9 Kasım 2012

Kelt Astrolojisi...

Keltler, insanları, doğum tarihlerine bağlı olmak üzere şu ağaçlarla ilişkilendirmişlerdir.

Huş (24 Aralık – 20 Ocak)

Bu kişiler son derece hırslı ve kararlıdırlar. Hedefe yönelik çalışırlar ve başarılı olmaya ihtiyaç duyarlar. Güvenilir ve sadıktırlar. İlk iki hafta içerisinde doğan Yeni Ay Huşları, çok daha tepkisel ve duygusal, içedönük olmaya eğilimlidirler. Kendilerine çok güvendiklerinden, hedeflerini takip etmekte bazen gereğinden fazla ısrar ederler. Son iki hafta içerisinde doğan Dolunay Huşları ise amaçlarının tamamen farkında olan objektif vizyonerlerdir ve daha dışadönük olmaya eğilimlidirler. Ancak bunlar da, arasıra yaşadıkları “gerçeklikten kopuş” nedeniyle karar mekanizmalarının sekteye uğraması sorunuyla karşılaşırlar.

Üvez (21 Ocak – 17 Şubat)

Güçlü insancıl ve spiritüel ilkelere bağlı, vizyoner bir zihne sahip, ilerlemeci ve idealist düşünürlerdir. Kısıtlamalara tahammül edemez ve sürekli de değişimi getirmeye çalışırlar. Sıradanlıklara da dayanamazlar. Yenilikçi fikirleri her zaman toplumun geri kalanının aklına yatmayabilir. İlk iki hafta içerisinde doğan Yeni Ay Üvezleri, büyük sosyal değişimleri sağlama kapasitesine sahipse de, genellikle uzun soluklu işlerde çabuk sıkılmaya ve sabırsızlanmaya yatkındırlar. Son iki hafta içerisinde doğan Dolunay Üvezleri ise büyük bir etkileme gücüne sahiplerdir ama sağlayabileceklerinden fazlası için söz vermeye eğimli olurlar.

Dişbudak (18 Şubat – 17 Mart)

Karakterlerinde iki farklı yön barındıran bu insanlar, zaman zaman kolay incinebilen, sanat eğilimli kişiler; zaman zaman da kararlı pragmatikler olurlar. Duyarlı ve sevgi doludurlar; bu da onların insanın yapıtaşlarını kolay anlamalarını sağlar. Çevrelerindeki insanların çektiği acıyı dindirmekte oldukça yeteneklidirler. İlk iki hafta içerisinde doğan Yeni Ay Dişbudakları, duygusal ilişkiler söz konusu olduğunda tepkisel davranabilirler. Çekingen gözükseler de, yüzeyin altında atik ve ani hareket edebilen bir insan gizlidir. Son iki hafta içerisinde doğan Dolunay Dişbudakları ise olaylara yücegönüllülükle, kendilerinden fedakarlık yaparak tepki verirler.

Kızılağaç (18 Mart – 14 Nisan)

Güçlü, maceracı, hareketli ve cesur olan bu kişiler aslında çok iyi birer müttefik de olsalar, kendi savaşlarına yönelmeyi tercih ederler. Sanki sürekli huzursuz gibidirler ve amaçlarına ulaşmaya çalışırken birçok tehlikeye girip çıkabilir, şartları pek önemsemeden sadece ileri gitmeye uğraşırlar. İlk iki hafta içerisinde doğan Yeni Ay Kızılağaçları, son derece huzursuz ve kararsızdır. Bu nedenle arada bir yavaşlayıp hareketlerinin sonuçlarının ne olacağını düşünmeleri gerekir. Son iki hafta içerisinde doğan Dolunay Kızılağaçları ise yaşama daha özgüvenli şekilde yaklaşır ve büyük bir ikna becerisine de sahiptir ama o da çoğunlukla içten gelen büyük enerjiden yoksundur.

Söğüt (15 Nisan - 12 Mayıs)

Güçlü bir iradeye ve iyi bir hafızaya sahip, düşüncelerini kolayca dile getirebilen insanlardır. Duygusaldırlar ve ruh halleri de hızlı biçimde değişir. Pratik insanlar oldukları için kolaylıkla mucit de olabilirler ama yaşamın gizemlerine de çekilip dururlar. İlk iki hafta içerisinde doğan Yeni Ay Söğütleri’nin ruh halleri oldukça hızlı değiştiğinden, bir dakikaları bir dakikalarını tutmaz. Yine de, bir fırsat yakaladıkları zaman hızla hareket edip bunu değerlendirmesini bilirler. Son iki hafta içerisinde doğan Dolunay Söğütleri ise her şeye çare bulan, her işin altından kalkan kişilerdir ve sıradışı bir hafızaya sahip olurlar.

Alıç (13 Mayıs – 9 Haziran)

Karizmatik, yaratıcı ve yenilikçi fikirler ile doludurlar. Oldukça yeteneklidirler ve birçok duruma da uyum sağlamasını bilirler. Sempatikliklerini kaybetmeden çevrelerindeki insanları etkileri altına almayı bilirler. Eski Kelt ozanları ve rahiplerinin sahip olduğu özellikleri vardır ve bunlar sanat alanında da ortaya çıkarlar. İlk iki hafta içerisinde doğan Yeni Ay Alıçları, tepkisel ve duyarlı, çoğunlukla da kırılganlardır. Bir hareket tarzı belirlediklerinde de kararlı kişilere dönüşürler. Son iki hafta içerisinde doğan Dolunay Alıçları ise, yakın ikili ilişkilerde pek fazla kısıtlanmaya gelemeyen insanlardır. Herşeyi fark etmelerini ve incelemelerini sağlayan geniş bir bakış açısına sahiptirler.

Meşe (10 Haziran - 7 Temmuz)

Kararlı, coşkulu ve sorumluluk duygusuna sahip insanlardır. Kişisel çekimleri ve insanları etkileme becerilere sayesinde doğuştan liderdirler. Dirençle karşılatıkları zaman zaman kolay kolay gerilemezler. Ahlaki değerlere son derece byük önem yüklerler. İlk iki hafta içerisinde doğan Yeni Ay Meşeleri, finansal riskler almaya eğimlidirler. İyi birer lider olurlar ve açgözlülük ya da para hırsı gibi kavramları terk etmişlerdir. Son iki haftada doğan Dolunay meşeleri ise finansal kayıp riskine daha az sahiptirler. Yaratıcıdırlar ve kendilerinden bolca veren bonkör bir doğaya sahiptirler.

Çobanpüskülü (8 Temmuz – 4 Ağustos)

Pratik, becerikli ve kuvvetli direnç karşısında bile değişmeyen bir karaktere sahiptirler. Temkinli ve mantıklıdırlar ama liderlik etmek yerine yardım etmeyi tercih ederler. Çevrelerindekileri destekler, onları korur ama aynı zamanda da sahiplenirler. “Sözleri senettir”. İlk iki hafta içerisinde doğanlar, hem finansal hem de duygusal destek sağlayarak sürekli başkalarının amaçlarına ulaşmasına yardım etmeye çalışırlar. Toplum örgütlerinin kurucuları olurlar. Son iki hafta içerisinde doğanlar ise eleştiriye çok duyarlıdırlar ve hemen dış dünyadan çekilme eğilimine girerler.

Fındık (5 Ağustos – 1 Eylül)

Duyarlı, zeki ve mantıklı kişilerdir. Ayrıca planlama ve organizasyon yapma yetenekleri gelişmiştir. Canlı bir hayalgücüne sahiptirler ve idealist düşünürler oldukları söylenebilir. Sanatsal yönleri, pratik kullanım alanları da olan eserler yaratmalarını sağlar. İlk iki hafta içerisinde doğmuş olanlar bilgi açlığı çekerler ve bu bilgiye ulaşmak için çalışırken bazı şeyleri gereğinden fazla kurcalayabilirler. Son iki hafta içerisinde doğmuş olanlar ise dışadönük, dürüstlüğe önem veren, kesin ilkelere sahip kişilerdir. Bildiklerini sık sık başkalarına aktarmaya eğilim gösterirler.

Asma (2 Eylül – 29 Eylül)

Otoriter ve yüksek standartları olan kişilerdir. Soğuk ve uzak görünseler de, içlerinde duygulu, duyarlı, kolay kırılan romantikler vardır. Detayları iyi inceler ve estetikten de çok iyi anlarlar. Çift kişilik sergileyip bir an çok neşeli, hemen sonrasında ağlamaklı olmaları şaşırtıcı değildir. İlk iki hafta içerisinde doğan kişiler, hislerini kolayca ifade eder ama yaşamın zorluklarını kabullenmekte güçlük çekerler. Yine de çevrelerine karşı son derece destekleyici yaklaşımları vardır. Son iki hafta içerisinde doğanlar ise gereğinden fazla duyarlı olabilirler. Yine de kırıldıkları zaman affetmekte zorlanmazlar.

Sarmaşık (30 Eylül – 27 Ekim)

Güçlü ve birçok yeteneğe sahip insanlardır. Kendi tarzlarına sahiptirler ve renkli kişilikleri vardır. Sosyal, çekici ve neşelidirler. İnsanları kızdırmaktan ve çatışmaktan özenle kaçınırlar. Kararsız olsalar da zayıf iradeli değillerdir ve zorluklara da çevrelerine bulaştırdıkları bir iyimserlik ile yaklaşırlar. İlk iki hafta içerisinde doğanlar, sanat alanlarında radikal fikirlere sahip olabilirler. Diğer taraftan kararsızdırlar ve başarı dereceleri de sürekli değişkenlik gösterebilir. Son iki hafta içerisinde doğanlar ise birçok konuda son derece bonkördür ama iş maddiyata gelince temkini elden bırakmazlar. Gücü ellerinde tuttukları sürece son derece sert kişiler olabilirler.

Saz (28 Ekim – 24 Kasım)

Yaratıcı kişilerdir ve karmaşık sorunları bile kolayca detaylarıyla görürler. Çok iyi dostlar olabilirler ama çok da kıskanç olmaya eğilim gösterirler. Kıskanç damarları kontrol altında tutulursa, çok iyi birer eş olurlar. Gücü tamamen ellerinde tutmak isterler ve iyi liderler olabilirler. İlk iki hafta içerisinde doğanlar hem çok iyi dostlar, hem de amansız düşmanlar olurlar. Ancak iki konumda da, karşılarındaki kişilerin saygısını kazanmayı bilirler. Son iki hafta içerisinde doğmuş olanlar ise toplum tarafından tanınmaya daha yakın olurlar ama onların da sürekli tek bir konu üzerinde yoğunlaşamamak, daldan dala atlamak gibi bir sorunu olabilir.

Mürver (25 Kasım – 23 Aralık)

Yaşamları boyunca belirgin bir gelişme gösterirler. Genellikle miras gibi bir yoldan daha çocuklarında bazı kazançlar sağlarlar. Bu onları bir parça savurgan olmaya itebilir. Çok meraklıdırlar ve öğrenmek istedikleri bilgiye ulaşmak için uzun mesafeleri aşmaktan çekinmezler. İlk iki hafta içerisinde doğan Yeni Ay Mürveri sözünü sakınmaz ve dışadönüktür. Aynı zamanda haksızlığa ve yozlaşmaya karşı gelen etkileyici bir konuşmacıdır. Son iki hafta içerisinde doğan Dolunay Mürverleri ise vizyon sahibi kişilerdir. Kişilerle doğrudan karşı karşıya gelmek yerine arkaplanda çalışmayı tercih ederler.

http://en.wikipedia.org/wiki/Early_Irish_astrology
http://www.novareinna.com/constellation/celtic.html
http://www.metaphysicalzone.com/celtic/index.shtml
D.J. Conway – Celtic Magic

GEÇMİŞİNİZLE KAVGA ETMEYİN



 Geçmiş yaşandı ve bitti ,bunu değiştiremeyiz.Ama geçmiş hakkında düşüncelerimizi değiştirebiliriz. Geçmişte yaşadığımız acılar yüzünden, şimdiki anı yaşayamamak, kendini cezalandırmaktan başka bir şey değildir. Eğer her şeyin umutsuz bizim de KURBAN olduğumuz ...



inancını seçersek.Hayatımıza zaten seçtiğimiz inancı çekip onu yaşamaya başlarız. Bu saçma olumsuz düşünce inançları bırakmamız gerçekten hayati önem taşıyor. Bizi destekleyen geliştiren inançlar bunlar değildir. Unutmamak lazım. Kendi yazdığımız senaryonun içinde oynuyoruz.Kendinize hangi rolü layık görmüşseniz onu yaşayacaksınız..


Serap Özger

Öpimm Geçer Servisi...

Başarmak için...İhtiyacın Olan Herşeye Sahipsin...Yani Kendine...

Bir dilek tutun ve bırakmayın peşini, hayal edin ve peşinden gidin, hayal ettiğiniz her şey gerçektir peşinden gittiğiniz sürece...

Günaydınn Dostlarim. Bir dilek tutun ve bırakmayın peşini, hayal edin ve peşinden gidin, hayal ettiğiniz her şey gerçektir peşinden gittiğiniz sürece...Umalım ki,bu gün hepinize, hiç ummadığınız yerlerden çok büyük güzellikler gelsin.Bunu yürekten diliyorum, hepimiz için.Bugün yaşamımdaki her olumlu şeyi görmeyi niyet ediyorumBugün bolluğu görmeye niyet ediyorum.Güneş üzerinize doğsun ve mutluluklar yakanızı bırakmasın.Sevgiyle,saygıyla,aşkla , çiçekle kalın....Bugün her gününüzden daha güzel OL-SUNN ♥ OLDU BİLE Bir dilek tutun ve bırakmayın peşini, hayal edin ve peşinden gidin, hayal ettiğiniz her şey gerçektir peşinden gittiğiniz sürece...
Umalım ki,bu gün hepinize, hiç ummadığınız yerlerden çok büyük güzellikler gelsin.
Bunu yürekten diliyorum, hepimiz için.
Bugün yaşamımdaki her olumlu şeyi görmeyi niyet ediyorum
Bugün bolluğu görmeye niyet ediyorum.
Güneş üzerinize doğsun ve mutluluklar yakanızı bırakmasın.Sevgiyle,saygıyla,aşkla , çiçekle kalın....Bugün her gününüzden daha güzel OL-SUNN ♥ OLDU BİLE

 

Panayot Edvırt Yorgiadis

Erkekler Nasıl Delirir?

Kendini Kandırma Pinokyo...

Günaydın, Günaydın herkese


Bak yeni gün bereketle, sevgiyle, umutlarla doğuyor.

Mutlu olmak için yeni fırsat veriyor.

Hayallerindeki mutluluğa bir adım daha yaklaştığın,

Dertten kederden uzaklaştığın,

Her şeyin gönlünce olduğu, ...
  Sımsıcak Sevgilerin yüreğini ısıttığı

Güzel ve hayırlı bir  gün olsun..

Sağlıklı olun, mutlu olun.

Sevgiyle kalın.

Günaydın, Günaydın herkese

Kaynak: Yaşamsal Gelişim

Yusufçuk...Günün Fotosu...09/11/2012


YUSUFÇUKLAR

Kızböcekleri (Odonata), böcekler (Insecta) sınıfının bir takımı ve bu takımda sınıflanan türlerin ortak adıdır. Dünyanın her yanına yayılmış yaklaşık 5.000 türü bulunan yırtıcı böcek takımıdır. Böceklerin en iyi uçan türleriniiçeren kız böcekleri ("su bakireleri" ya da "yusufçuklar" da denir) yaşamlarının bir bölümünü suda geçirirler.


Larvalar suda,erişkinlerse atmosfer havasını soluyarak yaşarlar. Larva döneminde bir hücrelilerle beslenir,nemf döneminde başka larvalara,iribaşlara, küçük balıklara saldırmaya başlarlar. Nemf dönemi sonunda sudan çıkıp, kamış vb. bir bitkinin üstünde dışiskeletlerinden çıkar ve kanatlarını kuruturlar. Böylece başkalaşma tamamlanmış olur. Bütün türler böcekçildir ve uçarak avlanırlar

Hepimiz bencilliğimiz, öfkemiz ve önyargılarımız yüzünden mutsuz sonlara sürüklemiyor muyuz kendimizi? Sonra ahmakça soruyoruz ‘’Bu hikaye neden mutlu sonla bitmedi?

Fotoğraf: Minik bir uğur böceği yaşarmış bir ormanda. Dokunsan incinecek kadar narin, kırılgan ve güzel.Bu minik uğur böceği beyaz bir çiçeği ararmış koskoca ormanda. Çiçek, yalnızca kışın en soğuk, en yağmurlu ve en karamsar gününde açar, siyah yapraklarının arasından mucize yaratarak usulca süzülüp büyülermiş görenleri. Güneş doğar doğmaz solar ve yeniden toprağa karışırmış. Minik böcek umutla her çiçeğe konup, bu kez buldum der, sonra yanıldığını anlayıp kanatlarını açar uzaklaşırmış. Konduğu her çiçekte bir beneğini bırakırmış, güzelliğinden biraz daha yitirerek, biraz daha diğerlerine benzeyerek her gidişinde beyaz çiçeğin hayaliyle çırparmış minik kanatlarını. Bir gün hava çok kararmış, şimşekler bulutlara sinirlenip şiddetle kükremişler, kocaman kocaman damlalar yutmaya başlamış her bir yanı. Böcek endişeye kapılmış, korkmuş ne yapacağını bilmeyerek ordan oraya uçmaya başlamış. Kocaman yağmur damlası gökten kendisine doğru süzülürken bataklığa doğru tüm gücüyle kaçmış. Eğer gücü biterde düşerse öleceğini biliyormuş burada. Gördüğü her çiçeğe sığınmaya çalışmış ama nafile. Git buradan! Diye bağırıyorlarmış, biz kendimizi bile zor taşıyoruz! Çaresiz kurumuş bir dala konmak zorunda kalmış minik böcek. Öyle korkmuş, öyle savunmasız kalmış ki ilk rüzgarda dalın üzerinden savruluyormuş ama kanatlarından biri dalın üzerindeki dikene takılmış. Rüzgar sinirlenip gitmiş. "Heeeeyyy ne işin var senin burada!" Diye söylenmiş dal. "Git buradan!’’ ‘’Gidemem’’ demiş böcek. "Gidecek hiçbir yerim yok benim." Dal; "Bizde ateş böceklerine yer yok!" "Ama ben ateş böceği değilim ki ben uğur böceğiyim" demiş bizimki. "Öyleyse beneklerin nerede? Kimi kandırdığını sanıyorsun sen!" demiş dal. Gerçektende uğur böceği fırtınadan kaçarken tüm beneklerini sığınmaya çalıştığı çiçeklerde düşürmüş. Artık kimse benim uğur böceği olduğuma inanmayacak diye düşünmüş bizimki. O kadar üzülmüş ki beyaz çiçeği bulma umudundan vazgeçip kanatlarını daldan aşağı bataklığa doğru bırakmış. İşte şimdi yalnızca sıradan bir böceğe benziyorum demiş dala. Dal olup biteni anlamamış. Gördüklerime inanmak varken basit bir böceğin lafına mı kanıcam demiş. Biraz zaman geçince hava iyice kararmaya, etraf soğumaya, şimşekler daha da kızmaya başlamışlar. Dalın rengi atmaya başlamış, İçi içine sığmıyor, başı patlayacakmış gibi ağrıyormuş. Birden dal çatlamaya başlamış. Böcek bir oraya bir buraya savruluyormuş. Düşmemek için sımsıkı tutunuyormuş ama nafile. Elleri parçalanıp kanamaya başlayınca artık bir umudum kalmadı deyip gevşetmiş avuçlarını. Dal, avuçlarının arasından sıyrılıp kopmuş. Böcek bataklığa doğru düşmeye başlamış. O sırada parçalanan dalın içinden büyüleyici, bembeyaz bir çiçek görünmüş. Etrafına ışık saçarak karanlığı aydınlatıyormuş. O an anlamış böcek onca zamandır aradığının, uğruna başkalaşıp sıradanlaştığı güzelliğin bu çirkin dalın içinde gizlendiğini. Ama artık çok geçmiş. Çünkü ne dal, onun uğur böceği olduğuna inanmış ne de böceğin onca zamandır aradığı bu çiçeğe uçacak kanatları kalmış. Çiçek, daha güneş doğmadan solmuş. Güzelliğini gören tek böcek ona gelmediği için. Ve böcek dalın inançsızlığı yüzünden bataklığa saplanıp ölmüş, öfkesine yenilip kanatlarından vazgeçtiği için. Hepimiz bencilliğimiz, öfkemiz ve önyargılarımız yüzünden mutsuz sonlara sürüklemiyor muyuz kendimizi? Sonra ahmakça soruyoruz ‘’Bu hikaye neden mutlu sonla bitmedi?’’Sinem Çetin

Minik bir uğur böceği yaşarmış bir ormanda. Dokunsan incinecek kadar narin, kırılgan ve güzel. Bu minik uğur böceği beyaz bir çiçeği ararmış koskoca ormanda. Çiçek, yalnızca kışın en soğuk, en yağmurlu ve en karamsar gününde açar, siyah yapraklarının arasından mucize yaratarak usulca süzülüp büyülermiş görenleri. Güneş doğar doğmaz solar ve yeniden toprağa karışırmış. Minik böcek umutla her çiçeğe konup, bu kez buldum der, sonra yanıldığını anlayıp kanatlarını açar uzaklaşırmış. Konduğu her çiçekte bir beneğini bırakırmış, güzelliğinden biraz daha yitirerek, biraz daha diğerlerine benzeyerek her gidişinde beyaz çiçeğin hayaliyle çırparmış minik kanatlarını.


Bir gün hava çok kararmış, şimşekler bulutlara sinirlenip şiddetle kükremişler, kocaman kocaman damlalar yutmaya başlamış her bir yanı. Böcek endişeye kapılmış, korkmuş ne yapacağını bilmeyerek ordan oraya uçmaya başlamış. Kocaman yağmur damlası gökten kendisine doğru süzülürken bataklığa doğru tüm gücüyle kaçmış. Eğer gücü biterde düşerse öleceğini biliyormuş burada. Gördüğü her çiçeğe sığınmaya çalışmış ama nafile. Git buradan! Diye bağırıyorlarmış, biz kendimizi bile zor taşıyoruz! Çaresiz kurumuş bir dala konmak zorunda kalmış minik böcek. Öyle korkmuş, öyle savunmasız kalmış ki ilk rüzgarda dalın üzerinden savruluyormuş ama kanatlarından biri dalın üzerindeki dikene takılmış. Rüzgar sinirlenip gitmiş. "Heeeeyyy ne işin var senin burada!" Diye söylenmiş dal. "Git buradan!’’ ‘’Gidemem’’ demiş böcek. "Gidecek hiçbir yerim yok benim." Dal; "Bizde ateş böceklerine yer yok!" "Ama ben ateş böceği değilim ki ben uğur böceğiyim" demiş bizimki. "Öyleyse beneklerin nerede? Kimi kandırdığını sanıyorsun sen!" demiş dal. Gerçektende uğur böceği fırtınadan kaçarken tüm beneklerini sığınmaya çalıştığı çiçeklerde düşürmüş.


Artık kimse benim uğur böceği olduğuma inanmayacak diye düşünmüş bizimki. O kadar üzülmüş ki beyaz çiçeği bulma umudundan vazgeçip kanatlarını daldan aşağı bataklığa doğru bırakmış. İşte şimdi yalnızca sıradan bir böceğe benziyorum demiş dala. Dal olup biteni anlamamış. Gördüklerime inanmak varken basit bir böceğin lafına mı kanıcam demiş. Biraz zaman geçince hava iyice kararmaya, etraf soğumaya, şimşekler daha da kızmaya başlamışlar. Dalın rengi atmaya başlamış, İçi içine sığmıyor, başı patlayacakmış gibi ağrıyormuş. Birden dal çatlamaya başlamış. Böcek bir oraya bir buraya savruluyormuş. Düşmemek için sımsıkı tutunuyormuş ama nafile. Elleri parçalanıp kanamaya başlayınca artık bir umudum kalmadı deyip gevşetmiş avuçlarını. Dal, avuçlarının arasından sıyrılıp kopmuş. Böcek bataklığa doğru düşmeye başlamış. O sırada parçalanan dalın içinden büyüleyici, bembeyaz bir çiçek görünmüş.


Etrafına ışık saçarak karanlığı aydınlatıyormuş. O an anlamış böcek onca zamandır aradığının, uğruna başkalaşıp sıradanlaştığı güzelliğin bu çirkin dalın içinde gizlendiğini. Ama artık çok geçmiş. Çünkü ne dal, onun uğur böceği olduğuna inanmış ne de böceğin onca zamandır aradığı bu çiçeğe uçacak kanatları kalmış. Çiçek, daha güneş doğmadan solmuş. Güzelliğini gören tek böcek ona gelmediği için. Ve böcek dalın inançsızlığı yüzünden bataklığa saplanıp ölmüş, öfkesine yenilip kanatlarından vazgeçtiği için. Hepimiz bencilliğimiz, öfkemiz ve önyargılarımız yüzünden mutsuz sonlara sürüklemiyor muyuz kendimizi? Sonra ahmakça soruyoruz ‘’Bu hikaye neden mutlu sonla bitmedi?’’


Sinem Çetin

Allahım...Allahım...Teknoloji Nereye Gidiyor? Elimizle fotoğraf çekip, maillerimize bakıp, saati mi öğrenebileceğiz? Düşüp bayılıcam şimdi!..

Teknoloji dünyasını derinden sarsacak yeni bir sistem üzerinde çalışılıyor. 6. His (SixthSense) isimli sistem, parmaklarınızı kullanarak bilgiyi nerede olursanız olun anında size ulaştıracak. Teknolojide yeni bir perde aralanıyor. Prototipi geliştirilenyenibirteknoloji sayesinde dijital ve gerçek dünya tamamen bir araya geliyor. Parmak uçlarına takılan sensörlerden ve boyna takılan kamera-projektör karışımı bir cihazdan oluşan 6. his isimli sistem, dijital dünyayı birebir gerçek hayata taşıyor. Cambridge’ta bulunan özel bir üniversite olan Massachusetts Institute of Technology’de çalışan uzmanların geliştirdiği 6.His’le herhangi bir duvarda e-postalarınızı okuyabilecek, dört parmağınızı birleştirerek fotoğraf çekebileceksiniz.


Kitap satın alırken Örneğin bir mağazada kitap satın almayı planlıyorsunuz. Parmak uçlarındaki sensörleri kullanarak kitabı elinize aldığınızda kitabın fiyatını, kitapla ilgili daha önce yapılan yorumları ve diğer detaylı bilgileri örneğin Amazon.com adresine girerek anında öğrenebilirsiniz. Sistem ise son derece basit: Projektörünüzü kitabın üzerine tutarak bu bilgilere kolayca ulaşabilirsiniz. Parmaklarınızla fotoğraf çekmek Elbette sistemin yapabilecekleri bununla da sınırlı değil.


Örneğin iki elin baş ve işaret parmalarına takılan sensörleri birleştirip kare şekline getirerek dış dünyadan anında fotoğraf karesi alabilirsiniz. Projektör-kamera karışımı olan ve boyna takılan sistem ise parmak uçlarınıza odaklanarak çizdiğiniz sınırlar dahilinde fotoğraf karesi alabiliyor. Herhangi bir duvara bakıp e-postanızı kontrol etmek Bir önceki örneklerde olduğu gibi parmaklarınızı kullanarak bir duvarın karşısına geçip “@” işaretini havada çizdiğinizde, projektör otomatik olarak duvara görüntü yansıtacak ve bu sayede anında e-posta hesabınızı dilediğiniz her yerden kontrol edebileceksiniz.


Elinizle telefon çevirmek Bu sistem sayesinde projektörün avuçiçine yansımasıyla telefon numaraları avuçiçinizde belirecek ve aramak istediğiniz kişiye avuçiçinize dokunarak ulaşabileceksiniz. Kol saatine artık ihtiyacınız yok Saatin kaç olduğunu merak ettiniz ve kol saatiniz yanınızda yok, ya da kullanmaktan hoşlanmıyorsunuz. O halde yapacağınız işlem son derece basit: Parmağınızla bileğinizin üzerinde bir çember çizin ve ardından oluşan ekrandan anında saati öğrenin. Dijital bir göz olarak hareket eden kamera, kullanıcıların parmaklarıyla yaptığı her hareketi takip ederken, kameranın içerisinde bulunan projektör de dijital ortamı gerçek hayata taşıyor.Önceleri kasketlerde kullanılabilen, ancak sonraları boyuna takılabilecek bir aparat halini alan SixthSense’in prototipin bugün için kullanıcılara maliyeti 350 doları geçmiyor; ancak sistem henüz tam olarak oturmadığından geliştirilen prototip üzerindeki çalışmalara devam ediliyor. Bilginin kolay ve olabildiğince hızlı bir şekilde ulaşıldığı çağımızda, geliştirilen bu prototip sayesinde bilgi artık gerçekten de parmaklarımızın uçlarında olacak


Kaynak: Bilğim ve Teknoloji Dünyası...

Birisi hatamızı gösterdiğimizde hiddetleniriz ama aslında teşekkür etmeliyiz. Neden mi? Yazıya Buyrun...

Cem ŞenGözden düşme ve yücelme eşit şaşırtır kişiyi;
Sevin büyük bir mutsuzluğu canınız gibi."
-Lao Tzu
Hayatımın erken dönemlerinde, İslam'ın bir öğrencisiyken ilk öğrendiğim şey, öğretmenim bir kusuruma işaret ettiğinde minnetle elini öpüp bana nefsimin tehlikelerini gösterdiği için "Allah sizden razı olsun" demekti.
Daha sonra bir Zen yolcusu olduğumda, Ustam bir kusuruma işaret ettiğinde yanaklarım öfkeden kızarsa da önünde eğilip Hakikat Aynası'nda "aslımı" görmemi engelleyen bir lekeyi gösterdiği için teşekkür etmeyi öğrendim.
Taocu yola adım attığımda, ilk öğrendiğim ustam bir hatamı gösterdiğinde önünde saygıyla eğilip akışı, wu wei'yi engelleyen duraklamayı görmemi sagladığı için teşekkür etmekti. Bu uyarılar, kendiliğindenliğe giden yolu biraz daha güçlendirdiği için kalbim kendimi akışa daha rahat bırakabilmenin neşesi ile dolardı.
Taocu aydınlanma yolunun, Miao Tong'un öğrencisi olduğumda, soylu arkadaşım (ustam) bir engelime (hatama) işaret ettiğinde bu şefkati karşısında kalbim yerinden çıkacak kadar mutlu olmaya başladı. Sonsuz bir süredir devam eden ve sonsuza kadar devam etme eğiliminde olan yaşam-ölüm-yeniden doğum döngüsünde bir gedik açmama yardımcı olacak cesaret ve şefkat karşısında gözlerim yaşla dolmaya başladı.
En sonunda Kalp Yolu'na geçip de Kalbimi kendime soylu dostum yaptığımda, öfkelenmeme, hüzünlenmeme, arzulanmama, acı çekmeme, korkmama sebep olan her duruma minnet duydum. Her biri bana anlayışımdaki bir engeli işaret etti. Her biri Hakikat ile aramdaki bir engeli işaret etmeyi sürdürüyor.
Bırakın kendinizi ya da dünyayı suçlamayı. Hissettiğiniz bütün o acı verici duyguların yalnızca anlayışınızdaki eksiklikten kaynaklandığını fark edin. Size zihninizin "hastalığını" gösteren herkese ve her duruma minnet duyun. İşte o zaman sizi aldatacak bir şey kalmayacak. O zaman aslınızla aranızda bir engel kalmayacak

Cem Şen

Kαdın αkşαm işten çıkαr, ıspαnαk αlır eve gider. Sofrαyı hαzırlαr αmα yoğurt αlmαyı unutmuştur. Hemen kocαsını αrαr. Kocαdαn kocαyα değişen cevαplαr;

Kαdın αkşαm işten çıkαr, ıspαnαk αlır eve gider. Sofrαyı hαzırlαr αmα yoğurt αlmαyı unutmuştur. Hemen kocαsını αrαr. Kocαdαn kocαyα değişen cevαplαr;

1- Ben geç geleceğim yoğurtsuz yiyin (Lαckαlαşmış Kocα)

2- Arαdığınız noyα şuαn ulαşıαmıyor (Aldαtαn Kocα)

3- Ispαnαğı αldın dα yoğurdu neden αlmαdın (Kαzmα Tipi Kocα)

4- Yine mi ıspαnαk otlαyα otlαyα sığır olduk (Kαlαs Tipi Kocα)

5-Tαmαm αlırım (Monotonlαşmış Kocα)

6- Tαmαm. Bαşkα birşey lαzım mı (Normαl Kocα)

7- Tαmαm hαyαtım αlırım bαşkα bi isteğin vαr mı (İdeαl Kocα)

8- Amααnn cαnımm ıspαnαklα mı uğrαştın, yαpmαdıysαn bırαk dışαrı dα yiyelim.. (Yok Böyle Kocα :):)

alıntıdır