27 Haziran 2011

Sevgi en güçlü ilaçtır... İnsanların iyileştiren sevgilere ihtiyacı vardır...

 

 

Uzun yıllar önce Çinde Li-Li adlı bir kız evlenir ve aynı evde kocası ve kaynana...sı ile birlikte yaşamaya başlar. Lakin kısa bir süre sonra kayınvalidesi ile birlikte geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır. Buda onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar. Bu Çin geleneklerine göre hoş bir davranış değildir ve çevrenin oldukça tepkisini alır. Bir kaç ay sonra bitmek tükenmez gelin kaynana kavgalarından ev eşi ve annesi arasında kalan erkek için cehennem haline gelmiştir.

Artık bir şeyler yapmak zorunda olduğunu anlayan genç kız doğruca babasının arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır. Yaşlı adam ona bitkilerden hazırladığı bir ekstre verir. Bunu 3 ay boyunca her gün kaynananın yemeklerine azar azar kat der. Fakat az koy ki belli olmasın. 3 ay sonra ölsün.

Yaşlı adam genç kıza kimsenin şüphelenmemesi için bu süre zarfında kaynanasına çok iyi davranmasını da öğütler. Çok iyi yemekler yap ona der. Genç kız artık çok iyi davranmaya başlar kaynanasına. Bir süre sonra kız böyle davranınca kayınvalidesi de değişir ve ona kızı gibi davranmaya başlar. Evde artık barış rüzgârları esmeye başlamıştır.

Bu kez genç kız kendini ağır bir yük altında hissetmeye başlar ve yaptıklarından pişman, baharatçıya yeniden gelir.
Lütfen der. Artık ölmesini istemiyorum. Şu ana kadar verdiklerimi onun kanından temizleyecek bir şey ver bana. Yaşlı adam karşısında oturan Li-Li ye bakar ve gülümser. Sevgili kızım der. Sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayınvalideni daha da güçlendirdin hepsi bu. Gerçek zehirse senin beynindeydi. Sen ona iyi davrandıkça o da dağıldı ve gitti beyninden. Dargınlık sevgiye dönüştü. Böylece gerçek bir anakız oldunuz. Gül veren elde gül kokusu kalır. ..

*Sevgi en güçlü ilaçtır...İnsanların iyileştiren sevgilere ihtiyacı vardır.

Bamya...

1 kg
bamya

2 Adet
soğan

2 Adet
domates

1 Su bardağı sıvıyağ
1 Çay bardağı
limon
suyu
Yarım tatlı kaşığı tozşeker
1 Çay bardağı sirke

Tuz

Bamyaları ayıklayıp sap kısımlarını yuvarlak
veya huni şeklinde kesin. Bamyaları 1 tatlı kaşığı tuz ve 1 çay bardağı sirke
karışımında 5 dakika bekletin.

Soğanı ince kıyıp sıvıyağda pembeleştirin.

Bamyaları yıkayıp süzgece alın ve bekletmeden soğana ilave edin. 1-2 dakika
soğan
la pişirin.

Domateslerin kabuklarını soyup küp şeklinde doğrayın.

Bamyaya ilave edip 2-3 dakika daha pişirin. Tozşeker ve limon suyunu ekleyip tuz serpin. Bamyaların seviyesi kadar sıcak su ilave edip kapağı kapalı olarak pişirin.

Not: Bamya pişerken üzerine yağlı kağıt serip kapağını kapatın ve
bu şekilde yemek daha lezzetli
olacaktır.

Her erkek çocuğu doğduğunda Tanrı,onun evleneceği kızı belirlermiş...


Moses Mendelssohn hiç yakışıklı bir adam değildi. Çok kısa boyunun olmasının yanı sıra, çok garip bir de kamburu vardı. Moses Mendelssohn, günün birinde Hamburg'da yaşayan bir işadamını ziyarete gitti. İşadamının, Frumtje adında çok güzel bir kızı vardı.

 

Moses,bu güzel kıza umutsuz bir aşkla tutuldu. Fakat güzel kız onun çirkin görüntüsünden ürkmüştü. O nedenle, değil onun sevgisine karşılık vermek, yüzüne bile bakmak istemiyordu.

 

Ayrılma zamanı geldiğinde Moses, güzel kızın üst kattaki odasına çıktı ve tüm cesaretini toplayarak onunla son kez konuşma girişiminde bulundu. Kızın güzelliği öylesine olağanüstüydü ki, bir an için onun cennetten geldiğini bile düşündü. Fakat kızın, başını kaldırıp da yüzüne bakmamaktaki direnci, Moses'ı çok üzdü.

 

Güçlükle başarabildiği konuşması sırasında çirkin aşık, bu güzel kıza bir soru sordu: "Evliliklerin kutsal bir özelliği olduğuna inanır mısınız?" dedi "Elbette" diyerek yanıtladı güzel kız ve gözlerini yine kaldırmayıp Moses'ın yüzüne yine bakmadan, kendi de ona bir soru sordu: "Peki ya siz?"dedi."Siz inanır mısınız buna?" Moses bir an bile duraksamadı: "Evet,ben de inanırım" dedi ve ekledi: "Biliyor musunuz? Her erkek çocuğu doğduğunda Tanrı,onun evleneceği kızı belirlermiş. Benim doğumumda da,benim evleneceğim kız belirlenmiş ve bana 'Senin karın kambur olacak' demiş.O zaman ben bir istekte bulunmuşum Tanrı'dan. Tanrım, kambur bir kadın bir trajedi olur. Lütfen onun kamburluğunu bana ver ve onu güzel bir kadın yap' demişim."

 

Moses' ın bu sözlerinden sonra Frumtje gözlerini yerden kaldırdı, onun gözlerinin içine baktı ve elini uzaatıp, Moses' ın elini tuttu.Ve daha sonra da onun, sevgili eşi oldu. Bu anlattığımız bir "peri masalı" değil, ünlü Alman besteci Mendelssohn'un büyükbabası ile büyükannesinin evlenmelerinin öyküsüdür

Günah keçisi...






İnsanoğlunun dramının en acınası yanı kendi sorunlarının kaynağının dışarıda olduğunu düşünmesidir. Bu nedenledir ki dışımızda kim varsa suçlarız. Geçmişte, çöl halkları günahlarını birer kağıda yazıp bir keçinin üzerine yapıştırır ve keçiyi çölde kendi günahlarını taşıyıp ölmeye gönderirlerdi. Buna, günah keçisi denirdi. Günümüzde başta öğretmenlerimiz, anne babamız, eğitim sistemimiz, patronlarımız ve elbette Tanrı günah keçisidir. Tüm sorunlarımızın kaynağı bizim haricimizdeki bir otoritedir. Böyle düşünmek bizi mutlu bir uyuşmanın içine sürükler. Bu sayede keyifle acı çekmeyi sürdürebiliriz. Bize acı veren her şey iyidir, güzeldir, doğrudur ve bizim hayırımızadır diye algılarken; bizim için yararlı olan her şeyi günah keçisi ve sorunlarımızın kaynağı gibi algılamak ne acınası bir ironidir. Cem Şen


Kazım Koyuncu-Haydeeeee...

http://youtu.be/dbhmlsVQVpU

Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz...


 

Çin'de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna astığı testilerle dereden su taşırmış evine..

Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış... Diğeri ise hiç kusursuz ve çatlaksızmış; ve her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun tümünü taşır, ulaştırırmış eve..

 

Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarım; diğeri dolu olarak varırmış iki sene her gün bu şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldururmuş ama evine vardığında sadece 1,5 testi su kalırmış...Tabi ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş. Fakat zavallı çatlak olan kusurlu testi, çok utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve  ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş.

 

İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi,ırmak kenarında adama şöyle demiş: "Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene kadar akıp gidiyor.." Adam gülümseyerek dönmüş testiye; "Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok.Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlaklığını biliyordum..Senin tarafına çiçek tohumları ektim.. Ve hergün o yolda ben su taşırken,sen onları suladın.. 2 senedir o güzel çiçekleri toplayıp,masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim" diye cevap vermiş.

 

 Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz Her birimizin kendine has kusurları vardır. Fakat sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır hayatlarımızı ilginç yapan,mükafatlandıran, renklendiren.. Etrafımızdaki her kişiyi,oldukları gibi kabullenin.. Onlardadaki kusurları değil, içlerindeki güzellikleri görün... Can Dündar