31 Mart 2011

esas mesele dostun başarısına sevinebilmek...

sevinç resimleri

"Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin, bu kolaydır; ama dostun başarısına sevinebilmek, sağlam bir karakter gerektirir." Oscar Wilde

Güveçte pastırmalı kurufasulye...

Guvecte_pastirmali_kurufasulye

Malzemeler:

  • 2 su bardağı kurufasulye

  • 2 soğan

  • 2 diş sarımsak

  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı

  • 5 sivribiber

  • 2 yemek kaşığı domates salçası

  • 4-5 domates

  • kaynar su

  • tuz

  • 5-10 dilim pastırma


Hazırlanması:

  1. Kuru fasulyeleri akşamdan veya ertesi gün sabah erken saatlerden tencereye koyup yıkayın. Üzerini 4-5 parmak geçecek kadar soğuk su koyun. tencereyi ocağa koyup 1 taşım kaynatın. altını kapatıp 6-7 saat bekletin. Bu süreden sonra tencereyi tekrar ocağa alıp kısık ateşte kendi suyunda fasulyeler yumuşayana kadar pişirin. (suyu az gelirse kaynamış su ekleyin.)

  2. Soğanı ve sarımsağı yemeklik doğrayıp zeytinyağı ile soğanlar pembeleşene kadar güveç tenceresinde kavurun. İrice doğranmış biberleri katın. Salçayı ekleyip bir süre daha kavurun. Domatesleri küp küp doğrayıp tencereye ilave edin.

  3. Tencereye biraz kaynar su ekleyip (yoğun bir çorba kıvamında olacak kadar) fasulyeleri ilave edin. (Fasulyeleri ekledikten sonra isterseniz biraz daha su ekleyebilirsiniz.)

  4. Su kaynayınca minik minik doğranmış pastırmaları ve tuzu ekleyin. Tencerenin ağzını 2 kat folyo ile kaplayın. Önceden ısınmış 250 derece fırında 5 dakika pişirin, daha sonra ısıyı 200'e düşürüp pişirmeye 15 dakika daha devam edin.

bi sabah da öperek uyandır...

mutluluk...

29 Mart 2011

Bence sürü psikolojisi diye bir şey yok. - Bence de yok. - Bence de. - Bence de. -Bizce de.



Bence sürü psikolojisi diye bir şey yok. - Bence de yok. - Bence de. - Bence de. - Bizce de. - Tamam varmış. Şimdi dağılalım.

Bademli pilav...



Baldo pirinç 2 bardak

Tereyağ 35 gr

Margarin 35 gr

2adet et tablet

tuz

karabiber

100 gr  iç badem

Yapılışı

Pirinci yarım saat kadar sıcek ve tuzlu suyun içinde bekletin

Suyu süz ve tuzun gitmesi için pirinçleri yıka

Tencerede yağı eritin ve pirinçleri ekleyin ve tane tane olana kadar kavurun

2.5 bardak sıcak su, tuz ve karabiberi ekleyin bir kaç kerekarıştırıp, tencerenin kapağını kapatıp pişirmeye bırakın

5-10 dakka pişirin ve sonra altını lapatın

Pilavın demlenmes için tencerenin üstüne örtü koyun ve kapağı sıkıca kapatın

15-20 dakkada sonra kapağı açın ve pilavı iyice karıştırın

Başka bir yerde kavurduğunuzu bademleri pilavın üstüne serpin

Rüzgâr geçtiği yerin kokusunu taşır...



Rüzgâr geçtiği yerin kokusunu taşır...

Selma Akar

Laurel and Hardy meet Santana

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=l6O9FB90kAU&w=480&h=390]

28 Mart 2011

OMAR AKRAM - Dancing with the wind ...

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=3r99DIRPE2s&w=480&h=390]

Bu evi tutmayalım...

papatya falı... seviyor mu... sevmiyor mu...



Sadece üç günlük ömrü olan kelebek papatyaya aşık olur. Ancak öleceğine saatler ...kala 'seni seviyorum' der. Papatya sadece 'bende' diyebilir ve kelebek ölür. O'na sevdiğimi neden zamanında söyleyemedim diye papatya üzüntüsünden hasta olur. Yapraklarını dökmeye başlar, döktüğü her yaprakta "seni... seviyorum" der, sonunda ölür. İşte bu günden beri sevdiğini söyleyemeyen herkes, papatyaya sorar "seviyor mu, sevmiyor mu?" diye...

Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için...


Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için...

Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için,
Bazen, ağlamak gerekir açılmak için,
Bazen, anmak gerekir anılmak için,
Bazen de susmak gerekir duymak için...

Şems-i Tebrizi

Hava bedava... Su bedava...



“Bedava yaşıyoruz, bedava;

 Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur, çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava.”

Orhan Veli Kanık

Ruhumu temizlemek istiyorum...

27 Mart 2011

zen nedir?

Günün birinde bir keşiş Zen Ustası Joshu’ya sormuş ‘Zen nedir? Lütfen öğret bana’. ‘Kahvaltı ettin mi?’ diye sormuş Joshu ‘Evet, Usta’ demiş keşiş. ‘Öyleyse’ demiş Joshu ‘git çanağını yıka’.

http://www.birazoku.com

en çok kimden özür dilemeli...

 
Ben en çok kendimden "özür" dilerim. Çünkü: bana çok yanliş yaptim...

Hayat; Kimi sevdigin ve kimi incittigindir...

Hayat; Seni kac kisinin aradigi, kiminle ciktigin, cikiyor oldugun veya cikacagin demek de degildir. Kimi optugun, hangi sporu yaptigin, kimlerin seni sevdigi de degildir. Hayat, ayakkabilarin, sacin, derinin rengi de degildir. Nerede yasadigin veya hangi okula gittigin de degildir. Aslinda hayat; notlar, para, giysiler, girmeyi basardigin ya da basaramadigin okullar da degildir.

Hayat; Kimi sevdigin ve kimi incittigindir. Kendin icin neler hissettigindir. Guven, mutluluk, sefkattir. Arkadaslarina destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktir. Hayat; Kiskancligi yenmek, onemsemeyi ogrenmek ve guven gelistirmektir. Ne dedigin ve ne demek istedigindir. Insanlarin sahip olduklarini degil, kendilerini oldugu gibi gormektir. Her seyden onemlisi hayati, baskalarinin hayatini olumlu yonde etkilemek icin kullanmayi secmektir. Iste hayat bu secimden ibarettir. Insanlarin en acizi dost edinemeyen, ondan daha acizi ise dost kaybedendir.

Charles Eguone

Yaşamak güzel şey dogrusu...üstelik hava da güzelse


Yaşamak güzel şey dogrusu
üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
El...in ekmek tutmuşsa bir de
...Hele tertemizse gönlün
......Hele kar giybiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden kormuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak çok güzel
Çok güzel şey doğrusu

 

mELİH cENDET aNDAY

24 Şubat- 04 Mart Phi Phi ve Phuket adaları...

[slideshow] 

Phi Phi adasında tekne turu yapılır…

Tayland gezimizin son durağı ülkenin güneyindeki adalar… Chiang Mai’den uçakla Phuket adasına geçiyoruz . Phuket adasından da yaklaşık bir buçuk saatlik  feribot yolculuğuyla Phi Phi adasındayız. Ülkenin güney kıyılarının pek Tayland’la ilgisi yok. Her yer son derece turistik.Otellerin fiyat aralığı çok geniş,  odada fazla vakit geçirmem, temizlik de çok önemli değil derseniz 700 Baht’a  ( 100 Baht= 5Tl) kalabiliyorsunuz. Eli yüzü düzgün ve adanın simgesi olan bangalovlar’da kalmak için 2000 Baht’ı gözden çıkarmanız gerekiyor.

Phi Phi adasına gidince mutlaka yapmanız gereken iki şey var. Birincisi tekne turuna çıkmanız gerekiyor. Yarım günlük tekne turları olduğu gibi, tam günlük tekne turları da var. Tekne turunda göreceğiniz manzaralar soluk kesici. Denizin rengi mavi mi, yeşil mi bilemiyorsunuz. Hele o rengarenk balıklara inanamıyorsunuz… Denizden çıkardığınız mercan taşları ise büyüleyici… Her teknede palet ve snorkel var. Onlarla deniz de yapacağınız keşif unutulmaz olacaktır. Hele o coğrafi şekillere ne demeli… Denizin üstünde 200-300 metrelik dik kaya oluşumları var… Tekne turlarında ortalama beş mola veriliyor. Molalardan biri de ‘Maymun Adasında’… Adada her yer maymun kaynıyor. Maymunlar inanılmaz oyunbazlar. Tekneye çıkıp, ortada buldukları su şişelerinden bir güzel su içiyorlar. Meyve bulurlarsa meyveleri yiyorlar. Bir yandan maymunlardan korkuyorsunuz, ay üzerime gelir mi diye bir yandan da kare kare fotoğraflarını çekiyorsunuz… Üstelik arsızlar da… Şişeden suyu içince gitmesini bekliyorsunuz değil mi?  Hayır efendim gitmiyorlar… Bakalım daha ne var diye teknenin içinde araştırmaya devam ediyorlar… Ay vay diyerek, kaçışarak, gülüşerek adadan ayrılıyorsunuz… Ben bu eşsiz manzaralara doyamadığım için tekne turuna iki kere çıktım.

İkincisi ise adanın en meşhur kumsalı ‘Long Beach’e gitmek… Ada küçük olduğu için her yere yürüyerek gidilebilir. Zaten araba falan yok. Burada deniz taksileri var. Long Beach’e deniz taksisiyle gitmek 100 Baht. Ben adayı daha yakından tanımak istediğim için yürüyerek gittim. Kumsala varmak merkezden yaklaşık 20 dakika sürüyor. Fakat adada nem çok yüksek olduğu için üstüm başım terden sırılsıklam oldu… Ben yine de yürüyerek gidin derim. Alabildiğine uzanan beyaz kumlarla kaplı sahil, ve mercan taşlarıyla dolu o pırıl pırıl deniz anında yorgunluğunuzu unutturacaktır. Her yerde şezlonglar, güneş şemsiyeleri, kafeler olduğu için çok rahat ve konforlu bir gün geçirebilirsiniz. Ayrıca burada mutlaka ama mutlaka masaj yaptırın derim. Masaj yapılırken, dalgaların hışırtısını dinlemek ayrı bir keyif. Masajdan sonra da yeşil çay ikramları var. Bu keyifli günün ardından otele uçarak dönüyorsunuz…

Adada her türlü yiyeceği bulmak mümkün ama ben özellikle deniz ürünlerini tavsiye ederim. İnanılmaz ucuz ve inanılmaz lezzetli pişiriyorlar. Akşamları ise adanın klasiği olan ateş gösterilerini mutlaka seyretmelisiniz. Her akşam saat onda hemen hemen her lokanta ve barın kendine ait ateş gösterisi oluyor. Karanlığın içinde ateşle yapılan oyunlar soluk kesici…

Adada tembellik yapacağımı zannederken, yine kendimi her gün bir oraya bir buraya koştururken buluyorum. Dalış kursuna da gidip hevesimi aldıktan sonra ülkenin en büyük adası olan Phuket adasına feribotla geri dönüyoruz…

Phuket adası çok kalabalık. Tam sezonda olduğumuz için sahillerde boş şezlong bulmak bile mesele… Denize girmek için Patong Beach adanın en favori yerlerinden. Deniz sonrası yemeğinizi yiyip, alışveriş de yapabileceğiniz Patong Beach’de akşamları da Tay Boksu gösterisi izleyebilirsiniz.

Ama denize girmek için ben size Freedom Beach’i tavsiye ederim. Nispeten daha sakin olan bu plaja, 40 dakikalık bir tekne yolculuğuyla gitmek mümkün.

Phuket adasına gelmişim , tura katılmamışım olacak şey değil tabi… Phuket adasının en favori turu meşhur ‘James Bond’ adası turu… 1974 yılında James Bond filmlerinden biri burada çekiliyor ve adanın ismi o tarihten itibaren James Bond adası olarak kalıyor, yerliler bile adayı artık Bond adası olarak çağırıyorlar… Adadan dönüşte Andaman Denizin’de kanoyla gezmeniz de mümkün. Kanoyla mağaraların içine girip, kürek çekmek çok zevkli. Mağaralara girmek için başınızı eğmeniz gerekiyor… aman dikkat başınızı çarpmayın.

Ayrıca Phuket adasında ilginizi çekerse pirinç tarlalarına gidip pirincin nasıl yetiştirildiğini de  öğrenebilirsiniz… Ve tabi ki fil gösterilerine gidebilirsinz…

Fakat adada toplu taşıma olmadığı için her yere taksiyle veya tuk-tuk’la gitmek zorundasınız. Bu da Phuket adasında kalmanın maliyetini çok yükseğe çekiyor… En kısa mesafe 600 Baht’tan başlıyor…

Eeee bu gezinin artık bir yerde bitmesi gerekiyor… Phuket adasından önce Bangong’a arkasından İstanbul’a uçmak üzere yola çıkıyoruz… Havaalanından tropikal meyve sepetleri almayı unutmayın… Hem tadları güzel, hem fiyatları uygun hem de eşe dosta değişik bir hediye vermek için büyük bir fırsat.

Ben bir yere gittiğim zaman, gittiğim yerin toprağının beni kabul ettiğine inanırım ve beni kabul ettikleri için  oraya teşekkür ederim. Sizin huzurunuzda Tayland topraklarına teşekkür ediyorum. Bizleri çok güzel ağırladılar… Kısmet olurda yeni gezilere çıkarsam onları da sizlerle paylaşmak isterim…

Sağlıcakla,

2011 UNESCO Evliya Çelebi Yılı ...

haber_resimleri/evliya_celebinin_400_dogum_yili__1552_510_310.jpgDünyaca ünlü gezgin ve anlatı ustası Evliya Çelebi'nin doğumunun 400. yılı sebebiyle yıl boyunca çeşitli etkinliklerle anılacaktır. Memleketi Kütahya'da heykeli yapılmıştır.On bir ciltten oluşan seyahatnamesinden bir kaç ufak alıntı aşağıdadır.

Viyana’da Bîr Hastanın Ameliyatı

Viyana’da bir hastanın şakağına mermi girmişti. Doktor ve yardımcısı bu mermiyi çıkarmak için ameliyata başladılar. Ben de izin istedim ve sessizce onları izledim. Doktor öncelik­le hastanın alnının ortasından başlamak üzere baştaki deriyi iki tarafa doğru soydu. Ardından başının yan tarafından bir delik açtı. Sonra bir demir parçasıyla kafatasını kaktırarak a-yırdı. Kafatasının tam ortası keserin dişleri gibi birbirine geç­miş olduğu için tam ortadan ikiye bölündü. Ben hastaya da­ha yakından bakmak için yaklaştım, bu arada mendille ağzı­mı kapattım. Doktor bana niçin ağzını bu şekilde kapattın de­yince: “Belki hapşırırım ve hastaya zarar verebilirim.” deyin­ce doktor: “Sen doktor olmalıymışsın.” dedi. Ardından dok­tor kurşunu çıkardı, kurşunun yerini de bir süngerle temizle­di. Sonra da kemikleri eskisi gibi birleştirdi. Deriyi de kapattı. Ardından yüzlerce iri at karıncası getirdiler. Doktor karıncaları tek tek derinin bitiştiği yerlere yaklaştırıyordu. Karınca bu bi­tişen deriyi ısırır ısırmaz, doktor karıncayı belinden kesiyordu. Böylece deriyi baştan başa kapattılar. Birkaç hafta sonra adam iyileşti, karınca parçaları da kendiliğinden döküldü.

Erzurum’un Soğuğu

Halkın ağzında şöyle bir fıkra vardır: Bir dervişe “Nere­den geliyorsun?” demişler. O da “Kar rahmetinden geliyo­rum.” demiş. Bunun üzerine “O ne diyardır?” demişler. Der­viş “Soğuktan insana zulüm olan Erzurum’dur.” demiş. “Ora­da yaz olduğuna rast geldin mi?” demişler. Derviş “Vallahi 11 ay, 29 gün sakin oldum. Halk hep yaz gelecek dedi. Ben göremedim.” demiş. Bir diğer fıkra da şudur: Kedinin biri kara kışta bir dam­dan diğer dama sıçrarken havada donup kalmış. Sekiz ay sonra don çözülünce miyavlayarak yere düşmüş. Gerçekten de bir adamın eli yaş iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donar. Elini demirden koparmak ihtimali ol­maz. Ancak bir miktar derisi yüzülerek demirden kurtulabilir.

26 Mart 2011

Güveçte kaşarlı mantar...

mantar guvec %281%29 Mantar Güveç

Malzemeler:

  • 1 paket mantar

  • 2 domates

  • 2 biber

  • 4 diş sarımsak

  • 1 çorba k.tereyağı

  • sıvıyağ

  • tuz,karabiber

  • kekik


Üzeri için:

  • Kaşar peyniri


Hazırlanışı:

Tereyağını tavaya alın. Üzerine sarımsağı ekleyerek biraz kavurun. Daha sonra üzerine doğranmış mantarları ve biberleri de ekleyin. Yeşil soğanları da ince doğrayarak ekleyin. Tuz ve kekik de eklendikten sonra güvece alın. Üzerine küp doğranmış domatesleri ekleyin. 180 derecede pişmeye bırakın. Ocaktan almaya yakın kaşar peyniri rendesi serperek
peynirler eriyene kadar bekletin.

25 Mart 2011

Düşünceler bulutlar gibidir... Gelirler ve giderler...


Bazen gökyüzünde siyah bulutlar olur;gökyüzü bu siyah bulutlar yüzünden değişmez....Ve bazen beyaz bulutlarda olur ve gökyüzü bu beyaz bulutlar yüzünden de değişmez. Bulutlar gelirler ve giderler gökyüzü bhep aynıdır.

Sen gökyüzüsün ve düşüncelerde bulutlardır.Eğer düşüncelerinini izlersen, onların kalıcı olmadığını, gelip gittiklerini görürsün. Düşüncelerinle özdeş değilsin ve böylece tüm kaygı yok olur. Osho

Bezelyeli enginar tarifi...

bezelyeli-enginar

6 orta boy enginar
2 küçük havuç
200 gram iç bezelye
Yarım çay bardağı zeytinyağı
2 kesme şeker
2 limon

Enginarın yapraklarını dipten kesin.Göbek kısmındaki tüyleri bıçakla temizleyin.Su dolu bir kabın içine alın ve limonla iyice ovun. Havucu başka bir kapta haşlayın.İnce doğranmış ve haşlanmış havucu,soğanı ve bezelyeleri enginarın ortasına yerleştirin.Kısa tencereye dizdiğiniz enginarların üzerine zeytinyağını ve yarım çay bardağı suyu dökün.Önce 5-6 dakika orta alevde sonra en kısık alevde 25 dakika pişirin.Ocaktan almadan 5-10 dakika önce kesme şekerleri koyun. 10 dakika dinlendirin.

kocamı arıyorum...

24 Mart 2011

her açıdan şifalanmak için şefkat mantrası 'Green Tara'...

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=MY5wxOhlPig&w=480&h=390]

hatayı işleyene hatasını, başka birini misal göstererek anlatınız

Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene hatasını, başka birini misal göstererek anlatınız (H.z. Ali)

Çakralarımızı açalım...

cem adrian-ben varım...

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=-X-vsHWeDT8&w=640&h=390]

Negatif enerjiyi vücuttan atalım...


NEGATİF ENERJİLERİ GİDERME YÖNTEMİ_?
Lehen içine ılık su koyunuz,, üzerine az tuz... serpinz ayaklarınızı içnde en az 10 dakika bekletinz ve bu süre içerisinde şunları deyinz vücudumda biriken tüm negaitf enerjileri ayaklarımdan suya gönderiyorum,, bunu tekrarlayınz ve negatif enerjilerin gittiğini hissedin,, Eminim çok olumlu sonuçlar alıcak üzerinzde biriken negatif ağırlıktan kurtulmuş yorgunluklarınzdan arınmış kendinizi çok hafif ve rahat huzurlu hissediceksinzz

Tek gün var o da bugün...



GÖNLÜM dünleri aranıp, FERYAT etme.
Zevk almak için YARINLAR icat etme.
DÜNLER düş olup gitti, YARINLAR ise hayal.
Cahilce,şu GERÇEK GÜNÜ berbat etme

Ömer HAYYAM

23 Mart 2011

çin böreği...



Açıklama:

1 pırasa,1 havuç, ufak bir kereviz, 350 gr soya filizi, 1 küçük sarımsak,

 2 çorba kaşığı susam yağı (yoksa zeytinyağ) 100gr kıyma, 2 çorba

kaşığı soya sosu, bir tatlı kaşığı baharat karışımı, tuz,

2yufka, kızartma yağı,

Sebzeleri yıkayıp ayıklayıp ince ince doğrayın.

Sarımsağı kıyın, soya filizlerini koyun. Kızartma yağını wok tenceresine yoksa bir tavaya koyup önce kıymayı sonra sebze ve sarımsakları çevirerek 4 dakika pişirin.

 Soya sosu, baharat karışımını, tuz ve karabiberi pişmekte olan karışıma koyun. Yufkaları 8 e bölün, malzemeyi içine koyarak kalın bir sigara böreği gibi sarın.

Kızgın yağda kızartın. Fazla yağını alması için börekleri peçetenin üzerine alın. İsteğe göre tatlı-ekşi sos ya da ketçap ile sofraya getirin.

Ne tür müzik seversin...

22 Mart 2011

14-24 Şubat, Chiang Mai...

[slideshow]

Chiang Mai'de kursa gidilir...

Yolculuğumuzun üçüncü durağı Chiang Mai… Pattaya’dan bir saatlik kara yoluyla Bangong’a dönüyoruz. Arkasından da bir saatlik uçuşla Chiang Mai’ye varıyoruz. Bangong’dan hemen hemen her saat başı bütün turistik bölgelere uçak bulmak mümkün. Kalacağınız otelleri de havaalanında ayarlayabiliyorsunuz. Chiang Mai bölgesinde oteller yaklaşık 800 baht civarı…( 100 baht= 5Tl)

Kuzeyin başkenti olarak bilinen Chiang Mai tam bir öğrenci şehri. Burada Tay dansı, yemekleri ve masajıyla ilgili kurslar bolca mevcut. Tabi ki en çok ilgi tay masajı kursuna. Avrupa’dan gelen birçok turist burada altı ay kadar kalıp masaj yapmasını öğreniyorlar. Sonrada , ülkelerinde meslek olarak bu işi yapmaya başlıyorlar. Doğunun felsefesini öğrenmek isteyenler, meditasyon ve savaş sanatlarına da ilgi duyanlar için de bir saat mesafedeki Chong Mong manastırını tavsiye ederim.

Chiang Mai şehrinde gidilmesi gereken üç tane büyük tapınak var… Akşamları bu tapınaklarda müzik ve dans gösterileri oluyor. Tapınaklarda ve yollarda turuncu kıyafetli rahipler görmek ilk başta ilginizi çekse de sonra onları görmeye alışıyorsunuz. Buraları dolaştıktan sonra haydi alışveriş zamanı diyorsanız Wua Lai sokağındaki pazarı tavsiye ederim. Pazar  en az 3 km uzunluğunda. Ayrıca sonuna kadar gidip ara bir yoldan caddeye çıkma şansınız yok. Mecbur aynı yolu tekrar yürümek zorundasınız. Bu bana yetmedi diyorsanız her akşam yediden sonra kurulan gece pazarına gitmelisiniz. Her iki pazar da inanılmaz kalabalık oluyor… Yetti gari yemek yemek istiyorum ,hem de bildiğim bir yemek istiyorum diyorsanız işte tam yerindesiniz…Chiang Mai’de her damak tadına hitap eden lokantalar, kafeler, fast food lokantaları var…

Her gittiğiniz lokantada, otelde, alışveriş yapacağınız tezgah önünde, ya da bineceğiniz tuk tuk da sizi ‘sodikha’ diyerek selamlıyorlar. Sodikha hoş geldiniz demek. Ayrıca bunu söylerken ellerini çene altında kavuşturup hafifçe eğiliyorlar. Yüzlerinde her daim bir gülümseme oluyor. Genelde herkes birkaç kelime İngilizce bildiği için anlaşmak çok kolay . Genel bir sükunet ve gülümseme ruhlarına yerleşmiş gibi…

Chiang Mai’de etrafı gezmek için bir sürü tur var. Bu turlardan özellikle üç tanesine gitmenizi öneririm. Birincisi kabile turu… Beş tane kabile geziyorsunuz… Bu kabilelerden özellikle      ‘ Uzun Boyunlu Kadınların ‘ yaşadığı kabile görülmeye değer… Beş yaşından itibaren kızların boynuna altın renkli bir halka takıyorlar. Ve yıllar bazında  bu halkalar  birer birer arttırılıyor. Sabahtan akşama bu halkalarla dolaşıyor kızlar… Sonuçta omuzları çöktüğü için, boyunları uzamış gözüküyor… 9-10 halkalı bir boyunluğu elime aldım yaklaşık iki kilo ağırlığındaydı… Bütün gün böyle bir yükle dolaşmak gözüme çok zor gözüktü… Kabile kızlarına halkalarını gösterip ‘ağır mı ? zor mu ?’  diye sorduğumda gülüşüp hayır diye cevap verdiler… Bir de bu halkaları boyunlarına nasıl takıp çıkardıklarını kimse bilmiyormuş… Bu büyük bir sırmış… Kabile inanışına göre bu boyunluklar onlara iyi şans getiriyormuş. Ayrıca kulaklarına da uzun halkalı küpeler takıyorlar. Küpeler ne kadar kulak memelerini uzatırsa o kadar uzun ömürlü olacaklarına inanıyorlar.

Diğer kabileleri de keyifle gezdik… Tahta evlerinde yaşayıp, fasulye ayıklayan bir çiftle işaret diliyle anlaştım… Çok güler yüzlü ve misafirperverdiler… Bana hemen Hindistan cevizi suyu ikram ettiler… Kabile’nin geçim kaynağı tamamen turizme dayalı olduğu için, bilezik, şapka ve  kolye yapan köylü kadınlar arkadaşlarımızdan birini esir aldı… Ve arkadaşımız  200 bahtlık bir alışveriş sonucu tekrar özgürlüğünü kazandı J

İkinci turumuz ise yörenin en kutsal tapınağına. Tapınağın adı Wat Phra That Doi Suthep… Bu tapınakla ilgili bir de küçük efsane var… 14 .yüzyılda kutsal beyaz bir fil tapınağın nereye kurulacağını arar… Ve sonunda bulduğu zaman üç kere hortumunu öttürür ve Buda’ya saygısından diz çöker… Tapınağın yapımına derhal başlanır… Bu tapınağa çıkmak için tam 300 basamak çıkmanız gerekiyor… Çıkarken en büyük eğlenceniz bu basamakları saymak olabilir… Ayrıca merdivenlerin sağına soluna kurulmuş tezgahlar ve yerel kıyafetlerdeki küçük çocuklar da sizi oyalayıp bu tırmanışı kolaylaştıracaktır… Tapınağın bahçesinde Tay dansları yapan kızları izleyebilirsiniz… Ayrıca  beyaz  fil heykelinin olduğu ayrı bir bölümü de gezme şansınız var…

Üçüncü ve son turumuza ise ‘Golden Tringle’ adı veriliyor. Burma, Laos ve Tayland sınırının kesiştiği üçgen alanı geziyorsunuz… Bu üçgen alanda tekne turu yapabiliyorsunuz. Laos’un ilk kilometresini gezebiliyorsunuz. Burma’ya da uzaktan bakabiliyorsunuz. Dönüş yolunda  muhteşem bir yapı olan Beyaz Manastırı gezip, sıcak su kaplıcalarında ayaklarınızı dinlendirebilirsiniz. Kaplıcalarda yaşlı teyzeler sizi sarıp, 50 bahta yumurta kaynattırabilirler… Aman hazırlı olun… 5 dakikada yumurtalarınız kaynak suyunda pişirilip size teslim ediliyor…

Bu güzel Chiang Mai anılarından sonra yolcu yolunda gerek diyerek dördüncü ve son durağımıza doğru yola çıkıyoruz…

Sağlıcakla,

Sözlü dövüş sanatı... Tongue fu...

dil Dövme resimleri

SÖZLÜ DÖVÜŞ SANATI (TONGUE FU)

Kung Fu'n un amacı fiziksel bir saldırıyı etkisiz hale getirmek, silahsızlandırmak, ya da caydırmaktır. TONGUE FU'nun amacı ise psikolojik bir saldırıyı etkisiz hale getirmek, silahsızlandırmak ya da caydırmaktır.

 Sözlü dövüş sanatının asıl amacı kendinizi sözlü saldırılara hedef olmaktan koruyacak şekilde nasıl güven içinde davranacağınızı öğretmektir. 

 Tongue Fu sadece adil ya da dürüst olmayan davranışlara karşı koymakla ilgili değildir. Aynı zamanda bir yaşam felsefesi, hem işinizde hem de dışarıda herkesle daha iyi geçinmenize yardımcı olacak bir iletişim tarzıdır. Çatışmaları nasıl önleyebileceğinizi, nasıl işbirliği oluşturacağınızı ve başkalarına düşüncesiz ve kaba davrandıklarında nasıl nazik kalmayı tercih edebileceğinizi öğretir

Bana kendimi önemli hissettir...

  

Herkesin boynunda asılı görünmez bir levha vardır…
Üzerinde "Bana kendimi önemli hissettir" yazar….
İnsanlarla konuşurken  bu mesajı asla unutmayın…
Mary Kay Ash

bir kerede bir küçük değişiklik...

Uçurumda İp Üzerinde Yürüme

Hayatinizda degisikler yaratmak icin en guzel yol ne biliyor musunuz? Bir kerede bir kucuk pozitif degisiklik yapmayi bir aliskanlik haline getirmek. Buyuk degisikliklere niyet edip onlara takili kalmanin yerine, "bir kucuk pozitif degisiklik" kavrami cok iyi calisiyor.

Bir hayal edin...Eger su anda bir kucuk degisiklik yapar ve bu degisikligi
hayatinizda devam ettirirseniz, o zaman bir kac hafta icinde yeni bir olumlu
degisiklige hazir olabilirsiniz. Bu kucuk olumlu degisiklikleri duzenli ve artan bir sekilde devam ettirirseniz, sene sonuna kadar cok fazla degisikligi basarmis  olacaksiniz. Evet, belki kucuk yollarla ama cogunlukla sizi zorlayan ve bir turlu ilk adimi atip hakkinda birseyler yapmaya baslayamadiginiz, zaman icinde ilk heyecaninizi kaybettiginiz buyuk hedefler yerine en azindan bir seyler basarmis olacaksiniz.

Jeff Olson, yazdigi "The Slight Edge" adli kitabinda, hayatta en basarili insanlarin  yasamlarinda kucuk, erisilmesi kolay iyilestirmeler yapan ve boylelikle bunlari yapmaya devam eden insanlar oldugu ile ilgili cok ikna edici bir gercek durumu anlatmis.

Ornegin, diyetinizden o tek bir kotu seyi cikartip yerine saglikli bir sey koyarsaniz
gelecek seneye kadar cok daha saglikli olacaksiniz. Kitaplarinizdan, yeteneklerinizi arttirmak ve bilgi dagarciginiza birseyler eklemek icin her gun biraz okursaniz, gelecek seneye kadar konunuzda daha ehil hale gelmis olacaksiniz. Eger her gun kucuk bir spirituel calisma yapmayi aliskanlik haline getirirseniz, gelecek seneye daha ilham dolu ve yaratici olcaksiniz.

Kendinize zaman icinde cogalip artacak bir seyi yapmanin avantajini verin. Her gun kucuk bir sey yapmak cok az caba gerektirir. Bir yil sonra ise fark sasirtici bir sekilde gorunur olacaktir.

21 Mart 2011

ben de bu kim diyorum...

Rammstein - Du Hast Live from Volkerball

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=fLp63WBV-Ic&w=480&h=390]

patlıcanda tavuk...



Açıklama:

250 gr tavukgöğsü

6 adet kemer patlıcanı

3 çorba kaşığı sıvıyağ

2 adet soğan

2 adet domates

3-4 dal maydanoz

Tuz, karabiber

Kızartmak için sıvıyağ

Patlıcanları baş ve uç kısımlarından kesin. Daha sonra boydan boya yarım cm kalınlığında dilimleyin. Acısını almak için 15 dakika tuzlu suda bekletin. Süzüp sudan geçirin ve iyice kurulayın. Sıvıyağda arkalı önlü kızartın.

Kâğıt havlu üzerine alıp fazla yağlarını alın.

Tavuk etini ince uzun(jüljen) doğrayın. Domateslerin kabuklarını soyup küp doğrayın. Soğanı piyazlık doğrayın. Sıvıyağı bir tavaya alıp tavuk etini kavurun. Üzerine soğanı ekleyin. Soğanın rengi dönünce domatesi ilave edin. Tuz ve karabiberini ayarlayın.

Bir adet kızarmış patlıcan dilimini düz bir zemine serin. Uç kısmına tavuklu harçtan koyup, patlıcanı rulo şeklinde sarın. Kalan patlıcanlara da aynı işlemi uygulayın. Patlıcanları servis tabağına yerleştirin. Maydanozla süsleyip servis yapın.

aa,Ferit lan bu!...

20 Mart 2011

haydi gülümseyin...

kabak dolma...

kabak dolması

malzemeler:

  • 1kg dolmalık kabak

  • 350g veya 500g kıyma

  • 2 orta boy kuru soğan

  • 1 çay bardağı pirinç

  • yarım çay bardağı sızma zeytinyağı

  • 1 çay bardağı doğranmış maydanoz

  • tuz

  • 1 tatlı kaşığı karabiber

  • 1 yemek kaşığı domates salçası

  • 2 domates

  • suyu için: 1 su bardağı kaynamış su + 1 tatlı kaşığı domates salçası

  • üzerine: sarımsaklı yoğurt + dereotu


hazırlanması:

1. kabaklar ve domatesler dışında kalan malzemeleri karıştırarak dolmalık iç hazırlayın.

2. domateslerin kabuklarını soyup yarım daireler şeklinde doğrayın.

3. kabakların kabuklarını kazıyıp içlerini oyun. 2 parmak genişliğinde, halka şeklinde kesin.

4. halkalara hazırladığınız içi doldurup tepsiye dizin. üzerlerine domates kapatın. 1 su bardağı kaynamış suyu ve 1 tatlı kaşığı domates salçasını karıştırıp dolmaların üzerine gezdirin. kabaklar yumuşayana kadar, fazla hararetli olmayan ateşte pişirin.

5. pişince tabaklara alıp sarımsaklı yoğurt ve dereotu ile servis yapın.

19 Mart 2011

kafanı boşaltmalısın...

Pattaya’da alışveriş yapılır…

[slideshow] 

09 - 14 Şubat, 2011 Pattaya

Tayland gezimizin ikinci durağı olan Pattaya’ya gitmek üzere sabah erkenden yola çıktık. Oraya varmadan önce yapmak istediğimiz iki şey var. Bunlardan biri fil safarisi yapmak , diğeri de timsah gösterisi seyretmek.

Önce fil safarisi yapılacak parka gidiyoruz. Filleri görünce çok seviniyorum. Nedense onları görünce içim gülüyor. Büyüklü ,küçüklü bir sürü fil var burada. Filin üstüne binmek için özel platformlar hazırlanmış. Oradan filin üstüne konulmuş  iki kişilik oturma yerine geçiyorsunuz. Kemerinizi bağlıyorsunuz. Fil binicisinin kontrolunde  tıngır mıngır yola çıkıyorsunuz. Fil beni taşıyor bende onu sevindireyim diyorsanız mutlaka muz almanızı öneririm. Fil hortumunu uzata uzata elinizden muzları lup lup hortumluyor. Ormanın içindeki bu keyifli gezi sırasında, fillerin nerede yaşadığını, nasıl yıkandığını da görebilirsiniz…

Sırada timsah gösterisi var… Timsah gösterisini seyredeceğimiz timsah çiftliğine varıyoruz. İçerdeki bahçe düzenlemesi muazzam. Değişik kayalar ve ağaçlar büyük bir uyum içinde yerleştirilmiş. Bahçede keyifle yürüdükten sonra gösteri alanına varıyoruz. Timsahlar her zaman içimi ürpettiği için havuzun içindeki timsahlara yarı açık yarı kapalı gözlerle bakıyorum. Gençten bir çocuk timsahlarla dolu havuza giriyor. Birkaç dakika içinde başını timsahın ağzına sokuyor. Timsahlar tabi ki uyuşturulmuş ama içim hafif kalkıyor… Gösterinin bitmesiyle acele Pattaya’ya doğru yola koyuluyoruz.

Pattaya son derce turistik bir yer. Her yerde hediyelik eşya dükkanları, lokantalar var. Belde boydan boya deniz kenarına kurulmuş. Kuzey, orta ve güney Pattaya olarak ana bölgelere ayrılmış. Bu bölgeler arasında ring seferi yapan tuk tuklara binip 10-20 baht gibi bir para ödeyerek rahatça dolaşabilirsiniz. ( 100 baht = 5 ytl) Tüm sahiller şezlonglar ve güneş şemsiyeleriyle kaplı. Fakat denize girmek için  güney Pattaya’da bulunan Jomtien plajını tavsiye ederim. Beyaz kumların üzerinde yürüyüş yapıp, sokak satıcılarından alacağınız tropikal meyvaların tadını çıkaracağınız sakin bir yer.

Pattaya ve çevresini gezmek için tuk-tukları günlük olarak kiralayabiliyorsunuz. Tuk tuk şöförlerinin gezilecek yerleri fotoğraflarla gösteren bir portföyleri oluyor. Hangilerine gitmek istediğinizi söylüyorsunuz onlarda sizi sırasıyla gezdiriyor. Tuk tuk’u günlük olarak kiralamak 500 baht.

Benim size önereceğim iki tane yer var. Birincisi tik ağacından yapılmış bir saray. Saray restorasyon halinde olduğu için her yerini gezemedik. İçeri girerken de kafamıza kask taktık. Ama gördüğümüz yerler bile bize yetti. Tik ağacından yapılmış sarayın her yeri figürlerle süslenmiş, duvarlar oymalarla örülmüştü.

Diğer yer ise Nong Nooch Köyü… Burada Tay boks’u izleyebilirsiniz, Geleneksel Tay düğünü görebilirsiniz ve fillerin yaptığı gösterileri izleyebilirsiniz. Fillerin boyadığı t-şörtler kapış kapış satılıyor. Burada hayatımda yediğim en güzel mısırları yedim. Yolunuz buraya düşerse birkaç tane yemenizi öneririm. Böyle bir lezzeti bir daha bulamazsınız. Bonzai ağaçlarıyla, orkidelerle süslenmiş kocaman bahçeyi de mutlaka gezmelisiniz.

Barlara ve gece hayatına düşkünseniz ‘walking street’ tam size göre… Burada her çeşit gösteri yapılıyor…

Sahil boyu sıralanan lokantalarda sadece Tay yemekleri değil, her damak tadına hitap eden yemekler satılıyor. Çok özledim kebap yemek istiyorum derseniz onu da bulmak mümkün. Yerel lezzetlerden kızarmış pilavla, fıstıklı tavuğu tavsiye ederim. Lezzetleri müthiş. Ayrıca sokak da yemek satan arabalar da bolca var. Ama hijyen konusuna önem veriyorsanız, lokantalardan vazgeçmeyin derim. Bu arabalar da çekirge bile satılıyor.Rivayete göre bu çekirgelerin tadı çok güzelmiş. Doğrusu ben onları tadacak cesareti kendimde bulamadım. Fotoğrafını çekmek bana yetti…

Hediyelik eşya dükkanları ise tıklım tıklım dolu. Buralarda özellikle el yapımı yelpazeler, hasır şapkalar, şemsiyeler, tik ağacından yapılma biblolar, yastık kılıfları kapış kapış gidiyor. Bunlar bavula sığmadığı için genelde bir de çanta alınıyor. Siz siz olun boş bir çanta getirin. Ne olur, ne olmaz…

Bir gününüzü de Pattaya’dan tekneyle 45 dakikalık mesafede bulunan Koh-Lan mercan adasına ayırmanızı öneririm. Bu adaya gitmek 200 baht. Mercan adasının denizi çok güzel. Yalnız ada biraz kalabalık oluyor. Adanın uç kısımlarına doğru ilerleyip denize girerseniz daha iyi olur. Koh- lan adasında yemek yeme imkanı da var. Karides ve diğer deniz ürünlerinin ön planda olacağı bir yemeği, pilavla zenginleştirip, meyvelerle bitirebilirsiniz.

Tay halkı Krallarını çok seviyor. O yüzden her tesisin önünde Kral’ın büyük fotoğrafları oluyor. Kralları hakkında mutlaka iyi konuşmanız gerekiyor. Turist bile olsanız tatsız bir durumla karşılaşmamak için aman saygıda kusur etmeyin derim.

Hızla geçen Pataya günlerimizden sonra bir sonraki durak için yola çıkıyoruz. O da gelecek yazımda…

Sağlıcakla,

17 Mart 2011

Ne hakim, ne savcı, ne de avukatım ! Sadece kendimi arayan bir damlayım...

damla resimleri  7

Ne hakim, ne  savcı, ne de  avukatım ! Sadece kendimi arayan bir damlayım...

şifren neydi...

Zeytinli cevizli ekmek...

  

 

 

 

 

Malzemeler: 

2bucuk su bardagi ekmek unu veya normal un

1/2 su bardagi kepekli un

1 silme yemek kasigi toz maya

1 tatli kasigi tuz

1 su bardagi ılık su

1 yemek kasigi zeytinyagi(ustune surmek icin)

1 bardaga yakin cekirdekleri cikarilmis ve irice dogranmis siyah ve yesil zeytin

yarim bardak iri kiyilmis ceviz

Hazırlanışı: 

Unlari ve tuzu genisce bir kabin icine eleyip mayayida ekleyip karistirin. ortasini havuz gibi acin.

Icine suyu ve yagi ilave edip yumusakca bir hamur kivaminda yogurun. 8-10 dakika puruzsuz olana kadar yogurmaya devam edin.Ustunu nemli bir bezle ortup mayalanmaya birakin.Hamur kabarip iki katina ciktiktan sonra hafif unlu tezgahta biraz yogurun havasini alin. Yassilastirip icine zeytin ve cevizleri ekleyip hamurun icine karisana kadar yogurun.Civiklasirsa biraz un serpip zeytinlerin hamurun icine dagilmasini saglayin.

5 dakika kadar dinlendirdikten sonra uzunca ekmek sekli verip yaglanmis tepsiye yerlestirin. Ekmeginizin uzunluguna gore keskin bir bicakla caprazlama yariklar acin. tekrar kabarmasi icin bir yarim saat birakin.Bu arada firina koymadan 10 dakika kadar once firininizi 200 dereceye getirin.Hamur iki katina ciktiktan sonra ustune firca ile zeytinyagi surup firina verin. yaklasik 35-40- dakika kabarip iyice kizarana kadar pisirin.

ben duygularımı koklarım...

Yemek Koklayan Sincap

Ben hiçbirşeyin sahibi değilim...

A Stellar Ripple

Ben hiçbirşeyin  sahibi değilim, ve hiçbir şey bana ait değilse, benim olmayanlar için kaygılanmamın gereği de yok demektir.

sırtçantam dergisi 'yol hikayeleri' yazımla beraber çıktı...

Ağaca bakarken ormanı, ormana bakarken ağacı gözden kaçırma...

Masaüstü

Ağaca bakarken ormanı, ormana bakarken ağacı gözden kaçırma...

Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki; aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok"... Sartre



Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki; aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok".

Sartre

16 Mart 2011

Çay...

ÇAYIN ALT DEMLİĞİ "KAYNANA"DIR. SÜREKLİ KAYNAR DURUR. HATTA DİKKAT EDİLMEZSE
TAŞABİLİR DE...

ÜST DEMLİK "GELİN"DİR. ALT DEMLİK KAYNADIKÇA ONUN DA HARARETİ ARTAR. AMA
AYNI ZAMANDA DA OLGUNLAŞIR VE DEMLENİR...

"GELİNİN KOCASI" İSE BARDAKTIR. HER İKİ ÇAYDANLIKTAN DA NASİBİNİ ALIR. BİRAZ
KAYNANA DOLDURUR ONU; BİRAZ DA GELİN. BU NEDENLE DE DENGE UNSURUDUR. AÇIK YA
DA DEMLİ ÇAYIN HOŞA GİTMEMESİ BUNDANDIR...

"ÇOCUKLAR" ÇAYIN ŞEKERİDİR. TAT VERİR. ÇOK ŞEKER ÇAYIN LEZZETİNİ BOZAR.
ŞEKERSİZ ÇAYA ALIŞANLARA İSE, BİR TANESİ BİLE FAZLA GELİR...

"GÖRÜMCE" İSE ÇAY KAŞIĞIDIR. ARADA BİR GELİR KARIŞTIRIP GİDER...

KAYINPEDERE GELİNCE; O DA "ÇAY TABAĞI"DIR. ÇAYIN DEMİNE, SUYUNA KARIŞMAZ;
BİR KENARDA LÖK GİBİ OTURUR. SADECE DÖKÜLENLERİ TOPLAR
VE ÇEVREYE ZARAR VERMESİNİ ENGELLER. ANCAK; ARA SIRA BOŞALTILMASI GEREKİR,
YOKSA TAŞIP HER ŞEYİ BERBAT EDEBİLİR...

"ÇAY SÜZGECİ" AİLENİN SAHİP OLDUĞU DEĞERLERDİR. AİLEYİ DIŞ MÜDAHELELERDEN
KORUR. DELİKLER BÜYÜK OLURSA ÇAYIN TADI KAÇAR.

SUYU ISITAN "ATEŞ" İSE HOŞGÖRÜDÜR. O OLMADAN ÇAYDA OLMAZ...

"KISACASI BİR BARDAK ÇAY" AİLEDİR VE AĞIZ TADIYLA İÇİLEN BİR BARDAK ÇAYIN
ÜSTÜNE YOKTUR...

"BİRÇOK İNSAN MUTLULUĞU BURNUNUN ÜSTÜNDE UNUTTUĞU GÖZLÜK GİBİ ETRAFTA ARAR."

15 Mart 2011

Tayland yolcusu kalmasın... 02-09 şubat haftası



[slideshow]

Aklıma Tayland’a gitmek düşünce hangi mevsimler gidilir diye bir araştırma yaptım... Kasım-Nisan arası en uygun zamanlarmış. Bunu öğrenen bir tek ben değilim tabi :)... Bir sürü arkadaş cümbür- cemaat Tayland’ın yolunu tuttuk.

Tayland gezimize önce başkent Bangong’dan başlayalım dedik. On saatlik bir uçuşun ardından egzotik başkente vardık. Havaalanında çiçeklerle karşılandıktan sonra otele bile uğramadan şehri gezmeye başladık. Bir haftalık Bangong gezimizin ilk durağı tabi ki tapınaklar oldu. Şehir tapınaklarla dolu olduğu için en önemli altı tanesini belirledik ve sırayla onları gezmeye koyulduk. Tapınakların mimarileri, buda heykelleri, bahçeleri bizleri büyüledi... Tapınakların dış cephesi  genelde altın rengi işlemelerle bezenmiş ve çok görkemli... En dikkat edici şeylerden biri de buda heykellerinin önünü çiçekler, tütsüler ve mumlarla doldurmuş olmaları. Tapınakların duvarlarında ise inanılmaz güzellikte resimlerle süslenmiş.

Tapınaklarda, sokaklarda turuncu kıyafet giymiş rahipler görmek mümkün. Ama onlara fazla yaklaşmak ya da dokunmak yasak. Bazı tapınaklarda rahipler bahçede oturuyorlar ve isterseniz sizin için dua okuyup, el bileğinize ipten yapılmış bir bileklik takıyorlar. Bu sizi üç ay boyunca her şeyden koruyormuş. Genelde rahiplerin önünde uzun bir kuyruk oluyor. Siz de bilekliği taktıktan sonra oraya ufak bir bağış yapıyorsunuz. Dilek dilemek ve size şans getirmesiyle ilgili bir çok ritüel var tapınaklarda. Benim en çok sevdiklerimden biri  gülen buda heykelinin karnına dokunmak oldu. Tabi burada da uzun kuyruklar var. Tapınaklar arası bu koşturucu maratonun ardından buda heykellerini görmeye doyduk.

 İki gün tapınaklarla geçtikten sonra Bangong'un bir başka yüzünü görmek için tekne gezisi ayarladık.  Kanallar arasında gezinti yaparken hem salaş evleri hem de modern evleri görmek mümkün. Bu gezinti sırasında asıl dikkatimi çeken evlerin önüne genelde kendi tapınaklarını yapmaları ve onları çiçekler, meyveler ve mumlarla süslemeleri... Böylece evlerini her türlü tehlikeden koruduklarına inanıyorlarmış.

Kanallar arasında dolaşırken tropikal meyve satan, başında hasır şapkalı yaşlı kadınlar sık sık karşımıza çıkıyor. Birini durdurup hindistan cevizi alıyoruz ama tadı bana pek uymuyor. Yine de bir deneyin derim. Sonunda tekne turumuz bittiğinde günün yorgunluğu üzerimize çöküyor. Yeni yerler görmek için ertesi günü sabırsızlıkla bekliyoruz...

Ertesi gün sırada meşhur yüzen çarşı var. Yüzen çarşıya elbette küçük teknemizle gidiyoruz. Teknemizin önü çiçeklerle dolu. (Burada evler, tuk tuklar, tekneler her yer  çiçek dolu.) Çiçeklerin kendilerine şans getireceğine, ve olumsuzluklardan koruyacağına inanıyorlar. Yüzen çarşıda tam bir tekne trafiği mevcut. Herkes buraya akın etmiş. Sabahın erken saatlerinde gelmemize rağmen kanalların içi dopdolu. Sağlı sollu dükkanlardan teknenizden inmeden alışveriş yapabilirsiniz. Ama yeter artık ayağım karaya da bassın diyorsanız dükkanların  olduğu bölgeye çıkıp kanaldaki bu keşmekeşi de rahatça izleyebilirsiniz. Yüzen çarşı gerçekten Bangong'un görülmeye değer yerlerinden. Burası şehrin biraz daha dışında olduğu için, tekneyle buraya ulaşmaya çalışırken çevredeki enfes tropikal ağaçlarını  seyretme imkanı  da bulabiliyorsunuz. 

Ve sırada meşhur gece pazarı Patpong'u gezmek var... Burası hayli kalabalık... Tezgahlarda yöresel kıyafetler, terlikler, tik ağacından biblolar, yelpazeler, şemsiyeler, filler göze çarpıyor. Tayland'da alışveriş yaparken sıkı bir pazarlık yapmanız gerekiyor. Yoksa çok pişman olursunuz.

Tabi ki her yerde bekleyen tuk tuklar çok eğlenceli gözüküyor. Pazarlık olayı tabi tuk tuk için de geçerli... Tuk tuk’ta giderken Bangong’un kalabalık trafiğinden biraz rahatsız olabilirsiniz. Hatta bazı sürücüler egzoz gazından korunmak için maske takıyorlar. Haliyle bu da biraz insanı ürkütüyor. Fakat bir kaç tuk tuk gezisinden sonra bende mendillerle burnumu kapadığımı söylemeliyim.

Bir gün çiçek bahçelerini gezdik. Çiçek bahçeleri nefis... Orkideler, lotus çiçekleri görülmeye değer... İnsanın içini açan, neşe veren bir aheng içinde salınıyorlar...

Bir diğer gün ise çin mahallesine gittik. Çin yılbaşısına denk geldiğimizden etraf tıklm tıklımdı. Yürümek bile imkansızdı. Her yerde sokak gösteriler vardı. Ejderha kıyafetinde insanlar etrafta dolaşıyordu. Tavşan yılına girildiği için her taraf tavşan biblolarıyla süslüydü. Bütün mahalle baştan aşağı kırmızı fenerlerle donatılmıştı. Caddeler hediyelik eşya dükkanları ve sokak satıcılarıyla doluydu. Aynı seneye iki kere girmiş olmanın verdiğ hazla oradan ayrıldık.

Bir de kültürel şova gittik ki gerçekten nefisti. Sahnenin dekoru inanılmazdı. Sahneye filler çıktı. Şaşkınlığımızı üstümüzden atamamıştık ki sahnede teknenin içinde duran kız hop diye sahnede oluşturulmuş su birikintisine atladı. Biz ay demeye varmadan kız sahnede yüzmeye başladı. Nasıl yaptılar bilmiyorum ama sahnede kanal oluşturulmuştu. Sonrada tekneler bu kanalın içinde gezdiler. Sahnenin içinde yüzen tekneler görmek büyük sürprizdi. Arkasından  sahneye şimşek ve gökgürültüleri eşliğinde yağmur yağdırdılar. Dans bir taraftan, müzik ve kareografi diğer taraftan zevkle performanslarını seyrettik.

Eeee burada günler geliyor geçiyor…peki ne yedik  değil mi? Her taraf sokakta satılan yiyeceklerle dolu. Tropikal meyveler ise enfes. Deniz ürünleri bol ve ucuz. Tavuk her yerde... Pilavsız zaten öğün yok. Güne pilav yiyerek başlıyorlar. Tabi yemekler çok baharatlı. Ben baharat severim ama bana bile çok baharatlı geldi. Özellikle papaya salatası tam baharat severlere göre...

Ve masaj salonları her yerde... Her sokakta... Görünümleri aynı bizim berber dükkanları gibi. Ayak masajı, tay masajı yaptırmak çok yaygın. Alternatif tıbba, masaj ve bitkilere çok inanıyorlar. Her yerde bunları öğreten kurslar var. Kurslarda yer bulmak da öyle kolay değil. Önceden yer ayırtmanız gerekiyor...

Uzun lafın kısası Bangong çok eğlenceliydi... Yolunuz Tayland'a düşerse başlangıç olarak tavsiye ederim... Gerisi bir sonraki yazıda...

Sağlıcakla,

bu da geçer...



geçer geçer daha öncekiler gibi.. bu da geçer.. neler neler geçmedi ki:))))