18 Ekim 2010

Egonun en sevdiği yanılsamalar:▪ Kurban rolünü oynamak Endişe hali Onaylanma ihtiyacı Öfke hali ▪ Alınganlık kaynak:Çiğdem Kbyel

Her olayın sayısız nedeni vardır ve her olay sayısız etki meydana getirir...

karikatür-baş harflerimizi kazıdım...

karikatür-Aslında bir şeyiniz yok...

 

Koşmadan önce yürümeyi öğrenelim...

 

I am the master of my fate; I am the captain of my soul. İnvictus...

İlişkilerde yaş farkı...

Televizyonu açtım. Evlilik programı çıktı karşıma. 85 yaşında bir dede. Evlenmek istiyor. Tabi ki hakkı...Herkes evde bir nefes istiyor. Herkes evde kendisiyle ilgilenen birini istiyor.

Sunucu soruyor
Hanım kaç yaşında olsun?
Dede cevap veriyor. 40 yaşında olsun iyidir.
Sunucu ............bey bu 40 yaş sana genç değil mi? diyor.

İkisinin arasında bir pazarlıktır gidiyor. Dede sonunda 60 yaşlarında bir hanıma razı olabileceğini belirtiyor.

Şimdi düşünelim erkekler neden kendilerinden bu kadar küçük hanımlara ilgi gösteriyorlar...Benim birinci tahminim, tekrar genç olma isteği. Yanlarındaki genç hatunun gençliklerinin kendilerine geçeceğine inanıyorlar ve kendi yaşlarını henüz kabul edememişler, kendilerince genç kalma mücadelesi veriyorlar.

Bir bakıma erkekler bunu yapabiliyorlar ...Eleştiriliyorlar... Yıpratılıyorlar... Ama yine de 20 yaş 30 yaş bazen 40 yaş küçük demeden hatunla evleniveriyorlar.

Peki hanım kısmı ne yapıyor??? Hanım kısmi duruma isyandan öteye gidemiyor. 85 yaşında bir kadın ben 40 yaşındaki erkekle evlenmek istiyorum derse sadece gülerler o kadına. İyi o zaman 60 yaşa kabulum mü diyecek. Yine de gülerler...

Kadınların kendilerinden 8-10 yaş küçük erkeklerle evliliklerine bile yeni yeni rıza gösteriyor toplum.

Erkekler kadınlara ait bir çok iş sahasında yerini alabiliyor.Kadınlar da erkeklere ait olduğu düşünülen bir çok iş sahasında yerini alıyor. Dış görünüşünü erkeğe benzetebiliyor. Saçlarını kazıtabiliyor. Hatta haftasonu beyoğlunda bir çift gördüm. Kadın kafayı kazıtmış, erkek saçlarını uzatmış. Tamamen ters rollere soyunmuşlar. En azından klasik dış görünüş ölçütlerinde...
Yapılan işlerde, dış görünüşte kadın ve erkek arasındaki sınırlar giderek kaybolurken iş kendinden küçük yaşta biriyle beraber olmaya gelince kadına karşı konulan eski bildik sınırlar tekrar yerine geliveriyor.İşin özü tabi ki makul sınırlar içerisinde kalmak...Bence bu hem erkekler hem de kadınlar için geçerli olmalı...

Kadınların yapacak daha çok işleri var...

Sağlıcakla,

Nefis yemek tarifleri- Zeytinyağlı Fasulye...




Malzemeler
750-1000gr taze fasulye
3-4 orta boy domates(bir yarım küre ortası için)
2 adet orta boy soğan
1 çay bardağı zeytinyağı
2-3 çay bardağı sıcak su
1 tatlı kaşığı şeker
Tuz
Hazırlanışı
Fasulyelerimizi ayıklayıp,bolsuda yıkıyoruz.Domateslerimizin kabuklarını ayıklıyoruz.,bir yarım küreyi ortası için kabuklu bırakıyoruz.Soğanlarımızı biraz iri yemeklik, domateslerimizi küp doğruyoruz.
Derin bir kapta,soğanla domatesi harmanlıyoruz.Yarım küre domatesi; yüksek olmayan çelik tenceremizin ortasına, bombe yeri alta gelecek şekilde 1-2 yerinden bıçakla delip yerleştiriyoruz.Etrafına bir sıra fasulyeler,bir sıra hazırladığımız domates soğan harcı olmak üzere yerleştiriyoruz.Şeker ve tuz ilavesinden sonra,bir çay bardağı zeytinyağının yarısını ve sıcak suyumuzu ekleyip,bir porselen tabağı tenceredeki fasulyelerin üstüne ters kapatıyoruz. Fasulyelerinizin pişme süresi ne kadar ise suyu çekinceye kadar orta hararette pişiriyoruz.Fasulyelerimize ateşten inmeye yakın yarım çay bardağı zeytinyağını ekliyoruz.
20-30 dk tenceremizi soğuk suya oturtuyoruz. Üzerine servis tabağımızı kapatıp tenceremizi ters çeviriyoruz.Kabuklu domatesimizi kabuğunu bir çatal yardımıyla temizleyip,arzunuza göre soğuk veya ılık servis ediyoruz
Afiyet olsun
Not:Her zaman düdüklü tencere pişirdiğim fasulyeyi busefer bu yöntem denedim,Bu zeytinyağlı yemeğiniz arzu ederseniz daha sulu bırakabilirsiniz.Sunumun şıklığı açısından bu yöntemi denemenizi tavsiye ederim.Sıcaksu miktarını, ara ara ekleyerek fasulyenizin cinsine göre belirleyebilirsiniz.

soluna - dere geliyor

kaş-uyuyan adam kayası...

Kaş'a uzun yıllar gitmedim. Yok çok uzak dedim, yok yolu kötü dedim, yok oraya gidince uzun kalmak lazım değmez dedim. Şunu dedim bunu dedim. Ahh şimdi ne pişmanım. Kaş'a gitme fırsatını her kaçırışıma şu an içim yanıyor...

 İlk defa bundan dört- beş sene önce gitmek nasip oldu. Ve görür görmez Kaş işte bu dedim. Şimdilerde her fırsatta gider oldum. Kaş ne büyük, ne küçük bir sahil kasabası. Bana göre Ortaköyü andıran sokaklardan oluşuyor.Balık lokantaları var, ev yemekleri yapan yerler var, tertemiz bir denize girme imkanı var, dalış yapma imkanı var, kolye ,küpe ıvır zıvır alma imkanı var...Acaip bir yer bu kaş...

Bir de meşhur uyuyan adam kayası var. Aslında bu kaya nedense beni ürpertiyor. Adam sanki huzursuz bir uykuda. Her an kalkıvericek gibi.İnanmayan varsa buyursun...

uyuyan adam kayası...


yakından...

Yolun başında durmuşum Birazdan Kaş sokaklarında kaybolmak üzereyim. O dükkan senin, bu dükkan benim koşturucam . Yorulunca da bir güzel kahve . Ohhh hayat ne güzel...

sokağa iniş...

Diyelim ki canınız değişiklik çekti. O zaman Kekova'ya geçebilirsiniz. Yerel insanlar açmışlar tezgahlarını sizi bekliyorlar zaten. Bir de tekne turu yaparsanız...Eee daha ne olsun... Kekova manzaraları...



güleç yüzlü teyze...

tekne turu...


suyun rengi...müthiş


suyun temizliği...müthiş

Bir yazı da böyle biter...Sağlıcakla...

karikatür-hiç olmadığım kadar mutluyum...

Goran Bregovic - Ederlezi

Bab-ı Esrar - Sızı

Yann Tiersen - Le Banquet

"Sözler zamANSIZdır" Halil Cibran

Dağlar ile, taşlar ile, ağaçlar ile,Bedenim ve kalbim ile,Bir dili konuşur kelimelerim

Dağlar ile, taşlar ile, ağaçlar ile,
Bedenim ve kalbim ile,
Bir dili konuşur kelimelerim.
Bana yardım edin hepiniz
Tabiatüstü gücünüz ile.

Ve sen gündüz
Ve sen gece!
Hepiniz beni görün
Ben bu dünya ile birim!

(Yokut Kabilesi)

Manu Chao - Clandestino (LIVE)

Ne olduğumu bıraktığımda, neysem o olabilirim." (lao tzu)

ÇATLAK KOVA


ÇATLAK KOVA

Hindistan'da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş.
 Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş.
 İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."
 "Neden?..." diye sormuş sucu. "Niye utanç duyuyorsun?..."
 Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için tasıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun." Sucu söyle demiş.
 "Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum."
 Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş.
 "Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi?... Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı."

‎''Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.'' diyor Eflatun.

‎''Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.'' diyor Eflatun.
Bruıce Barton ise çağlar sonrasından bir yanıt veriyor sanki
''Bazen büyük sonuçların, küçük şeylerin sonucunda ortaya çıktığını dikkate alınca, düşünüyorum ki, küçük şey yoktur