30 Mart 2013

BİR KEZ GÖNÜL YIKTIN İSE


Bir kez gönül yıktın ise Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil
Yol oldur ki doğru vara Göz oldur ki Hakk'ı göre Er oldur alçakta dura ... Yüceden bakan göz değil
Doğru yola gittin ise Er eteğin tuttun ise Bir hayır da ettin ise Birine bindir az değil
Yunus bu sözleri çatar Sanki balı yağa katar Halka metâları satar Yükü gevherdir tuz değil
Yunus EMRE

Bu Resimde Ne Görüyorsunuz?

Argantin...Brezilya...Paraguay...Günün Fotosu... 30/03/2013

Bir Dilek Tut...Sonrada Bırak...Sana KOŞA KOŞA Gelsin!..

Hala Beni Aldattığına İnanamıyorum Altuğ! Hala!...

Araştırmalara göre;kadınlar internette tanıştığı erkeklerin katil olmasından; erkekler ise internette tanıştığı kadınların şişman olmasından korkuyormuş... Kasap et derdinde koyun can derdinde...

Kırmızı Lahana'nın Faydaları...



Uzmanların sofralarımızdan eksik etmememizi önerdiği kırmızı lahananın vücut direncini artırmaktan hastalıklara karşı koruyucu özelliklere kadar birçok faydası var. İşte günde en az bir tabak yenmesi gereken kırmızı

Kırmızı lahanayı sofranızdan eksik etmeyin

Kırmızı lahana vücut direncini arttırıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Dahası, insan sağlığına faydası saymakla bitmiyor.

İşte kırmızı lahananın bilinen faydaları:

- Balgam söktürücüdür. Yumuşatıcı ve hazmettirici özellikleri vardır. - Haricen iyi bir yara iyileştiricisi ve ağrı kesicidir. - Lahana tohumu dahilen kurt düşürücü ve idrar söktürücü olarak kullanılır. - Yaralı ve şiş ayaklara yapraklar ezilerek sarılırsa çok yararı olur. - İçerdiği kimyasallar nedeniyle bedenin hastalıklara karşı direncini arttırır.

Kırmızı lahana nasıl yenmeli?

Kırmızı lahanayı doğrayıp bol tuz ile derin bir kapta bir gün bekletin. Ertesi gün elinizle suyunu sıkıp süzdürdükten sonra kavanoza doldurun. Ağzına kadar üzüm sirkesiyle doldurup, salata yapmaya hazır hale getirin. İsteğe göre roka, dilimlenmiş zeytin, mısır konservesi ilave edip salata yapın. Bu şekilde yaptığınız salata size sağlık aşılayacak.
sağlık siteniz

Sevgilinin İstediği Gibi Ol, Annenin İstediği Gibi Ol, Babanın, Arkadaşlarının, Komşularının İstediği Gibi Ol; Herkes Mutlu Olsun, Sen Olma!

Aşk Zannettiğimiz Çoğunlukla Tutkudan Başka Bir Şey Değildir...


Aşk kimseye acı vermez. Ve şayet aşkın canını acıttığını hissediyorsan, canını acıtan şey senin sevebilme niteliğin değil başka bir şeydir. Bunu anlamadığın sürece aynı çemberin içinde yeniden ve yeniden dönüp duracaksın. Aşk olarak ad...landırdığın şey senin içinde pek çok sevgisiz şeyi gizleyecektir; insan zihni diğerlerini kandırmada ve kendini de kandırmada çok kurnaz ve beceriklidir. Zihin çirkin şeylere güzel etiketler yapıştırır.
İnsanların normalde kullandığı anlamıyla aşk sözcüğü aşk değildir. O tutkudur. Ve tutkunun can yakması kaçınılmazdır. Çünkü bir nesne olarak bir kimseyi arzulamak saldırganlıktır. O bir hakarettir, o şiddet içerir. Birisine karşı tutkuyla yöneldiğinde ne kadar o aşkmış gibi davranabilirsin?
Yüzeysel bir şey aşk gibi gözükecektir ama birazcık kazı ve altında saklanan şey katıksız tutkudur. Tutku hayvansıdır. Bir kişiye tutkuyla bakmak, saldırmak, aşağılamak, o kişiyi bir şeye, bir nesneye indirgemek....hiç kimse kullanılmaktan hoşlanmaz. Bu herhangi bir kimseye yapabileceğin en çirkin şeydir. Hiç kimse bir eşya değildir, hiç kimse bir amaca hizmet eden bir araç değildir.
Tutku ve aşk arasındaki fark budur. Tutku diğer kimseyi birtakım arzuları tatmin etmek için kullanır. Diğeri sadece kullanılır ve kullanım bittiğinde diğer kişiyi bir kenara atabilirsin.
Aşk bunun tam tersidir; diğer kişiye kendi içinde bir amaç olarak saygı duyar. Bir kimseyi kendi içinde bir amaç olarak sevdiğinde, o zaman incinme hissi yoktur; sen onun aracılığıyla zenginleşirsin. Aşk herkesi zenginleştirir.OSHO

Ben De Seni Seviyorum...

Hayat akıp gidiyor, başkalarının bizde yarattığı kırgınlıkları daha nekadar taşımayı düşünüyorsunuz?

 


Bence yeterli , sahip olduğum enerjimi yeterince başkalarına kaptırdık , şimdi enerjimize sahip çıkma zamanı !!!

Geçmişte takılıp kaldığım tüm olayları ve gelecekle ilgili tüm endişelerimi kendim ve soyumun iyiligi için bırakıyorum , ruhum ve enerjim tam ve bütün olarak bedenimde ve bende AN day...ım

... Şükürler Ol sun Hamd Ol sun ,

mucizelerle dolu günler Ol sun , Oylede ol du
Bülent gardiyanoğlu


 

NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNUZU UNUTMAYIN!


Bir ağaç bir ormanın başlangıcı olabilir.

Bir kuş, baharın müjdecisi olabilir.

Bir gülümseme bir dostluğu başlatabilir.

Bir tokalaşma moralinizi yükseltebilir

Bir yıldız, denizde bir gemiye yön gösterebilir.

Bir tek kelime, büyük bir ideali anlatabilir.

Bir huzme güneş ışığı, bir odayı aydınlatabilir.

Bir mum , karanlığı yırtabilir.

Bir gülüş, hüznü fethedebilir.

Bir adım, uzun bir yolculuğu başlatabilir.

Bir dua, bir kelimeyle başlar.

Bir umut ışığı ruhumuzu besleyebilir.

Bir dokunuş, ne kadar önemsendiğinizi hissettirebilir.

Bir ses, bilgelikle konuşabilir.

Bir yürek, gerçek olanı anlayabilir.

Bir yaşam çok şeyi değiştirebilir.

Görüyorsun ya. Her şey sana bağlı!. Ne kadar önemli olduğunuzu asla unutmayın.
MARGO DANIEL

Önemli bir haber bekleyişinde isek, ya da ileride bizce çok önemli birgünü hedefleşmişsek genellikle yaptığımız şudur: Olacak mı, olmayacakmı? Gerçekleşecek mi, gerçekleşmeyecek mi? Tanrım ne olur olsun, olsunmutlaka olsun, lütfen... Ya olmazsa? Ben ne yaparım... Offf ne ooluryaaaa!!!


Önemli bir haber bekleyişinde isek, ya da ileride bizce çok önemli bir günü hedefleşmişsek genellikle yaptığımız şudur: Olacak mı, olmayacak mı? Gerçekleşecek mi, gerçekleşmeyecek mi? Tanrım ne olur olsun, olsun mutlaka olsun, lütfen... Ya olmazsa? Ben ne yaparım... Offf ne oolur yaaaa!!! Olsun olsun olsun. Lütfen olsun yaaa... O güne kadar kendimizi yer bitiririz. Veya "bıraktım akışına, olsun ha...yrına" deriz de sürekli nedense bunu tekrarlama gereğinde bulunuruz. Çünkü aslında zihnimiz bastırıyordur ve onu rahatlamaya çalışırız...
Yapmamız gereken ise o güne kadar kasılı halde bekleyip, kendimizi yemek değildir. Çünkü defalarca yaşamışsınızdır ki evet, böyle bir durumda o beklediğiniz gerçekleşse bile hayatınız "kurtulmamıştır" Belki belirgin ölçüde rahatlamışsınızdır, oley be! demişsinizdir de bir süre sonra yeni hedefler ve gerilimler başlayacaktır. Bu gerginlik bir ömür boyu sürer... Bu durum, oruç tutup da akşam iftarına kadar saatleri sayan ve bunun gerilimini yaşayan bir adamın halinden farksızdır. O gününü heba eder, orucun da anlamını unutmuştur.
Halbuki yapılması gereken ŞİMDİ'nin doldurulması ve doyurulmasıdır. Sürekli olarak dikkatimiz şu an'a ve çevremize ve yaptığımıza dönük olmalıdır ki ŞİMDİ'miz ne dolu ve doygun olursa, o beklediğimiz zaman da o kadar dolu ve doygun olur. İstediğiniz gibi gerçekleşirse kendinizden geçmezsiniz; gerçekleşmezse de o kadar sizi etkilemez. Almanız gereken mesajı alır ve ilerlersiniz. Hani o adamın iftar topu atılınca yemeklere saldırmasını benzer bu. Ne yediğinden bir şey anlar, ne de sonrasından çünkü mide fesadı geçirmektedir ve yediğine yiyeceğine de pişman olur. Halbuki kendini o gün yaptığı şeylere vermiş oruçlu, vakti gelince sakin sakin iftar sofrasına oturur ve sıcak pide içine çektiği tulum peynirinin tadını çıkartır, aromasını ağzında gezdire gezdire. Saldıran bir adamın yapmadığı şekilde. Hatta öyle bir durumdadır ki o kişi çok fazla birşey yemesine bile ihtiyacı kalmamıştır. Yeteri kadar yer ve sonrasının tadını çıkartır...
Aç olan ŞİMDİ'miz... Onu doyurmayı öğrenelim... :)
Hasan Sonsuz Çeliktaş