2 Kasım 2010

Kısmette Varsa Uçmak; Engel Değil , Balık Olmak... Pınar'a teşekkürlerimle...


Kısmette Varsa Uçmak; Engel Değil , Balık Olmak...

Bu pastanın içinde ne var??? ...sevgi ve umut var...

Düşüncelerim dağınık olduğunda ve kafamı toparlamak istediğimde üç tane yöntem kullanırım.Bunlardan birincisi deniz kenarına gidip oturmaktır. Bir yandan denizin kokusunu içime çekerim, diğer yandan da akıntıyı seyrederim. Köpükleri seyrederim. Denizin mavisini, lacivertini, siyahını seyrederim. Deli doluluğunu seyrederim. Denizin içindeki dünyaya aklım gider. Balıklara , bitkilere, yosunlara, deniz analarına. Sonra diplerdeki denizin soğu aklıma gelir ürperirim. Tekrar denizin akıntısına takılır gözlerim. Akıntıyı takip ederim. Unuturum. Herşeyi unuturum. Öyle saatlerce deniz ve ben aşk yaşarız. Sonra  üşürüm birden ve eve dönme vaktimin geldiğini anlarım. Kalkarım. Denizin sözünü dinlerim. Vakit tamamdır deyişini dinlerim. Hiç şaşmaz zamanlaması. Hep vaktinde beni gönderir. Düşünceli olduğumda koştuğum yerlerden biridir işte deniz.

İkinci koştuğum yer arabalardır. Binerim arabaya, otobüse hiç fark etmez. Arabayı kullanıyorsam şeritlerin içinde kaybolur giderim. Ama arabayı kullanırken dikkati kaybetmemek gerektiği için süren değilde yolcu koltuğunda oturmayı tercih ederim. O zaman  yolun şeritleri rahatça içine alır beni. Kayboluveririm. Bir kopuş yaşarım. Kendimi bıraktığım yerle bulduğum yer arasında ne olduğunu bilmem. Ne düşündüğümü bile bilmem. Bir boşluk anı yaşarım sadece... Rahatlatıcı bir boşluk.... Kafamın içi boşalmış gibi olur...

Bir de yürüyüşlerde aynı şeyi yakalarım. Yürürüm. Yürürüm. Bir an sonra nerde olduğumu unuturum. Tüm sokak, insanlar, kornalar kayboluverirler. Ben yine benle başbaşa kalırım. Kendime bir gelirim, bir kaybederim tekrar kendimi. O köşeye nasıl gelmişim hiç hatırlamam. Kimlerle karşılaşmışım hiç bilmem. Kendi içimde kaybolmuşluğum vardır sadece...

Geçen gün yine böyle kaybolduğum bir yürüme esnasında bir arkadaşımın sürekli Anette Anette Anette diye seslenen sesiyle kendime geliyorum. Girdiğim hangi girdapsa ses beni tekrar yukarıya çağırıyor. Ayak üstü sohbet ediyoruz. Elinde çok sevdiğim mantar çukulatalardan var. Kaç zamandır bunları arıyorum. Hiçbir pastanede bulamıyorum. Hemen atılıyorum bunları nerden aldın diye. Aa diyor çok kolay.Hemen şu yokuşu çık solda köşedeki pastane satıyor. Birkaç halhatır sormadan sonra yollarımıza devam ediyoruz. Hemen pastaneye giriyorum. Satıcısı çok şeker esprili bir şekilde karşılıyor beni. Güleryüzlü...Sıcacık bakışlı... Esprileri iyi geliyor...Mantar çukulatalarımı da buluyorum orada. Hemen alıyorum. Ohh kaç zamandır canım çekiyordu çok iyi oldu. Tam pastaneden çıkacakken bir başka bayan daha geliyor, tezgahta duran pastalardan üç tane istiyor. Dikkatimi çekiyor. Satıcıya dönüp soruyorum. Bu pastaların içinde ne var diye? Pastacı demesin mi sevgi ve umut var diye... O kadar hoşuma gidiyor ki bu cevap...Kadın, ben ve satıcı sevgi ve umut diye bir ağızdan tekrarlıyoruz ve üçümüzün arasında tatlı bir dostluk rüzgarı esiyor...Eve dönerken artık dalgın yürümüyorum elimde çukulatalı mantarlarım, herkese sevgi ve umut dilerken buluyorum kendimi...

Sağlıcakla,

haklarımı koruyamıyorum...

Seha Okuş - Hasretinle Yandı Gönlüm (RamJam Nostalgia)

ebru yapmak bir yaşam şeklidir... bir coşkudur... suyla renklerle ve iç dünyanızla yaptığınız bir yolculuktur mutlaka tavsiye ederim...http://www.burhanersan.net

4

ebru çalışmalarından örnekler...
http://www.burhanersan.net/













15

3