13 Aralık 2011

DOKTOR ÖNDE BI KAÇ PERSONELİ ARKASINDA...

1960'LI YILLARDA ELAZIĞ AKIL HASTANESİNDEN HER NASILSA 423 AKIL HASTASI KACAR VE ELAZIĞ'IN CADDE VE SOKAKLARINA DAĞILIRLAR.

OZAMANIN ÜNLÜ DOKTORU MUTEMET YAZICI HASTANENİN BAŞHEKİMİDİR. ''DOKTOR BEY NE YAPALIM DİYE AKIL DANISMIŞLAR'' MUTEMET BEY PERSONELİNE ; ''BANA Bİ DÜDÜK VERİN VE ARKAMA YAPIŞARAK GELİN DEMİŞ!''

DOKTOR ÖNDE BI KAÇ PERSONELİ ARKASINDA DÜT DÜT DİYE TRENÇİLİK OYNAYARAK ELAZIĞI DOLAŞIRLAR. BÜTÜN DELİLER BU KUYRUĞA GİRİP VAGON OLURLAR HASTANEYE GELDİKLERİNDE SAYI 612 KİŞİDİR::)

Pencereler vardır, insanın kendisine bakar.



Pencereler vardır, kaldırımlara bakar. Gördüğünüz; insan ayakkabıları, kedi patileri, araba lastikleridir. İşittiğiniz; ayak sesleri, otomobil gürültüleri, sokak kavgalarıdır. ?Kaldırım manzaralı eviniz var mı?? diye sormazsınız asla, bir emlakçıya. Tercihiniz değil, mecburiyetinizdir kaldırımlar; ama ufkunuzu geliştirmek, başka dünyalara pencereler açmak elinizdedir.

Pencereler vardır, karşı apartmana bakar. Sokaktan geçen arabalar, oyun oynayan çocuklar ve balkonda çay içen komşulardır; evinizden dış dünyaya açılan. Komşunuzun da sizden farkı yoktur; onun için de siz bir manzarasınızdır, penceresini açtığında. Siz ve komşunuz, karşılıklı iki ayna gibidir; ama bu aynadan sonsuz görüntüler çıkmaz.

Pencereler vardır, hayata bakar. Hayattan ne anlıyorsa insan, o kadar geniş, o kadar ferah, o kadar huzur vericidir; penceresinden evine sızan. Hayatı bir hapishane gibi görüyorsa, ayak seslerinden, ayakkabı görüntülerinden ve araba lastiklerinden başka bir şey görmez, ruhunun penceresi olan gözlerini açtığında.

Pencereler vardır, insanın kendisine bakar. Ne kadar derinse duruşu, ne kadar özgürse ruhu, ne kadar güzel görebiliyorsa; o kadar geniş, o kadar uçsuz bucaksız, o kadar güzeldir manzarası. Yüzeyselse, ancak karşı apartmandaki insanı görüp durur, penceresini her açtığında.

Pencereler vardır, açılmaz; sadece seyredersiniz. Koklayamazsınız, işitemezsiniz, elinizi uzatıp dokunuyor gibi hissedemezsiniz.

Peki sizin pencereniz nereye açılıyor?

Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar

 Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın.

 Değişmemelisin hiçbir şeyle, bir bardak su içmenin mutluluğunu

Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın.

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle,

 Çünkü acılarda, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı.

Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına

Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var;

Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına

Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır

Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana


Ataol Behramoğlu

Kendine özgü ol...

Eva Smith

Şikayet ediyoruz hep kavgalardan, küslüklerden. Peki düzeltmek için ne kadar çabalıyoruz...



Neden barış içinde yaşamayı öğrenemiyoruz, neden hep kavga ediyoruz birbirimizle? Neyi paylaşamıyoruz, neden anlamıyoruz birbirimizi?

Anlamak bu kadar mı zor? Kendimce cevaplayabildiğim bu soruları soran ne kadar çok insan var. Şikayet ediyoruz hep kavgalardan, küslüklerden. Peki düzeltmek için ne kadar çabalıyoruz

Şu Hayatı Öyle Bir Yaşa Ki Kendi Kendini Alkışlayabilesin...



Kimseye Hiçbir Şey Öğretemem,

Yalnızca Onların Düşünmelerini Sağlayabilirim.

Ve Kendini Bulmak İsteyene Tavsiyem: Kendini Düşün! Şu Hayatı Öyle Bir Yaşa Ki Kendi Kendini Alkışlayabilesin.

Negatif düşüncelerin havanızdaki oksijeni yiyip bitirmesine izin vermeyin...



 

Negatif düşüncelerin havanızdaki oksijeni yiyip bitirmesine izin vermediğiniz, sağlıklı nefes almanın tadına vardığınız bir yaşam dileğiyle...♥

Röşti...Bir İsviçre Klasiği... Değişik bir patates yemeği...

Malzemeler: 2 adet orta boy patates

1 çay bardağı rende kaşar

1 çorba kaşığı tereyağı
1 çay kaşığı tuz
Yapımı: Patatesler haşlanır ve kabukları soyulur. Rendelenir, tuzla karıştırılır. Teflon tava tereyağı ile yağlanır. Rende patatesin yarısı tavanın yüzeyine az bastırarak yerleştirilir. Üzerine rende kaşar serpilir. En son kata kalan rende patates konur hafifce bastırılır. Tava orta ateşli ocağa konur. Altı kontrol ederek kızarınca krep pişirir gibi diğer yüzü çevrilir. İki yüzü kızarınca servis tabağına aktarılır. Üzerine et yada sebze yemeği konarak servise sunulur

düşündükçe gelişir, yaşadıkça anlarsın...

sen...

kendine inanırsan başarırsın...

düşündükçe gelişir, yaşadıkça anlarsın...

olumsuza yer vermezsen geriye sadece olumlu kalır...

insanlar öğrenmen gerekenleri öğretenlerdir...

insanlar paylaşman için varlardır...

yüreğinin doğurduğu aşk bitmezse hep güzel kalırsın...

seversen görürsün...

görülürsen sevilirsin

Bir kez hata yapmış herkesi fırlatıp atacak olursak, işe yarayacak adam kalmaz...

Bir kez hata yapmış herkesi fırlatıp atacak olursak, işe yarayacak adam kalmaz. Bir kez bile hata yapmamış bir insan tehlikelidir.


Bir insana öneride bulunmak için, önce o kişinin kabul edip etmeyeceğini ölçüp biç; senin sözüne güvenmesini sağla, o kişinin hoşuna gidecek yolları ara, zamanını ayarla; sonra ister mektupla, ister dinlenme anında, kendinle ilgili kötü bir şeyi anlatarak lafa gir; aslında düşünmemişsin de aklına gelmiş gibi, önce iyi yanlarını öv, kendini iyi hissetmesini sağla, boğazı kuruyken su içirir gibi ikna et, hatasını düzelt. İşte öneri böyle yapılır.


 Köklerinizi sarsılmayacak şekilde yerleştirirseniz, dallarınızdan uçup gidenler olsa bile, aklınıza gelmemiş bir şeymiş gibi sıkıntıya düşmezsiniz. Elbette dallarınıza düşen önemli işler de vardır. Yapmanız gereken işlere göre yararlı olurlar.


Hagakure: Saklı Yapraklar

Git zıbar yat...

hele o gün insanlarla ve kendimle aram iyiyse...

Yaprak

 

...hele o gün sancımıyorsa yüreğim

hele sevdiğimin beni sevdiğine inanıyorsam o gün

hele o gün insanlarla ve kendimle aram iyiyse

yaprak dökümüne rastlamak burar içimi...

NAZIM HİKMET

en nihayetinde nereye gidersek gidelim arkamızdan gelecek bu şehre dönmek üzere...

Vaktidir…

Yol çağırıyor gayri…

Güneş turuncu doğarken yola çıkmak, kilometrelere bakmadan gitmek, gitmek, hep gitmek, yorulunca durmak, asfalt, şose, unutulmuş köy yolları, haritalarda görünmeyen kasabalar, çam deniz tuz kokusu, kederli şarkılar, hatıraların izleri, eski arkadaşlar, yıllar sonra bir görüşüp yine ayrılıklar, yol, hep yol, rakılı akşamlar gün batımları, uzak dağ başlarında birer hayal gibi evler, gece geçilen şehirler, ama en nihayetinde nereye gidersek gidelim arkamızdan gelecek bu şehre dönmek üzere…

Biri tutuyor elimden, diyor ki sabret...

Hayır...

Küsmüyorum hayata, Sandığınız gibi değil.

Biraz canım sıkkın hepsi bu...

Topacı elinden alınmış çocuk gibiyim

Özlüyorum sadece kaybettiğim oyunu...


II


Umutluyum ama! İsterseniz bakın gözlerime, ışıl ışıl...

Hep güzel şeyler düşünüyorum. Aydınlık yakın...

 Biri tutuyor elimden, diyor ki sabret...

Ben de var olan şey mutsuzluk değil, Bir parça sükunet...


III ...


Sonra bahar gelecek! Açacak gökyüzüm.

Yüreğimin kışı, Güneşime diz çökecek...

 Gülüşlerim olacak benimde,

 Neşeli çıkacak her daim sesim,

İçim sığmayacak içime...


 IV


 Güzel şey umut etmek...

 Düşlemek yarınları...

 Hemen arkasından sevmeler gelecek!

Küsmedim ki hayata...

Biraz canım sıkkın hepsi bu.

Durana dek dünya, O topaç dönmeye devam edecek...

Yavruları kurtaralım... Günün fotosu... 13/12/2011

Bilim adamları beyne dışarıdan sinyal göndererek beyin aktivitesini etkilemeyi başaran bir makine geliştirdi...

Matrix'teki "mucize" gerçek oluyor! Beyine dışarıdan bilgi yükleyebilen makine geliyor! Matrix filminde Neo karakterinin sadece birkaç saniye içerisinde Kung Fu öğrendiği sahne gerçek oluyor.


Bilim adamları beyne dışarıdan sinyal göndererek beyin aktivitesini etkilemeyi başaran bir makine geliştirdi. Önce Duke Üniversitesi’nde görevli Amerikalı bilim adamları, beynine mikroçipler takılan bir maymuna istenilen bilgiyi göndermeyi başardıklarını duyurdu. Ardından Rus bilimadamı Vitali Valtsev, düşünme yeteneği olan ve bir bebek gibi eğitilmezse suçluya dönüşebilecek bilgisayar icat ettiklerini öne sürdü. Tüm bu gelişmeler gişe rekorları kıran The Matrix filminde Keanu Reeves’in canlandırdığı Neo karakterinin bir bilgisayara bağlanıp birkaç saniye içinde milyonlarca sayfa bilgiyi ve beceriyi kazandığı o sahneyi akıllara getirdi.


Boston Üniversitesi uzmanlarıyla ortak çalışan Kyoto Nörobilim Akademisi’nin Japon bilim adamları bu rüyanın gerçek olmaya çok yakın olduğunu açıklayınca birkez daha bilim dünyasında heyecan yaşandı. Hafıza hapı da geliyor Uzmanlar ‘yakın gelecekte’ yeni bir yabancı dilin ya da uçak uçurma becerisinin uyanık olmaya bile gerek duyulmadan insanların beynine kısa sürede yüklenmesinin mümkün olacağını açıkladı.


FMRI adlı bir cihaz geliştirdiklerini duyuran bilim adamları, bu cihazın beyne gönderdiği sinyaller ile beyin aktivitesini değiştirmeyi başardıklarını, bunun da teorik olarak beyne yeni bilginin dışarıdan aktarılmasına olanak verdiğini vurguladı. Saygın bilim dergisi Science, bilim adamlarının bu çalışmasını son sayısında geniş bir şekilde yayımladı. Ayrıca uzmanların, hafızayı dinç tutacak ve öğrenilen bilgilerin çok daha uzun süre beyinde zarar görmeden depolanmasını sağlayacak bir hafıza hapı üzerinde de çalıştıkları kaydedildi.

Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir.

Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona erers...e, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir...



Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. 'Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı' gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir

Ölüm geldiğinde, ancak o zaman artık yarın olmadığını, artık erteleyemeyeceğini fark edersin...

Neden yaşıyorsun? Hiç sordun mu? Burada ve şu anda uğruna yaşanacak hiçbir şey yok. Yalnızca umut var. Şu anda neden yaşıyorsun? Neden her sabah kalkıyorsun? Neden tüm güne yeniden başlıyorsun? Ve sonra yeniden, yeniden? Bu tekrar neden? Sebep ne? Şu anda, neden yaşadığına dair bir sebep bulamıyorsun. Bir şey bulsan da geleceğe dair olacak…


Bir şeyin olacağına dair bir umut; bir gün ‘bir şey’ olacak. O günün ne zaman geleceğini bilmiyorsun; ne olacağını bile bilmiyorsun… Ama bir gün ‘bir şey’ olacak ve bu yüzden yaşamaya devam ediyorsun, hayatını sürdürüyorsun. İnsan yalnızca umut içinde yaşar ve bu yaşam değildir; çünkü umut demek düş demektir.


 Burada ve şu anda yaşamadığın sürece canlı değilsin. Ölü bir ağırlıksın ve tüm umut ettiklerini yerine getirecek o yarın asla gelmeyecek. Ölüm geldiğinde, ancak o zaman artık yarın olmadığını, artık erteleyemeyeceğini fark edersin; o zaman hayal kırıklığı yaşarsın, aldatıldığını hissedersin… Ama kimse seni aldatmadı; bütün bu kargaşanın sahibi sensin... (OSHO

Aniden sadece olduğun yerde bulunduğunda, bütün enerji değişir...

Günde en az altı kez çok basit bir alıştırma yapmaya başla. Her biri sadece yarım dakika alıyor, bu da günde üç dakika yapar. Dünyanın en kısa meditasyonu! Ancak ani yapmak zorundasın, bütün incelik burda.

Caddede yürürken, birden hatırlıyorsun. Kendini durdur, kendini tamamen durdur, hiç kıpırdama. Yarım dakika sadece orda ol. Durum her ne olursa olsun, tamamen dur ve her ne oluyorsa sadece orda ol. Duruşun ani yapılması gerekiyor. Sonra tekrar hareket etmeye başla. Bunu günde altı kez yap. Daha fazla yapabilirsin ama daha az yapma; bu alıştırma büyük bir açılmaya neden olacak.

Aniden sadece olduğun yerde bulunduğunda, bütün enerji değişir. Zihinde devam eden süreklilik durur. Bu o kadar ani olur ki, zihin bu kadar hızlı yeni bir düşünce yaratamaz. Zaman gerekir, zihin aptaldır. Neresi olursa olsun, hatırladığın anda bütün varlığını aniden sars ve dur. Yalnız sen fark etmeyeceksin. Kısa sürede başkalarının senin enerjini fark ettiğini, bir şeyler olduğunu; bilinmeyenden bir şeylerin içine girdiğini hissedeceksin

Bazen, sahip olduğumuz sorunlar günbatımındaki gölgeler gibi gözümüze büyük görünürler...


Bu fotograf çölde, günbatımında yukarıdan çekilmiştir. Yakından bakarsanız develerin ayaklarının altındaki beyaz çizgilerin develerin kendisi olduğunu farkedeceksiniz. Deve olarak imgelediğiniz karartılar ise yalnızca gölgelerden ibarettir.


Bazen, sahip olduğumuz sorunlar günbatımındaki gölgeler gibi gözümüze büyük görünürler... Tanrının gözünde onlar küçücüktür!


BİR KEZ DAHA BAKIN   GERÇEK OLDUĞUNA İNANAMAYACAKSINIZ, ÖYLE DEĞİL Mİ?



Hayatınızdaki gölgelere odaklanmayın!!!!!

Avukatımı istiyorum...

Kendine hakim olamayan...



Kendine ya da kendi içindeki şeylerin gidişine hakim olamayan bir insan,hiçbir şeye hakim olamaz.

*P.D.Ouspensky

Günaydın yeni güne...



Günaydın yeni güne...

Günaydın yeni dostluklara...

Günaydın yüreğinde sevgiyi hep yeşertenlere...

Günaydın dostun yüreği hüzünlüyken aynı hüznü paylaşanlara...

Günaydın dostun sevgisiyle hayat bulanlara...

Günaydın yeni umutlara...

Günaydın yeni sevdalara...

Günaydın dostluğu ömür boyu yüreğinde taşıyanlara... ♥