14 Ağustos 2011

Nasıl yani?

Akyaka’da Azmak tekne turu yapılır...

[slideshow]

Gökova körfezi müthiş bir yer... Doğası, denizi sizi sarıp sarmalıyor. Özellikle Akyaka’da azmak tekne turu yapmadan buradan gidilmez. Tekneler on-on beş kişilik. Turun başlangıç noktasında yan yana dizilmişler. Sıra hangisindeyse ona biniveriyorum. Kaptan güler yüzlü, bir yandan da çevreyi anlatmakla meşgul…

Tekne turları ortalama bir buçuk saat kadar sürüyor. Gezinti sırasında dikkat etmeniz gereken iki şey var. Birincisi etrafın manzarası, derenin aldığı kıvrımlar, tepeler. İkincisi suyun rengi ve sudaki yaşam. Suyun rengi yeşil ama parlak yeşil. Canlı yeşil.
Nefesiniz kesiliyor bu renge bakarken. Ayrıca su o kadar temiz ki, suyun içindeki yaşamı, yosunları, balıkları her detayı görebiliyorsunuz. Ördekler, kazlarsa suyun içinde ve dışında mutlu mesut yaşıyorlar…

Bu gezinin ardından canınız karaya bile çıkmak istemiyor. Gezi çok kısaymış, bir daha yapsam keşki düşünceleriyle gezi teknesinden iniyorsunuz. Tekrar moral kazanmak ise çok kolay. Gezinin bittiği yerin elli metre ötesinde teknede balık
yapıyorlar. Hem de enfes. Bir tane balık ekmek yedim, doydum ama tadı damağımda kaldı. Bari bunun ikincisini yiyivereyim diyorsunuz. İkinci balık ekmeği yerken neşe gene tavana vuruyor.

Balık ekmekten sonra neşeyle biraz da sahilde yürüyeyim diyorum… Kumu buldum ya… Ayakkabılarımı da çıkarıveriyorum… Fazla vakit geçmeden bir arıya bastığımı fark ediyorum… Arının bir suçu günahı yok. O öldü ölecek yerde yatıyor… Ben gidip hayvanın üstüne basıveriyorum… Tam da ayağımın altı…  Önce ayağımı denize sokup ilk tedaviyi yapıyorum ve arının iğnesini çıkarıyorum ardından amonyak bulup koyuyorum…

Anlıyorum ki bu kadar mutluluğu sindirmeye bünye alışmamış, illa ki huzursuz edecek bir detay istiyorum… Ertesi gün ayak biraz da şişince dispanser bulup alerji iğnesi oluyorum. O günü biraz dinlenerek geçirmemi tavsiye ediyorlar…

Neyse ki hoş bir butik otel olan Ottoman Residence da kalıyorum… Günü otelin bahçesinde geviş getirerek geçiriyorum… Otelin çok tatlı iki köpeği var. Sağ olsunlar beni bütün gün oyalıyorlar. Bir dakka yanımdan ayrılmıyorlar. Bazen önümde güreşe tutuşuyorlar. Bol bol fotoğraflarını çekiyorum…

Bir de bu bölgeye gelirken beni sineklere karşı uyarmışlardı. Çok sinek olur mutlaka tedbirini al öyle git diye. Otelin camlarında sineklik olduğu için geceleri çok rahat uyudum… Gündüzleri de Off sinek kovucu bulundurdum hep yanımda… Ama öyle yoğun
bir sinek bulutuyla hiç karşılaşmadım. Belki benim şansımadır bu durum… Ama bana yapılan uyarıyı ben de sizlere yapayım… Mutlaka bir sinek kovucu alın yanınıza…

Akşama kendimi daha iyi hissettiğimden dere kenarında sıralanmış lokantalardan birine gitmeye karar veriyorum. Aslında hepsi gözüme hoş görünse de içimden Orfoz restoran’a girmek geliyor… Dere kenarında boş bir masa bulup oturuyorum… Ördekler geçip
duruyor yanımdan. Masadaki ekmeklerle önce onların karnını bir güzel doyuruyorum. Sıra bana gelince Lagos yemeği tercih ediyorum… Ege ve Akdeniz tarafına indiğimde favori balığım Lagos… Lokantadakiler benimle çok ilgileniyorlar ve beyaz lağosun tadının daha güzel olduğunu söyleyip onu denememi tavsiye ediyorlar… Gerçekten tadı nefis… Biraz fiyatlı ama değer diye
düşünüyorum…

Akyaka’dan artık ayrılmamın vakti geliyor… Siz siz olun bastığınız yere dikkat edin ve buralara mutlaka uğrayın derim…

Benim gibi bilmeyenlere ufak not: Dağlardan fışkıran yeraltı sularının denize döküldüğü yerlere azmak denirmiş.

Sağlıcakla,

 

Özlediğin ve yaşantında hala gerçekleştirmediğin şey nedir?"



Özlediğin ve yaşantında hala gerçekleştirmediğin şey nedir?" sorusunun cevabını verdiğinde ve yola koyulduğunda şikayet ettiğin herşeyin kaybolduğunu göreceksin...

Saatin kaç olduğundan haberin var mı?

Başlangıç zihni nedirrrr ?



Önceki olumlu ya da olumsuz deneyimleri yok sayarak, önyargı ve bıkkınlık olmadan bir olayı ilk defa yaşayarak deneyimleyebilen zihindir...

 

Sevgili Özhan'dan...

Beni o kadar uzağa bıraktın ama geri döndüm...

Kendim için olduğunu bilseydim...


Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. İşveren müteahhidine, çalıştığı ko...nut yapım işinden ayrılarak eşi ve büyüyen ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürmek tasarısından söz etti. Çekle aldığı ücretini elbette özleyecekti. Ne var ki emekli olması gerekiyordu. Müteahhit, iyi işçisinin ayrılmasına üzüldü ve ondan, kendine bir iyilik olarak, son bir ev yapmasını rica etti. Marangoz, kabul etti ve işe girişti, fakat gönlünün yaptığı işte olmadığını görmek pek kolaydı.

 Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne büyük talihsizlikti!... İşini bitirdiğinde işveren, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı. "Bu ev senin" dedi, "Sana benden hediye". Marangoz, şoka girdi. Ne kadar utanmıştı! Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman böyle yapar mıydı hiç! Bizim için de bu böyledir.

Gün be gün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zaman da, yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız. Sonra da, şoka girerek, kendi kurduğumuz evde yaşayacağımızı anlarız. Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Ne var ki, geriye dönemeyiz. Marangoz sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz."Hayat bir kendin yap, tasarımıdır" demiştir biri. Bugün yaptığınız davranışlar ve seçimler, yarın yaşayacağınız evi kurar. Öyle ise onu akıllıca kurun. Unutmayın... Paraya ihtiyacınız yokmuş gibi çalışın. Hiç incinmemiş gibi sevin. Kimse izlemiyormuş gibi dans edin..

İYİ Kİ VARSINIZ...



Ne güzel BiR ŞEYDiR birini koşulsuz, kuralsız, hiç beklentisiz olduğu gibi kabul etmek..  Ve ONA ...“İYİ Kİ VARSIN”  diyebilmek..“
"İYİ Kİ VARSIN”...

''İYİ Kİ VARSINIZ''...

İnanmıyorsan dene...


Sol altta "Teşekkür ederim!", sağda "Seni aptal!"Yandaki resimde iki ilkokul talebesinin, okul için yaptığı bir deneyin sonucunu görüyorsunuz. İki farklı şişeye pişmiş pirinç koyup şişenin birine "Teşekkür ederim!" diğerine ise "Seni Aptal!" diye yazmışlar. Bir ayın sonunda "Teşekkür ederim!" yazılan pirincin renginin sarı ve kokusunun helmelenmiş pirinç gibi olduğunu ve "Seni Aptal!" yazılan pirincin ise simsiyah ve kötü kokulu olduğunu, pirincin bile kelimelerden etkilendiğini görmüşler. Bu deney yayılmış ve dünyada birçok değişik insan aynı deneyi tekrarladığında aynı neticenin elde edildiğini görmüşler. Siz de deneyebilir, farklı kelime veya cümlelerle ne tür netice elde ettiğinizi görebilir, söz ve düşüncenin etkisini bizzat gözlemleyerek yaşayabilirsiniz

Sessizliğin sesini dinliyorum... İç huzuruma kavuşuyorum...



Bazen loş ve boş  bir odada yere bağdaş kurup oturuyorum... Televizyon yok, telefon yok... Sadece ben varım... Gözlerimi kapatıyorum ve sessizliği dinliyorum... Orada öyle ne kadar duruyorum bilmem...  Ama her seferinde rahatlayıp, gevşemiş olarak çıkıyorum odadan...

Bazen kabul etmek istemediğim bir yönümle barışıyorum, bazen kızgın olduğum bir insanın da elinden gelenin en iyisini yaptığını kendime hatırlatıyorum...

Bazen  çiçeklerin üstünde , bazen dere kenarında olduğumu hayal ediyorum... Size de böyle sessiz bir mekanda , ya da daha iyisi doğada vakit geçirmenizi öneririm... Hem kendinizi yeniliyorsunuz, hem de içinizdeki yaşama gücününün kuvvetini farkediyorsunuz...

Sağlıcakla,

İnsanları ziyaret edelim... Günün fotosu... 14/08/2011

Beethoven Symphony No.9

http://youtu.be/YAOTCtW9v0M