16 Nisan 2012

Sana laf getirenlerin senden de birilerine laf götürüceklerini sakın aklından çıkarma...

Haydi... Haydi... Haydi... 7 Saniyede Yüzleri Bulacaklar Buraya...

Senin yüzüne karşı hatalarını söyleyen kişiyi

Senin yüzüne karşı hatalarını söyleyen kişiyi, sana gizli bir hazineyi gösteren, yaşam tehlikelerini gösteren bilge bir insan olarak kabul et.

O kişiyi izle; onu izleyen kişi kötülük değil, iyilik görecektir."

Juan Mascaro

İtiraf ediyorum. Ben iki yüzlüyüm.

Aşka inancını kaybetmiş her kadının arkasında...

Bakış açın değişsin ki hayatın değişsin üzerine bir öykü... Buyrun efem...

Adamın biri çok zor şartlarda yaşamaktaymış, kötü bir ev, kötü bir kadın, kötü çocuklar her şey hayatını zindan etmekteymiş ve bir sabah dayanamamış her şeyi terk etmeye karar vermiş, eğer cennetteyse huzur ben cenneti bulacağım “ diyerek düşmüş yollara.

Dağları tepeleri geçmeye başlamış, uyuduğu zamanlarda çarığını gideceği istikamete doğru koyarmış ki yönünü karıştırmasın diye. Bir akşam bir bilge gelip çarığını geri istikamete çevirmiş ve bizim gezgin griye dönmüş gitmiş gitmiş bir de bakmış ki bir köy; “ ne kadarda benim köyüme benziyor ama tek fark burada huzur var” biraz ilerlemiş “aa benim evim ama nasılda asil, cennetin farkı bu olsa gerek” karısını görünce “ Tanrım karım ne kadar güzelleşmiş,ne kadar alımlı, çocuklarım nasılda saygılı” diye düşünmüş ve mutlu bir şekilde devam etmiş hayatına…

bir tek bakış açısının,değişen düşüncenin neler verdiğini gösteren güzel bir örnek….

Guns N' Roses - Sweet Child O' Mine

http://youtu.be/1w7OgIMMRc4

Nefstir seni yolda koyan, yolda kalır nefse uyan.



Nefstir seni yolda koyan, yolda kalır nefse uyan.

-Yunus Emre

Tavuklu Patatesli Bezelye...

Malzemeler:

Yarim kilo soyulmuş bezelye

2-3 sari patates

1 havuç

1 adet tavuk göğüsü

1 büyük soğan

2 diş sarımsak

3 çorba kasığı sıvı yağ

2 çorba kasığı salça İstenilen miktarda tuz 1 tatlı kasığı kırmızı toz biber 2 -3 su bardağı sıcak su ( isteğinize göre ayarlayabilirsiniz.)

Yapılışı:


Soğanı ve sarımsağı soy ve ince ince kıy. Sıvı yağı tencereye koyup soğanları kavurmaya başla. Soğanlar tam pembeleşmeden önce kıymayı ekle ve güzelce kavur. Tuzu da ekle. Soyulmuş ve küp küp kesilmiş patatesi, havucu, sarımsakları tencereye ekleyin. (Eğer bu yemeği tavuklu yapıyorsanız tavuğu suda haşlayın ve irice doğrayın. Sebzelerle tencereye simdi ekleyin) 2-3 bardak su ile inceltilmiş salça ve kırmızı tozbiber ilave ederek önce 10 dakika yüksek ateşte, kaynamaya başladıktan 5 dakika sonrada kısık ateşte 20-25 dakika pişir. (Patatesin cinsine göre suyunu daha fazla yada az çekebilir, bu yüzden siz suyunu yinede bir kontrol edin. Eğer az ise kaynamis biraz sıcak su üzerine ilave edebilirsiniz.) Pişirirken bir kere yemeği karıştır. Afiyet olsun…

Pazartesiden Nefret Ediyorum...

Biyolojik Saat ve Zaman Yönetimi...

Gün içinde zihinsel ve bedensel performansın en düşük, en yüksek olduğu zamanlar vardır. Bunlar vücudun biyolojik ritmini oluştururlar. Bu ritme göre en önemli işleri, performansın en yüksek olduğu zaman yapmak, önemsizleri daha sonraya bırakmak zamanı etken kullanmak açısından oldukça önemlidir.

Uyku  ve uyanıklık konusunda çalışmalar yapan Chicago Üniversitesi fizyologlarından Dr. Kleitman, güne hızlı başlamada vücut ısısının etkisini ortaya koyan çalışmasında, ortalama 37 derece olan vücut ısısının sağlıklı bir insanda bile gün boyunca 1 derece oynayabileceğini açıklamaktadır. Vücutta oluşan bu ısı değişimi iş verimini, zihinsel uyanıklığı ve vücut performansını belirler.


İnsanın uykudaki ve uyanık haldeki bazal metabolizmasının farklı düzeylerde olması da insan enerjisinin değişiklik göstermesine, neden olur. Bu açıklamalar, biyolojik ritm açısından tüm insanların genellikle şu 3 kategoriden birine uyduğunu göstermektedir:
* Sabah Tipleri: Bu tipler sabah çok enerjik olurlar. Öğleye doğru enerjileri zirveye ulaşır ve sonra yavaş yavaş azalmaya başlar. Akşam üzeri bütün performansın bittiği görülür.
* Öğleden Sonra Tipleri: Bu tipler çok zor uyanırlar, sabahları kayıtsız ve uyuşukturlar. Öğlen biraz açılmaya başlarlar, öğleden sonra enerji dolu olurlar. Hava karardığında ancak durulurlar.
* Her Zaman Hazır Tipler: Bu tip kişiler, sabah ve öğleden sonra tipinin en iyi yönlerinin karışımıdır. Sabah erken kalkar ve enerjik olurlar, öğleye doğru durulurlar, öğleden sonra performansları tekrar artar.
O halde kişilerin performanslarının ne zaman yüksek olduğunu bilmeleri, zamanlarını verimli kullanmaları açısından çok önemlidir. Kişilerin yüksek performans  zamanlarını saptamada iki üç hafta boyunca her gün tutulacak çizelgelerin, uyku düzenlerini kontrol altına almalarının, vücut ısısının sabah saatlerinde yüksek tutulması, vb. önlemlerin yararları olacağı düşünülmektedir.
Hangi kategoride olursanız olun, zamanınızı verimli kullanabilmek için;
En yüksek performans gösterilen saatler için şunlar önerilebilir;
- Yapılacaklar listesinde önemlileri saptamak, - Öncelikli işler üzerinde tartışmak.
Orta performans gösterilen saatler için;
- Rutin işleri yapmak, - Daha sonraki işler için planlama yapmak.
Düşük performans gösterilen saatler için ise;
- Telefon görüşmeleri yapmak, - Ziyaretçileri kabul etmek, - Mektupları cevaplandırmak.

Erdemli insanların dokuz düşüncesi vardır:

 

 1. Baktıklarında berrak görmeyi düşünürler,

2. Dinlediklerinde iyi duymayı düşünürler,

 3. Görünüşleri bakımından cana yakın olmayı düşünürler,

4. Davranışlarında saygılı olmayı düşünürler,

5. Konuşmalarında doğru sözlü olmayı düşünürler,

6. İşlerinde ciddi olmayı düşünürler,

7. Kuşkuya düştüklerinde soruları nasıl soracaklarını düşünürler,

8. Öfkelendiklerinde sorunları düşünürler,

9. Kazancı gördüklerinde adaleti düşünürler...


 ~Konfüçyüs~

Öpiiim Geçer Servisi...

Matrix’teki ‘mucize’ gerçek oluyor!

Matrix’teki ‘mucize’ gerçek oluyor!
Beyine dışarıdan bilgi yükleyebilen makine geliyor!

Matrix filminde Neo karakterinin sadece birkaç saniye içerisinde Kung Fu öğrendiği sahne gerçek oluyor. Bilim adamları beyne dışarıdan sinyal göndererek beyin aktivitesini etkilemeyi başaran bir makine geliştirdi

Önce Duke Üniversitesi’nde görevli Amerikalı bilim adamları, beynine mikroçipler takılan bir maymuna istenilen bilgiyi göndermeyi başardıklarını duyurdu. Ardından Rus bilimadamı Vitali Valtsev, düşünme yeteneği olan ve bir bebek gibi eğitilmezse suçluya dönüşebilecek bilgisayar icat ettiklerini öne sürdü. Tüm bu gelişmeler gişe rekorları kıran The Matrix filminde Keanu Reeves’in canlandırdığı Neo karakterinin bir bilgisayara bağlanıp birkaç saniye içinde milyonlarca sayfa bilgiyi ve beceriyi kazandığı o sahneyi akıllara getirdi. Dün Boston Üniversitesi uzmanlarıyla ortak çalışan Kyoto Nörobilim Akademisi’nin Japon bilim adamları bu rüyanın gerçek olmaya çok yakın olduğunu açıklayınca birkez daha bilim dünyasında heyecan yaşandı.

Hafıza hapı da geliyor

Uzmanlar ‘yakın gelecekte’ yeni bir yabancı dilin ya da uçak uçurma becerisinin uyanık olmaya bile gerek duyulmadan insanların beynine kısa sürede yüklenmesinin mümkün olacağını açıkladı. FMRI adlı bir cihaz geliştirdiklerini duyuran bilim adamları, bu cihazın beyne gönderdiği sinyaller ile beyin aktivitesini değiştirmeyi başardıklarını, bunun da teorik olarak beyne yeni bilginin dışarıdan aktarılmasına olanak verdiğini vurguladı. Saygın bilim dergisi Science, bilim adamlarının bu çalışmasını son sayısında geniş bir şekilde yayımladı. Ayrıca uzmanların, hafızayı dinç tutacak ve öğrenilen bilgilerin çok daha uzun süre beyinde zarar görmeden depolanmasını sağlayacak bir hafıza hapı üzerinde de çalıştıkları kaydedildi.

İlk deneme Neo’dan!

Larry ve Andy Wachowski kardeşlerin yazıp-yönettiği bir bilim kurgu filmi, 1999’da gösterime girmişti.. Filmde başrolü oynayan Keanu Reeves (Neo), bir bilgisayara bağlanıp birkaç saniye içerisinde milyonlarca sayfa bilgiyi beynine yüklemişti

Yalan Dünya (Nil Karaibrahimgil)

http://youtu.be/c1FBAO9C6XY


Var aşkta var yazda var güzde var
Şu hayatta sazda var cazda var hazda var
İnsanlar ne iyi ne tatlı ne sahtekarlar
Onlar hem aşık hem uyanık hem riyakarlar

Sevdiklerinizi artı ve eksileri ile kabul etmeyi öğrenmedikçe Sevmeyi ve sevilmeyi beklemeyin...

Sevdiklerinizi artı ve eksileri ile kabul etmeyi öğrenmedikçe Sevmeyi ve sevilmeyi beklemeyin...


Yoksa sevmenin lezzetine varamayacak Eleştirmekten sevmeye vakit bulamayacaksınız ...


 Ve hayat der ki; Dostluk ipekten bir gömlek gibidir... Onu taşımayı bilemezsiniz Sırtınızdan kayıverecektir... Sırtında dost gömleği olmayan yürekler hep üşürler...


Biri sana sarıldığında, önce onun kollarını gevşetmesini bekle...


Kendini değiştirebilme gücünü hafife alma, başkalarını değiştirebilme gücüne de çok fazla güvenme...


İşi ne denli önemsiz olursa olsun, ekmek parası için çalışan herkese saygı duy...


 Herkesin önünde öv ama eleştirilerini bir kenara çekerek söyle...


İnsanlarla ilişkilerini kötü bitirme. Aynı nehri kaç kez daha geçmek zorunda kalacağına şaşıracaksın...


Bilmiyorum."demekten çekinme... Çok çalışarak elde ettiğin bir şeyin zevkini çıkarmaya da zaman ayır...


 İlk önce sen "Merhaba!"de... Hiç kimseden asla umut kesme, mucizeler her gün oluyor...


Birilerinin umudunu asla kırma, belki de sahip oldukları tek şey odur...


Yeterli paranın olmamasını asla dert etme, sınırlı olanaklar bazen bir lütuftur, çünkü yaratıcılığı başka hiçbir şey bu denli teşvik edemez.

Bezelyenin Faydaları

 Kansızlığı gideren ve pekliği geçiren taze bezelyenin, kan kanserine karşı koruyucu etkisi olduğunu ifade eden uzmanlar, gıda değeri ve insana zarar vermeme bakımından fasulyeden daha üstün olduğunu savunuyor.


 SAĞLIĞIMIZA YARARLARI


Bezelye önemli oranlarda içerdiği protein, karbonhidrat, fosfor, potasyum ve A vitaminiyle çok önemli bir besin türüdür.


Bunun yanı sıra;  Kolayca çözümlenebilir çeşitli lif maddelerini çok miktarda içerdiğinden, bezelye, özellikle kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürücü etki yapar, kalp krizi geçirme rizikosunu da azaltır.


Gene bu yüksek orandaki lif, midede uzun süre kalır: Böylece kandaki şeker düzeyi artma ve azalmalarını bir düzene sokarak bedenin enerji düzeyini sabit tutar.


Yüksek oranda B1 vitamini içeren bezelye, uykuyu da düzene sokar.


İştahı açar ve insanın ruhsal durumunu düzelterek neşeli olmasını sağlar.


 Bezelye tüketmenin hayvanlarda kansere yakalanma rizikosunu azalttığı, araştırmalarla saptanmıştır: Aynı etki insanlar üzerinde de araştırılmaktadır.


 Bezelyeyi çok tüketen kişilerde akut apandisite çok az rastlandığı gene araştırma sonuçlarıyla saptanmıştır.


Geçmiş geçmişte kaldı...

Her kadın; Zeki,Anlayışlı, Yakışıklı ve Zengin bir Erkekle Evlenmek İster...

Emirgan Korusu Lale Festivali... Günün Fotoları...16/04/2012



 

 

 

 

 

 

 

 



 

 

 

 

 

 

 

 



 

 

 

 

 

 

 

 

Sohbetin tam ortasında birdenbire "kopuyor" ve yalnızlığımızı özlemeye başlıyoruz. Yalan mı? Hayır! ...

On, on beş yıl öncesine kadar... Yalnızken içimizi tatlı bir özlem sarar; dostlarla bir araya geleceğimiz saatleri iple çekerdik. Oysa şimdi... Sohbetin tam ortasında birdenbire "kopuyor" ve yalnızlığımızı özlemeye başlıyoruz. Yalan mı? Hayır! ...


Pek dışarıya vurmuyoruz ama "yeni hayat"ımızın en belirleyici duygularından biri bu. Popüler kültüre bakacak olursak, yalnızlık lafından geçilmiyor. Bazen çok şikâyet ediyoruz modern yalnızlıklardan.


 Bazen de iş güç koşuşturmasına, üfürükten dostluklara, yalandan sevişmelere karşı yalnızlığı yücelttiğimiz oluyor. Fakat işin doğrusu... Yalnızlığın lafı var, kendisi ortada yok! Sık sık tek başımıza kalıyoruz ki, bu yalnız kalmaktan çok farklı bir şey! Ve esas sorun şu ki...


 Tek başımızayken de başkaları hemen yanı başımızdalar. Cep telefonumuzdan ne zaman aransak bulunuyoruz. Mesajlaşmalar, mailleşmeler hiç durmuyor. Başkaları nerede, şu an ne yapıyorlar, ruh halleri nasıl? Hepsinden anında haberimiz var. Peki bütün bunlara gerçekten ihtiyacımız var mıydı, diye sormayın sakın! Yersiz bu soru, çünkü ihtiyaçlar yaratılıyor. Dijital iletişim döneminden önce nasıl yaşadığımıza benim yaşımdakilerin bile aklı ermiyor.


Sanıyor musunuz ki, bütün bunlar hayatımızı değiştirmedi, değiştirmez! Hem de nasıl değiştirdi. Huyumuzu, suyumuzu bile değiştirdi. Bir arkadaşım geçenlerde bana hayret dolu gözleriyle bakarak "Yeni fark ettim" dedi: "Karşılıklı konuşurken çok yumuşak ve huzurlu birisin. Fakat telefonda neredeyse asabi birisine dönüşüyorsun!" Gözleminde haksız olduğunu söyleyemeyeceğim. Belki de "konuşmak" denen şeyin yeniden "karşılıklı" olmasına, o anlara has kalmasına özlem duymaya başladım. Belki uzun sessizliklere ihtiyacım var. Aranmak güzel şey elbette! Ama sürekli "orada" bulunmak, hep "hazır ve nazır" halde olmak aynı şey mi?


Kimi düşünürler günümüzü "anksiyete çağı" olarak tanımlıyorlar ya... Yani endişe, huzursuzluk, hatta panik çağı olarak! Doğru! Ancak bu gelişmeyi bir hastalık olarak görmekten çok yaşam biçimimizin kaçınılmaz ürünü olarak görmek gerekiyor. Başka çaresi yok çünkü! Bir zamanlar muhabbet vardı. Her türden endişeyi yatıştırma özelliği taşırdı.


En zor zamanlarda bile sözcüklerin, dokunuşların, bakışların imdadımıza yetişmesi güzeldi. Artık hep haberleşme, hep haber var! Ve her an kötü bir haber alma endişesi !...♥ H.Babaoğlu

Siz benim kim olduğumu biliyormusunuz?