15 Mart 2011

Tayland yolcusu kalmasın... 02-09 şubat haftası



[slideshow]

Aklıma Tayland’a gitmek düşünce hangi mevsimler gidilir diye bir araştırma yaptım... Kasım-Nisan arası en uygun zamanlarmış. Bunu öğrenen bir tek ben değilim tabi :)... Bir sürü arkadaş cümbür- cemaat Tayland’ın yolunu tuttuk.

Tayland gezimize önce başkent Bangong’dan başlayalım dedik. On saatlik bir uçuşun ardından egzotik başkente vardık. Havaalanında çiçeklerle karşılandıktan sonra otele bile uğramadan şehri gezmeye başladık. Bir haftalık Bangong gezimizin ilk durağı tabi ki tapınaklar oldu. Şehir tapınaklarla dolu olduğu için en önemli altı tanesini belirledik ve sırayla onları gezmeye koyulduk. Tapınakların mimarileri, buda heykelleri, bahçeleri bizleri büyüledi... Tapınakların dış cephesi  genelde altın rengi işlemelerle bezenmiş ve çok görkemli... En dikkat edici şeylerden biri de buda heykellerinin önünü çiçekler, tütsüler ve mumlarla doldurmuş olmaları. Tapınakların duvarlarında ise inanılmaz güzellikte resimlerle süslenmiş.

Tapınaklarda, sokaklarda turuncu kıyafet giymiş rahipler görmek mümkün. Ama onlara fazla yaklaşmak ya da dokunmak yasak. Bazı tapınaklarda rahipler bahçede oturuyorlar ve isterseniz sizin için dua okuyup, el bileğinize ipten yapılmış bir bileklik takıyorlar. Bu sizi üç ay boyunca her şeyden koruyormuş. Genelde rahiplerin önünde uzun bir kuyruk oluyor. Siz de bilekliği taktıktan sonra oraya ufak bir bağış yapıyorsunuz. Dilek dilemek ve size şans getirmesiyle ilgili bir çok ritüel var tapınaklarda. Benim en çok sevdiklerimden biri  gülen buda heykelinin karnına dokunmak oldu. Tabi burada da uzun kuyruklar var. Tapınaklar arası bu koşturucu maratonun ardından buda heykellerini görmeye doyduk.

 İki gün tapınaklarla geçtikten sonra Bangong'un bir başka yüzünü görmek için tekne gezisi ayarladık.  Kanallar arasında gezinti yaparken hem salaş evleri hem de modern evleri görmek mümkün. Bu gezinti sırasında asıl dikkatimi çeken evlerin önüne genelde kendi tapınaklarını yapmaları ve onları çiçekler, meyveler ve mumlarla süslemeleri... Böylece evlerini her türlü tehlikeden koruduklarına inanıyorlarmış.

Kanallar arasında dolaşırken tropikal meyve satan, başında hasır şapkalı yaşlı kadınlar sık sık karşımıza çıkıyor. Birini durdurup hindistan cevizi alıyoruz ama tadı bana pek uymuyor. Yine de bir deneyin derim. Sonunda tekne turumuz bittiğinde günün yorgunluğu üzerimize çöküyor. Yeni yerler görmek için ertesi günü sabırsızlıkla bekliyoruz...

Ertesi gün sırada meşhur yüzen çarşı var. Yüzen çarşıya elbette küçük teknemizle gidiyoruz. Teknemizin önü çiçeklerle dolu. (Burada evler, tuk tuklar, tekneler her yer  çiçek dolu.) Çiçeklerin kendilerine şans getireceğine, ve olumsuzluklardan koruyacağına inanıyorlar. Yüzen çarşıda tam bir tekne trafiği mevcut. Herkes buraya akın etmiş. Sabahın erken saatlerinde gelmemize rağmen kanalların içi dopdolu. Sağlı sollu dükkanlardan teknenizden inmeden alışveriş yapabilirsiniz. Ama yeter artık ayağım karaya da bassın diyorsanız dükkanların  olduğu bölgeye çıkıp kanaldaki bu keşmekeşi de rahatça izleyebilirsiniz. Yüzen çarşı gerçekten Bangong'un görülmeye değer yerlerinden. Burası şehrin biraz daha dışında olduğu için, tekneyle buraya ulaşmaya çalışırken çevredeki enfes tropikal ağaçlarını  seyretme imkanı  da bulabiliyorsunuz. 

Ve sırada meşhur gece pazarı Patpong'u gezmek var... Burası hayli kalabalık... Tezgahlarda yöresel kıyafetler, terlikler, tik ağacından biblolar, yelpazeler, şemsiyeler, filler göze çarpıyor. Tayland'da alışveriş yaparken sıkı bir pazarlık yapmanız gerekiyor. Yoksa çok pişman olursunuz.

Tabi ki her yerde bekleyen tuk tuklar çok eğlenceli gözüküyor. Pazarlık olayı tabi tuk tuk için de geçerli... Tuk tuk’ta giderken Bangong’un kalabalık trafiğinden biraz rahatsız olabilirsiniz. Hatta bazı sürücüler egzoz gazından korunmak için maske takıyorlar. Haliyle bu da biraz insanı ürkütüyor. Fakat bir kaç tuk tuk gezisinden sonra bende mendillerle burnumu kapadığımı söylemeliyim.

Bir gün çiçek bahçelerini gezdik. Çiçek bahçeleri nefis... Orkideler, lotus çiçekleri görülmeye değer... İnsanın içini açan, neşe veren bir aheng içinde salınıyorlar...

Bir diğer gün ise çin mahallesine gittik. Çin yılbaşısına denk geldiğimizden etraf tıklm tıklımdı. Yürümek bile imkansızdı. Her yerde sokak gösteriler vardı. Ejderha kıyafetinde insanlar etrafta dolaşıyordu. Tavşan yılına girildiği için her taraf tavşan biblolarıyla süslüydü. Bütün mahalle baştan aşağı kırmızı fenerlerle donatılmıştı. Caddeler hediyelik eşya dükkanları ve sokak satıcılarıyla doluydu. Aynı seneye iki kere girmiş olmanın verdiğ hazla oradan ayrıldık.

Bir de kültürel şova gittik ki gerçekten nefisti. Sahnenin dekoru inanılmazdı. Sahneye filler çıktı. Şaşkınlığımızı üstümüzden atamamıştık ki sahnede teknenin içinde duran kız hop diye sahnede oluşturulmuş su birikintisine atladı. Biz ay demeye varmadan kız sahnede yüzmeye başladı. Nasıl yaptılar bilmiyorum ama sahnede kanal oluşturulmuştu. Sonrada tekneler bu kanalın içinde gezdiler. Sahnenin içinde yüzen tekneler görmek büyük sürprizdi. Arkasından  sahneye şimşek ve gökgürültüleri eşliğinde yağmur yağdırdılar. Dans bir taraftan, müzik ve kareografi diğer taraftan zevkle performanslarını seyrettik.

Eeee burada günler geliyor geçiyor…peki ne yedik  değil mi? Her taraf sokakta satılan yiyeceklerle dolu. Tropikal meyveler ise enfes. Deniz ürünleri bol ve ucuz. Tavuk her yerde... Pilavsız zaten öğün yok. Güne pilav yiyerek başlıyorlar. Tabi yemekler çok baharatlı. Ben baharat severim ama bana bile çok baharatlı geldi. Özellikle papaya salatası tam baharat severlere göre...

Ve masaj salonları her yerde... Her sokakta... Görünümleri aynı bizim berber dükkanları gibi. Ayak masajı, tay masajı yaptırmak çok yaygın. Alternatif tıbba, masaj ve bitkilere çok inanıyorlar. Her yerde bunları öğreten kurslar var. Kurslarda yer bulmak da öyle kolay değil. Önceden yer ayırtmanız gerekiyor...

Uzun lafın kısası Bangong çok eğlenceliydi... Yolunuz Tayland'a düşerse başlangıç olarak tavsiye ederim... Gerisi bir sonraki yazıda...

Sağlıcakla,

bu da geçer...



geçer geçer daha öncekiler gibi.. bu da geçer.. neler neler geçmedi ki:))))

Ne Olduğumu Bıraktığımda, Neysem O Olabilirim.



Lao Tzu der ki; Ne Olduğumu Bıraktığımda, Neysem O Olabilirim.

öküz okumuştu...