6 Mart 2013

Ketumluk Mu? Patavatsızlık Mı?



En basit gözüken konular bazen ne kadar önem kazanıyor değil mi arkadaşlar? Birine bir sırrını anlatıyorsun -ama öyle en büyüklerinden birin i değil- ve onun bunu kimseye söylemeyeceğini zannediyorsun… Ama bakıyorsun ki ; üç gün sonra gördüğü herkese bunu yaymış, ne kadar incitici bir durum ve ne kadar sık rastladığımız bir durum değil mi?

Halbuki insan istiyor ki birine bir şey söyledi mi onda kalsın, ona arkasını yaslayabilsin. İşte bu benim güveneceğim adam/ kadın desin… Ama nerde ??? günümüz dünyasında ağzı sıkı insan bulmak da zor. Aldatmak sadece başka kadınla/adamla olmak demek değil ki? Ona söylediğin şeyleri  dinlemesi, özen göstermesi, senin değer verdiğin şeylere de değer vermesi , ona göre davranışlarına ayar çekmesi değil midir?

Arkadaşımın 8 yaşlarında bir kızı var. Adı Meltem. Bir de en yakın arkadaşı var onun da adı Sinem. Bunlar böyle ikisi çok yakın arkadaşlar ama okul dünyasını bilirsiniz; bazen gruplar iki kişilik kalır, bazen büyümeye yüz tutar. İşte Güneş’te bunlarla çok muhabbetliymiş. Bunlar da gruplarını üç kişiye çıkarma konusunda ciddi düşünmeye başlamışlar. Meltem, Sinem’e demiş ki. Gel Güneş’i deneyelim. Biz şimdi küsmüş gibi yapalım. Ben senin hakkında atayım, tutayım Güneş’e. Bakalım, sana gelip anlatacak mı? Sinem hemen kabul etmiş. Ve planlarını o gün yürürlüğe koymuşlar. Meltem, çekmiş Güneş’i bir tarafa. Bak Sinem şöyle, böyle biri. İşe yaramaz. İyi ki sen geldin gruba. Artık Sinem’le hiç işim olmaz, iyice bir saydırmış. Sonra da beklemeye başlamış. Güneş ne yapsa beğenirsiniz, koşa koşa gidip bunları Sinem’e yetiştirmiş. Böylece Güneş gruba girmeden, gruptan atılmış. Eee ne demişler sır tutamayana, sır verilmezmiş.

Yalnız beni hayrete düşüren; Meltem, birinin güvenilir olup olmadığını anlamak için, 8 yaşında yöntem geliştirmiş. Benim yöntem geliştirmem 30 senemi almış. Eeee ne demişler şimdiki çocuklar bir harika azizim, bir harika…

Geçen gün yolda Ebru’yla karşılaştık. Ayak üstü hayatının nasıl gittiğini sordum. O da insanlara artık güveninin kalmadığından  şikayet ediyordu. Hayatına Mehmet diye biri girmiş. Ama daha durumları ortadaymış. Yani birbirlerini tanıma aşamasındaymışlar. Kız da Mehmet’ten özellikle rica etmiş, bak ben bu konularda çok hassasım. Kesin bir ismimiz konmadan, tamam bu benim aradığım adam demeden, bu iş ailemin kulağına gitmesin. Ne olur ağzını sıkı tut olur mu. Siz zannediyorsunuz ki adam kızın bu hassasiyetine özen göstermiş. Ama çok yanılıyorsunuz.

Adam ne yapsa beğenirsiniz? Önce kuzenine, sonra yakın arkadaşına, sonra bir yakın arkadaşına daha durumu aktarmış. Bizim Ebru’da hala rica etmeye devam etmiş. Bak, bizim işimiz kesinleşmeden, kimseye bahsetme. Gereksiz ailemle muhatap olmaktan hoşlanmıyorum. Onla denedim olmadı, bunla denedim olmadı demekten hoşlanmıyorum. Biz ne olduğunu anlamadan kimseye söyleme olur mu? Ve siz sanıyorsunuz ki, Mehmet ağzını kapalı tutmaya başladı değil mi? Yo ne gezer…

Arkasından annesine, arkasından iki üç tane daha kız arkadaşına durumu aktarmış, çüş diyorsunuz di mi , bende dedim valla. Ama daha en son bombayı duymadınız. En son da kime söylemiş biliyor musunuz? Teyzesinin arkadaşına. Pes dedim valla. Bari direk babana telefon etseymiş. Valla ben de öyle dedim diye Ebru kızgınlıkla anlatmaya devam etti. Bir de Mehmet ne dese beğenirsin? İyi işte annenler de öğrendi ,artık,karar vermen hızlanır. Ya at suratına suyu kalk git yani masadan. Hesap o hesap.

Ebru’ya dedim ki, valla yol yakınken adamın bu huylarını öğrenmen daha iyi olmuş. Bak ilerde ilişkiye girerdin, kendin hakkında daha detaylı şeyler anlatırdın, bütün arkadaşlarına yayarmış. (Bu adama bir şey söylemek demek, gazeteye ilan vermekle eşdeğermiş.. )Hiç sana gör değilmiş Ebrucuğum. Yol yakınken Allah kurtarmış bence…

Valla bence de Anette, öyle sinirliyim ki, hırsımdan kaç gecedir uyuyamıyorum. Bir de terbiyesiz bak ne diyor. ‘’Annenler de öğrendi . İş çözüldü.’’ Sanki iş annemlerde bitiyor. İş bende biter. Benim hassasiyetlerime, ricalarıma, önem verdiğim şeylere önem vermeyen, bu kadar sorumsuz, boşboğaz, aldırmaz, pervasız biriyle birlikte olmayacağımı bile daha anlamamış. Pes ki ne pes…Neyse bu hikaye de burada biter diyen Ebru, hala hırsını alamamış olmalı ki, hızla yürüyüp gitti yanımdan…

Aman arkadaşlar, siz siz olun, bazı şeyler oturmadan, etmeden, hele karşı tarafında açıklama rızası yoksa ağzını kapayın oturun. Yoksa başlamadan, biten ilişkiler kervanına katılmış olursunuz. Benden söylemesi…

Sağlıcakla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder