruz. Salonun bir ucunda insanların uzanıp yatabileceği ve şifa enerjisi paylaşabileceği enerji masaları var. Konuşabilecekleri Zihin Bilimi Pratisyenleri var. Sonunda birlikte şarkı söylüyor ve kucaklaşıyoruz. İnsanların, geldiklerinden daha iyi duygularla gitmesini istiyoruz ve bazen insanlar günler boyunca süren olumlu bir etki kazanıyorlar.
&
Destek grupları yeni sosyal biçim haline geldi ve bu karmaşık çağda son derece etkili araçlar oldular. Birlik ve Dinsel Bilim gibi birçok "yeni düşünce" kilisesi, her hafta böyle destek grubu toplantıları düzenliyor. Birçok grup, yeni çağ dergilerinde ve gazetelerinde listeleniyor. Başkalarıyla geniş çapta iletişim kurmak çok önemlidir. İçinizde kıvılcım yaratır ve devam etmenizi sağlar. Benzer fikirleri olan insanların birbirleriyle düzenli olarak fikir paylaşmasını tavsiye ederim.
İnsanlar ortak bir amaç için birlikte çalıştıklarında, sızlanmak için değil, sorunun ötesine geçmek ve bir şekilde gelişip büyümek için acılarını, şaşkınlıklarını, öfkelerini vs. paylaşırlar.
Devamı için kitaba ulaşınız.
( Pozitif Gücün Büyüsü - Louise Hay )
SİZİN BURCUNUZ HANGİSİ ?BURÇLARA İNANALARI GÖRELİM...
2013 Sonbahar / Kış sezonu için üşeyen kulaklara ''kulakdiven'' geldi efendim...Kaçırmayın...
Özellikle eldiveninize uygun kulakdiven almayı ihmal etmeyin...
Paradigma (Değerler Dizisi) Nedir?
Elma Sirkesi'nin mucizevi özellikleri
Suda Yürüyen Adam!
Asıl adı Steve Frayne olan İngiliz illüzyonist Dynamo, kendisini izleyen binlerce kişinin önünde Thames nehri üzerinde yürüdü.
Cebinde iki not taşıyacaksın. Birinde: ''Dünyanın merkezi sensin''. Diğerinde: ''Bir hiçsin'' yazacak.
NEME LAZIM BE SULTANIM!"
Kanuni Sultan Süleyman Han, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayâl eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünmeye ba şlar. Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahyâ Efendi’ye gönd...
“Neme lâzım be Sultânım!”
Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultân, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünemez. Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta?” Nihayet kalkar, Yahyâ Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar süt kardeşine:
“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!”
“Sultânım sizin sorunuzu ciddiye almamak kâbil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”
“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “neme lâzım be Sultânım!” demişsiniz. Sanki “Beni böyle işlere karıştırma” der gibi bir anlam çıkarıyorum.” İşte bundan sonra Yahya Efendi tarihi cevabını açıklar:
“Sultânım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa, işitenler de “neme lâzım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryâdı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimâd ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...”
Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdîk eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir âlime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Yahya Efendi'ye ise bu tür ikazlardan hiçbir zaman geri kalmaması için tembihte bulunup oradan ayrılır. Bu hadise de böylece tarihe geçer. Mektubun tam ve orijinal nüshası Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.
Hoca dediğin Arayan olmalı. Dostun olmalı. Sırdaşın olmalı. Hoca dediğin gönüldaşın olmalı...
Hoca dediğin hem öğrencin olmalı hem öğretmenin. Dostun olmalı. Sırdaşın olmalı. Hoca dediğin gönüldaşın olmalı. "Ben söyleyeyim sen dinle" dememeli. Söylemeden anlamalı.
Hoca dediğin haldaş olmalı. Vaaz verir gibi konuşmamalı. Gönlüne ipotek koymamalı. Bazen hamur etmeli manayı. Bir kelime söylemeli ki ciltlerce kitaplardaki manayı akıtmalı.
Damlada deryayı sunmalı hoca dediğin. Aranılan olmalı. Hoca dediğin adayan olmalı.
Allahım; Daha Geç İncinmek İçin ve Daha Çabuk Bağışlayabilmek İçin Yakarıyorum...
ESKİYE ........."TAZE GÖZYAŞI YOK"......
ESKİYE .........
"TAZE GÖZYAŞI YOK"......
...demiş can dostum benimmm..........♥
Zuhal Zorluoğlu