30 Ekim 2011
Fırında palamut...
1 kg temizlenmiş ve dilim dilim kesilmiş palamut
* 2 soğa...n
* 9 çorba kaşığı zeytinyağı
* 500 gr kabukları soyulmuş ve doğranmış domates
* 1.5 bardak su
* 2 diş doğranmış sarımsak
* Yarım çay kaşığı kırmızı biber
* 1 defne yaprağı
* 2 çay kaşığı tuz
* Yarım limonun suyu
* Maydanoz
* Yarım halka halka kesilmiş limon
hazırlanışı
* Temizletip dilim dilim kestirdiğiniz balığı yıkayıp, kurulayın ve yağlanmış fırın kabına yerleştirin.
* İncecik doğranmış iki soğanı, 3 çorba kaşığı zeytinyağında kavurun.
* 500 gr soyulup doğranmış domatesi ekleyip 5 dakika kadar pişirin.
* 1.5 bardak su, 6 çorba kaşığı zeytinyağı ve 2 diş sarımsak, yarım çay kaşığı kırmızı biber, bir defne yaprağı, 2 çay kaşığı tuz ve yarım limonun suyunu ekleyip 20 dakika pişirin ve balıkların üzerine dökün.
* Üzerine maydanoz serpiştirip limon dilimleri koyun ve 200 derece fırında 25-30 dakika pişirin.
* Soğuk olarak servis yapılabilir.
* 2 soğa...n
* 9 çorba kaşığı zeytinyağı
* 500 gr kabukları soyulmuş ve doğranmış domates
* 1.5 bardak su
* 2 diş doğranmış sarımsak
* Yarım çay kaşığı kırmızı biber
* 1 defne yaprağı
* 2 çay kaşığı tuz
* Yarım limonun suyu
* Maydanoz
* Yarım halka halka kesilmiş limon
hazırlanışı
* Temizletip dilim dilim kestirdiğiniz balığı yıkayıp, kurulayın ve yağlanmış fırın kabına yerleştirin.
* İncecik doğranmış iki soğanı, 3 çorba kaşığı zeytinyağında kavurun.
* 500 gr soyulup doğranmış domatesi ekleyip 5 dakika kadar pişirin.
* 1.5 bardak su, 6 çorba kaşığı zeytinyağı ve 2 diş sarımsak, yarım çay kaşığı kırmızı biber, bir defne yaprağı, 2 çay kaşığı tuz ve yarım limonun suyunu ekleyip 20 dakika pişirin ve balıkların üzerine dökün.
* Üzerine maydanoz serpiştirip limon dilimleri koyun ve 200 derece fırında 25-30 dakika pişirin.
* Soğuk olarak servis yapılabilir.
Aynayı değil kendimizi değiştirmeliyiz...
Çoğumuz, hayatımıza bakıp hayatı değiştirmek için uğraşıp duruyor.
Bu kendimizi değil aynayı değiştirmeye çalışmak gibi bir şey.
Aynayı ne kadar değiştirmeye çalışırsak çalışalım, eğer asıl değiştirmemiz gereken şeyi kendi düşünce, duygu ve inançlarımızı değiştirmezsek, hayat aynası bize gerçeği tekrar tekrar, tekrar tekrar gösterecektir.
Düşünce, duygu ve inançlarımız, gerek insan ilişkilerimizde, gerek para durumumuzla, gerekse sağlık durumları ile hayatımıza aynen yansıyor
Kavgayı kim kazanır...
Tecrübe edindikçe kavgayı kimsenin kazanmadığını anlarız...
Her iki taraf ta kaybetmiştir...
Uzlaşmayı bilememişizdir...
Otobüste seçtiğimiz yerler kişiliğimizi ele veriyormuş...
İngiltere’de yapılan bir araştırma, otobüste oturulan yerin, kişilikle ilgili ipuçları verdiğini ortaya çıkardı
Salford Üniversitesi bilim adamlarından Dr. Tom Fawcett’in yaptığı araştırmaya göre, “ileri görüşlü ve açık fikirli” kişiler, iki katlı otobüslerin üst katının ön sıralarına oturmayı tercih ediyor.
... Üst katın ortalarına oturan yolcular, genelde genç ve orta yaşlılardan oluşuyor ve çevreyle fazla ilgilenmeden ya gazete okuyor ya da kulaklıkla müzik dinliyor. Üst katın arka koltuklarına oturanlar ise Dr. Fawcett’e göre “asi ruhlu”. Bu kişilerin genellikle kendi yaşam alanlarına girilmesinden hoşlanmadığı için arkalara oturmayı tercih ettiği belirtiliyor.
“Girişkenler” ise otobüsün alt katının ön koltuklarına oturuyor. Bu kişiler, herkesle selamlaşıp, konuşmayı seviyor ve otobüse binenleri görmek için ön kapıya yakın oturuyor.
Dr. Tom Fawcett’e göre alt katın orta bölümünde oturanlar bulundukları ortamda genel hakimiyet kurmaktan hoşlanıyor. Otobüse biner binmez en arkaya ilerleyen yolcular ise, arka tarafta otobüsün yüksek koltuklarında oturmayı ve kendilerini “önemli hissetmeyi seven” kişiler olarak görülüyor.
Dr. Fawcett, nerede oturduğuna aldırmayan yolcu tipinin de olduğunu belirterek, “Bu tipler, bulundukları kaba göre şekil alabileceklerine inandıkları için otobüste kişiliklerine uygun yer kapmak gibi bir kaygıları yok. Biniyorlar, neresi müsaitse yolculukları boyunca orada duruyor ya da oturuyorlar” dedi.
Milliyet
Salford Üniversitesi bilim adamlarından Dr. Tom Fawcett’in yaptığı araştırmaya göre, “ileri görüşlü ve açık fikirli” kişiler, iki katlı otobüslerin üst katının ön sıralarına oturmayı tercih ediyor.
... Üst katın ortalarına oturan yolcular, genelde genç ve orta yaşlılardan oluşuyor ve çevreyle fazla ilgilenmeden ya gazete okuyor ya da kulaklıkla müzik dinliyor. Üst katın arka koltuklarına oturanlar ise Dr. Fawcett’e göre “asi ruhlu”. Bu kişilerin genellikle kendi yaşam alanlarına girilmesinden hoşlanmadığı için arkalara oturmayı tercih ettiği belirtiliyor.
“Girişkenler” ise otobüsün alt katının ön koltuklarına oturuyor. Bu kişiler, herkesle selamlaşıp, konuşmayı seviyor ve otobüse binenleri görmek için ön kapıya yakın oturuyor.
Dr. Tom Fawcett’e göre alt katın orta bölümünde oturanlar bulundukları ortamda genel hakimiyet kurmaktan hoşlanıyor. Otobüse biner binmez en arkaya ilerleyen yolcular ise, arka tarafta otobüsün yüksek koltuklarında oturmayı ve kendilerini “önemli hissetmeyi seven” kişiler olarak görülüyor.
Dr. Fawcett, nerede oturduğuna aldırmayan yolcu tipinin de olduğunu belirterek, “Bu tipler, bulundukları kaba göre şekil alabileceklerine inandıkları için otobüste kişiliklerine uygun yer kapmak gibi bir kaygıları yok. Biniyorlar, neresi müsaitse yolculukları boyunca orada duruyor ya da oturuyorlar” dedi.
Milliyet
Anlayamazsınız hedefinize ne kadar yakın olduğunuzu,Çok uzak gibi görünürken, hemen yanı başınızda olabilir...
İşler kötü gittiğinde… ki bazen gidecektir,
Tırmandığınız yol size çok dik geldiğinde,
Elinizdeki para az, borçlarınız çok olduğunda,
Gülümsemek isteyip, iç çektiğinizde,
Biraz daha endişe, sizi daha da kötü yaptığında,
... Gerekirse dinlenin, ama vazgeçmeyin.Hayatın dönemeçleri olduğunu
Öğreniriz hepimizin zamanla,
Ve birçok başarısızlık tersine döner,
Sonuna kadar dayanıp, kazandığınızda;
Vazgeçmeyin adımlarınız ne kadar ağırlaşsa da,
Esecek bir rüzgârla başarıya ulaşabilirsiniz.
Tersine döndürülmüş başarısızlıktır, başarı,
Gümüşe çalan şüphe bulutlarının altında,
Anlayamazsınız hedefinize ne kadar yakın olduğunuzu,
Çok uzak gibi görünürken, hemen yanı başınızda olabilir;
Öyleyse, devam edin mücadeleye, en kötü anınızda,
İşler kötü gidiyor gibi göründüğünde,
Vazgeçmemelisiniz...
(C. W. Longenecker)
***
Tırmandığınız yol size çok dik geldiğinde,
Elinizdeki para az, borçlarınız çok olduğunda,
Gülümsemek isteyip, iç çektiğinizde,
Biraz daha endişe, sizi daha da kötü yaptığında,
... Gerekirse dinlenin, ama vazgeçmeyin.Hayatın dönemeçleri olduğunu
Öğreniriz hepimizin zamanla,
Ve birçok başarısızlık tersine döner,
Sonuna kadar dayanıp, kazandığınızda;
Vazgeçmeyin adımlarınız ne kadar ağırlaşsa da,
Esecek bir rüzgârla başarıya ulaşabilirsiniz.
Tersine döndürülmüş başarısızlıktır, başarı,
Gümüşe çalan şüphe bulutlarının altında,
Anlayamazsınız hedefinize ne kadar yakın olduğunuzu,
Çok uzak gibi görünürken, hemen yanı başınızda olabilir;
Öyleyse, devam edin mücadeleye, en kötü anınızda,
İşler kötü gidiyor gibi göründüğünde,
Vazgeçmemelisiniz...
(C. W. Longenecker)
***
İyi insan olmaya çalışırken hasta olmayın...
İyi insan olmaya çalışırken hasta olmayın...
Yaptığı fedakârlıklarla konuşulan, hayatını başkaları için yaşayan, isteklerini geri planda tutan ve “Hayır” diyemeyen biriyseniz bilin ki kendinizi değiştirmelisiniz
kİŞİLİK YAPISI HASTALIKLARDA ETKİLİ
Psikolojik faktörlerin hastalıkları hızlandırdığı çıkarımın doğru olduğuna inandığını söyleyen ve tartışmalı boyutu olmakla birlikte bilimsel gözlem ve araştırmaların, C tipi kişilik yapısına sahip olanlarda bu hastalığın gelişme riskinin arttığını gösterdiğine dikkat çeken Özkan, “Bu kişiler aşırı duygusal olup duygu ve öfkelerini çoğunlukla içe attıkları için yaşamlarını kendi istek, arzu ve dürtü leriyle yaşamıyorlar” diyor.
İYİ İNSAN
YOKTUR SAĞLIKLI İNSAN VARDIR
Prof. Dr. Sedat Özkan, “İyi insan olarak tanımlanan kişi her zaman ruhen sağlıklı insan anlamına gelmez” diyor.
Sağlıklı insanın; kişiliği olan, kendi benlik algısı bulunan, gerektiğinde hayır demeyi bilen kişi olduğuna dikkat çeken Özkan, başkalarının belirlediği kalıplara göre yaşamanın kişide kimlik karmaşası ve çatışmaya, bu durumun da yoğun öfke birikimine yol açtığını söylüyor.
DUYGUSAL ÇATIŞMALAR SÜRECİ HIZLANDIRIYOR
Uzun süre devam eden duygusal çatışmalar, yakın zamanda yaşanan kayıp ve travmalar organizmadaki hastalık sürecini tetikleyip hızlandırıyor. Prof. Dr. Özkan, bunun toplumda “antikanser zihin” kavramı oluşturduğunu ve bir travmanın zihinde yaşattığı çatışmanın beynin işlevlerini bozduğunu düşündüğünü söylüyor. Bu durumda bağışıklık sistemi zafiyete uğruyor ve kanser süreci hızlanıyor. Negatif deneyimler negatif öğrenmelere yol açtığı için sürekli travmaya maruz kalan insan, hayatı içinde yaşadığı şekilde yorumluyor. Yapılması gerekenin hastanın duygularını ortaya koyması ve negatif öğrenmeleri pozitife çevirerek sorunları aşması olduğu belirtiliyor.
Uzun süreli kızgınlık bağışıklığa düşman
Araştırmalar ve klinik gözlemler uzun süreli kızgınlık ve umutsuzluk algısının, bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini gösteriyor. Prof. Dr. Sedat Özkan, “Kişinin kendini algılaması pozitifse bu bağışıklık sistemini olumlu etkiler” diyor. Kendini sürekli kritize etme halinin kişi üzerinde negatif etkisi bulunuyor. İyilik hissiyle yaşayan, kendisiyle barışık, huzurlu insanların bağışıklık sistemi daha güçlüyken, ruhu çöken insanın bağışıklık sistemi bundan olumsuz etkileniyor ve zedeleniyor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)