
Çünkü kiminin üstünde 21 gün, kiminin 34 gün kiminin 17 gün yaşadıkları yazılıymış. O dili bilmese de mezar taşlarının üzerindeki sayıların bunu gösterdiğini anlamış. Mezarların boyları da bebek mezarı olamayacak kadar uzunmuş. Bu işe hayret etmiş, bir anlam verememiş. İtalyancası olmadığı için parkın bekçisine de soramamış. Evde akrabalarına anlatmış, izin gününde beraber o parka gidip bu işin sırrını çözmelerini rica etmiş. Bir tatil günü hep beraber gitmişler, parkta bekçiyi bulmuşlar, ona mezarda yazılı günlerin sırrını sormuşlar.
Bekçi; “Burası özel bir mezarlıktır” demiş. “Buraya gömülen insanlar mezar taşlarının üzerine gerçek yaşlarını değil, hayatta mutlu oldukları günleri yazarlar. Kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37 gün… 52’yi geçen çıkmadı daha … “ Bekçiye teşekkür edip ayrılmışlar. İlyas bir süre sonra Mardin’e dönmüş. Uzun bir ömür sürmüş.
Ölüm döşeğinde oğullarını başına toplamış ve demiş ki: “Size bir vasiyetim var. Mezar taşıma aynen şöyle yazacaksınız. İlyas-ı Habır bitti. Anasından doğru kabre gitti.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder