13 Ocak 2011

Eyvah Eyvah 2 - KARAÇALI Türküsü

Bir Hint masalına göre, kediden korktuğu için devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır...


Bir Hint masalına göre, kediden korktuğu için devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır.
Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar.
Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür.
Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar.
Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok.
Onu eski haline döndürür. Ve der ki,”Sen cesaretsiz ve korkak birisin.
Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”
Ünlü yazar Shakspeare, bu konuda söyle diyor :
“İnsanların çoğu Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için..
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için....

Yabancıyı ısır, sahibine dokunma!...

Sonsuzluğa giden 'an'lar...

Bazen öyle anlar yaşıyorum ki, o kareyi dondurmak ve sonsuza kadar saklamak istiyorum...

Mesela metroda yürüyorum, yorgunum. Eve varmak için hızlı yürüyorum. Derken metroda müzik çalanların sesi geliyor kulağıma... Bildik bir şey çalıyorlar... Kendimi onlarla beraber söyler buluyorum. Cüzdanımı açıyorum, bozuk para atıcam çocuklara... Belki bir çay içecekler o parayla... İşte parayı atarken, çalgıcıyla gözgöze geldiğimiz o an... Ben hafif utangaç, o hafif müteşekkir... İşte o an donup kalsın istiyorum...

Yolda yürüyorum, bir kız çocuğu. Üstü başı düzgün. Siyah saçlı. Saçları toplanmış. Yanıma gelip, abla bana büfeden dönerli sandiviç alırmısın diyor? Tamam diyorum... Büfeye gidiyoruz, bir de yanına kola istiyor. Ona da tamam diyorum... İstedikleri eline gelince, o çocuk masumluğuyla teşekkür ederim abla dediği zaman gözlerindeki parıltıyı dondurmak istiyorum...

Rumelihisarında açık çayımı yudumlayıp, karşı kıyının doyulmaz manzarasına baktığım o anı da donduralım...

Yeni birisiyle tanışmışım, daha ne olacağı belli değilken , bana attığı o ilk mesajı okuduğum zamanki heyecanımı dondurmak istiyorum...

Annemin saçını okşayıp, sen bu ailenin ana kraliçesisin deyip, onu mutlu ettiğim o anı da koyalım...

Kavga edipte, çok uzun süredir görmediğim eski erkek arkadaşımı yolda görüp, amann ne çocukmuşuz deyip, birbirimize sarılıp, herşeyi geride bıraktığımız o dostluk anını da katalım...

Boğazım ağrıyarak kalktığım, bütün gün kendimi, ıhlamurlara, bitki çaylarına verdiğim günün sonunda artık iyileştiğimi anladığım o anı da alalım...

Sadece kardan adam değil kardan kadında yapalım yazısını görüp gülümsediğim o anı da alalım...

Sabah erken kalkıp, güneşin doğuşunu yakaladığım bir sabah, pencereden tüm o kızıllığı hayranlıkla seyrettiğim o anı da donduralım...

Çiftlikte sabah vakti, köpeğin suyunu ve yemeğini verince, teşekkür mahiyetinde elimi yaladığı o anı da alalım...

Sanki liste uzayıp gidecekmiş gibi geldi... En iyisi buralarda kesmek... Hayat bana göre bir resim... Hepimiz kendi resmimizi yapıyoruz... Her fırça darbesi bir 'an'a denk geliyor... Eğer bütün anları güzel doldurursak, harika bir resmimiz olur demektir... Bütün hayatı güzel yaşarız demektir...

Sizin sonsuzluğa giden anlarınız neler?...