17 Kasım 2012

Meğerse Başka Biri Varmış…



Hani size geçenlerde Ahmet’le Aysun’un hikayesi’ni anlatmıştım ya, hani şu 10 senelik ilişkiden sonra ilişkisini mesajla bitiren Ahmet var ya; meğerse onda daha ne numaralar varmış. Duyunca dudağım uçukladı valla…

Aysun dün yana yakıla beni aradı, bizim sevgili Ahmet gene ona mesaj atmış, eşyalarımı kargolayabilir misin diye, bizimki de tabi çıldırıp yine telefona sarılmış, bir yandan ağlayıp bir yandan da ben barışmamızı beklerken, bana geri dönmeni beklerken, bu mesajı aldım ve çok üzüldüm diye konuşmaya başlamış. Ahmet ne dese beğenirsiniz, ööff ne zaman bitecek bu ağlamaların, o yüzden zaten mesaj atıyorum diye gene soğuk ve mesafeli konuşmaya devam etmiş.

Bizim Aysun gene can havliyle ne olur bana geri dön, seni çok seviyorum, bari yüz yüze görüşelim, geçmişte benim de hatalarım oldu bırak onları telafi edeyim, ilişkimize hareket heyecan getirmeyi deneyelim diye ilişkiyi kurtarma önerileri getirmeye çalışırken Ahmet ne dese beğenirsiniz, kusura bakma başkası var…Neeeee!.. Başkası mı var?!.

İşte her şeyin sebebi böylece belli olmuş oldu. O soğuk konuşmalar, yeter artıklar, onca zaman sorunla giden ilişkinin neden birden bıçak gibi bittiği açığa da çıkmış oldu.

Aysun tabi telefonda şok geçirmiş zaten bünyesi de hassas olduğundan nefes alamayıp gene hastaneyi boylamış. Serumlar, yatıştırıcılar, şunlar bunlar derken  her gün hastaneye gitmeye başlamış.

Tabi ortaya başka biri olduğu çıktıktan sonra filmi geri saymış ve anlamış ki, Ahmet’in bir önceki mesajında ‘’ara verelim’’ demesinin altındaki neden de ortaya çıktı; Ahmet yeni kızla ilişki deneyecek tutmazsa Aysuna dönecek, yürürse yeni kızla devam edecek. Yani Aysun’u cepte tutup, yeni kızla işi iyice pişirip bağladıktan sonra Aysun’a yolverecek. Yeni kız tutmasa Aysun’a geri dönecekmiş. Bu düşünceler içindeki ben ve Aysun karşılıklı isyanlardaydık. Aysun bana en çok koyan ‘’ben ona hayatımı bile teslim edecek kadar çok güveniyordum , artık bir daha başkasına nasıl güvenirim’’ diye gene ağlamaya başladı.’’Bu adam sadece ilişkimizi bitirmekle kalmadı, -benim geleceğimi- bir başkasına güven duyma yeteneğimi de elimden almış oldu’’ dedi ki ona yerden göğe kadar hak verdim.

Ben dedi bir de geçenlerde ortak bir arkadaş grubu toplantısında ona ne kadar çok güvendiğimi söylemiştim hayat ne kadar ironik değil mi diye yine ağlamaya başladı.

Bir de Anette dedi ‘’şimdi geçmişe doğru ilişkimizi analiz ediyorum da; ona birkaç kere ya sen bana eskisi gibi davranmıyorsun, daha soğuksun, mesafelisin, candan değilsin dediğimde konuyu değiştirdiğini ve ilişkiyi kurtarmaya çalışmadığını görüyorum. Ben de herhalde bana öyle geliyor deyip kendi hayatımın sorunlarına dalmışım ne bileyim üstelememişim ona yanıyorum’’ diyor. Sonra ‘’yine Ahmet’in Fatma diye yaşıtı bir kızla kahve içmeye gittiğini, Fatma’nın bunu defalarca aradığını hatırladım’’diyor, demek ki bu adam arayışa başlamış. Fatma olmamış ta bu kız olmuş, bu da olmasaymış, başkası olacakmış. Ahmet benle ilişkiyi kurtarmak yerine başka çiçeklerin balına bakmaya zaten karar vermiş diye yıkılmış bir şekilde konuşmasına devam eden Aysun, Anette gene nefes alamıyorum deyince onu evden alıp ,bu sefer hastaneye ben götürdüm.

Bundan sonra erkeklere, ilişkilere nasıl güvenirim diye fısıldayan Aysun’un saçlarını okşayarak teselli etmeye çalıştım. ‘’Yeter artık’’ Aysun diye fısıldadım ilaçların etkisiyle uyumaya başlamadan önce ‘’benim artık bir hayatım kalmadı, ailesine herkese rezil oldum, onca seneden sonra benle evlenmedi gitti başkasıyla olmaya başladı ya beni herkese rezil etti’’ diye fısıldıyordu…

Şimdi bu durum nereden toplanır, nasıl pozitife çevrilir, nasıl umut verilir bilemedim. Bazen her şeyi olduğu gibi kabul edip, zamana bırakmak gerekir ya, bu herhalde o durumlardan biri.

Bir de şu söz aklımda yankılanmaya başladı; ‘’Ben önce göğe bakarım görmediğime güvenirim, sonra da aynaya bakarım gördüğüme güvenirim’’. Yani son kertede insan galiba önce Allah’a sonrada sadece ve sadece ama sadece kendine güvenmeli…

Sağlıcakla,

Şunlardan Bir Tane De Ben Alayım...

Hişt Sessiz Ol...

Bütünüyle yaşa ve yoğun bir biçimde yaşa, böylece her an altına dönüşür ve bütün hayatın altın anlardan oluşan bir silsile olur

Mutluluğun 7 Adımı...

beğendim bu maddeleri..zorda değil uygulamak ama nedense olmuyor,olamıyor..:)

Ne kadar sürede gittiğin değil NEREYE gittiğin önemlidir!..

Fotoğraf: Nereye ??

Üç Filtre Testi Bir Hikaye



 

Bir gün bir tanıdığı ünlü filozofa rastladı ve dedi ki;

“Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”

“Bir dakika bekle” diye cevap verdi Sokrat.

“Bana bir şey söylemeden önce seni küçük bir testten geçirmek istiyorum.

Buna ÜÇLÜ FİLTRE TESTİ deniyor.

“Üçlü Filtre ?”

“Doğru” diye devam etti Sokrat.”Benim arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.

Birinci filtre ile başlayalım:     GERÇEKLİK FİLTRESİ Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan                          emin misin?”

“Hayır” dedi adam “Aslında bunu sadece duydum ve…”

“Tamam,” dedi Sokrat “Demek sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim. Bu filtresin adı

İYİLİK FİLTRESİ Arkadaşım hakkında bana söylemek istediğin şey   iyi bir şey mi?

“Hayır, tam tersi…”

“Öyleyse,” diye devam etti Sokrat, “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.

Bu filtrenin adı  İŞE YARARLILIK FİLTRESİ Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey,benim işime yarar mı?

“Doğrusunu söylemek gerekiyorsa hayır, yaramaz”

“İyi” diye yanıt verdi Sokrat, “Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?”

Bu düşünce yapısı, Sokrat’ın iyi bir filozof olmasının                         ve büyük itibar görmesinin esas nedeniydi.

Önyargıdan uzak kalabilmek için filozof olmak gerekmediğini dostlarına sıkça tekrarlayan Sokrat'ın bu Üçlü Filtre testini hayatınıza dahil etmeyi deneyin!

Günaydıınnn sevgili arkadaşlar.



Günaydıınnn sevgili arkadaşlar.

Asla gücünüzden şüphe etmeyiniz. Yoksa şüphelerinize güç verirsiniz ♥

Yağmurda otomobil sürmek! Bu yazı hayatınızı kurtarabilir...

Yağmurda otomobil sürmek! Bu yazı hayatınızı kurtarabilir.. SAĞANAK YAĞIŞTA ETKİN GÖRÜŞ Yoğun bir sağanak altında otomobil kullanırken nasıl iyi bir görüş elde edilir? Neden bu kadar etkin olduğundan emin değiliz; bu metodu yoğun yağmur altında sadece bir deneyin. Bana bu metodu, deneyen ve gerçekten işe yaradığını tespit eden bir polis arkadaşım verdi. ...

Çok yararlı, hatta gece sürüşünde dahi.. Bu metod yıllarca Kanada Askeri Sürücüleri tarafından kullanılmış. Birçok sürücü yoğun sağanak sırasında silecekleri yüksek ya da en hızlı konumda çalıştırır ve buna rağmen ön camdaki görüntü netliği yeterli olmaz. Böyle bir durumla karşılaştığınızda hemen polarize güneş gözlüklerinizi takın (polarize olması çok önemli), ve mucize!!! Aniden görüşünüz, yağmur yağmıyormuşçasına mükemmel bir netlik kazanacak. Aracınızda her zaman bir güneş gözlüğü bulundurduğunuzdan emin olun. Sadece net bir görüşle emniyetli bir sürüş gerçekleştirmekle kalmayın, bu fikri arkadaşınızla paylaşarak onun da hayatını kurtarın.


Deneyin ve arkadaşlarınızla deneyiminizi paylaşın.

İnanılmaz, cam üzerindeki damlaları hâlâ görüyorsunuz ama yağmur suyunun oluşturduğu tabakayı görmüyorsunuz.

Yağmurun yoldaki sıçramasını görebiliyorsunuz. Aynı zamanda, sollanan ya da takip edilen aracın sıçrattığı sudan kaynaklanan körlüğü de bertaraf edebiliyorsunuz (ya da güneş gözlüğü kullanmayıp şikâyet edeceksiniz).

Sürücü eğitimlerinde bu küçük ipucunu mutlaka öğretmeliler. Gerçekten de işe yarıyor.
Yoğun BEYAZ ışık veren sis farlarının, işe yaramamasının nedeni de benzerdir.
SARI ışık veren sis farları ise gece, tipi ve kar yağışlı havalarda çok işe yarar, kar taneleri hemen hemen görünmez olur.

Ama SARI sis farları daYAĞMUR ve SİS' te hiç işe yaramaz.

Sıradaki uyarı da çok önemli! Kaç kişi bunu biliyor merak ediyorum.
36 yaşındaki bir kadın sürücü, birkaç hafta önce bir kaza geçirdi ve araç pert oldu.

Kinburn, Ontario'da yaşayan sürücü, Kinburn ile Ottawa arasında seyahat etmekteydi.

Her ne kadar aşırı değilse de, hava yağmurluydu. Araçaniden kızaklama yaptı ve kelimenin tam anlamıyla havada uçtu...Kadın ciddi bir şekilde yaralanmadı ama aniden meydana gelen bu durum karşısında çok şaşkındı.
Durumu otoyol polisine anlattı ve memur, herkesin bilmesi gereken şeyler söyledi:

YAĞMURLU HAVADA ARACINIZI ASLA CRUISE KONTROL KONUMUNDA SÜRMEYİN.

Aslında kadın cruise kontrol konumunda sürerek ihtiyatlı davrandığını ve tutarlı bir hızla sürerek emniyetli bir davranış sergilediğini düşünüyordu.

Ama memur ona yağmurlu havada aracının cruise kontol konumunda olmasının, kızaklama yapmasına ve lastiklerin asfaltla temasının kesilmesi ile aracın yüksek oranda hızlanmasına ve tıpkı bir uçak gibi kalkışa geçmesine neden olabileceğini anlattı.

Kadın başına gelenin aynı memurun anlattığı gibi olduğunu söyledi.
Memur tüm araçların güneşliklerinde hava yastığı uyarısı ile birlikte şu uyarının da yazılı olması gerektiğini söyledi:

YOL ZEMİNİ ISLAK YA DA BUZLU İSE KESİNLİKLE CRUISE KONTROL KONUMUNDA SÜRMEYİNİZ.

Bizler genç çocuklarımıza cruise kontrol konumunda güvenli bir hızda sürmelerini söylüyoruz, ama cruise kontrolünü sadece yol zemini KURU iken kullanın demiyoruz.

NOT: Eğer bu bilgiyi diğerleri ile paylaşırsanız ve paylaştığınız kişilerden sadece bir kişi bile bilmiyor olsa, her şeye değecektir!...
Bir hayat kurtarmış olabilirsiniz!...

Selam ve Sevgiler

Kaynak: Filiz Yumrukçal Chomse Köylü

Richelieu de, Napoleon gibi ısrarla şunu söylerdi: — Öğrenin! Yapın! Tecrübe edin!

Fotoğraf: ♥..s@mi(¯`♥´¯)f@ki..♥. ☯ ℒℴѵℯ`♥´╚ÍGH† ☆ uNıty ☼ PEACE ☮Bir şeyi yapmayı aklına koyan insan, verdiği bu kararla engelleri aşarak hedefine ulaşır. Richelieu de, Napoleon gibi, “imkânsız” kelimesinin literatürden çıkarılmasını, lügatlerden silinmesini isterdi.Onun, en çok nefret ettiği kelimeler şunlardı:— Bilmiyorum.. Yapamam.. Mümkün değil...Israrla şunu söylerdi:— Öğrenin! Yapın! Tecrübe edin!

Bir şeyi yapmayı aklına koyan insan, verdiği bu kararla engelleri aşarak hedefine ulaşır. Richelieu de, Napoleon gibi, “imkânsız” kelimesinin literatürden çıkarılmasını, lügatlerden silinmesini isterdi.

Onun, en çok nefret ettiği kelimeler şunlardı: — Bilmiyorum.. Yapamam.. Mümkün değil...

Israrla şunu söylerdi: — Öğrenin! Yapın! Tecrübe edin!

Esma Ağacı...Yapraklara tıklayın günün esmasını seçin, ve gün içerisinde sürekli okuyun



http://www.kontejyan.com/esmalar/esmalar.swf