19 Ocak 2012

‎10 Kızılderili Kuralı...

 1- Büyük Ruh'a(Allah) a YAKIN OL !

2- Bulunduğun topluma saygı göster ! ...

3- Kim ihtiyaç duyarsa,ona yardım ve şefkat göster !

4- Her zaman dürüst ve namuslu ol !

5- Doğru bildiğin herşeyi yap !

6- Ruhsal ve fiziksel yapın için iyi olan herşeye dikkat et !

7- Yeryüzü ve yeryüzünün üzerindeki herşeye saygılı ol !

8- Hareketlerinde sorumluluğu taşı !

9- Tüm gücünü daha iyi olmaya ve paylaşmaya ayır !

10- Bütün insanlığa faydalı olmak için birlikte çalış

24 Ocakta Çin Takvimine göre Ejderha Yılına giriyoruz... Bizi neler mi bekliyor diyorsunuz... Buyrun...


2012 yılı Ejderha olup 24 ŞOcak 2012 tarihinde başlayacaktır. Çin astrolojisinde en önemli yıllardan biri de Ejderha yılıdır ve anne olmak için Çinli kadınlar özellikle bu yılı seçerler. Ancak Çin Zodyak’ta sadece burç her şeyin ifade etmez. Beş element teorisini de bilmek gerekir. Bunlar Metal, Su, Ağaç,Ateş ve Toprak olacaktır. Su rengi siyah ile ilgilidir ve bu nedenle Ejderha yılının rengi siyah olur.


Böylece yılı şöyle tanıtırız : Siyah, erkek (Yang) , Su elementli Ejderha yılı.Ejderha Çin mitolojisinde efsanevi bir hayvandır. Aynı zamanda imparatorun simgesidir. Ejderha gizemli bir renk ile kaplıdır ve dokunulamaz. Aynı anda başını ve kuyruğunu göremezsiniz. Bu nedenle 2012 yılında beklenmedik olaylar hayal edilir. Bundan başka Ejderha yılının simgeleri arasında sinsilik ve yüce akıl yer alır. Su yılında Maya kehanetinin olacağı gün yani 21.12.2012 tarihinde 2 tane Ejderha simgesi olacaktır. Çinliler bunun tufan benzeri sel olaylarına ve kasırgalara işaret ettiğini ileri sürmektedirler.


 2012  EJDERHA   Yılında  Çin  Burcunuz  Neler  Gösteriyor ?


Fare yılında doğanlar için önceki Tavşan yılı  oldukça donuk ve sönük sayılırdı. Ejderha yılı ise  çok başarılı ve daima hatırlanacak kadar önemli bir yıl olacaktır. Yeni fırsatlar, yükselme ve onurlanma hepsi bunun içindedir.  Eylül ve kasım ayları kariyer ve iş hayatında başarılarla doludur. Mayıs ve haziran dönemi romantik hayat için unutulmazdır. 2012 Yılı  Fare yılında doğan kişiler için hayatlarının unutulmaz zamanı olacaktır.


Öküz yılında doğan kişi için 2012 yılı değişken özelliklere sahiptir.  Kendini rahat ve olumlu hissetmekte her zaman rahat olmayacaktır. Başka insanlara karşı inatçı ve dik kafalı gözükmesi olasıdır.  Kariyer ve iş hayatında en hareketli süreçler mayıs, temmuz, ağustos ve aralık ayları olacaktır. Ağustos ve eylül aylarında güzel zamanlar ve yeni dostluklar olacaktır. Bu yılın bir özelliği de ciddi şekilde diyet uygulanmasının gerekmesidir.  Bu yıl içindeki faaliyetler daha talihli olacak sonraki yılın hazırlıkları olacaktır.


Kaplan yılında doğan kişiler için 2012 yılı özellikle iş ve kariyer alanları için mükemmel fırsatlar ve ilerlemeler sunmaktadır.  Yaz ayları ile kasım ve aralık ayları romantik maceralar, aşk ve evlilik için olumludur.  Ejderha yılında kurulan dostluklar ve arkadaşlıklar uzun ömürlü olur.  Kaplanlar için Ejderha yılı hem eğlenceli hem de ödüllü olacaktır.


Tavşan yılında doğan kişiler için 2012 yılı havalar bazen açık bazen kapalı olacaktır. Mart, eylül ve aralık ayları iş hayatında yenilikler ve başarılar zamanıdır. Aile hayatı, romantik maceralar ve aşk için Tavşanlar 2012 yılında mutlu sayılırlar.  Sosyal kişiler olduklarından 2012 içinde eğlenceye ve diğer sosyal aktivitelere zaman bulmaları kolaydır. Yıl içinde yazılı kağıtlar, sözleşmeler ve anlaşmalar çok önemli ve dikkatle incelenmelidir.


Ejderha yılında doğan kişiler için 2012 yine bir Ejderha yılıdır.  Bu yıl içinde iş ve kariyer hayatlarında yeni yapılanmalar ve işlerin verimi yüksektir. Özellikle Şubat, kasım ve aralık ayında bekleyen büyük fırsatlar olacaktır.  Ejderha yılında onlar için romantik yaşam son derece ilgi çekicidir. Hayatlarının kadını veya erkeği onların karşısına çıkabilir.  Bu kişiler yıl içinde hem iş hayatında hem de sosyal hayatlarında ummadıkları kadar hareketli ve fırsatlar içinde olacaklardır.


Yılan yılında doğan kişiler için 2012 yılı her yönden muazzam ve mükemmel bir yıl olacaktır. Yaz ayları ve kasım ayında iş hayatı zirveye çıkabilir.  Romantik ve sosyal hayatları için sakin ve düzenli bir yıl sayılır.  Çin burçları içinde 2012 yılının en unutulmaz zaman olacağı burçlardan biridir.


At yılında doğan kişiler için 2012 yılı iş ve kariyer hayatında ilerlemek ve başarı kazanmak için talihli bir süreç sayılır. Bu yıl arkanıza bile bakmadan parıldayabilirsiniz. Burnunuzu büyütmeyin ama gözlerinizi ve kulaklarınızı dört açın. Bu yıl etrafta büyük bir şenlik var. Ejderhanın yanan enerjisi ve kutla­malara düşkünlüğü hırsınızı artırıyor. Evlenmek istiyorsanız bu yıl tam zamanı. Bütün astrolojik açılar sizin lehinize. Daha­sı, Ejderha parti vermeye bayılır. Düğününüz her yerden gele­cek davetlilerle dolup taşacak. Bu evlilik hakkında düşünmeyin çünkü bu birleşme başarılı olacak.


Koyun yılında doğan kişiler için 2012 yılı önemli etkinlikler yılı sayılır. Özellikle kendilerini akıntıya bırakan Koyunlar bu yıl başarılı adımlar atabilecekler. Yalnız gö­zünüzü gelecekten ayırmamanız gerekiyor. Başınızın üzerin­den yağmakta olan gün ışığının bir kısmını da son üç ayın baş­larına saklayın. Bu dönemde olacak bazı karışıklıklara karşı ha­zırlıklı olmanız gerekebilir. Ekonomik davranırsanız bu döne­mi rahatlıkla atlatabilirsiniz. Bu da sizi çok sevdiğiniz muhte­şem Yılan yılına doğru uçuracaktır.

Maymun yılında doğan kişiler için 2012 yılı çok heyecan verici yenilikler ve değişimler sunacaktır. Hayatınızın en iyi yıllarından birisi önünüzde. Ejderhalar ve Maymunlar çok iyi ortaklık yaparlar. Ejderha Maymunlara hayatın yeni açıları­nı bolluk içinde  bulunmaktan mutluluk duyacaksınız. Sıkça fikriniz sorulacak, bir çok zor problemi çözmeniz ve karışık sorunların üstesinden gelmeniz istenecektir. Yeni planlarınız ve projeleriniz var. Para kesenizin ağzını bağlı tutun. Malınızı mülkünüzü herkesten ve hatta kendi­nizden bile saklayın çünkü nazara inanmak durumunda kalabilirsiniz !


Horoz yılında doğan kişiler için 2012 yılı gerçekten tam olarak talihli bir yıl olmaya adaydır. Ejderha yılında karşılarına o kadar mükemmel fırsatlar çıkar ki kendileri de talihlerine şaşar kalırlar. Bu yıl yeni bir İşe başlamak için iyi bir yıl olacak. Ya da birisiyle ortak olarak işlerinizi genişletebilirsiniz. Haziran, temmuz ve kasım iş hayatının parlak zamanlarıdır.Bu yılevliliği de düşünebilirsiniz. Aşk tekrar kapınızı çalıyor. Sağlık sorunlarınız olabilir. Safrakesesi veya pankreas sorunları görü­lebilir. Ciddi olmayacaktır ama iyi bir doktora görünmelisiniz. Ancak iyi bir yılda olmanız sizi sorunlardan kurtaracaktır.


Köpek yılında doğan kişiler için 2012 yılı önceki yıla göre daha fazla mücadele gerektiren zorlu bir süreçtir. Gürültücü Ejderha yılları hassas sinir­lerinizi bozuyor. Sanki gürültü yetmiyormuş gibi sahne ışıkları­nı da çalıp eve götürüyorlar. Bu yıllarda ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi koşullarınızda bir ilerleme kaydedemeyeceğinizi hissediyorsunuz. Sürünerek uzaklaşmayın, homurdanmayın ve suratınızı asmayın. Dinleyin. Ejderhanın bilgilerinden yararla­nın. Ne kadar da gösteriş meraklısı olursa olsun o aslında bir şifacıdır, bir bilgedir ve politika sahnesinin her yönünü bilen bi­ridir. Parti sona erdiğinde ve havai fişekler bittiğinde onun söz­lerini hatırlayacak ve ona göre hareket edeceksiniz.


Domuz yılında doğan kişiler için 2012 yılı sürprizlere gebedir. Domuzlar Ejderha yıllarını çok sev­mezler. Ortalık çok gürültülü olduğundan huzursuz olursu­nuz. Böylesine karmaşanın sonunda ortada bir şey de yoktur. Ejderhalar gürültü yapmak için gürültü yaparlar. Kutlamak için hayattadırlar. Bazen ortada hiçbir neden yokken sokaklara dökülüp deli gibi dans etmeye başlarlar. Siz de tatil yapmaktan büyük zevk duyarsınız ama kutlamalarınızı evinizde sıcak bir ortamda yapmak İstersiniz. Bu sene daha çok paranız olacak. Bununla birlikte kendinizi huzursuz hissedebilirsiniz çünkü et­rafınızda olanlar çok rahatlatıcı şeyler değil.

Barselona’da Paella Keyfi…

[slideshow]

Avrupa’da en sevdiğim şehirlerden biridir Barselona. Benim için yaşayan, nefes alan bir yerdir. Sokaklarında gezinirken, alışveriş yaparken, ya da bir kafede otururken hep bunu hissederim. “Aaa! Bu şehir canlı” derim… Belki bunda Gaudi’nin o renkli mozaikleri ve estetik balkonları ile şehre damgasını vuran mimarisinin de etkisi vardır. Barselona’ya en az bir hafta ayırmanızı tavsiye ederim. Evet artık şehirde benim gözümden gezinmeye başlayabiliriz…

Katalunya meydanından La Rambla’ya doğru yürüyüşe başladığınızda “font de canaleto” adlı küçük bir fıskiye var. Bir inanışa göre eğer bu fıskiyeye para atarsanız Barcelona’ya tekrar gelirsiniz. Ben daha önce buraya para atmıştım ve seneler sonra yine burdayım. Yani sistem işliyor gibi gözüküyor. Hemen cüzdanımdan bozuk para çıkarıp tekrar fıskiyeye attım bakalım ne olacak?

Arkasından şehrin ana damarı olan La Rambla’ya giriş yaptım. La Rambla kumlu dere yatağı demekmiş.14.yüzyıla kadar gerçekten de bu cadde bir dereymiş. Fakat yapılaşma arttıkça tabi ki dere falan kalmamış ve zaman içindeki şimdiki cıvıltılı hale dönüşmüş. La Rambla sağlı soğlu kafelerin, çiçekçilerin, hediyelik eşya dükkanlarının, sokak satıcılarının olduğu ve taa denize kadar uzanan iki kilometrelik bir cadde. Buraya hem gündüz hem gece gelmelisiniz. Özellikle caddenin ortalarından arka sokaklara doğru kıvrıldığınızda “Mercat dela Boquer” pazarı var ki görmeden dönmeyin derim. Tezgahlara dizilmiş çeşit çeşit meyveler, deniz ürünleri tam bir görsel şölen. Çiçekçiler, minik restoranlar, ayak üstü bir şeyler yiyebileceğiniz büfe görünümlü yerler tezgahların arasına serpiştirilmiş durumda. Değişik meyvelerde hazırlanmış paketlerden alıp bir yandan yürüyüp bir yandan da yemelisiniz. Burayı görmeye doyunca tekrar ana cadde olan La Rambla’ya çıkıyorum. Her daim kalabalık olan caddeyi sonuna kadar yani Kristof Kolomb heykeline kadar bir çırpıda yürüyorum.  Kristof Kolomb’un heykeli 60 metre yüksekliğinde, kocaman bir görüntüsü var. Kristof Kolomb heykelini Amerika’yı keşfetme macerasından döndüğü ilk varış noktasına dikmiş olmaları çok anlamlı geliyor.

Heykelden sola doğru kıvrılınca marina, akvaryum ve üç boyutlu sinemaların olduğu başka bir dünyaya adım atıyorum. Buradaki lokantalar daha şık ve pahalı. Dünyanın neresinde olursanız olun işin için deniz manzarası girince fiyatlar da paralel olarak artıyor. Akvaryumu daha önce gezdiğim için bu sefer girmek istemiyorum ama gezmeyenlere tavsiyem mutlaka gitmeleri yönünde. Marinadaki tekneleri seyrederken teknede yaşam nasıl olur diye merak etmekten kendimi alamıyorum. Mutlaka denemeliyim diye aklımın bir köşesine not ediyorum…

Limanın diğer yanına doğru yürüdüğünüz zaman ise La Barcelona plajını bulursunuz. Ama öyle küçük bir plaj falan sanmayın. Bayağı büyük ve uzun bir plaj. Mevsim uygun olduğu zaman çalışan insanlar öğlen tatillerinde denize girip, duşunu alıp, yemeğini yiyip işlerine öyle dönüyorlar. Tabi buralarda öğlen tatili bizdeki gibi bir saat değil. Dükkanlar 12.00 de kapanıyor ve saat 16.00’ya kadar açılmıyorlar. Siesta zamanı dedikleri bu uzun arada da herkes gönlüne göre takılıyor. Şehrin içinde uzanan bu kumluk plaj beni çok etkiliyor. Ayakkabılarımı çıkarıp uzun uzun yürüyorum. Sol tarafımda deniz, sağ tarafımda kafeler ve şehrin trafiği akıp gidiyor. Yapacak daha çok işim olduğunu hatırlayıp ayakkabılarımı giyip yola koyuluyorum.

Ve artık sırada meşhur “Sagrada Familia” kilisesi var. Bu kiliseyi ilk defa Alan Parson’s Project’in aynı ismi taşıyan parçasını dinlediğim zaman tanımıştım. O nağmeler, iniş çıkışlar taptaze hala aklımdadır. Parçaya adını veren yeri internetten araştırıp ‘bitmeyen kilise’ olarak adlandırıldığını ilk defa o zaman öğrenmiş ve ben mutlaka oraya gitmeliyim diye düşünmüştüm. Kilisenin yapımına 1883 yılında başlanmış ve Gaudi ölene kadar (1926) bu kiliseyi bitirmeye çalışmıştır. O zamanlar onca yılda kiliseyi bitirememesine bir anlam veremezken, şimdi ise o kulelerin muhteşemliğini, detaylarını, göğe doğru 100 metre uzamasını gördükçe “hayret nasıl oldu da bu kadarını bile bitirebilmiş” diye düşünür oldum. Halkın bağışlarıyla kulenin yapımı Gaudi’nin 100. ölüm yıldönümü olan 2026’ya yetiştirilmeye çalışılıyor. Ve günümüzün mimarları büyük ısrarlarla yarım kalmış bu muazzam eseri bitirmeye çalışıyorlar. Gaudi tarzında değil, kendi tarzlarında yapıyorlar bunu. Gaudi’nin özelliği doğada gördüğü oluşumları mimarisine yansıtmasıdır. Kilisenin karşısında durup, uzun süre o kuleleri (toplamda 18 tane olması hedefleniyor) seyrediyorum. Daha sonra asansörle kilisenin üstüne çıkıp Barselona’nın o müthiş manzarasını içime çekiyorum. Aşağı indiğimde kilisenin içine de giriyorum ama bence bu eserin güzelliği içi değil dışı. İçerde bir de Gaudi’nin doğadaki çiçeklerden, böceklerden, ağaçlardan nasıl etkilenip onları nasıl mimarisine taşıdığını gösteren küçük bir müze var. O müzeyi gezmenizi mutlaka tavsiye ederim…

Ve oradan Gaudi’nin bir başka yapıtı olan Casa Milla binasına gidiyorum. Bina dalgalıdır ve düz duvarı yok. Binanın dışındaki ferforje balkon korkulukları ağaç dal ve yaprakları görüntüsünde ve her biri diğerinden farklı. Gaudi’ye neden balkonları birbirinden farklı yaptın diye soranlara siz doğada hiçbir ağacı yaprağı aynı görüyor musunuz, hepsi birbirinden farklıdır cevabı hala zihnime kazalı. Doğru diyor çünkü… Her ağaç ve her dal  birbirinden bu kadar farklıyken niye onun eserlerinde her şeyin aynı olmasını bekleyelim ki?  Binanın diğer özelliği de çatısı. Çatısında toplam 12 adet Gaudi tarzı baca var ve oradan şehrin manzarası çok güzel.

Gaudi’nin Unesco tarafından dünya mirası listesine alınmış Park Guella’yasına da gitmek lazım. Burası şehrin biraz dışında, yani gitmesi biraz zahmetli ama gittiğiniz zaman buna dediğini anlayacaksınız. Kocaman bir bahçede yürüdükten sonra geniş bir alana geliyorsunuz. Alanın çevresi seramik mozaikten yapılmış banklarla süslenmiş. Her bankın kendine özgü bir rengi ve süslenişi var. “Aaa! Banklar ne güzel” deyip onlara koştuğunuz zaman ise aşağıda Hansel ve Gretel çizgi filminden çıkmış küçük şeker evleri görüyorsunuz. Ayy bu evde mutlaka yaşamalıyım diye düşünüyorsunuz. Evleri her açıdan çekmeye çalışırken banklar çok sonra aklınıza geliyor. Zamanında Gaudi bu evlerden birinde yaşamış ve çalışmaları buradan yönetmiş olduğu söyleniyor. Evlerin yukarıdan görüntüsüne doyup da aşağı onların yanına inip, çıkışa doğru yönelirken bir aaaaa nidası daha dudaklarınızdan dökülüyor. Meşhur Gaudi bukalemunu sizi karşılıyor. Rengarenk mozaiklerden yapılmış şeker mi şeker bir şey. Bukalemun herhalde 1.5 metre falan büyüklüğünde var. Üzerine çıkıp ya da yanında durup resim çektirebiliyorsunuz. Ama bu iş kolay sanmayın. İnanılmaz bir kuyruk var önünde. Sıramı bekleyip fotoğraf çektiriyorum ama etraf o kadar kalabalık ki bir türlü istediğim baş başa fotoğrafı elde edemiyorum. Neyse kısmet değilmiş diyip bu büyüleyici parkın çıkışına doğru yürümeye başlıyorum.

Burdan sonra sıra Mont Juic tepesine gitmekte. Tepe yaklaşık 200 metre yüksekliğinde ve müthiş bir manzarası var. Ayrıca tepede Mont Juic kalesi ve Pablo Espanyol köyü var. Ama tepede esas beni heyecanlandıran aşağıya teleferikle inecek olmam. Tepeye varıp manzarayı uzun uzun seyrediyorum. Diğer yerleri daha önceden gördüğüm için gitmiyorum zira benim aklım fikrim teleferik macerasında. Teleferikle sahile inmek yaklaşık 10 dakika sürüyor ve yerden 70 metre yükseklikte oluyorsunuz. Teleferik kabininde benden başka 10-15 kişi daha var. Yavaş yavaş yol almaya başlıyoruz. Oldum olası yükseği seven biriyim ama tedirgin olmadım desem yalan olur. 10 dakika hem heyecan, hem korku, hem manzaranı güzelliğine bakarak geçiverdi. Ve kendimi sahilde kurtlar gibi acıkmış olarak buldum.

La Rambla’ya geri dönüyorum. Artık gecenin karanlığı da çöktüğü için cadde iyice kalabalıklaştı. Burada zaten akşam yemekleri 22.00 gibi başlıyor. Beni çeken bir kafeye oturuyorum. Biliyorum, çok turistik bir yere oturduğumdan yemeklerin fazla lezzetli olmasını beklememeliyim ama çevrenin heyecanından mahrum kalmak istemiyorum. O yüzden ara sokaklara girme fikri aklıma geldiği gibi çabucak geri gidiyor. Adını safran katılmış pirincin pişirildiği demir tavadan alan klasik İspanyol pilavı olan deniz ürünlü “paellayı” söylüyorum. Yanına da yöreye özgü meyveli şarap kokteyli olan Sangria söyleyip keyfime bakıyorum. Çok mutlu hissediyorum kendimi. Ve yavaş yavaş yorgunluk çöktüğünden hesabı ödeyip, otelimin yolunu tutuyorum.

Sağlıcakla,

Senden Gelecek Her Hayra Muhtacız. Her Şerde Hayır Görecek Bir Göz, Her Hayrı Göğüsleyecek Bir Gönül Ver Bize...

Çık dışarı...

Etli Nohut...

Malzemeler

2 su bardağı nohut ...

 300 gram kuşbaşı dana eti

 2 adet soğan

 2 çorba kaşığı tereyağı

 1 çorba kaşığı domates salçası

 1 çorba kaşığı biber salçası

 Yeteri kadar su Tuz


Yapılışı


Nohudu akşamdan ıslatın. Ertesi gün yarı yarıya haşlayın. Diğer taraftan eti yıkayıp süzün. Bir tavaya alıp, suyunu salıp yeniden çekene kadar pişirin. Üzerine tereyağını ve yemeklik doğranmış soğanı ilave edin. Soğanın rengi dönünce salçaları ekleyin.

Bir-iki dakika daha kavurup ocaktan alın. Etli harcı nohudun üzerine ilave edin. Tuz ve üzerini iki parmak geçecek kadar su ilave edin. Nohut iyice yumuşayana kadar (suyu azalırsa ekleyerek) pişirin.

Balkondan bana bakan at...

Barselona'da gezerken bu gördüğüm kareyi çekmekten kendimi alamadım.

Birisi evinin balkonuna at heykeli koymuştu. Hem şaşırdım , hem hoşuma gitti... ve sizlerle paylaşmak istedim...

Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır.



Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır.

- Cemil MERİÇ

Kimi insan 20 yaşında ölür, 80 yaşında gömülür".

Kimi insan 20 yaşında ölür, 80 yaşında gömülür".

Robin Sharma

Aman dikkat edelim ruhumuzu hep canlı tutalım, zor samanlarda destek isteyelim.

Unutmayalım ki her şey gelir ve geçer...

Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok; Şu dünyanın sırrına ermişim az çok. Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:Ömrüm gelip geçmis, hiçbir şey bildiğim yok.

Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok;

Şu dünyanın sırrına ermişim az çok.

Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:

Ömrüm gelip geçmis, hiçbir şey bildiğim yok.

- Ömer HAYYAM

Bill Gates bir lokantaya gitti ve 2 $ bahşiş verdi.

Basit bir soru??? Hangisi daha hızlı dönüyor ''A'' mı ''B'' mi?

Gerginlik çıkacak şimdi...

Nutella çeşmesi...

 Niye Nutella'nın üstüne son kullanma tarihi yazıyorlar ki; açıldıktan on dakika sonra bitiyor zaten:)))

Hepimiz bağlantılıyız, güneşin ışıkları gibi, okyanusun dalgaları gibi, aynı meltemle tazeleniyoruz, aynı ağacın meyveleri gibi.)

Hepimiz bağlantılıyız, güneşin ışıkları gibi, okyanusun dalgaları gibi, aynı meltemle tazeleniyoruz, aynı ağacın meyveleri gibi.)

Hepimiz tek bir sudan içiyoruz.

Hepimiz tek bir havayı soluyoruz.

Hepimiz tek bir okyanustan yükseliyoruz.

Ve hepimiz tek bir göğün altında yaşıyoruz

Vicdanlı ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da, Vicdan daha önemli bir işe yara; insanı insan yapar.

Annemi özledim...

Gülme Egzersizi... Herkese öneririm...

GÜLME EGZERSİZİ

Sizi rahatsız eden şeyi yüksek sesle dile getirin. Hemen arkasından aşağıdakilerden birini tekrarlayın. “ ha ha , ho ho, veya kih kih “. Bunları kurduğunuz cümlelerden sonra söylemeye çalışın.

Bu şekilde sorunlarla dalga geçmiş olursunuz. Bu yol sizi sorunlardan uzaklaştırır.

HAYATA PEMBE RENKLİ KELİMELERLE BAKMAK

 

Aşağıdaki kelimeleri kendi kendinize sessizce okuyun:

 

Mutsuz, üzgün, gözyaşı, somurtkan, karamsar, suratsız, sıkıcı, ümitsiz, hüzünlü, dertli, sıkıntılı, çaresiz…

Kendinizi nasıl hissediyorsunuz ?

Şimdi de şu kelimeleri okuyun:

Neşeli, şenlik, şakacı, gülünç, mutlu, gülüşme, şen, eğlenceli, oyun, keyifli, zevkli, coşkulu, kahkaha….

İkinci liste sizi birincisinden farklı mı etkiledi?

 

Ölümle pençeleşen veya yasta olan insanlara, mizah fiziksel ve zihinsel açıdan iyi gelir. Mizah, onların yaşadıkları bu negatif döneme, pozitif bakmalarına yardımcı olur. Onlara bir şans tanır. Acı ve kedere gömülüp hiçbir şey göremez hale gelmek zorunda olmadıklarını hatırlatır.

''Kahkahanın gücü karşısında, hiçbir şey ayakta duramaz.” Mark Twain

Gülme, yüz kaslarını, omuzları, diyaframı ve karın kaslarını çalıştırır. Kahkaha bunlara ilaveten kol ve bacak kaslarını da çalıştırır. İçten gülme, kalp atışlarını artırır, kan basıncını yükseltir, akciğerleri açarak oksijen alımını artırır. Bunların sonucunda stres azalır

Mizah, birkaç dakika için bile olsa bizi sorunlarımızdan uzaklaştırır; bu sorunlara katlanmayı kolaylaştırır. Durup bir soluk almamızı sağlar. Gücümüzü ve direncimizi tekrar kazanmamız için bize verilmiş bir tatil gibidir.”

“ Gülerek her türlü kötü durumun üstesinden gelebilirsiniz.Korku, güvensizlik, ümitsizlik gibi duygularınız yok olur. İşlerin kötü gittiği zamanlarda gülebilin insanlar, kendilerine acımaktan vazgeçerler. Kendilerini güçlenmiş ve cesaret kazanmış hissederler.”

“Gülümseme, sahte bile olsa, kendinizi kötü hissettiğinizde hem enerjinizi artırarak hem de insanlarla ilişki kurmanızı sağlayarak moralinizi düzeltir. Gülümseme, vereni fakirleştirmez, alanı zenginleştirir. Bir dakikalık bir gülümsemenin etkisi ömür boyu sürer”.

ALLEN KLEIN (Mizahin iyileştirici gücü)

Pek çok insan, günlerini asık bir yüzle geçiriyor. Dudak kenarları aşağı dönmüş, alnı kırışmış ve kaşlar birbirine yaklaşmış şekilde yaşıyor. Böylece neşe dolu olarak yaratıldığını ve mutlu olma hakkına sahip olduğunu unutuyor.

 

 



 

 

 

U2 - One - Anton Corbjin Version

http://youtu.be/ftjEcrrf7r0

Yaşadıkların, yaşayacaklarına ışık tutsun.Aynadaki sen, seninle barışık olsun.Yarınlar umutlarını, yaşatsın....

Yaşadıkların, yaşayacaklarına ışık tutsun.
Aynadaki sen, seninle barışık olsun.
Yarınlar umutlarını, yaşatsın....
Olumlu, anlamlı, barışçı, huzurlu,neşeli, sağlıklı, başarılı, değerli  keyifli, iyi, mutlu ve güzel bir gün olsun

Güneşin bereketiyle, çiçeklerin mis kokusuyla, coşkusuyla

Gününüz aydın Olsun..
Herşey Gönlünüzce Olsun

21 Günde düşünce detoksu...

“Biz birçok diyete gireriz vücudumuz için, detoks yaparız. Yağlarımızı eritmek için, ter atmak için, gençleşmek için. Şimdi yaptığımızın adı da düşünce detoksu. Düşüncelerimizi detokslayacağız ve kafamızın içinde bizi rahatsız eden her şeyi bırakacağız.”

“Evet sevgili kaptan, 21 gün boyunca yolculuğa çıkıyorsun. Düşüncelerini detoksluyorsun ve yoluna bütün olayları sevgiyle kabullenerek, alttan alarak değil, sevgiyle kabullenerek ve özellikle içinden kabulleniyorsun ve sevgiyle gönderiyorsun.”

Birçok kaynakta 21 gün diye bir laf duyarız. Nedir bu 21 gün? Ben de ilk başta birçok kişiye sordum. ‘Nedir bu 21 gün? Nedir amacı 21 günün?’

Bana ortalama olarak gelen yüzlerce cevabın özetini size vereyim.

Bilinçaltımızın herhangi bir düşünceye dayanabildiği süredir 21 gün. Aynı kelimeleri ya da aynı enerjiyi defa ve defa söylediğin sürece bilinçaltın 21’inci günün sonunda bunu yapıyor. Yani ona inanıyor.

Şimdi size bununla ilgili bir atasözü söyleyeyim; Bir insana kırk gün ‘delidir’ derseniz. O insan 40’ıncı günün sonunda deli olduğuna inanmaya başlar.’

Biz de kendi kendimizi 21 gün boyunca bir arınma sürecine sokuyoruz. Bu cümleleri okuduğunuz günden ve andan itibaren 21 gün boyunca kendimde uyguladığım ve insanlarda yüzlerce kişide uyguladığımız tekniği yapıyoruz.

21 GÜNDE NE YAPACAĞIZ?

Bu 21 günde ne yapacağız?

Dengede kalma ve arınma süreci. Dengede kalma ve arınma süreci şu demek; 21 gün boyunca insanlar ne söylerse söylesin, ne yaparlarsa yapsınlar, onları oldukları gibi kabullenip dengede kalacağız. Yani biri geldi bana bir laf mı söyledi. ‘Tamam, bu böyle bir insan. Kabulleniyorum ve dengedeyim.’

Hemen burun nefesine geçiyoruz. Burundan nefes alıp veriyoruz. 5 kere, 6 kere. Ve hayatımıza devam ediyoruz. İnanıyorum ki bir sürü sert olay gelip size bum diye çarpacak. Önemli olan 21 gün boyunca bu olaylara ciddi bir şekilde nötr bir şekilde tepki vermek.

Bakın nötr bir şekilde. Şimdi birçok kişi bana şunu sordu.

“Peki ben insanlara karşı nötrüm, ilişkime karşı nötürüm. Peki parayla ilgili ya da bunu başarıyla ilgili nasıl yapabilirim?”

Eğer bilinçaltınızda parasızlık korkusu varsa, bilinçaltınız bu korkuyu sürekli evrene mesaj olarak yayar. Yani elinizden paranızın gitmesi için olaylar çağırır, evinizde sıkıntı yaşamanız için olaylar çağırır, çünkü parasızlık korkusunun frekansı budur. Sizi parasız bıraktıracak bütün olayları size doğru çeker.

21 gün boyunca eğer siz kendi bilinçaltınızı şuna inandırırsanız, ‘Ben bolluk içindeyim.”

Tabii evinizde yemek olmayabilir, cebinizde para olmayabilir, sıkıntıda olabilirsiniz, saçma gelebilir. Borçlarınız var. 21 gün boyunca sabah kalktığınızda “Ben bolluk içindeyim, şükürler olsun” deyip bilinçaltınızı buna ikna ederseniz, 21’inci günden sonra,( ama bakın gerçekten ikna ederseniz) hayatınıza kolaylıklar, güzellikler ve bolluklar gelmeye başlayacak.

21 günlük arınma programımızda kafamızın içindeki bütün olumsuzlukları, bütün kalıpları sevgiye dönüştürüyoruz. Birine mi öfkelenmeye başladım, hemen burun nefesine geçiyorum ve şunu söylüyorum;

“Şu an yaşadığım olayı olduğu gibi kabul ediyorum ve dengedeyim. Karşımdaki kişiyi de olduğu gibi kabul ediyorum ve dengedeyim. Ne yaşanırsa yaşansın ben her zaman dengedeyim.”

YAPTIĞIMIZIN ADI DA DÜŞÜNCE DETOKSU.

Biz birçok diyete gireriz vücudumuz için, detoks yaparız. Yağlarımızı eritmek için, ter atmak için, gençleşmek için. Şimdi yaptığımızın adı da düşünce detoksu. Düşüncelerimizi detokslayacağız ve kafamızın içinde bizi rahatsız eden her şeyi bırakacağız. Şimdi birçok kişi diyecek ki ben düşünüyorum ama kim duyuyor ki. Düşündüğün her şeyi birinin duymasına gerek yok. Düşündüğün her şeyi sipariş gibi çağırıyorsun hayatına. Kafandan geçen düşünceler artık sır değil. Kafandan geçenleri artık evren okuyor ve duyuyor çünkü enerji yükseldi. Bundan elli sene önce olsaydı “Sırdır” derdim sana. Ama artık bir sır değil. 2011 ve sonrasında kafandan geçen her şey öyle bir titreşiyor ki, evren bunu duyuyor ve sipariş olarak sana getiriyor.

Kafanın içindeki tüm olumsuzlukları hissetmeye başladığın andan itibaren “sevgiyle kabulleniyorum ve sevgiyle gönderiyorum” deyin ve burun nefesi almaya başlayın. Ciddi anlamda size rahatlama getirecektir.

Şu an bu satırları okuyorsanız ,şu an başlayın düşünce detoksunuza. Tarihini yazın 21 gün. Ne yaşarsanız yaşayın istediğiniz kadar öfkelenin, ya da sıkıntıya sokacak olay gelsin. Siz o olayları dengede karşılamaya çalışın. Limandan çıktınız ve denizde giden bir yelkenli gemisiniz. Rüzgar herkese eser, dalga herkes için var. Gemisini yüzdüren kaptandır. Evet sevgili kaptan, 21 gün boyunca yolculuğa çıkıyorsun, düşüncelerini detoksluyorsun ve yoluna bütün olayları sevgiyle kabullenerek, alttan alarak değil, sevgiyle kabullenerek ve özellikle içinden kabulleniyorsun ve sevgiyle gönderiyorsun.

Dışımızda hiçbir olay aslında yok. Sadece içimizde o olayın yansımaları var. Ve tepkileri. Örnek vereyim. Bir futbol maçını A takımı kazandı, B takımı kaybetti. Bu bir enerji, bu bir bilgi. A takımını tutanlar sevindi, B takımını tutanlar üzüldü. Dışarıda gerçekleşen bir olaya insanların yarısı sevindi, yarısı üzüldü. Bir kısmı da umursamadı. ‘Ben futbolu sevmiyorum’ ya da ‘Ben o takımı tutmuyorum’ dedi. Dışarıdaki insanların yaptıkları hareketlere puan veren sensin. Dışarıdaki her şeyi kendi içinde oluşturan ve yargılayan sensin. Bu yargı ve eleştirilerimizi detoksluyoruz. Yargılamak bitti, eleştirmek bitti, suçlu aramak bitti, kendimizi suçlamak da bitti, kendimizi kurban gibi görmek de bitti.

Lutfen bu videoyu izleyin ve tum sevdiklerinizle paylasin.

http://www.kuantumvemucizeler.com/video-2011_2012_Altincag_Enerji_Degisimi_DiKKAT_Yavas_interneti_olanlara_1323416208898349.html

Hepinizi seviyorum. Bugünden itibaren 21 gün başladı.

Sevgi ve Işıkla Bülent Gardiyanoğlu Uluslararası Yaşam Nefes Koçu ve Kuantum Uzmanı www.bulentgardiyanoglu.com

Uyuyorum dokunma... Günün fotosu... 19/01/2012

Güç istedim..ve Tanrı, beni güçlü yapmak için zorluklar çıkardı..Bilgelik istedim..ve Tanrı bana çözmek için sorunlar verdi..

Güç istedim..

ve Tanrı, beni güçlü yapmak için zorluklar  çıkardı..

Bilgelik istedim..

ve Tanrı bana çözmek için sorunlar  verdi..

Zenginlik istedim..

ve Tanrı çalışmak için bana beyin ve güçlü  kaslar verdi..

Cesaret istedim..

ve Tanrı üstesinden gelmem için bana  tehlike verdi..

Sevgi istedim..

ve Tanrı bana sorunlu insanlar  verdi..

iyilik istedim..

ve Tanrı bana fırsatlar verdi..

istediğim  hiçbir şeyi elde etmedim..

ihtiyacım olanı herşeyi elde ettim..

 

Temelin başı dönünce...Gerçek bir olaydır...


Bir cumartesi sabahı muyenehanemde hasta bekliyordum sene 1994....


Bir karadenizli ve eşi içeri girdi,kim muayene olacak dedim ; karadenizli erkek ;ha bu eşim muayene olacak dedi... Bayana döndüm ve ne şikayetiniz var diye sordum, ... bayan tam bir şey söyleyecektiki ,erkek bu karinun başı dönüyor doktor bey dedi...


Tekrar kadına döndüm,(istiyorumki hastanın kendisi cevap versin) ne zamandan beri baş dönmesi oluyor dedim; erkek yine davrandı ve 6 aydır bu karinun başı dönüyor doktor bey ,bu sabah kalktımki bir başım dönüyor anlatamam sana ,kariyu kaptuğum gibi sana getirdum dedi:))))))

Günayyddınnnnnnn...Yaşamınıza bugün yeni bir renk katın...

Yaşamınıza bugün yeni bir renk katın...

Kendi karanlığından KORKMA.Hepsi SENSiN. Dışarıda tehlike YOK.

Kendi karanlığından KORKMA.

Hepsi SENSiN.

Dışarıda tehlike YOK.

Hiç kimse ZARAR veremez sana.

İçindeki karanlığa dönüp de bakabilirsen, AYDINLANACAKSIN...

Hadi bu kez dön ve bak ona... Yüzleş...

O zaman NE yalnızlıktan, NE ölümden, NE de düşlerinden korkacaksın...

OSHO

Biz birbirimiz için yaratılmışız Selma...