8 Ekim 2010

martıları beslemeli...

bir istanbullu olarak martıları beslemek birinci görevim... bunu en iyi yapacağım yer tabi ki şehir hatları vapuru... fakat vapura hiç yolum düşmüyor...anadolu yakasına hiç geçmiyorum kiiii... avrupa yakasından anadolu yakasına karayoluyla gitmeyi düşününce bile içim sıkışıyor... fakat vapur keyifli... gidilebilir... ama tüm hayatı avrupa yakasına toplamışım... karşı tarafa da sebebsiz geçilmez ki... benim de martılara sözüm var... ve illaki vapurdan besleyeceğim onları... sözümü tutamadıkça içimdeki sıkıntım büyüyor...


bir de anadolu yakasına öyle bir iş için bile geçmiyorum... paket programa ihtiyaç duyuyorum... en az üç iş bulunacak... o zaman geçiyorum... nedense bu karşı tarafa  geçme işi büyük bir mesele gözümde...


eee üç işi bulamıyorum... vapura sebebsiz binemiyorum... martılar bekleşiyor da bekleşiyor... ben huzursuz... böyle devam ederken....


bir tatil planı gündeme geliyor... istanbuldan güneye doğru gidilecek güneye gitmek için feribota binmek lazım... ha vapur... ha feribot... tamam diyorum oldu bu iş... martıları besleyebileceğim.


feribota biniyorum... hızlıca büfeye gidiyorum... alalacele iki üç poğaça alıyorum... dışarı çıkıyorum... feribotun dışarı çıktığım tarafı çok esiyor... üşüyorum...duramıyorum... eee söz de vermişiz... ne olacak şimdi... şansımı feribotun öbür tarafında deniyorum... tamam bu taraf sakin... oldu bu iş...


poğaçaları küçük küçük parçalara ayırıyorum... önce korka korka martılara atıyorum... yemeğin kokusunu alan martılar yavaş yavaş etrafta toplaşmaya başlıyor... küçük parçaları tam martıların gagalarına doğru atıyorum... o kadar yaklaşıyor martılar... kimisi gagaya... kimisi suya... kimisi martının kafasına... bir karamboldür gidiyor


bu arada martıların uçuş tekniklerini de inceliyorum... çok ilginç... bir süre feribotun yanında uçuyor... sonra hhoppp pike yapıyor aşağıya doğru sonra biraz düz gidiyor... sonra gene yukarı... yanıma geliyor... martılar toplaştı... benim poğaçalar bitti... gidiyorum büfeye  hadi diyorum bu son... iki poğaça daha alıp geliyorum... bu arada feribottaki insanlarda martıları beslemeye başlıyor... biz bi sürü insan elinde simit, sandüviç, poğaça martılara atıyoruz, martılar çevremizde dört dönüyor, acaip bi eğlencidir gidiyor...


arkamdan yaşlı bir çift bana sesleniyor, kızım diyorlar bana, şu parayla poğaça al da bizim için de martıları besle... tamam diyorum... onların adına da martıları besliyorum... içim çok güzel bir duyguyla dolup taşıyor...


martılar, feribot yolcuları, o yaşlı çift...ben


hep beraber öyle mutlu... karşı kıyıya  geçiveriyoruz...



sağlıcakla...


Not:Açıkçası yazıyı martı resimleriyle bitirmek isityordum ama elimde hiç martı resmi yoktu... Yazımı okuyan Adnan Albayrak bende çok güzel martı resimleri var istiyorsanız kullanın deyince çok sevindim. Aşağıda kendisinin çekmiş olduğu bir kaç martı fotoğrafı bulunmakta. Beslediğimiz martılar bunlar değildi ama olsun. Hepsini sevelim, hepsini besleyelim. Hatta tüm hayvanları, hatta tüm canlıları sevelim. Bir olalım.

Sağlıcakla,











  

saçları ne zaman kestirmeli...

saç kestirmek mühim bi mesele... ciddi bir sorunsal... önce kuaföre karar verilecek... geçmiş deneyimler gözden geçirilecek... hoşuna giden modellere göz atılacak... en önemli mesele zamanlama... şimdilerde bakıyorum herkes saçını kestiriyo... yaz çıkışı... saçlar hafif yıpranmış... denizdi güneşti derken... uçlar kırılmış... zamanlama doğru gözüküyor... hem kışa saygıyı belirtmek açısından da önemli... bak ben seni özenerek karşılıyorum... sen de bana iyi davran... kışım iyi geçsin der gibi ...bi yandan böyle bir mesajlaşma var...


şimdi benim sorunum şu benim saçlar yavaş uzuyor... ee bende uzun saç seviyorum... saçım uzuyor... uzuyor... uzuyor... tam istediğim boya geliyor... ve fakat uçları kırılıyor... kestirme zamanı gelmiş oluyor... ben kestiriyorum... sonra gene istediğim boya gelene kadar bekliyorum...tam o boya geliyor ... gene kestiriyorum... ben bu işten hiçbir şey anlamıyorum...


dün karar vermiştim... saçlar  istediğim boyda ama ...yaz çıkışı ya... kestirmek lazım... ohh hava  bir güzel yağdı... bir de güzel soğudu... hımm dedim bunlar işaret... ohh gitmedim işte kestirmeye... saçlar istediğim boyda kafamda durmaya devam ediyorlar... ohh olsun...yookkk bugün de hava yağmurlu soğuk...hayatta gitmem kestirmeye...


zaten birde modeli konusunda kararsızım...çok ciddi ve bilimsel bir araştırma yaptım...benim saçlarım soldan sağa doğru  ayırma modelindeydi yıllar boyu... sonra sıkıldım...ortadan açtım... biraz da öyle devam ettim...


şimdi kararsızım... anket yaptım... yoldan geçenleri seyrettim... televizyonda heber spikerlerine baktım... anket sonucu şu...saçların % 40' ı ortadan, %40'ı soldan sağa doğru ve sadece % 20'si sağdan sola ayırmış...


yani bu anketin bana hiç bir faydası olmadı...


sadece şaşırdım... hatun kısmi ortadan ve soldan ayırım arasında kalmış gibi....sağdan ayırıma pek itibar yok...


aynı kararsızlık bende de mevcut...soldan mı... ortadan mı...


şu an saçlarımı okşuyorum... bikaç gün daha benle beraberler...canlarım benim:)))


karar günü geldiğinde kuaförle beraber deneme yapıp karar veririz artık...


zaten kestirdikten sonra şekle girmesi iki üç haftayı buluyor... o neden oluyor onu da hiç anlamıyorum zaten...


neyse bu soğuk ve yağmurlu günlerde iyi giyinin...saçlarınızı güzel kestirin...sağlıcakla kalın...