7 Mart 2012

Leonard Cohen - I'm your man

http://youtu.be/iW8rFho6In8

Sevilla’da Flamenko…

Cordoba’dan kısa bir yolculuktan sonra Endülüs’ün gözbebeği Sevilla’ya ulaşıyorum. Buralarda Sevilla için şöyle meşhur bir deyiş var ‘’İspanya’nın başkenti Madrid’dir ama Sevilla dünyanın başkentidir’’. Sevdiğim şeyleri sona bırakma huyum olduğundan bu deyişten etkilenerek Endülüs gezimin son durağı yapıyorum Sevilla’yı… Yani anlayacağınız beklentim çok yüksek…

İlk önce dünyanın en büyük gotik katedrallerinden biri olan Sevilla katedralini gezmeye karar veriyorum.  1100’lu yıllarda cami olarak kullanılan bu yapı savaşlar neticesinde yıkılmış ve 1400‘lerde katedral olarak tekrar yapılmış. Katedralin yapımı tam yüz yıl sürmüş ve bu yüz yıllık uğraş neticesinde ortaya büyüleyici bir yapı çıkmış. Katedralin içi mozaik ve heykellerle süslenmiş. Ayrıca burada Kristof Kolomb’un mezarını görmek de mümkün. Amerika’yı keşfetme yolculuğuna buradan çıkan Kolomb daha sonraları kraliçe İsabelle ile fikir ayrılığına düşünce “öldüğüm zaman beni İspanya topraklarına gömmeyin” der. Onun bu isteğine saygı gösterircesine tabutu dört heykelin üstünde taşınmaktadır. Katedralin içini gezmeyi bitirince çatısına çıkmaya karar veriyorum. Ve Sevilla’nın o iki katlı daracık evlerinin olduğu manzara beni selamlıyor. Arkasından aşağı inip bu muazzam yapıya bir de uzaktan bakıyorum. Katedralin çan kulesi hemen dikkatimi çekiyor. Eski caminin minaresi olan bu çan kule artık şehrin sembolü olmuş.

Katedralden çıkınca köşede bekleyen at arabaları gözüme çarpıyor. Uzun zamandır bir Avrupa şehrini at arabasıyla gezme fikri aklımda olduğundan hemen arabaların yanına gidiyorum. Bir saatlik gezinin fiyatının 40€ olduğunu duyunca kararsızlığa düşsem de aman bir daha elime ne zaman böyle bir fırsat geçer diyip biniveriyorum…

Şehrin bütün turistik noktalarını tek tek geziyoruz ama ben daha çok peşimizden gitarıyla şarkı söyleyip koşan adamlara odaklanıyorum. Her köşe başında biri bırakıp biri devralıyor arkamızdan koşma işini. İspanyolcam olmadığından şarkıların sözlerini anlamıyorum ama tavırları, sesleri ve bakışlarından şimdiye kadar duyduğum en güzel aşk şarkılarını söylediklerine emin oluyorum. Birkaçına bahşiş verip arabanın arka koltuğuna iyice yaslanıyorum. Bu bir saatin her dakikasının keyfini çıkarıyorum. Gezinin son durağı olan Alcazar Sarayı’nın önünde iniyorum.

Ve Alcazar Saray. O ne muhteşem bir saray… Ya o bahçesi… Dillere destan.  Hani anlatılmaz yaşanır derler ya kesin burası için söylenmiş olmalı. Saraydaki oymaların, işlemelerin, avluların, tavanların eşsizliği nasıl anlatılır bilemedim. Ya içinde tavus kuşlarının dolandığı, bin bir çeşit çiçek ve ağacın olduğu o bahçesi nasıl anlatılır. En iyisi ben anlatmayayım siz gidin kendi gözlerinizle görün. Bu güzelliği kaçırmayın. Haaa labirent şeklinde tasarlanmış bahçede dolaşırken kaybolmamaya da dikkat edin…

Alcazar’dan sersemlemiş bir halde çıkarak bu sefer Plaza de Espana’ya yani İspanyol Meydanına doğru yelken açıyorum. Burası 200 metre çapında yarım çember şeklinde dizayn edilmiş bir meydan. Duvarlarında ispanya şehirlerini anlatan gravürler var. Etraf sokak satıcılarıyla dolu. Ben bütün hediyelik eşya işimi Sevilla’ya bıraktığım için merakla tezgahların arasında dolanıyorum. Yelpazelerin, kastanyetlerin, şalların hepsi rengarenk ve baştan çıkarıcı gözüküyor. Ama şehirdeki küçük dükkanları da görmek istediğimden henüz alışveriş çılgınlığıma başlamıyorum.

Burada yapılacak o kadar çok şey var ki “önce nereye gitsem” diye şöyle bir duralıyorum. Ve kazanan ‘Quadalquiuir ‘ yani akan büyük su anlamındaki nehir oluyor. Nehir 856 km uzunluğunda ve şehrin tam ortasından geçiyor. Nehir boyu biraz yürüyorum ve şehrin en meşhur köprüsü olan Triana köprüsüne (iki kıyıyı bağlamak için dokuz tane köprü yapmışlar) varıp şehrin karşı kıyısına geçiyorum. Triana köprüsünün üstünde demirlere kilitlenmiş bir sürü anahtarlık görmek mümkün. Bu yörede evlenen kişiler ya da sevgililer aşkları sonsuz olsun diye kilitlerin üstüne isimlerini yazıp bu köprünün demirlerine kilitlermiş. Aşkları sonunda ne oldu bilemem ama niyetleri çok hoşuma gidiyor. Bu köprünün hemen yanından çok hareketli olan Betis caddesine çıkılıyor. Ama şehirde yapacak daha çok işim olduğundan burada ki cafelerde oturmadan Maria Luisa parkına gidiyorum.

Maria Luisa parkını gezmek için bisiklet kiralayabilirsiniz, o kadar büyük yani. İçinde inanılmaz büyük ağaçlar ve İspanya için önemli kişilerin heykelleri var. Yani hem doğayla baş başa olup, hem de kültürünüzü arttırabiliyorsunuz. Ben ağaçlara bayıldığım için her gördüğüm büyük ağaçla fotoğraf çektiriyorum. Böylelikle parkı gezme süremi de iki katına çıkarmış oluyorum.

Sevilla’yı surların içindeki daracık yollar, iki katlı küçük evler, yerel dükkan ve cafelerden oluşan eski  Sevilla ve surların dışında geniş yollar, büyük evler, modern dükkanlardan oluşan yeni Sevilla olarak ayırmak gerekiyor.

Tabi ki hedefim önce eski Sevilla oluyor. O daracık yollar öyle böyle dar değil, yani nerdeyse zor geçiyorsunuz yoldan. Yani karşılıklı evlerde oturan sevgililer birbiriyle rahatça öpüşebilirler yani o kadar yakınlar birbirlerine. Böyle nostaljik şeyleri çok sevdiğimden bu dar yollarda, yöresel dükkanlarda çok uzun süre vakit geçiriyorum. Özellikle yelpazelere bayılıyorum. Ve çeşit çeşit almaya başlıyorum onlardan.

Arkasından yeni Sevilla’ yı da görmek lazım diyerek geniş caddelere atıyorum kendimi.  Burada da yelpaze dükkanlarına girip çıkıyorum. Yelpazelerin el işi olanı, tahta olanı, boyalı olanı, çiçek desenli olanı derken bayağı bu işte ustalaşıyorum. El işi yelpazelerin fiyatı 200 €‘lara kadar çıkarken, plastik yelpazeleri 3 €‘ya bile alabiliyorsunuz. Yani arada büyük bir uçurum var. Ben dayanamayıp çiçek şeklinde yapılmış 10-15 € civarında olanlardan alıyorum. Yani bunları İstanbul’da ne yapacağım meçhul ama görünce insan dayanamıyor işte…

Ve tabi Cervantes’in ünlü romanı Don Kişot ve George Bizet’in ünlü operası Carmen Sevilla’da geçtiğinden şehrin her yerinde bu isimde dükkan ve cafeler görmeniz mümkün. Hele Don Jose’nin Carmen’e aşkını anlatan aryalar oturduğunuz cafelerde mutlaka çalınır.

Bu yoğun günü akşam Flamenko gösterisiyle bitirmeye karar veriyorum. Flamenko gösterileri akşam yedi ve dokuz olmak üzere genelde iki ayrı seansta yapılıyor. Ben 21:00 seansına yemekli olarak yer ayırtıyorum. Otelde üstümü değiştirip gösteriye anca yetişiyorum. İki saat boyunca flamenko ezgileri arasında yapılan birbirinden güzel dansları seyrediyorum. Gösteride giyilen kıyafetlere ise ayrıca bayılıyorum. Gösterinin son on dakikasını ise videoya çekmeden duramıyorum.  Bu gösteriden sonra Sevilla’ya niye flamenkonun başkenti dediklerini de daha iyi anlıyorum. Gerçekten muazzam bir gösteri seyrettikten sonra yorgunluktan ayaklarım sızlayarak otele varıyorum. Sevilla’da geçirdiğim toplam üç gün su gibi akıp gidiyor. Hatta tadı damağımda kalıyor…

Bir sonraki yazım Madrid’den…

Sağlıcakla,

[slideshow]

Zamazingo'dan büyük hizmet... 7 soruda karakterinizi çözüyoruz... Buyrun testin başına...

Toplamda yedi soru vardır.Her sorunun altında 4 şık yer almaktadır. Testin sonunda hangi şıkkı daha fazla işaretlediyseniz onun yorumunu okuyun...

1)A. Güçlü, kararlı, girişken ve doğuştan liderim. Düşer kalkar yoluma devam ederim.

B.  Hayata anlamlı renkler katar, eğlenceyi severim. Ömür boyu herkesin mutlu ve neşeli olmasını dilerim.

C.  Her anımı huzurlu ve sakin geçirmek isterim. Kavga gürültüyü sevmem, işlerimde en kolay yolu seçerim.

D.  Herşeyin mükemmel, düzgün, kusursuz olmasını isterim. İlişkilerimde saygılı ve mesafeli olmayı severim.
2) Genellikle hangi tonda ve nasıl konuşursunuz?
A. Hızlı ve sonuca yönelik.

B. Çok hızlı, heyecanlı ve eğlenceli.

C. Daha yavaş ve sakin.

D. Normal ve söyleyeceklerimi aklımda tartarak.
3) Hangisi sizi daha çok strese sokar?


A. Olaylar üzerindeki güç ve kontrolümün azlığını hissetmem.

B. Sıkıcı,rutin işler yapılan ortamda bulunmak.

C. Beni aşacağını düşündüğüm sorunlar üstlenmek.

D. Düzensiz ortamlar eksik yapılan işler.
4) Öğrenci olsanız ve öğretmeniniz sınav kağıdınızı ikinci defa incelediğinde puanınızı artırtığını söylese nasıl bir tepki verirsiniz?


A. Bunu zaten hak ettiğimi düşünürüm.

B. Çok sevinirim, sevincimi belli ederim.

C. Hocama teşekkür eder saygı duyarım.

D. Hocamın nerede hata yaptığını merak eder kağıdımı görmek isterim.
5) Kendinizde gördüğünüz en zayıf yönünüz hangisidir?


A. İnsanlar işleri istediğim gibi yapmadığında, seri olmadıklarına sinirlenmek.

B. Düzensiz, dağınık, programsız olmak.

C. Kimseye hayır diyememek, başkalarının işine koşarken kendi işimi aksatmak.

D. Herşeyin kusursuz ve mükemmel olmasını istemek.
6) Kendinizde gördüğünüz en güçlü yönünüz hangisi?


A. Kısa sürede karar alan ve harekete geçen yapım.

B. Girdiğim ortamlara neşe ve heyecan katan tarafım.

C. Her türlü ortama uyum sağlamam ve çatışmaları önleme gayretim.

D. Herşeyi planlı,programlı ve düzenli yapma huyum.

7) Ertesi gün çözülmesi gereken bir problem varsa o akşamki ruh haliniz nasıl olur?

A. Çok büyük tedirdinlik duymam, çünkü ertesi gün o işi olması gerektiği gibi yapacağımdan eminimdir.

B. Çok tedirginlik duymam, çünkü nasıl olsa işler bir şekilde hallolacaktır.

C. Sorumluluğun üstümde olmasından dolayı tedirginlik duyarım.

D. Tedirginlik duyarım ve gecenin büyük bir bölümünde problemin nasıl çözüleceğiyle ilgili planlar yaparım.

DEĞERLENDİRME
Aldığınız puanların toplamını şıklara göre not edin.
A. Şıkkındaki puanınız ağırlıktaysa: Güçlü kararlı yapıya sahip KIRMIZI karaktere sahip bir kişisiniz. Kırmızılar kimseden yardım istemeyi sevmezler. Kendilerini daima ''haklı'' görme eğilimi vardır. Eleştirilmekten hoşlanmazlar ve hiç bir sözün altında kalmazlar. Kararlı iş bitiricidirler. Ani kararlarıyla insanları şaşırtabilirler. Adeta lider doğmuşlardır, aksi bir tarzı benimsemek istemezler. İyi organize ederler.
B. Şıkkındaki puanlarınız çoksa: Popüler, neşeli SARI karakteri ağır basan bir kişisiniz. Sarılar girişkendir. Ayrıntılar üzerinde düşünmezler. Çalışma alanları dağınıktır. Hayata ''beni farket'' mesajı verirler. Onları toparlayacak birine ihtiyaç duyarlar. Konuşmayı çok severler. Mutluluk ve enerji yayarlar. Hüzünlü ortamları sevmezler. Unutkanlıkları çoktur. Dikkatsizdirler. Diğerlerine göre insanlara daha çabuk inanırlar. Hazır cevaptırlar.  Çocuk ruhludurlar.İnsanlara çabuk kaynaşıp arkadaş olurlar. İşleri kolay yoldan halledecek parlak fikirleri vardır.
C. Şıkkı puanınız çoksa: Barışçıl, sevecen YEŞİL karakterli bir kişisiniz. Yeşiller çok rahattır. Kendileriyle barışıktırlar. Çatışmadan çok çekinirler.Parolaları ''evde barış, iş yerinde barış ve cihanda barış.'' Biran evvel işlerini bitirip dinlenmek isterler. Fıtri arabulucudurlar. Fazla enerji harcamayı sevmezler.
D. Şıkkındaki puanlarınız çoksa: Tertipli düzenli yapıya sahip MAVİ karakterli kişisiniz. Maviler mükemmelliyetçidir. Daima tetbirlidirler. Her zaman kurallardan yana olurlar. Derli toplu ve düzenlidirler. Olayların olumsuz yönünü görüp kaygılanırlar. Detaycı insandırlar. Meraklıdırlar. Araştırmaya yöneliklerdir. ''-meli,-malı'' gibi ekleri fazlasıyla kullanırlar. Ciddi ve ağır başlıdırlar. Yeteneklidirler.

Test: Alıntıdır...

Para iyi bir hizmetkar, kötü bir efendidir...

Ben kutlamam, beyim kutlar...

Çocuğumuza Mutlaka Yapmamız Gerekenler...

1 Küçükken daha, çocuğa ne isterse vermeye başla !   Ki, herkesin onun geçimini sağlamakla   mükellef olduğuna inansın...

 2 Fena sözler söylediğinde gül !   Ki, kendisinin akıllı olduğuna inansın...

3 Ona düşünmeyi, beynini kullanmayı öğretm...e sakın ! Bırak, onsekizine gelince kendisi karar versin...

4 Yerde bıraktığı her şeyi kaldır:kitaplarını, giysilerini,   pabuçlarını...Onun için her şeyi sen yap !   Ki, sorumlulukları hep başkalarına yüklesin...

 5 Onun önünde sık sık kavga et !   Ki, bir gün aile parçalanırsa pek de şaşırmasın...

6 Ona istediği kadar harçlık vermekten kaçınma !   Asla kendi parasını kazanmanın   ne demek olduğunu öğrenmesin...

7 Yiyecekmiş, içecekmiş, konformuş, tüm arzularını yerine getir !   Ki, istediklerini her zaman elde etmeye Şartlansın...

8 Komşulara, öğretmenlere, polise, vs. karşı hep onun tarafında ol !   Ki, hepsine karşı ön yargılarla davransın...

Evet evet, bütün bunları yap !
Ki, günün birinde onun başına bir bela gelirse   kendinden özür dile,   ama onu felaket dolu bir hayata   hazırladığın için   kendine teşekkür etmeyi de
İhmal etme sakın !.

Mavi Pansiyon...

Ben ve benim gibiler, aşk sahnesinden düşmüş oyunculardık.

Dayak yiyerek büyümüş yavru köpekler gibi, hem sevgi istiyori hem de bize uzanan elden korkuyorduk...

Ne Olursan Ol Ama Asla EMİN Olma...

Ne Olursan Ol Ama Asla EMİN Olma...

Her şey Göründüğü Gibi OLMAYABİLİR

Sarılmak iyi bir şeydir: Tamamen doğal ve organiktir.

Sarılmak iyi bir şeydir: Vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir; depresyonu uzak tutar, stresi azaltır, uykuyu getirir, insanı canlandırır, gençleştirir ve hiçbir olumsuz yan etkisi yoktur.


Sarılmak tamamen doğal ve organiktir.


Tarım ilacı, koruyucu ve yapay madde içermez ve yüzde 100 yararlıdır. Sarılmak mükemmeldir.


Oynak parçaları bulunmayan, tükenen pilleri yoktur, düşük enerji tüketimi ve yüksek enerji kazanımı vardır, enflasyon-geçirmezdir, şişmanlatmaz aylık ödemeler ve sigorta gerektirmez, hırsızlara karşı korunaklıdır, vergiden muaftır, çevreyi kirletmez ve tabii ki bütünüyle geri dönüştürülebilir.


 Steve Goodier

Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu....

Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu.


Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. ... Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı.


Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.


Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

Hayatın Beş W'su:

Hayatın Beş W'su:
Sizi özel yapan kim (Who) olduğunuzdur. Kimse için değişmeyin...

İleride (gelecekte) ne (What) olduğu her zaman bir gizemdir (muamma). Araştırmaktan korkmayın...

Hayat ne zaman (When) sizi itip kakarsa siz onu daha fazla itip kakın...

Seçim yapma (Where) lüksünüz olduğunda pişman olmayacağınız seçimi yapın...

Olayların/şeylerin neden (Why) olduğu her zaman bir bilinmeyen olarak kalacaktır. Adım adım yaklaş ve hep ileri doğru yürü...

Resme Bak Şaşır... İçinde Neler Var Neler ? ? ?

Bu Meslekleri Yapıyorsanız Aman DİKKAT.Depresyona Açıksınız Demektir...

BANKACILIK
Listenin başında bankacılık var. ABD'de bu mesleği yapanların yüzde 11'inde ağır depresyon görülüyor.
MUHASEBECİLİK
Çoğu insan kendi kişisel finansmanını yönetirken strese girerken muhasebecinin de yükü artıyor. Şirketler özellikle kriz sonrası muhasebecilerden daha fazla çalışma saati talep ediyor, stres dolu işler yüklüyor.
SATIŞ
Zorlu ve tatminsiz müşterilerle uğraşmak her zaman zordur. Satış tezgahtarları da bu yüzden depresyona açık. Ayrıca satışa paralel komisyonla gelir elde etmek de gelecek kaygısı yaratıyor.
ÖĞRETMENLİK
Öğretmenlerin sorumluluğu günden güne artarken depresyona meyilleri de artıyor. ABD'de çalışma saatleri de  artan öğretmenler ekonomik kriz sonrası depresyona en açık mesleklerden biri haline geldi.
SOSYAL HİZMETLER
Sosyal hizmetler ABD'de sorunlu insanlarla uğraşmayı gerektirdiğinden depresyon oranı artıyor. Sağık çalışanları da depresyona açık çalışanlardan. Her gün ölüm, ağır yaralı gören doktorların depresyona girme ihtimali de artıyor.
SAHA ELEMANLARI
Saha elemanları da stresli çalışma ortamıyla depresyona en açık çalışanlar arasında. Yüksek hedeflerin her zaman önlerine konulduğu saha çalışanları hedeflerini tutturamadıklarında depresyona giriyor.
RESSAMLIK
Ressamlar da depresifler arasında. Düzensiz gelir elde etmeleri ressam ve heykeltraşları depresyona itiyor. ABD'de ressamların yüzde 9'unda ciddi depresyon var.
TESİSATÇILIK
Tesisatçılar özellikle esnek çalışma saatleri ile depresyona açık durumdalar. 7/24 gerçekleştirilen tüm mesleklerde depresyon ihtimali çok yüksek. Temizlik ve bakım çalışanları arasındaki depresyon oranı da artıyor

Sabır;

Karbonat Mucizesi...



Evinizdeki halıları süpürseniz de silseniz de zamanla kokmayabaşlar. Halı yıkamacılara verdiğiniz halı bilin ki, en kötü kimyasal deterjanla, yerlerde araba yıkanır gibi yıkanmaktadır. Oysa kokuyu çıkarmak için şunu ...yapabilirsiniz. Bir iki avuç karbonatı halının her tarafına serpin ve 1-2 saat bekledikten sonra elektrik süpürgesi ile iyice süpürün. Halınızdaki o kötü kokudan eser kalmayacaktır.


 * Buzdolabınızdaki kokuyla baş edemiyorsunuz. Bütün yiyecekleri dışarı çıkar, sil, süpür, kurula vs. uğraşmak istemiyorsanız bir kâse karbonatı buzdolabının bir köşesine koyun. 4-5 günde bir karıştırın. Kötü kokuların gittiğini göreceksiniz. Ayrıca dolapta sakladığınız meyve sebzeler üzerinde koruyucu bir etkisi olacaktır karbonatın.


* Halı, koltuk, elbise üzerine yağ mı damladı? Panik yapıp, deterjana saldırmayın! Çünkü deterjan leke olan bölgenin rengini açıp renk dokusunu bozacaktır. Bunun yerine yağ lekesinin üzerine karbonat dökün ve üzerini hafifçe ıslayın. 1-2 saat bekledikten sonra silin. Yağ lekesinden eser kalmayacaktır. Zira suyla birleşen karbonat yağları söküp atan doğal bir sabun haline gelir.


 * Mutfak tezgâhınızın mermerlerini ve fayanslarını limonlu karbonat ile ovun ve durulayın. En güzel temizleyicidir. Kimyasal deterjan kalıntısı kalmadığı için üzerine meyve- sebzelerinizi, ekmeğinizi rahatlıkla koyabilirsiniz.


* Kirli lavabolarınız için krem deterjanlar yerine limon ve karbonat kullanın. Lavaboya karbonat döküp limonla ovun. Hem kirlerin kaybolduğunu hem de parladığını göreceksiniz.


* Ayrıca tıkanan lavabolarınızı açmak için bir su bardağı karbonatı lavaboya dökün. Üzerine 1 bardak sirke ilave edip 2 litre kaynar suyu lavaboya boşaltın. Tıkanan lavabo açılacaktır.


* Dibi tutan tava ve tencerelerinize akşamdan karbonat döküp, sıcak su ilave edin. Sabah temizlerken zorlanmayacaksınız.


* Paslanabilecek eşyalarınızı karbonatla ovarsanız paslanmasını engellemiş olursunuz.


* Porselen gibi kararan eşyalarınız varsa limonlu karbonat ile ovun. Rengi açılacaktır.


* Aynı şekilde gümüş eşyalarınızı suyla macun haline getirdiğiniz karbonat ile ovarsanız, rengi açılıp parlayacaktır.


 * Elbise dolabınızda rutubet ve küf kokusu varsa ve naftalin kokusunu da sevmiyorsanız dolabınızı bir köşesinde ağzı açık şekilde kavanozda karbonat bulundurun.


* Banyo duşa kabin camlarını karbonat ile silip durulayın. Duş alırken daha rahat nefes alacaksınız.


 * Banyo terlikleriniz ister tahta ister plastik olsun üzerine karbonat dökün ve öyle duş alın. Hem terlikleriniz hem de ayaklarınız rahat edecek. Bu yolla tahta takunyalarınızın ömrü uzayacağı gibi kimyasal temizleyiciler, cildinizden uzak tutmuş olacaksınız.


* Çamaşır makinesinde kullandığınız deterjan miktarını yarı yarıya azaltıp gerisini karbonat ile tamamlayın. Çamaşırlarınız daha temiz ve kimyasal artıklardan uzak kalmış olacaktır.


* Ağız sağlığı ve diş bakımı için de karbonat çok önemlidir. Akşamları yatmadan önce 1'e 1 oranında tuz ile karıştıracağınız karbonat ile dişlerinizi fırçalayın. Diş çürüklerinde yerleşip yaşayan ve vücudu kansere hazırlayan bağışıklık yokedici virüslerin iki düşmanından birisi karbonattır. Sabaha kadar ağzınızda ve dişlerinizdeki bakteri ve virüsler karbonat ve tuzun etkin temizleyiciliği ile tamamen temizlenmiş şekilde uyuyacaksınız. Ayrıca ağız ve diş kokuları da önlenmiş olacaktır.


* Sonuç olarak; sirke, limon ve karbonat evinizde sadece mideniz için değil her türlü temizlikte ve pratikte kullanabileceğiniz doğal ürünlerdir. Mümkün olduğunca bu ürünleri kullanmaya özen göstermeniz; hem çocuklarınızın ve sizin sağlığınız için hem de yaşanabilir, nefes alan bir ev açısından önemlidir.


EK NOT: Bu arada "implant" uygulamaları zayıf bünyelerde diş köklerinde bulunan yukarıda belirtilen virüslerin kana karışması sonucu bağışıklık sisteminin iflası ile kişinin 6 ay - 1 yıl gibi sürelerde kanserden hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ve özellikle Amerikada bu uygulamalar çok zor ve kısıtlanmış durumdadır. Bu nedenle çene kemiği ile opersyonlardan uzak durmalıyız. * Bunu da mümkün olduğunca duyurmak insani bir görev. Yurdumuzda harıl harıl "implant" yapılıyor. Amaç TİCARET olsun tabi... İşte bu virüsü öldüren adı sanı olan bir ilaç var, bir de karbonat çok etkili.! Prof.Dr. Ayse AKIN Başkent Üniversitesi Kadın-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü

ÇİÇEK AÇARIM HER KIŞIN ARDINDAN...!♥



Bakmayın Siz Benim Kuru Bir Yaprak Gibi Sallandığıma...

Köküm Sağlamdır...

Sarsılsam da Kopmam Dalımdan...

Öyle Kolay Değil Rüzgarın Önüne Kapılıp Gitmem...

Son Ana Kadar Vazgeçmem Yaşamaktan...

Ne Fırtınalar Koptu Benim Hayat Dallarımda....

Hiç Birinde Vazgeçmedim Umutlarımdan...

İçimde Kıyametler Kopsada,

Ben Baharıyım Yarınlarımın...

ÇİÇEK AÇARIM HER KIŞIN ARDINDAN...!♥

Aşağıda beş şekil verilmiştir.Diğerlerinden farklı olan şekli bulunuz...

Aşağıda beş şekil verilmiştir.Diğerlerinden farklı olan şekli bulunuz..

Aşağıda...ki cevabı okumadan önce lütfen şekillere bakıp düşünün.


“B seçeneğini şeçtiyseniz tebrikler! Dorğu cevabı buldunuz. Düz kenarı olan tek şekil B seçeneği.


Bazılarınız C seçeneğini seçmiş olabilir. Çünkü diğerleri arasında asimetrik olan bir tek o. C de doğru cevap.


Benzer bir durum A seçeneği için de geçerli: Köşesi olmayan bir tek o var. Bu yüzden A da doğru.


D peki? hem düz bir kenara hem de eğimli bir kenara sahip sadece D seçeneği var. Öyleyse D seçeneği de doğru.


Peki ya E? Diğerleri arasında öklidçi olmayan bir üçgenin öklid bir alandaki izdüşümü olan şekil E seçeneği. O da doğru cevap bu durumda. Bu tür bir alıştırmayı okulda göremezsiniz.


Eğitim sistemimiz insanlara neyin doğru cevap olduğunu öğretmek üzere kurulmuştur. Bir tek doğru cevap olduğu yaklaşımı, düşüncelerimizin en derinlerine kadar nüfuz etmiştir. Sorun hayatın büyük bir bölümünün böyle olmadığı gerçeğidir.


Hayatımız belirsizliklerle dolu ve aradığımıza bağlı olarak birden fazla doğru cevap var. Ancak sadece tek bir dorğu cevap olduğunu düşünürseniz bir tane bulduğunuz anda aramayı bırakırsınız.”


-Roger von Oech (Beyninizi Kamçılayın kitabından) Çoktan seçmeli soru yağmuru altında ıslanmış körpe beyinler, sadece tek bir doğru cevap arayışı içerisinde yaratıcılıklarını yitiriyorlar.


Farklı perspektiflerle düşünme yeteneğimiz, daha biz küçükken öğretmenlerimiz tarafından acımasızca gasp ediliyor. Oysa, perspektifimizi değiştirip bilgimizle oynayarak olağanı olan dışına çevirebiliriz.


Albert Szent-György nin dediği gibi; “Buluş dediğimiz şey herkesle aynı yere bakıp farklı bir şeyler düşünebilmektir.”

Mutluluk kapısı kapandığı zaman bir diğeri açılır...

"Mutluluk kapısı kapandığı zaman bir diğeri açılır;

Fakat çoğunlukla kapalı kapıya O kadar çok bakarız ki...

Açılmış yeni kapıyı görmeyiz..."

Not: Görmüyorsak muhakkak bir nedeni vardır. Onun için boşverin iç sesinize güvenin :)))

Nehir gibidir insan,sadece yüzeysel bilinir; derinliklerinde ne saklar, ne fırtınalar kopar söylemez...

Nehir gibidir insan,sadece yüzeysel bilinir; derinliklerinde ne saklar, ne fırtınalar kopar söylemez..

Sadece sessizce akar ve gider..."

Mevlana

Havuç suyu, kanı temizler...

Havuç suyu, kanı temizler.

 Vucuttaki üre asidi, ürat tuzları ve benzeri yorgunluk maddelerini, idrarla dışarı atarak, romatizma, mafsallarda ürat birikmesi, kum ve taşda çok fayda verir.

Havuç bol A vitamini ile gözlerin görmesini artırır, her türlü hücrelerin çalışmasını ve yenilenmesini sağlar.

Cilde temizlik ve pembelik verir.

Taze sıkılmış havuç suyu yarı yarıya süt ile karıştırıp günde 3-5 bardak içilirse, astım, bronşıt, öksürük, ses kısıklığı ve veremde çok faydalıdır.

Havuç kalp damarlarını genişletir ve kalbi kuvvetlendirir.

Kalp rahatsızlığı ve damar sertliği olanlara çok faydalıdır.

Havuç suyunun önemli bir özelliği yemek borusu ve mide yanmasına karşı olan gücüdür.

Mide yanması çekenler için bir bardak havuç suyu bulunmaz bir nimettir. .

Alzheimer hastalığına karşı taze sıkılmış havuç suyu kürünün önleyici etkisi yaklaşık %80 dir.

Bu resimde kaç tane hayvan olduğunu kimler bulabilir ?

Aşağıda beş şekil verilmiştir.Diğerlerinden farklı olan şekli bulunuz..

Aşağıda beş şekil verilmiştir.Diğerlerinden farklı olan şekli bulunuz..

Aşağıda...ki cevabı okumadan önce lütfen şekillere bakıp düşünün.


“B seçeneğini şeçtiyseniz tebrikler! Dorğu cevabı buldunuz. Düz kenarı olan tek şekil B seçeneği.


Bazılarınız C seçeneğini seçmiş olabilir. Çünkü diğerleri arasında asimetrik olan bir tek o. C de doğru cevap.


Benzer bir durum A seçeneği için de geçerli: Köşesi olmayan bir tek o var. Bu yüzden A da doğru.


D peki? hem düz bir kenara hem de eğimli bir kenara sahip sadece D seçeneği var. Öyleyse D seçeneği de doğru.


Peki ya E? Diğerleri arasında öklidçi olmayan bir üçgenin öklid bir alandaki izdüşümü olan şekil E seçeneği. O da doğru cevap bu durumda. Bu tür bir alıştırmayı okulda göremezsiniz.


Eğitim sistemimiz insanlara neyin doğru cevap olduğunu öğretmek üzere kurulmuştur. Bir tek doğru cevap olduğu yaklaşımı, düşüncelerimizin en derinlerine kadar nüfuz etmiştir. Sorun hayatın büyük bir bölümünün böyle olmadığı gerçeğidir.


Hayatımız belirsizliklerle dolu ve aradığımıza bağlı olarak birden fazla doğru cevap var. Ancak sadece tek bir dorğu cevap olduğunu düşünürseniz bir tane bulduğunuz anda aramayı bırakırsınız.”


-Roger von Oech (Beyninizi Kamçılayın kitabından) Çoktan seçmeli soru yağmuru altında ıslanmış körpe beyinler, sadece tek bir doğru cevap arayışı içerisinde yaratıcılıklarını yitiriyorlar.


Farklı perspektiflerle düşünme yeteneğimiz, daha biz küçükken öğretmenlerimiz tarafından acımasızca gasp ediliyor. Oysa, perspektifimizi değiştirip bilgimizle oynayarak olağanı olan dışına çevirebiliriz.


Albert Szent-György nin dediği gibi; “Buluş dediğimiz şey herkesle aynı yere bakıp farklı bir şeyler düşünebilmektir.”

Tayland'da Pazar Yeri... Günün Fotosu...07/03/2012

Tükendiğini sandığın anda yeniden doğarsın,

tükendiğini sandığın anda yeniden doğarsın, mağrur dolunay gibi...

düştüğünü sandığın anda yeniden kalkarsın, yağmurla canlanan çiçek gibi...

kaybettiğini sandığın anda yeniden bulursun, afacan çocuk gibi...

asla ümidini kesme çünkü ümit içinde masumiyeti ve aşkı barındırır...

Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum.



 

Yoruldum, patron. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum.

Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım.

Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri.

İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım.

Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım.

Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun?

Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma…

*Yeşil Yol – (The Green Mile) (1999) Filminden...*

Eyvah Eyvah...