12 Aralık 2011

esnemenin, kişiler arasındaki yakınlık derecesine bağlı olarak karşıdakine geçebildiğini tespit etti...


Esnemek bulaşıcı ama... Bilim insanları esnemenin, kişiler arasındaki yakınlık derecesine bağlı olarak karşıdakine geçebildiğini tespit etti. ... Esnemek bulaşıcı; Ancak  esneyen kişiye yakınlık derecesi ne kadar ileriyse o esnediğinde karşısındakinin de esneme ihtimalinin o kadar yüksek olduğunu tespit etti.


 Esneyen akrabaysa en yoğun şekilde taklit edilirken, arkadaş ve tanıdıklarda bu durum biraz daha azaldı, hiç tanınmayan kişide zayıf olarak ortaya çıktı. Bu bağlantının sadece empati geliştirebilenlerde bulunduğunu belirttiler.

Bir kerecik bile olsa, tek bir şeyi tam olarak anlama deneyimi olan...

GALILEO GALILEI diyor ki;   (1564 – 1642) İtalyan fizikçi, matematikçi, gökbilimci ve filozof.

 

Her şeyi bilme şeklindeki bu kendini beğenmiş küstahlığın temeli hiçbir zaman hiçbir şeyi anlamamış olmaktan başka birşey değildir. Bir kerecik bile olsa, tek bir şeyi tam olarak anlama deneyimi olan ve bilginin nasıl elde edildiğini gerçekten duyumsamış olan bir kimse, kendisinin hiç anlamadığı, sonsuz sayıda başka hakikatlerinde var olduğunu fark eder

Yıldızlar niye göz kırpar?



Yıldızların göz kırpıyormuş gibi ışıklarının kırpışmasının sebebi, çok uzaktan geliyor olmaları ve atmosferimizdir. Yeryüzünde nispeten ılınan hava devamlı olarak yükselme meylindedir. Bu durum gece de devam eder. Yıldızların zayıf ışıkları bu yükselen hava dalgası içinde kırılırlar. Bazen gözümüze tam olarak ulaşamazlar, yani kesik kesik gelirler.

Bu evimizdeki sıcak radyatörün veya bir ateşin ya da yazın çok sıcak yolların üzerindeki yükselen havanın arkasındaki şekillerin görüntüsünü dalgalandırmasına benzer. Gerçi görülebilir gezegenlerden gelen ışıklar da yükselen hava dalgaları ile kırılır ama onların ışıkları daha güçlü olduklarından gözümüze ulaşmada kesinti olmaz ve göz kırpmazla

Egoyla konuşma egzersizi...



Bak EGO'cuğum. bitanem, seni seviyorum. Sen uzun yıllar önce olmuş bir olayın etkisi altındasın. Şu an benim hissettiğim güvensizlik, tamamen senin duygularına kendimi kaptırdığım için ortaya çıktı. Ben artık çok farklı bir insanım. Kendime güvenmek için elimde o kadar çok sebeb var ki.

Seni çok iyi anlıyor ve hak da veriyorum. O zamanlar onlar bizim suçumuz değildi. Ben artık farklı bir gerçeklik yaşıyorum. Ben kendime güveniyorum. Gel sende bana katıl. İnan, bana üzülmene gerek yok.

Ben çok daha huzurlu bir hayat yaşıyorum ve bu sefer SEN BENİM GİTTİĞİM YOLDAN GELECEKSİN. Ben seni takip etmeyeceğim. Çünkü HAYATIMIN PATRONU BEN'İM

Büyüğünüze...... Emretmeyin…..........Boş şeylerde..... ......Israr etmeyin...



Emanete.......... İhanet etmeyin...... Hâlinizden..........Şikâyet etmeyin

Büyüğünüze...... Emretmeyin…..........Boş şeylerde..... ......Israr etmeyin...

Nefesinizi.......... Boşa tüketmeyin…...İnsanları........... Bekletmeyin…

Etrafınızı............Kirletmeyin…......... Hayatınızı.......... Mahvetmeyin…

Kimseye............ Minnet etmeyin.. ...İnsanları............Yüzüne karşı methetmeyin…

Kimseye............ Küfretmeyin....... ...Kötülüğe........... Meyil etmeyin…

Malınızı............. Boşa sarf etmeyin… Sırrınızı............. Açık etmeyin…

Her Şeyi............ .....Merak etmeyin… .....Suçunuzu.......... İnkâr etmeyin…

Şerefinizi........... Kaybetmeyin...

düş kırıklığı, kuşku ve çekingenlik içinde bulunan kişilerin kereviz ve havuç tüketmesinin ruh sağlığı açısından faydalı olacağına dikkat çekerken, iş hayatının yorgunluğu ve stresinden bunalan kişilerin sofralarından bezelyeyi eksik etmemeleri gerektiğini vurguluyor...

Fransız düşünür Savorin’in: “–Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!” sözü, son yıllarda daha da geçerli hâle geldi.


 Araştırmalar, aldığımız besinlerin, beyin biyokimyasını etkileyerek kişiliğimizi de, içinde bulunduğumuz ruh hâlini de değiştirebildiği sonucuna vardı. Alınan her bir besin maddesi, beyine farklı bir amino asit verir. Bu amino asitler, daha sonra farklı iletişim sinirlerine dönüşürler. İşte bu yüzden çok sık et ve et ürünleri ile beslenenlerin aktif, hareketli ve daha sert mîzaçlı oldukları tespit edilmiştir. Bu duruma toplumlarda daha açık ve net olarak rastlanır. Nitekim arslan, köpek ve etçil hayvanlar yırtıcı; koyun, keçi ve deve gibi hayvanlar ise daha uysal ve yumuşak olurlar.


Yatıştırıcı ve sâkinleştirici olarak bilinen besin maddeleri de karbonhidratlardır. Makarna, ekmek, bisküvi gibi karbonhidratlı besin tüketen insanlarda “triptofan” adlı kimyasal ileticilerin beyne tesiriyle “serotonin” maddesinin artması sâyesinde vücut genel bir huzur ve sâkinliğe kavuşur.


 Bu konuyla ilgili olarak İtalyan beslenme uzmanı Prof. Dr. Ezio Di Flaviano, insanların damak zevkleri ve yemek seçimi konusunda ilginç tespitlerde bulunmuştur. Ona göre, sofraya oturup doğru besin maddeleri seçerek, kötü ruh hâlinizi belli oranda düzeltebilirsiniz. Flaviano, yaptığı tespitler sonucunda zihinsel bunalım içinde ve patlamaya hazır bir psikoloji içinde olan kişilerin makarna, ekmek, taze meyve ve sebze yemeleri gerektiğini; kendisine olan özgüvenini yitirmiş ve bezginlik duyan kişilerin ise, kesinlikle peynir ve kırmızı et tüketmemelerini öneriyor.


İtalyan doktorun tespitine göre, süt ürünleri ve kırmızı et, kişilerde bezginliği artırıyor.


Yalnızlık ve iç sıkıntısı hisseden insanların rahatlamak için domates, patlıcan, biber, patates, yumurta ve karnabahar gibi sebzeleri tüketmesini doğru tercih olarak gören Flaviano, söylediği sözler ve davranışlarından memnun olmayanların soğan ve pırasayı tercih etmesi gerektiğini belirtiyor.


Flaviano, düş kırıklığı, kuşku ve çekingenlik içinde bulunan kişilerin kereviz ve havuç tüketmesinin ruh sağlığı açısından faydalı olacağına dikkat çekerken, iş hayatının yorgunluğu ve stresinden bunalan kişilerin sofralarından bezelyeyi eksik etmemeleri gerektiğini vurguluyor.


Üzerinden endişeyi atamayan ve “her an hata yapabilirim” saplantısını aklından çıkaramayan insanların bol bol marul yemeleri gerektiğini belirten İtalyan beslenme uzmanı, saldırgan ve karşısındaki kişilere karşı agresif bir yapısı olan kişilerin kendilerini kontrol altında tutmak için ceviz yemelerini tavsiye ediyor.

Önce tek başına ol. Önce kendinden hoşlanmaya başla, önce kendini sev...


Önce tek başına ol. Önce kendinden hoşlanmaya başla, önce kendini sev. Önce öylesine hakiki bir şekilde mutlu ol ki kimse gelmese bile önemi olmasın. Sen dolusun, taşıyorsun.


Şayet kimse kapını çalmazsa bu mükemmelen iyidir; hiçbir şey kaçırmıyorsun. Kimsenin gelip kapını çalmasını beklemiyorsun. Sen evdesin; birisi gelirse iyidir, güzeldir. Kimse gelmezse bu da iyidir, güzeldir. O zaman ilişkiye gir.


 Artık bir efendi gibi giriyorsun, bir dilenci gibi değil. Artık bir imparator gibi girersin, bir dilenci gibi değil.OSHO

Yarın gel başla...

Fener Kavurma...

Fener KavurmaMalzemeler: 1 adet Fener Balığı 1 çay bardağı sıvı yağ ½ soğan 1 avuç doğranmış mantar 1 adet sivri biber 1 orta boy domates 1 diş sarımsak Kekik, pulbiber, tarhun, karabiber Soya sosu 1 tutam kekik
Hazırlanışı: Tavamızı kızdırıyoruz. Yaklaşık 1 çay bardağı sıvı yağ ilave ediyoruz. Yağımız kızdıktan sonra doğradığımız soğanı tavaya alıyoruz. Ardından bir avuç mantarımızı ekliyoruz. Biraz karıştırdıktan sonra doğradığımız biberleri tavamıza atarak karıştırıyoruz. Kuşbaşı doğradığımız balığımızı tavaya atıyoruz. İnce kıydığımız sarımsağı tavamıza atarak karıştırıyoruz. Küp küp doğradığımız domatesleri yemeğimize ekleyerek karıştırıyoruz. Kekik, pul biber ve tarhundan oluşan baharat karışımımızı atıyoruz ve yemeğimizi iyice karıştırıyoruz. Az soya sosu ilave edip karıştırdıktan sonra ateşte kızdırdığımız kiremit güvecimize yemeğimizi alıyoruz. Üzerine bir tutam kekik ekledikten sonra yemeğimiz servise hazır. Afiyet olsun...

Her ne var ki sende, ödünçtür... Senin sanma... Şımarma...



Unutma!

Herşey senin için yaratıldı; ama dikkat et, sen herşey değilsin!

Dünya boyun eğicidir ama sen zalim efendi değilsin!

Yeterli sanıyorusun kendini kendine ;

Oysa hiç yeterli değilsin, muhtaçsın, ihtiyaçsız değilsin!

Her şey senin emrinde doğru ama amirliğe kalkışma!

Bil ki kalıcı değil, geçicisin; sahip değil misafirsin; sabit değil iğretisin

Her ne varki sende, ödünçtür.

Senin sanma,

Şımarma!..

Görüyorsun ya… Her şey sana bağlı!. Ne kadar önemli olduğunuzu asla unutmayın

Bir şarkı yaşanan anı ateşleyebilir.

Bir ağaç bir ormanın başlangıcı olabilir.

Bir kuş, baharın müjdecisi olabilir.

 Bir gülümseme bir dostluğu başlatabilir.

Bir tokalaşma moralinizi yükseltebilir ...

Bir yıldız, denizde bir gemiye yön gösterebilir.

Bir tek kelime, büyük bir ideali anlatabilir.

Bir huzme güneş ışığı, bir odayı aydınlatabilir.

Bir mum , karanlığı yırtabilir.

Bir gülüş, hüznü fethedebilir.

Bir adım, uzun bir yolculuğu başlatabilir.

Bir dua, bir kelimeyle başlar.

Bir umut ışığı ruhumuzu besleyebilir.

Bir dokunuş, ne kadar önemsendiğinizi hissettirebilir.

Bir ses, bilgelikle konuşabilir.

Bir ,yürek gerçek olanı anlayabilir.

Bir yaşam çok şeyi değiştirilebilir.

Görüyorsun ya… Her şey sana bağlı!. Ne kadar önemli olduğunuzu asla unutmayın

Ama gerçek şudur ki, insanlar kaybeden mi, kazanan mı olacaklarına kendileri karar verebilirler

ekmek
Her zaman aynı lokantaya yemeğe giden adam ekmeğin az olduğundan yakındı. "Diğer lokantalarda daha fazla ekmek getiriyorlar burada ise yalnızca bir dilim veriliyor" dedi.


Bir sonraki gelişinde adamın masasına dört dilim ekmek getirdiler. Adam yine diğer lokantalarda daha fazla ekmek verildiğini söyleyerek yakınmaya başladı. Adamın daha sonraki gelişinde adama bir büyük ekmek getirdiler, fakat adam sitemini sürdürdü. Sonraki gelişinde ekmekleri, kocaman bir sepet içinde getirdiler. Ama adam hâlâ " Başka yerlerde yiyemeyeceği kadar çok ekmek getirdiklerini" söyleyerek sitemine devam etti. Sonunda lokanta çalışanları adamın bir sonraki gelişine çok iyi hazırlanmaya karar verdiler. Adam için özel bir ekmek yaptılar. Ekmek 2 metre uzunluğunda, 60 santim genişliğindeydi. Adam masada yerini aldıktan sonra dört kişinin taşıdığı ekmeği getirip adamın önüne koydular. Ekmeğin iki ucu masanın yanlarından dışarı taşmıştı. Şef garson kendisiyle gurur duyarak bir adım geri çekildi ve müşterinin bu kez ne söyleyeceğini merakla beklemeye başladı.


Adam masasındaki inanılmaz büyüklükteki ekmeğe bakarak söylendi: " Sonunda yine bir parça ekmeğe döndük yani, öyle mi?" Bu adam gibi bizlerde gönüllü kaybedenleriz çoğu zaman.


Yaşamın adil olmadığına, insanların güvenilmez olduğuna inanırız ve şiddetle sarsılırız. Yaşamın ne denli çekilmez olduğunu herkesin bilmesi gerektiğine inanır ve kendimizi bunu anlatmaya zorunlu hissederiz. Yaşam bazen adil olmayabilir, kaybedebiliriz.


Ama gerçek şudur ki, insanlar kaybeden mi, kazanan mı olacaklarına kendileri karar verebilirler. Kendilerini çaresiz ve zavallı hissedebilirler ya da güçlü olmaya çalışabilirler. Mutlu insanlar olayları her zaman denetimleri altında tutamayacaklarını öğrenirler ama nasıl tepki gösterebileceklerini bilirler.


Lewis Dunnig şöyle der: "Yaşamın bizim için anlamını bize getirdikleri ve davranışlarımızla bizim yaşama verdiklerimiz değil, karşılaştığımız olaylara gösterdiğimiz tepkinin bizim üstümüzdeki etkisi belirler." Mutlu ve kazanan kişi olma hakkınıza sahip çıkmayı unutmayın!

"Düşünün ki bugün Dünyanın son günü. Yarın bu saatte her şey bitecek. Kurtuluş şansınız yok. Bugün ne yapardınız?"

ArticleBir Üniversitede , Profesör derse şöyle başlamış : - "Düşünün ki bugün Dünyanın son günü. Yarın bu saatte her şey bitecek. Kurtuluş şansınız yok. Bugün ne yapardınız?" Tüm öğrencilerden bir çok değişik cevap gelmiş:
- İbadet eder Tanrıdan günahlarımı affetmesini dilerdim, ...

- Tüm sevdiklerimle vedalaşırdım,

- Ailemle zamanımı geçirirdim,

 - Anneme veya Babama giderdim,

- Arkadaşlarımla yarım saat eski günlerdeki gibi basket oynardım,

- Barbekü partisi yapardım,

- Tüm sevdiğim yemekleri son bir defa yerdim.

- Yatar uyurdum.

- Ormanda son defa dolaşırdım,

- Güneşin doğuşunu ve batışını son defa seyrederdim.

 - Akşam yıldızları seyrederdim.

- En sevdiğim yemeği hazırlar tüm sevdiklerimi akşam yemeğe davet ederdim

. - Piknik yapardım, - Hayatta en çok gitmek istediğim yere gider orda ölümü beklerdim,

 - Jet uçağına binerdim,

 - Üzdüklerimi arar özür dilerdim beni affetmesini isterdim vs..

Hoca bütün hepsini tahtaya yazmış.

Sonra gülerek ; -" Çocuklar bunları yapmak için dünyanın son günü olması şart mı ..? " diye sormuş.

Sevgiye bak...

 

Her sabah doğan güneşle yeniden dolduruyorum içime ışığı...



Hala elinde uçan balonu ve pamuk şekeri var çocuk gülüşlerimin

Her sabah doğan güneşle yeniden dolduruyorum içime ışığı.

 

Dilinden çıkan ve doğru olarak bana göstermek istediklerinin gerçek doğrular olduğuna emin misin ?



Dilinden çıkan ve doğru olarak bana  göstermek istediklerinin gerçek doğrular olduğuna eminmisin ? neden beni tanımlıyorsun ?

yaralanabilirim canım acıyabilir hatta yolumu değiştirebilir ve sonsuza kadar kaybolabilirim ...hiç mi korkmuyorsun beni yargılarken ..bu dünyaya kendimi ifade edişim belki senin ki gibi değil ...

belki ben Yaratılışın başka bir penceresinde anlamımı buluyorum...

Hiç kimsenin yanınızdan mutsuz ve kötü ayrılmasına izin vermeyin...

Öz-de Işık

Gittiğiniz her yere sevgi götürün: İlk önce kendi yuvanıza. Çocuklarınıza, karınıza, kocanıza, yan komşunuza sevgi verin... Hiç kimsenin yanınızdan mutsuz ve kötü ayrılmasına izin vermeyin. Tanrı'nın zarafetinin yaşayan bir örneği olun; yüzünüzden, gözlerinizden, gülüşünüzden ve selâmınızdan zarafet eksik olmasın

Rahibe Teresa

Amanınnn... Günün fotosu...12/12/2011

Akıllı bir deli-Aydilge

http://youtu.be/L_FTfQHgwxc

Enerji dolu, güçlü ve sağlıklıyız ve bunun tadını çıkarıyoruz!..



Geçmişimdeki tüm olumsuzlukları siliyorum! Gelecek ise seçim yapmamı bekliyor! İşte tam bu anda bilinçli bir şekilde yarınlarıma yön veriyorum! Geçmişte yaptığım tüm hatalar için kendimi bağışlıyorum! Kendimi şu an huzurlu, mutlu, harika hissediyorum! Enerji dolu, güçlü ve sağlıklıyım ve bunun tadını çıkarıyorum!..

Hem kendini hem başkalarını affet ruhun hafiflesin, sağlığına kavuş, hayata sarıl...

Affedemediğin için kendini kapatmışsın...!!!

Hem kendini hem başkalarını affet ruhun hafiflesin, sağlığına kavuş, hayata sarıl...