12 Eylül 2012

Taksi Şöförü İntihar Etmek İstiyor… Ve Ben Arka Koltuktayım…

İstanbul bir koca şehir. Ulaşım için metrosu var, vapuru var, otobüsü var ama ben neden bilmem o gün gideceğim yere toplu taşıma araçlarıyla değil de taksiyle gitmeye karar veriyorum. Ve iyi halt ediyorum… Neden mi?

Hemen anlatayım. Taksiye biniyorum “çek kaptan hisara” diyorum. Kaptan “hemen abla” diye cevap veriyor fakat içerisi yoğun bir sigara dumanı kaplı. Oldum olası sigara dumanından hoşlanmadığımdan taksiden inecek gibi oluyorum ama kaptan “tamam abla bak söndürdüm” deyip beni indirtmiyor…

Arkasından yüksek sesle korkunç ağlamaklı bir şarkı koyuyor. “Aman” diyorum “ben sessizliği severim, ben ineyim”. “Yok abla sorun değil” diyor ve sesi de kısıyor. Ben yine arka koltukta etrafı seyrederek yoluma devam ediyorum…

Sonra adamın ofladığını, pufladığını ve hatta inlemeye başladığını fark ediyorum. Bunun üzerine “hayırdır kaptan” diye soruyorum. Ay sormaz olaydım: “Abla ben intihar etmek istiyorum” demez mi?

Bende bir panik başlıyor tabi ki. “İntihar mı” diyorum “hiç duymamış olayım, delikanlı adama hiç yakışıyor mu böyle sözler” diyorum…

“Ah abla” diyor “yaşamak boş artık benim için. Şeytan diyor ki sür arabayı duvara kurtul şu hayattan”. Bu arada arabanın da yavaş yavaş hızlandığını fark edip hafifçe paniklemeye başlıyorum. Sesimi olduğunca normal çıkarmaya çalışıp “hele anlat derdini” diyorum “bu dünyada ölümden başka her şeye çare vardır” diyorum…

“Yok be abla” diyor “köyde sevdiğim kız vardı, senelerdir yanıktım ona ama bir türlü açılamıyordum, duydum ki onu pamuk tarlalarının sahibi Ali Bey’e vermişler. Ben ne yapıcam bundan sonra, yaşasam ne , yaşamasam ne” deyip arabayı biraz daha hızlı kullanmaya başlamaz mı…

Ben yine panik olmadan konuşmaya çalışıyorum ama iyice paniğim artık. Dışımdan kaptana “her olmayan işte bir hayır vardır” diyorum. “Demek ki o kız sana yazılmamış sana başka biri yazılmış mecbur acını çekip onu bekliycen” diyorum. Lakin kaptanın bana aynadan bir bakışı var ki beni bir kaşık değil yarım kaşık suda bile boğabilir hissediyorum yani… İçimden de “ah ben nerden bindim bu taksiye” diyorum…

Bir yandan da konuyu deşmeye devam ediyorum. “Ya” diyorum “bu kız anlamadı mı senin ona kesik olduğunu, bunca sene ona bakışından süzüşünden mutlaka anlamıştır demek ki onun gönlü sende yokmuş” diyorum. Bir de istemeden yangına körükle gidiyorum. “Bir arkadaşına falan çıtlatamadın mı ya onca sene” diyorum. “Yok” diyor “ne ona ne başkasına çıtlatamadım, reddeder diye cesaret edemedim, onu görünce dizlerimin titremesinden başka bir şey bilmem ben” diyor.

Aşık olduğu kız başkasıyla evlenmekte olan bir adama ne denir? Nasıl teselli edilir bilemedim. Bir de yüreğinde yıllarca onu sevip de açılamamanın verdiği pişmanlık var ki işi en çok zorlaştıran tarafta o.

Bu ah keşke açılsaydım acaba her şey farklı olur muydu, beni kabul eder miydi, mutlu olur muyduk düşünceleriyle daha çok uzun süre acı çekeceğe benzeyen bu adama tek diyebildiğim “kısmet değilmiş, yaşamak her şekilde güzel. Allah bir kapıyı kaparsa, unutma başka bir kapıyı açar” demek oldu. En son olarak da “unutma” dedim “her olmayan işte de bir hayır vardır”…

Sonra gideceğim yere varmadan arabadan indim. Bir daha taksiye binmek mi? Benim neyime…

Sağlıcakla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder