23 Ocak 2013

Çok İyi Fikir...

Çok iyi yaa :)

Her sabah 9,Her akşam 9'da şifa alabilirsiniz...






her sabah saat 9, akşam 9 da şifa alabilirsiniz. Mucize şifacı Bruno ♥♥ Seni Seviyoruz Bruno Gröning Öğretisi: ... Bruno Gröning'in öğretisi, manevi kuvvetlerin insanlar üzerine etkilerini işlemektedir. Bu gücün etkisi, insanların çoğunun düşündüğünden daha büyüktür. Bruno Gröning, insanları bir elektrik piliyle kıyas etmektedir. Günlük hayatta her kuvvet tükenir. Çünkü, gerekli olan yeni hayat enerjisi çoğunlukla artık yeteri kadar alınmamaktadır. Aynı bir boş elektrik pili gibi, işlevini yitirir ve güçsüz beden de görevlerini yerine getiremez. Gerilim, sinirlilik, hayat korkusu ve bunu da hastalıklar takip eder. Bruno Gröning, bu durumda bu yeni enerjinin herkes tarafından nasıl alınacağını açıklamaktadır. İyiye ve iyiliklere karşı inanç ve aynı şekilde sağlık dileği önşarttır. İnsan her taraftan şifa dalgaları ile çevrilmiştir ve insanın yapması gereken sadece bu dalgaları almaktır. Bruno Gröning, çaresiz hastalık olmadığını söylemektedir. Bunlar, doktorlarca incelenen başarı raporlarında tespit edilmiştir. Burada, şifalar, sadece manevi yoldan gerçekleşir.


Ve bu Bruno Gröning’in maddi bedeni ile bağlantılı değildir. Şifa akımı almak için, yardım arayanlar, elleri açık bir şekilde, ellerini ve bacaklarını birbirine bağlamadan otururlar. Böylece, şifa akımı, bir engele takılmadan akar. Hastalıkları ve dertleri düşünmek, olumsuz etki yapar. Biraz güzel şeyler düşünmek çok faydalı olur. Şifa akımı vücuda aktığında ve hastalıkla yüklü organlara rastladığında, orada şifa akımının temizleyici etkisi başlar. Ve bu organlarda meydana gelen ağrılar, vücudun temizlendiğinin bir işaretidir. Hastalık ve hastalıkları meydana getiren şeyler, Allah’ın istediği şeyler değildir ve yavaş yavaş yokedilir.


Bazı durumlarda, bu temizlenme ve şifa, kendiliğinden ve temizlik ağrıları olmadan da meydana gelebilir. Burada, insanın kafasının ve düşüncesinin artık hastalıkla meşgul olmaması, çok önemli ve çok gereklidir. Tam tersine, Allah için ’’çaresiz dert’’ olmadığına inanmalıdır. Devamlı olarak sağlıklı kalabilmek için, Bruno Gröning-Dostları hergün şifa akımı almak için hazırlanırlar ve dua ederler. Sağlıklı bir beden, hayatta, diğer insanlarla ve doğayla uyumun temelini teşkil eder. Bruno Gröning’in öğretisinin hedefi, hasta insanları, hayat dolu bir insan haline getirmektir. Ve de insanları bedensel ve ruhsal rahatsızlıklardan kurtarmaktır.

alıntı




Bu yazıyı okursan çok üzüleceksin, hala okuyorsun değil mi? İşte bazenüzüleceğini bile bile sonuna kadar gidersin...





Bu yazıyı okursan çok üzüleceksin, hala okuyorsun değil mi? İşte bazen üzüleceğini bile bile sonuna kadar gidersin...

Leyla Hun

Ben olsaydım mutlaka şunu yapardım veya asla buna izin vermezdim" gibiiddialardan çekinin. Hayat hakkında iddiada bulunmak, Kaderin sahibinemeydan okumaktır.





Ben olsaydım mutlaka şunu yapardım veya asla buna izin vermezdim" gibi iddialardan çekinin. Hayat hakkında iddiada bulunmak, Kaderin sahibine meydan okumaktır. "Şöyle yapmayı dilerdim veya inşallah böyle yapacağım" deyin de iddianızın başınıza gelmesinden kurtulun. Hayatınız, kalbinizden geçen veya ağzınızdan çıkan iddialarınızla sınanmakla GEÇECEK

Leyla Hun

Kızıyorum, öfkeleniyorum, kırılıyorum, üzülüyorum... İsyan ediyorum, küsüyorum. Kah kendime, kah birine, kah bir şeye...

Fotoğraf: Kızıyorum, öfkeleniyorum, kırılıyorum, üzülüyorum... İsyan ediyorum, küsüyorum. Kah kendime, kah birine, kah bir şeye... İnsan gibi, tüm duyguların kolajında bazı parçalarda tutsak kalıp, sonra bir başka parçaya geçiyorum. Zaman oluyor fırtına gibi duyguların arasında savruluyorum. Bazen karanlığın derinliğinde, bazen başka bir ruhun gölgesinde aslolanı tüm hücrelerimde hissediyorum. Bugün ruhunu paylaşabileceğim, aradığım huzuru, mutluluğu, sevgiyi götürebileceğim birileri var biliyorum. Her sabah güneşin doğusunda bunu diliyorum. Toprağın altında kalan altın parçası gibi, keşmekeşin arasında onu buluyorum, seni yaşıyorum. bir parça bile ışık varsa karanlığın yokolduğunu tek gerçek olmadığını bilerek, aşkın, iyiliğin, varoluşun özünün yaktığı ateşe bir odun da ben atıyorum, birkaç odun da beraber atıyoruz. Biz çoğaldıkça, ışık güçleniyor. Karanlık hep olacak. Karanlık olmazsa ışığa ne gerek var? Her şey bir ve tek. Siyah beyaz, aydınlık karanlık, iyi kötü, güzel çirkin, sen ve ben...</p><br /><br /><br /><p>aret vartanyan

Kızıyorum, öfkeleniyorum, kırılıyorum, üzülüyorum... İsyan ediyorum, küsüyorum. Kah kendime, kah birine, kah bir şeye... İnsan gibi, tüm duyguların kolajında bazı parçalarda tutsak kalıp, sonra bir başka parçaya geçiyorum. Zaman oluyor fırtına gibi duyguların arasında savruluyorum. Bazen karanlığın derinliğinde, bazen başka bir ruhun gölgesinde aslolanı tüm hücrelerimde hissediyorum

Aret Vartanyan

Sallanmak İstiyorum...

Fotoğraf: ''Ey büyük mavi..ey gök müsün nesin<br />ey açıklık seninle kim yarışır..''<br />.....<br />.<br />Turgut Uyar

Facebook'ta Suratları Nasıl Yaparız...

Allah’ım benden Sevgini ve sevgiyi esirgeme,Sağlıklı olup farkındaolmadığım her gün için sana hamd olsun,Bana verdiğin velinimetlerdenbaşım dönmesin ve bana paylaşmayı hatırlat






Allah’ım benden Sevgini ve sevgiyi esirgeme,

Güçsüz anlarımda kendimi güçlü göstermek zorunda bırakma,

Birine ihtiyaç duyduğumda bunu o kişiye söyleyecek cesareti ver bana,

Sağlıklı olup farkında olmadığım her gün için sana hamd olsun,

Bereketi yağmur ve toprak yerine başka şeylerde arayan gözlerimi aç,

Yalvarıyorum Sana.

Bana verdiğin velinimetlerden başım dönmesin ve bana paylaşmayı hatırlat,

Yeni bir yıl değil, her günün yeni bir gün olduğunun bilincini bana bahşet.

Karşımdaki insanı kendim gibi sevebilmem için, bana kendimi doğru sevmeyi öğret.

Işık’ını üzerimden ayırma ne olur, yürüdüğüm yolu aydınlat.

Bir Sen varsın gerisi boş bomboş.”

Alıntı

Nohut'un Faydaları...



Nohut: Baklagiller familyasından 50 cm kadar boyunda, vatanı Akdeniz kıyıları olan, sarımtırak çiçekli, bir yıllık bir tarım bitkisidir. Sebze ve tane olarak yenir. Besin değeri ve kalorisi yüksek bir sebze olan nohut oldukça besleyicidir. Bol miktarda nişasta ve azot içermesinin yanında bitkisel protein ve B vitaminleri ile demir, kalsiyum, fosfat ve fosfor gibi mineraller açısından zengindir. 100 gr. nohut 360 kalori, yaklaşık 20 gr bitkisel protein, 5 gr. yağ ve 61 gr. karbonhidrat içerir.

Yetiştirildiği Yerler : Batı, Orta ve Güneydogu Anadolu’da bolca yetiştirilir.

Nohutun Faydaları




  • Anne sütünü arttırır.

  • İştah açar kilo aldırır.

  • Yüzdeki lekeleri giderir.

  • Vücuttaki damarları açar.

  • Sırt ve baş ağrılarını keser.

  • Cinsel isteği ve gücü arttırır.

  • Sesi açar ve öksürüğü keser.

  • Göğüs kanserine karşı koruyucudur.

  • Vücutta fazla su toplanmasını önler.

  • Beyinsel ve zihinsel yorgunluğu giderir.

  • Yağı ve suyu temreye sürülürse geçirir.

  • Vücudu kuvvetlendirir. sifalibitkileriniz.com

  • Böbrekteki ve idrar yollarındaki kumları temizler.

  • Mideyi kuvvetlendirir, bağırsakları yumuşatır ve bol idrar söktürür.

  • Östrojen hormonunu dengeleyici etkisi ile özellikle menopoz döneminde faydalıdır.

  • 25 gr nohut bir gün suda bekletildikten sonra aç karna yenirse, bir miktarının da üzerine oturulursa bağırsaktaki kurtları döker.


Nohut Nasıl Kullanılır? Yemeklerde sebze olarak kullanılır. Ayrıca, leblebi yapımında da kullanılır. Nohut toz haline getirilip derideki yara ve kaşıntılara sürülürse iyi gelir.

ÖNEMLİ OL'AN ; Diğer insanları yüreklendiren ,onların sizi "TAKİP" etmesini sağlayan "ÖRNEK" bir insan OL'maktır .

Fotoğraf: Hazır OL'un yada OL'mayın ,bir gün SONA geleceksiniz .O gün geldiğinde ,zenginliğiniz ,HINC'ınız ,KİN'iniz ,ÖFKE'leriniz ,hayal kırıklıklarınız ,UMUT'larınız ,TUTKU'larınız ,PLAN'larınız ve yapmak istediklerinizin hiç bir önemi kalmayacak .Öyleyse Önemli OL'an nedir?<br /><br />ÖNEMLİ OL'AN ;<br /><br />Ne aldığınız değil ,ne verdiğinizdir .Öğrendikleriniz değil ,öğrettiklerinizdir .Doğruluk ,dürüstlük ,merhamet ,fedakarlık ve cesaretle atmış OL'duğunuz her adımla başka yaşamları ZENGİNLEŞTİRMİŞ OL'manızdır .<br /><br />ÖNEMLİ OL'AN ;<br /><br />Yetenekleriniz değil ,"KARAKTERİNİZDİR"Diğer insanları yüreklendiren ,onların sizi "TAKİP" etmesini sağlayan "ÖRNEK" bir insan OL'maktır .<br /><br />ÖNEMLİ OL'AN ;<br /><br />Kaç kişi tanıdığınız değil ,siz gittiğinizde ebedi bir yoksunluk hissedecek insanların sayısıdır .Ne kadar uzun süre hatırlanacağınız değil ,kimler tarafından ne şekilde hatırlanacağınızdır .Önemli bir hayat rastlantıyla OL'maz . Önemli OL'an koşullar değil "SEÇİMLERİNİZDİR"Önemli bir hayat yaşamayı seçin.<br /><br />__Michael Josephon__

ÖNEMLİ OL'AN ;
Yetenekleriniz değil ,"KARAKTERİNİZDİR"Diğer insanları yüreklendiren ,onların sizi "TAKİP" etmesini sağlayan "ÖRNEK" bir insan OL'maktır .
ÖNEMLİ OL'AN ;
Kaç kişi tanıdığınız değil ,siz gittiğinizde ebedi bir yoksunluk hissedecek insanların sayısıdır .Ne kadar uzun süre hatırlanacağınız değil ,kimler tarafından ne şekilde hatırlanacağınızdır .Önemli bir hayat rastlantıyla OL'maz . Önemli OL'an koşullar değil "SEÇİMLERİNİZDİR"Önemli bir hayat yaşamayı seçin.
__Michael Josephon

G:)naydııınnnnn..♥Her sabah dünya yeniden kurulur !Her sabah şartlar yeniden oluşur...


G:)naydııınnnnn..♥

Her sabah dünya yeniden kurulur !

Her sabah şartlar yeniden oluşur.

Her yeni gün umutları yeniden getirir

Bulutları tut ki hayallerin ve sevinçlerin gökyüzüne ulaşsın

Gülümse ki Gülücüklerin en açılmaz kapıları bile sonun...a kadar açsın…

Öyle bir sevgiyle sarıl ki hayata Yüreğin sevgiyle, aşkla, huzurla, sevinçle dolsun.

Sıcacık gönüllerinize pırıl pırıl yeni bir gün diliyorum. Mutlu,sağlıkla Sevgiyle Günaydıııın :)

sağlık ♥ mutluluk ♥ bolluk ♥ bereket ♥ barış ♥ huzur ♥ neşe ♥ sevgi ♥ dolu bir gün  dilerim :)

Bana Yalan Söyleyen Herkese Teşekkür Ediyorum...

Verdiğim değeri haketmeyen insanları silmeyi, arkama dönüp bakmamayı,hiç kimse için kendime saygımı yitirecek bir şey yapmamayı.Gözyaşlarımın değerini bilmeyi ve onları üç kuruşluk insanlar içinharcamamayı, ben izin vermeden kimsenin beni üzemeyeceğini, kendiminher şeyden önemli olduğunu. Zor oldu, geç oldu, ama öğrendim!





Verdiğim değeri haketmeyen insanları silmeyi, arkama dönüp bakmamayı, hiç kimse için kendime saygımı yitirecek bir şey yapmamayı. Gözyaşlarımın değerini bilmeyi ve onları üç kuruşluk insanlar için harcamamayı, ben izin vermeden kimsenin beni üzemeyeceğini, kendimin her şeyden önemli olduğunu. Zor oldu, geç oldu, ama öğrendim!

Can Yücel

"Asla kendi yolculuğunuzu bir başkasınınkiyle kıyaslamayın. Bir başkası sizden daha hızlı başlamış ve daha çok yol kat etmiş gibi görünebilir. Fakat sizin yolculuğunuz size aittir. Bu bir yarış değildir."



"Asla kendi yolculuğunuzu bir... başkasınınkiyle kıyaslamayın. Bir başkası sizden daha hızlı başlamış ve daha çok yol kat etmiş gibi görünebilir. Fakat sizin yolculuğunuz size aittir. Bu bir yarış değildir."

Cheryl Jacobs

Hastalıkları Biz Mi Yaratıyoruz?






Okumuş olduğum bir kitapta yaşamımızdaki her şeyi, çevremizdeki herkesi hayatımıza kendimizin çektiğinden bahsediyordu. Hayatımıza giren her şeyi kendimiz çekiyorsak hastalıkları da mı biz çekiyoruz? Yok artık dedim, daha neler. Kim hasta olmak isterdi ki? Kim ağrılar çekmek, ilaçlarla yaşamak, hastanelerde yatmak ister ki? Ama gel gelelim şimdi çekim yasasının da...ha çok içine girdikçe, daha çok okudukça ve daha çok gördükçe büyük resmi daha kolay görebiliyorum. Evet ister inanın, ister inanmayın ama hastalıkları hayatımıza biz çekiyoruz. Belki bunu bilinçli zihinlerimizle yapmıyoruz ama hastalıkları çağırıyoruz. Hayatınızda neye anlam yüklerseniz onun enerjisini ve dolayısıyla frekansını artırırsınız. Biz bunu fark etmesek de o kadar çok yapıyoruz ki… Bugün başım ağrıyor örneğin, sabah uyanıyorum. ‘Ahh çok başım ağrıyor’ diye güne başlıyorum, önce sabah eşime anlatıyorum ne kadar da çok ağrıdığını, sonra ağrı kesicilere söylüyorum, sonra iş arkadaşlarıma, en çok da kendime tekrar tekrar anlatıyorum, bu arada da ağrı kesicinin hiçbir işe yaramadığını da anlatıyorum devamlı. Israrla ağrının ne kadar fazla olduğunu anlatıyorum, bana neler yaptığını anlatıyorum. Siz kendinizi baş ağrısının yerine koyun, sizi bu kadar seven, herkese sizden bahseden, sizi bu kadar yücelten birini bırakıp gider miydiniz?


Bedeniniz o kadar itaatkar bir sistemle yaratılmıştır ki, siz ne derseniz ona evet der hem de hiç sorgulamadan. Çoğu zaman düşüncelerimizle, konuşmalarımızla hastalıklara davetiye çıkartırız: ‘Çok soğuk, ben bu havada kesin hasta olurum’ hay hay der vücudumuz, emriniz olur. ‘Her sene bu zamanlar kesin ben bir yatağa düşerim’  hay hay hemen. ‘Çok meyve yedim kesin karnım ağrıyacak’  hay hay. ‘Hava böyle kapalı olunca migrenim tutuyor’ Hay hay. ‘Ayakta çok durdum varislerim ağrır bugün’ hay hay hemen ağrırım sen yeter ki iste. ‘Ay o tatlı bende ishal yapıyor’. Ne demek efendim lafı mı olur? ‘Bizim ailede bütün erkekler kalp hastalığından öldü bende de kesin kalp hastalığı çıkacak.’ -’Ne dedi ne dedi? Kalp dedi, hey kalp sana diyor, hasta olman lazımmış’. Hay hay hemen emriniz olur. Siz de bence bir düşünün, ne kadar çok bunlara benzer cümleler kurduğunuzu, bazen ısrarla nasıl hastalıkları çağırdığınızı, hatta gelmezsen küserim dediğinizi. Hastalıklarla ilgili düşüncelerim değişmeye başladığından beri daha bir dikkati bakıyorum etrafıma, sabahları hastaneye girerken bir dinliyorum çevremi. Nasıl da bayılıyoruz hastalıklarımızı anlatmaya. Yanımızda sıra bekleyen hastaya bile anlatıyoruz. Kaç gündür nasıl yattığımızı, hangi ilaçları aldığımızı, hangi doktora kaç defa gittiğimizi. Sonra merak ediyoruz acaba onun hastalığı neymiş, belki de benimkinden daha değişiktir, ona neler yapmış acaba. Hatta bazen hastalarıma şikayetlerini sorduğumda başından başlayıp ayağa kadar her organındaki hastalığı tek tek sayan bile var. Hatta kendini bitirip akrabalarına, yakın çevresindekilere geçen. Anlattıkça, onun hayatımıza daha çok aldıkça, daha çok içselleştirdikçe, daha çok inandıkça, daha çok onunla yaşamayı öğrendikçe daha çok o oluyoruz.

O hasta insan oluyoruz. Hatta o kadar o oluyoruz ki birbirimizden faydalanmaya bile başlıyoruz.  Hasta olunca çevremizden daha bir ilgi görüyoruz, başımız sıkışınca ona dayanıyoruz, o bizim bazen iş yerinden izin alabilme bahanemiz oluyor, bazen gitmek istemediğimiz toplantı nedenimiz. Hasta olunca daha bir ziyaret edilir, daha bir hali hatırı sorulur oluyoruz. Sonra da seviyoruz bu hali, biz onu seviyoruz o da bizi. Bazen de belli düşünce kalıplarını o kadar çok tekrar ediyoruz ki bilinçaltımıza atılmış çapalara dönüşüyor ve o anda bilinçli zihnimizle düşünsek de düşünmesek de bizi hastalıklara doğru götürüyor. Çocukluğumuzdan bugüne, (özellikle 0-7 yaş aralığında maximum olmak koşuluyla) yaşadığımız, duyduğumuz, gördüğümüz her şeyi, doğru yanlış, güzel çirkin ayırt etmeden kaydediyoruz. Sonra da kayıtlarımıza, yaşadıklarımıza göre belli anlamlar yüklüyoruz. Hastalıklarla ilgili de bilinçaltı kayıtlarımız, bilinçaltı çapalarımız var. Tıpkı biraz önceki örnekler gibi. Bilinçli olarak o anda düşünmesek bile bilinçaltı hemen devreye girer. ‘Aralık ayı geldi, hani sen her sene bu zamanlar hasta oluyordun ya’ hadi bakalım. ’4 Yaşındayken de bu meyveden çok yemiştin, hani karnın ağrımıştı ya’ yine aynı şeyi yaptın hadi bakalım. ‘Hani geçen de hava böyleydi ve senin migrenin başlamıştı, bak hava yine kapalı’ hadi bakalım. ‘Babaannenin de varisi vardı, ayakta kalınca ağrıyor diye sızlanırdı ya’, “eee sende de var, sen de bugün çok yoruldun’ hadi bakalım! Bu tip hastalıklarla ilgili, iyileşme için bilinçaltına inmek gerekiyor bazen, bazı hastalıklarla ilgili o kadar acayip, o kadar çarpıcı veriler çıkıyor ki gerçekten inanılmaz.


Küçükken baharın ilk geldiği anı yaşayan, ağaçların çiçek açtığını gördüğü gün dedesini kaybeden minik çocuk, büyümesine rağmen her bahar ağaçlar çiçek açtığında depresyona girer çünkü bahar onda birini kaybetmek, onun acısını yaşamak demektir. Kaybetse de kaybetmese de fark etmez bilinçaltı kaybetmiş gibi onu depresyona sokar. Yola çıkıp geri dönemeyen yakınını kaybeden o küçük çocuk bilinçaltı, her yola giden birini eşini, çocuğunu hep kaybedeceğini sanır. Bundandır panik atak geçirmesi, bundandır onu yolun tutması, mide bulantıları. Bazen yaşadığımız şeyleri hafife alırız, geçti gitti zannederiz ama unutmayan bir yerimiz var. Ona sadece hatırlatan bir şey olması yeterli olur. Hastalıkları bazen isteyerek, bazen istemeyerek ama her iki durumda da biz hayatımıza çekiyoruz. Gelin bugün bir değişiklik yapalım sağlığımızın frekansını yükseltelim. Tüm hastalıklarımızı, acılarımızı bırakalım bir kenara. Sadece ve sadece şükredelim. Yürüyebiliyor musunuz? Bacaklarınız için şükredin. Sarılabiliyor musunuz sevdiğinize, kollarınız için şükredin. Görebiliyor mu gözleriniz ağaçları gözlerinize şükredin. Duyabiliyor musunuz kuşların seslerini kulaklarınız için şükredin. Hatırlayabiliyor musunuz çocuğunuzu ilk gördüğünüz anı, hafızanıza şükredin. Her organınız için ayrı ayrı şükredin sizi siz yaptıkları için. Size bu ana kadar koşulsuz hizmet ettikleri için. Göreceksiniz, siz teşekkür ettikçe, şükrettikçe, sağlığınızın frekansını yükselttikçe sağlığınızı hayatınıza daha çok çekeceksiniz.

Kaynak:Indigo Dergisi

Sana Gülüm Derim ama Gülün Ömrü Az Olur En İyisi Sana Tosbağam Diyeyim…

Bir Yere Kadar Üzülmek...Bir Yerden Sonra Vazgeçmeyi Bilmek Gerekir...

Sana Gülüm Derim ama Gülün Ömrü Az Olur En İyisi Sana Tosbağa Diyeyim...

İnsanların Kalbine Giden Yol...



Eğer karşınızdaki insanların gönlünü kazanmak istiyor veya eleştirinizin dikkate alınmasını istiyorsanız, daha akılcı davranmalısınız. İşte yaşandığı rivayet edilen, iletişim ve ilişkiler üzerine ders verici 5 hikaye:
1.
... Charles Schwab, çelik fabrikalarının birisinde dolaşıyorken, işçilerden bazılarını sigara içerken görmüştü. Hâlbuki işçilerin başları üzerindeki duvarda "Sigara içmek yasaktır." levhası asılı idi. Charles Schwab, onlara bakarak: — Okuma bilmiyor musunuz? diye sormadı. Aksine, işçilerine yaklaşıp kendi purolarından bir tane hediye etti. — İşinizi bitirdikten sonra, bunu dışarıda içerseniz sevinirim, diyerek, içeride sigara içilmemesi gerektiğini nazikçe ifade etti. Bu yüzden o, işçileri tarafından çok sevilen bir patrondu. 2.
Calvin Coolidge, Cumhurbaşkanlığı sırasında, bir gün sekreterine şu sözleri söylemişti: — Bugün ne güzel giyinmişsiniz. Siz gerçekten güzel bir bayansınız. Bayan sekreter bu iltifat karşısında şaşırmış ve memnun da olmuştu. Ama Coolidge, sözlerini şu şekilde tamamlamıştı: — Ama sizden bir ricam var. Bundan sonra yazılarınızda noktalama işaretlerine biraz daha dikkat etmenizi istiyorum. Coolidge'nin izlediği yol, son derece iyi bir metottu. Çünkü insanlar iltifat edildikten sonra, kusurunun söylenmesine dayanabilir. Berber de insanı tıraş etmeden evvel sakalı sabunlamıyor mu? 3.
Emerson ile oğlu, buzağılarını ahıra koymak istemişlerdi. Emerson buzağıyı çekiyor, oğlu da itiyordu. Buzağı ise, çayırı bırakıp gitmek istemediği için, direniyordu. Evin hizmetçisi durumun farkına varmıştı. Gerçi o, Emerson gibi kitaplar ve makaleler yazmıyordu, ama hayvancılığı ondan iyi biliyordu. Önce buzağıya şefkatle yaklaştı. Başını okşadı. Sonra parmağını bir meme gibi hayvanın ağzına verip emzirerek yavaş yavaş ahıra götürdü. Muhatabınızı istediğiniz bir noktaya getirmek için, kendi isteklerinizi ona dikte etmeye kalkışmayın. Onun ne istediğini anlayıp, bu isteğe uygun bir davranış sergileyin. 4.
Yale Üniversitesi Profesörü William Lyon Pheps diyor ki: "Sekiz yaşında iken, bir gün teyzemi ziyarete gitmiştim. Onun evinde orta yaşlı biriyle karşılaştım. O sıralarda benim en çok ilgilendiğim konu gemi ve gemicilikti. Teyzemin misafiri ile bu konu üzerine uzun uzun sohbetler ettik. Onu sevmiştim. Misafir gittikten sonra, teyzeme ondan bahsettim ve gemiciliğe ilgisini takdir ettim. Teyzem, onun New York'ta avukatlık yaptığını, gemicilikle hiç ilgisi olmadığını söyleyince, hayretle sordum: — O halde niçin bana hep gemilerden bahsetti? — Çünkü o bir centilmendi. Senin gemilere karşı ilgini anladığı için, seni ilgilendiren ve sevindiren olaylar üzerine konuştu. Ve bu şekilde kendini sana sevdirdi." 5.
Başkan Theodore Roosevelt, kimle görüşürse görüşsün ona ne söyleyeceğini bilirdi. Muhatabının yaptığı işten bahseder, başarılarını takdir ederdi. Roosevelt bunu nasıl mı başarırdı? Gayet kolay. Görüşeceği kişiyle konuşmadan önce, onun hangi konuyla ilgilendiğini öğrenir, kendini o konu hakkında okuyup araştırarak bilgilendirirdi. Çünkü Roosevelt de, her lider gibi bilirdi ki, insanlar, en çok ilgilendikleri konu hakkında konuşmayı severler. İnsanların kalbine girmenin en kestirme yolu, onların ilgilendikleri konular üzerinde konuşmaktır. ? En kaliteli paylaşımlar burada: ww.facebook.com/1HayatGuzeldir