10 Eylül 2011

ı love sopa...

Siz hiç içinize yolculuk yaptınız mı, gözbebeklerinizin derinliğine...


Siz hiç içinize yolculuk yaptınız mı, gözbebeklerinizin derinliğine. ..Yapmadıysanız bilemezsiniz, onun sizi bulunduğunuz yerden alıp nerelere götüreceğini...

 Duyarsızsanız yaşama, insanlara, doğaya, var olan her şeye, sadece dilinizdeyse sevgi, saygı; yolculuk dehşet verici, olabilir. Bir kozmik oyundur oynanan çıldırtabilir sizi. Amacı size sizi göstermek ve sizi geleceğinizin karanlığından kurtarmaktır.

 Bilin ki bulduğunuz o hareketsiz, derin, korkutucu karanlık değişecek. Önce titreşecek, sonra renkler, ışıklar belirecek... Sonra tüm dünyanız aydınlanacak... Yeter ki içinize bakın  ve kendinizi kabullenin... Gerisi kendiliğinden gelecektir...

Yazılara eklediğin yorumla, sitedeki ağaçların boyunun uzadığı gerçeküstü dünyayı keşfet...

 

/www.nilinkelebekleri.com/

 

Nil Karaibrahimgil'in kendi köşe yazıları arasından yaptığı 'acayip' bir seçki! Yazılara eklediğin yorumla, sitedeki ağaçların boyunun uzadığı gerçeküstü dünyayı keşfet. Kocaman olan her ağaç için, gerçek bir tane dikilsin...

SAHİ MUTLULUK NEYDİ CAN?

 

SAHİ MUTLULUK NEYDİ CAN?

Tasasız bir hayat mı?
Yoksa talihsiz olaylar karşısında moral gücümüzü korumak mı?
Hayaller kurup mutluluğu bulacağımız günü beklemek mi?
... Yoksa küçük şeylerden güzellikler süzmek mi?
Hayatı sürekli sorgulamak mı?
Yoksa olduğu gibi kabullenmek mi?
Bütün özlemlere kavuşmak mı?
Özlemenin içindeki gizli mutluluğu keşfedebilmek mi?
Her dilediğimize sahip olmak mı?
Yoksa sahip olduklarımızla yetinmek mi?
Sahi neydi mutluluk can

 


Mehmet Orhan DURDU

Kendine karşı dürüst ol...

 



 

"Önce kendine karşı dürüst ol.Önce kendini besleyemezsen ve kendine yardım edemezsen, baskalarını besleyemezsin ve onlara yardım edemezsin..!"

Ajda Pekkan.Tarkan-Sevene zülmedeni yakar geçerim...

http://youtu.be/__aOBYlUOXI

Öğretmen ve öğrenci...

 

Yunus Emre, yaşadığı köyde yiyecek bir şeyleri kalmayınca Taptuk Emre'nin dergahına gelir ve ondan yiyecek bir şeyler ister. Bunun üzerine Taptuk Emre ona, "Aş mı istersin nefes mi istersin?" diye sorar. Yunus, "Biz açız beyim nefesi ne yapayım, sen bize aş ver," der. Bunun üzerine Taptuk Emre, Yunus'u tahıl deposuna sokar ve "İstediğin kadar al," der. Yunus, eşeğine yükleyebildiği kadar buğdayı y...ükler ve ardından yola koyulur. 
 
Bir süre gittikten sonra aklı başına gelir ve "Bu besin benim karnımı bir süre doyurur, ama eğer nefesi tercih etseydim ruhum sonsuza kadar doyardı," diye düşünür ve hemen gerisin geriye dergaha gider. Taptuk Emre'nin huzuruna çıkıp "Efendim ben büyük hata ettim, ne olur buğdayı al, bana nefes ver," der. Fakat artık geçtir. Aynı sonuca ulaşmak için 20 yıl Taptuk Emre'nin dergahına odun taşıması gerekir. Elbette o eğer odunları taşımasaydı o zaman Yunus da Yunus olmazdı.
 
Öğretmen öğrenciyi seçer; tıpkı öğrencinin  de öğretmeni seçmesi gibi. Bu bazen bir andır, bazense bir süreç. Fakat bu işlem bir kez bitti mi artık öğrencinin, öğretmeninin önünden ve Tanrı'nın önünden çekilmeyi bilmesi gerekir. Bazı şeyler vardır ki, size ne kadar tuhaf gelse de, ne kadar anlamasanız da bunlar gelişiminiz için büyük bir öneme sahiptir. Yoksa Yunus 20 sene dergaha odun taşır mıydı? Milarepa tek başına koca kayaları taşıyarak 5 kere 9 katlı Pagoda yapıp onu her seferinde tam bitirdiğinde ustasının emriyle yıkar mıydı? Huiko, kendini öğrenciliğe kabul etmeyen Bodhidarma'ya kolunu kesip önüne koyarak ne kadar kararlı olduğunu gösterir miydi? Eğer öğretmene tam bir güven yoksa ve bir şeyler tam zamanında yapılmazsa, daha sonra o şeyleri yapmak için sarfedilmesi gereken emek, onu anlamak için kat edilmesi gereken yol çok daha uzun olacaktır.
 
Öğretmenin görevi, sizin anlayışınızın ötesinde bir hamle ile tam zamanında, tam olarak gereken şeyi yapmanızı sağlamak ve mümkünse bunun için zihninizi şaşırtmaktır; zihin bu sayede yapılanı engellemez. Bunun için de öğrencinin kendini tam olarak öğretmene bırakması; Japonların dediği gibi Shoshin, yani sekil alabilen bir zihne, kalbe dönüşmesi gerekir. 
 
Hepinize sevgi ve dostluk duygularımla,
Cem Şen

Dağlar... Bulutlar... Günün fotosu...10/09/2011

Hayatınızda hiçbir zaman emin olmadığımız olaylar için kimseyi suçlamayın !..


Uzaklarda bir köyde,kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın vardı.Kadın, kendisine arkadaş olması için dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başladı.
Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmazdı. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşmıştı.
...
Birkaç ay sonra kadının çocuğu doğdu. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak oldukça zordu. Günler geçti. Kadın bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kaldı.
Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardı.
Aradan biraz zaman geçti ve anne eve geldi. Gelinciği ve kanlı ağzını gördü. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırdı ve oracıkta öldürdü hayvanı.
Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyuldu. Anne odaya yöneldi Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü.

Hayatınızda hiçbir zaman emin olmadığımız olaylar için kimseyi suçlamayın !

Al işte...

İki kardeş.. İkisi de çok yetenekli... Ama sadece biri okula gidebiliyor... Ne yapmalı?

Bu resmi çizen AlbrechtDurer isimli 1471-1528 yılları arasında yaşamış bir ressam. 18 çocuklu bir ailenin resimle ilgilenen 2 erkek çocuğundan biri. İki kardeşin de resme karşı olağanüstü bir ilgileri ve yetenekleri var. Her ikisi de sanat okuluna gidip büyük bir ressam olma hayali kuruyorlar. Aile ise bu durum karşısında çaresiz. Madencilik yaparak geçinmeye çalışıyorlar ve karınlarını zor doyurabilmekteler.

Bu durum karşısında iki kardeş kendi aralarında kura çekmeye ve sanat okuluna gitmesine geride kalanın daha çok çalışıp diğer kardeşi okutması yönünde bir karar alıyorlar.

Albert ve Albrecht arasındaki bu kurada okula giden dönüşte diğer kardeşi okuması için okula gönderecek ve kendisi de madende çalışacaktı. Kurayı kazanan Albrecht okula gider ve bütün öğretim görevlilerini kendine hayran bırakarak çok büyük başarılar elde eder. Okulu birincilikle bitirdiğinde yöredeki bütün okullarda ismi bilinmektedir. Eve büyük bir gururla döner.

Ailesi Albrecht onuruna güzel bir yemek verir.Kendisini öven konuşmalardan sonra Albrecht söz alır ve kendisine bu başarıları yaşatan kardeşine teşekkür eder. Simdi sıranın kardeşinde olduğunu ve okumaya göndereceği kardeşi için madende çalışmaktan büyük gurur duyacağını söyler.Kardeşinin yanıtı ise; "İmkansız sevgili kardeşim" seklindedir. "Seni okulda okutabilmek için çalıştığım senelerde bütün parmaklarım madende defalarca kirildi ve değil kalem tutmak senin şerefine su şarap kadehini bile zor tutuyorum". Kardeşinin durumuna hakikaten üzülen Albrecht ise kendisini dünyanın en ünlü ressamları arasına sokan o ellerin kardeşinin ellerinin resmini çizer.

Gördüğünüz bütün dünyanın 'Praying Hands' (Dua eden eller) olarak bildiği esas ismi 'Hands' (Eller) olan resim Albrecht Durer'in kardeşinin elleridir.

Kusuru örtmeyi marifet edin !..

Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin ! İşte o zaman kusursuz olursun". HZ MEVLANA

Inceleyin ve kendiniz deneyin...



Insanlar soyledi diye inanmayin, simdiye kadar hep oyleydi diye inanmayin, baska insanlar inaniyor diye inanmayin. Inceleyin ve kendiniz deneyin.
Buda