20 Şubat 2012

Dibini Görmediğin Suya Atlamadığın Gibi...

OTOMOBİL RENKLERİ İLE KAZA ORANLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

Otomobil seçerken beğendiğiniz rengin, aracınızın güvenliğini doğrudan etkilediğini biliyor muydunuz?

Beyaz: % 25.6

Mavi: % 15.1

Kırmızı: % 15.0

Kahverengi: % 9.7

Gri: % 9.2

Yeşil: % 7.4

Siyah: % 6.4

Sarı: % 5.5

Gümüş: % 5.3

Dünyanın çoğu yerinde güvenli olduğu düşünülerek okul araçları sarı yapılıyor. Peki istatistiklere göre en çok kazayı hangi renk otomobiller yapıyor? Otomobilin rengi ve kaza geçirme riski arasında iki bağlantı var. Rengin sürücüler üzerinde yarattığı etki ve çevresel faktörler... Yani otomobilinizi nasıl bir yerde sürdüğünüz önemli.

* Eğer havanın sürekli yağışlı, gri bulutların hâkim olduğu bir bölgede yaşıyorsanız o zaman yumuşak renkler sizin için daha riskli. Ama büyük şehir trafiğinin ortasındaysanız açık renkli araçlar daha görünür oldukları için şanslılar.

* Geceleri beyaz daha iyi gözükürken, kırmızı siyah gibi algılanıyor. Yağmurlu ve sisli havalarda ise sarı en dikkat çekici renk olarak göze çarpıyor.

* Renkler stresi arttırabiliyor, görme oranını düşürebiliyor ve dikkati dağıtarak güvenliği tehdit edebiliyor.

* Renkler üzerine çalışma yapan bilim adamları mavinin rahatlattığını, kırmızının ise kalp atışını ve kan akışını hızlandırdığını söylüyor. Aracınızın rengi de aynı duyguları diğer sürücüler üzerinde uyandırıyor. Farklı bölgelerde yapılan araştırmaların sonuçları değişiklik gösterse de yaralanmayla sonuçlanan kazalara karışan gümüş grisi araç sayısı daha az. Özellikle beyaz renk otomobillerle karşılaştırıldığında gümüş grisi yüzde 50'ye yakın daha şanslı.

* Görünürlük listesinde daha düşük olsa da, siyah, mavi ve gri gibi renkler beyazla karşılaştırıldığında, daha az kaza yapma riski taşıyor.

Yeni Zelanda'nın en büyük üniversitesi olan University of Auckland'da yapılan araştırmalar sonunda önemli kazaların büyük çoğunluğunun siyah, kahverengi ve yeşil otomobiller tarafından gerçekleştiği sonucuna varılmış. Beyaz daha masum gözükse de, araştırmanın yapıldığı bölgede kar yağmadığı için bunu genele uyarlayabilmek pek de mümkün gözükmüyor

. *** Araştırma İstanbul'da yapılsaydı bu sapmanın bir benzeri sarı renkli otomobiller aleyhinde çıkabilirdi. Zira sarı otomobiller taksi olarak kullanılıyor ve taksiciler diğer sürücülere göre daha dikkatsiz, sıkkın ve sinirli araç kullanıyor. Bu taksi örneğinde olduğu gibi otomobilin rengi ve kaza yapma oranı düşünüldüğünde, yollarda bazı renk araçların adet olarak diğerlerine göre daha fazla olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

*** Belirli tipteki sürücüler, her zaman öncelikli olarak bazı renkleri tercih ediyorlar. Agresif kişilerin siyah otomobilleri tercih etmesi ve siyahın da hasarlı kazalara daha sık karışması bununla da ilgili. Genç erkeklerin kırmızı otomobilleri seçmesi de, onların dikkatsiz sürüşleriyle birleşince istatistiklerdeki oranların değişmesine neden oluyor.

 

Aracın cinsi, yolun ve havanın durumu gibi etmenler trafik kazalarında en çok bilenen gerekçeler. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar otomobil renklerinin de trafik kazalarında önemli bir unsur olduğunu ortaya koyuyor. Grafikte de göründüğü gibi beyaz renkli araçların kaza yapma oranları daha yüksek. En az kazaya neden olan renkler ise gümüş ve sarı.

 

Kaynak: Sabah

Unutamıyom Seni Zehra...

Kuzu İse Kurda Aşık...

Yeter Ki Yanımda Ol... Günün Fotosu... 20/02/2012

Kar Güzeldir... Güvendiğimiz Dağlara Yağmadıkça...

Cemrenin gelişinin biz insanları ilgilendiren bir başka tarafı da; arkasından bize kuvvetle muhtemel bir Emre, bir Cemile falan getirecek olmasıdır.

Cemreye hoşgeldin deyin! Sanki hiç gelmeyecekmiş gibi, bizi epey yıprattı ama işte sonunda baharın müjdecisi birinci cemre bugün havaya düştü.
Zaten geleceği dünden belliydi; ılık, güneşli, pırıl pırıl bir sabaha uyandık.

.Bahçemde meyve ağaçlarım resmen bir günde pıt pıt çiçeklendi.Günlerdir gidip gelip, dallardaki o renksiz, kuru tomurcuklara bakıp  üzülüyordum; "Yok yok, ben bu bağ bahçe işlerini beceremedim, tutmadı bu erik, bu nar, bu mandalina" diyordum ama işte, terazi var, tartı var,  her şeyin bir zamanı var.

Doğanın kendi saati tik tak, tik tak hiç kendini şaşırmıyor.

Bizim gibi değil yani...Bir yaptığı bir yaptığını tutmuyor gibi bir durumu yok. 


NEDİR BU CEMRE?


Bu arada hâlâ "Hep duyuyoruz ama nedir bu cemre işi?" diyenler  ve araştırmaya üşenenler için araya bir de Vikipedi bilgisi  sıkıştıralım: "Cemre, ilkbahar başlangıcında yedişer gün arayla önce  havada, sonra su ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık artışı.

Arapça olan sözcük 'kor durumunda ateş' anlamına gelir.Türk ve Altay halk kültüründe ve mitolojisinde İmre (İmere veya Emire) adı verilen cinin neden olduğuna inanılır.

İlkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir.

Sonra buzların üzerine düşerek onları eritir.Oradan da yere girer.

Bundan sonra ısınmış topraktan buhar yükselir.Emire baharın gelişini temsil eder. Bulgarlar'da zemire olarak yer alır.

Anadolu Türkçesi'ndeki Arapça'dan gelme cemre sözcüğünün aslında bu  adın benzetme yoluyla değişmiş hali olduğu söylenebilir. İlk cemre 20 Şubat'ta havaya ve yedişer gün arayla da suya ve toprağa düşer.

Zemre ise Kumuk Türkçesi'nde nem, buhar gibi anlamlara gelir.

Tasavvuftaki kor ve ateş kavramlarının mecazi anlamları vardır.

Temizlenmeyi ve yeniden doğuşu temsil eden ateş, aşk kavramının yakıcılığıyla da yakından ilgilidir."


AŞIK OLMA COŞKUSU


Cemrenin gelişinin biz insanları ilgilendiren bir başka tarafı da; arkasından bize kuvvetle muhtemel bir Emre, bir Cemile falan  getirecek olmasıdır.Malum şimdi gönüllere bir bahar kıpraşması, bir 'aşık olmalıyım' coşkusu gelip yerleşecek ya...

Bu da 'secret'çıların inanışına göre 'çağırma düğmesine' basmışız gibi işe yarayacak!Sonra gelsin flörtler, gitsin kırıştırmalar, hatta şanslıysak tutkulu aşklar...

Şimdi yüksek müsaadenizle tüm kış boyunca üzerime yapışan is, pas, odun kokusunu atmak için dışarı çıkıyorum ben.Cemreye bir hoşgeldin diyeyim.

Cüce nar ağacımın dallarındaki kıpkırmızı minik çiçecikleri dakikalarca şapşal şapşal sırıtarak izleyeyim.

Sonra sahile gidip denize öyle mal gibi boş boş bakıp, iyot kokusundan sersemleyeyim, güneşte kemiciklerimi ısıtayım.

Ahhh, beton kafalı pis şehir!

İki yıl önce ne iyi etmişim de seni terk eylemişim.

Zoruna gitmesin cicim ama, inan hiç pişman değilim.

ÖNCEL ÖZİÇER

 






İyiliği, iyilik görmek için değil... ruhuna iyi geldiği, onu tazelediği için yapar...

Bilge insan... ne yağmurda ıslanmaktan korkar... ne güneşin ışıklarından köşe bucak kaçar...

Hayatın kimi zaman.. sırılsıklam edeceğini... bazen de kavuracağını bilir...

Sık sık dönüp bakar kendi içine... Sözleriyle... davranışlarıyla... çevresindekileri incittiği anlar hakkında... kendine sorular sorar...

İyiliği, iyilik görmek için değil... ruhuna iyi geldiği, onu tazelediği için yapar...

Bu Evi Tutmayalım, Negatif Elektrik Alıyorum...

Ben İmkansız Aşklar İçin Yaratılmışım (Erol Evgin)

http://youtu.be/-DbXqO83QEE

Evlatlık Olmak Ne Demektir? Annenin karnında değil, yüreğinde büyümektir...

Evleneli oniki yıl olmuştu. Çocuk sahibi olamamıştık.

Tedavi için gittiğimiz doktorların hemen hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri söylemişlerdi. Bu gerçekleri duymak eşim için de benim için de her seferinde yıkım oluyordu.
“Çocuk sahibi olabilmeniz imkansız görünüyor” Bu kelimelerin her tekrarlanışı umudumuzu iyice yitirmemize neden olmuştu.
-Neden evlatlık edinmiyoruz? dedim eşime
-Sahipsiz onca çocuk varken…
Belki de Tanrı onlardan birine sahip çıkmamızı istiyor. Ve belki de bu yüzden bir bebek sahibi olmamızı dilemiyor. Yetimhanede bebeklerin bulunduğu bölüme girer girmez, ilk onu gördüm. Ayaklarını havaya dikmiş, elleri ile onlara ulaşmaya çalışıyordu.
Harukulade bir bebekti ve ben ondan gözlerimi alamıyordum.
-Bu… bunu kendimize evlat edinelim dedim. Daha ilk bakışta ona karşı öylesi güçlü bir sevgi hissettim ki, sanki doğurduğum çocuğumu emanet bıraktığım bir yerden geri almak üzere gelmişim hissine kapıldım.
Ancak yetimhane yetkilileri bu konuda beyazlar kadar şanslı olmadığımızı, zencilerin evlat edinebilmelerinin biraz daha güç olduğunu söylemişlerdi.
-Ben bu bebek için sonuna kadar mücadele edeceğim. dedim eşime Oda zaten bu konuda en az benim kadar kararlıydı. O günden sonra, gerçekten de onun için çok mücadele etmek zorunda kaldık.
Bir çok araştırma, soruşturmaya tabi tutulduk. Aylarca uğraştık ama sonunda onu bize verdiler. Kızımızın hayatımıza girmesi ile birlikte yuvamızın tek eksiği de artık tamamlanmıştı. O harika bir bebekti.
Eeşimle ben onun için çıldırıyorduk.
Jacklyn okul çağına geldiğinde ona gerçeği anlattık. Artık kendisinin öz anne ve babası olmadığımızı biliyordu. Bu gerçeği öğrenmiş olması onda tahmin ettiğimiz şoku yaratmadı. Küçücüktü fakat inanılmaz derecede olgun bir çocuktu. Birgün arkadaşı Laura’yla sohbetlerine tanık oldum. Sevgili kızımın o gün arkadaşına söylediği sözler, benim hayatımda aldığım en güzel ödül oldu.
“Ben evlatlığım” dedi Jacklyn
Laura şaşkın bir ifade ile sordu;
“Evlatlık ne demek?”
Küçük kızım şöyle yanıt verdi.

“Annenin karnında değil, yüreğinde büyümektir.”

Yeni bir ilişkiye hazır mısınız?





Sevgilinizden yeni ayrıldınız...

Ya da zaten uzun zamandır yalnızsınız.

Artık hayatınızda yeni bir insan olmasını istiyorsunuz.

İçinizde tekrar o romantik özlemler var.

Peki ama yeni bir ilişkiye gerçekten hazır mısınız

http://gayet.ekolay.net/test/yeni-bir-iliskiye-hazir-misiniz/18000000000043227

Derdini anlatacaksan__________KOVAYI ve OĞLAĞI

Seveceksen__________YENGEÇİ ve KOÇU

Derdini anlatacaksan__________KOVAYI ve OĞLAĞI

Kavgaya gideceksen_________BAŞAĞI ve BOĞAYI ...

İçeceksen___________YAYI ve ASLANI yanına alacaksın!

 Hayatına anlam katmak için__________İKİZLER ve TERAZİYİ

Farklı bir şey yaşamak için_________AKREBİ

 Uzun uzun sevmek için__________bir BALIĞI seçeceksin__________;))

Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine...

Sağ Beyin: Ben bir sanatçı, bir şair, bir ressam, duygulu ve aşk doluyum...

Ben hep ''hayırlısı'' diyeceğim hayata inat...

Her Şey Bitti Samet...

Eski Çamlar Bardak Oldu...

Eski Çamlar Bardak Oldu Deyimini Öyküsü...


Çam ağacının işlenmesi kolaydır. Üstelik ağacın bir özelliği de suyu soğuk tutması ve ona lâtif bir koku vermesidir.


Ayrıca, çam ormanlarından çıkan kaynak suları da old­ukça itibar görür.


Çam ile su arasındaki bu illiyet, Evliya Çelebi'nin de dediği gibi çam ormanları bulunduğu yerlerde ağaçtan yekpare bardaklar (veya boduçlar) yapılıp su kabı olarak kullanılmasına yol açmış. ...


Vaktiyle orman köylerinden bir delikanlı, askere gitmiş. O yıllarda askerlik de uzun sürüyor hani.


Geri döndüğünde köyün yakınındaki büyük çam ağaçlarının kesildiklerini görüp babasına sebebini sormuş.


İşte cevap: — Oğlum, sorduğun o eski çamlar bardak oldu...Askerde iken sana gönderdiğimiz harçlıklar nereden geldi sanıyorsun?

Sormuşlar Bir Bilgine...

Sormuşlar bir bilgine: HAYAT ne diye;

Demiş bilgin; iki yönlü bir yol


Devam eder bilinmeze.
Sen görmemezlikten gelsen de vardır bir yoldaş her köşesinde
Bazen çıkarsın zorlukla dar bir yokuştan
bazen de aşarsın dertleri
sanki uçuyormuş gibi inerek buradan.


Peki, SEVGİ nedir? Demiş biri.
Kalbine sığmayacak kadar geniş
Dedikodusunu yapamayacağın kadar temiz,
kokusunu alamayacağın kadar uzak
hayal edemeyeceğin kadar yakın...


Ya KORKU nedir? Diye atılmış diğeri.
Bir yağmur damlasındaki barut kokusu.
Belki de saklanılan bir hayal yontusu
ya bir miniğin haykırışı,


ya da yüreği yaralı bir kuşun feryadı....



Peki ya UMUT nerededir? Diye atılmış bir umut avcısı.
Bilinmezde değildir bilirim, demiş yerini kaygılı ve tasalı.
Aradın boşuna her yeri ama unuttun en kolay yeri besbelli
bunu derken işaret etti insanın en derinden yaralanan yerini...



Peki, DOST kimdir? Diye sormuş biri.
Demiş; paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini,
verdin mi desteğini, sordun mu halini,
yolladın mı yüreğini, ağladın mı onun gibi.


Hissettin mi DOSTLUĞU? Demiş diğeri.
Bilgin demiş:
Karşılığı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi?
Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi...

Kirpik Diplerim...

Sanmasınlar Yıkıldık...

Konuşmadan evvel düşün. !

"Konuşmadan evvel düşün. !

Gereği var mı?

Gerçek midir?

Şefkat barındırıyor mu?

Kimseyi incitebilir mi? ...

Sessizliği bozacak kadar değerli mi..?"

Sai Baba

Görünüş, sadece giydiğim bir elbisedir...

Dostum, göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise.

benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez. ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir. ‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.

denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım. senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.

sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım. sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim.

gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım. dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum.

oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım. dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele.

Halil Cibran

Tarkan Sevdanin son vurusu Klip HD

http://youtu.be/AYdfJseAjKQ