27 Mart 2011

zen nedir?

Günün birinde bir keşiş Zen Ustası Joshu’ya sormuş ‘Zen nedir? Lütfen öğret bana’. ‘Kahvaltı ettin mi?’ diye sormuş Joshu ‘Evet, Usta’ demiş keşiş. ‘Öyleyse’ demiş Joshu ‘git çanağını yıka’.

http://www.birazoku.com

en çok kimden özür dilemeli...

 
Ben en çok kendimden "özür" dilerim. Çünkü: bana çok yanliş yaptim...

Hayat; Kimi sevdigin ve kimi incittigindir...

Hayat; Seni kac kisinin aradigi, kiminle ciktigin, cikiyor oldugun veya cikacagin demek de degildir. Kimi optugun, hangi sporu yaptigin, kimlerin seni sevdigi de degildir. Hayat, ayakkabilarin, sacin, derinin rengi de degildir. Nerede yasadigin veya hangi okula gittigin de degildir. Aslinda hayat; notlar, para, giysiler, girmeyi basardigin ya da basaramadigin okullar da degildir.

Hayat; Kimi sevdigin ve kimi incittigindir. Kendin icin neler hissettigindir. Guven, mutluluk, sefkattir. Arkadaslarina destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktir. Hayat; Kiskancligi yenmek, onemsemeyi ogrenmek ve guven gelistirmektir. Ne dedigin ve ne demek istedigindir. Insanlarin sahip olduklarini degil, kendilerini oldugu gibi gormektir. Her seyden onemlisi hayati, baskalarinin hayatini olumlu yonde etkilemek icin kullanmayi secmektir. Iste hayat bu secimden ibarettir. Insanlarin en acizi dost edinemeyen, ondan daha acizi ise dost kaybedendir.

Charles Eguone

Yaşamak güzel şey dogrusu...üstelik hava da güzelse


Yaşamak güzel şey dogrusu
üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
El...in ekmek tutmuşsa bir de
...Hele tertemizse gönlün
......Hele kar giybiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden kormuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak çok güzel
Çok güzel şey doğrusu

 

mELİH cENDET aNDAY

24 Şubat- 04 Mart Phi Phi ve Phuket adaları...

[slideshow] 

Phi Phi adasında tekne turu yapılır…

Tayland gezimizin son durağı ülkenin güneyindeki adalar… Chiang Mai’den uçakla Phuket adasına geçiyoruz . Phuket adasından da yaklaşık bir buçuk saatlik  feribot yolculuğuyla Phi Phi adasındayız. Ülkenin güney kıyılarının pek Tayland’la ilgisi yok. Her yer son derece turistik.Otellerin fiyat aralığı çok geniş,  odada fazla vakit geçirmem, temizlik de çok önemli değil derseniz 700 Baht’a  ( 100 Baht= 5Tl) kalabiliyorsunuz. Eli yüzü düzgün ve adanın simgesi olan bangalovlar’da kalmak için 2000 Baht’ı gözden çıkarmanız gerekiyor.

Phi Phi adasına gidince mutlaka yapmanız gereken iki şey var. Birincisi tekne turuna çıkmanız gerekiyor. Yarım günlük tekne turları olduğu gibi, tam günlük tekne turları da var. Tekne turunda göreceğiniz manzaralar soluk kesici. Denizin rengi mavi mi, yeşil mi bilemiyorsunuz. Hele o rengarenk balıklara inanamıyorsunuz… Denizden çıkardığınız mercan taşları ise büyüleyici… Her teknede palet ve snorkel var. Onlarla deniz de yapacağınız keşif unutulmaz olacaktır. Hele o coğrafi şekillere ne demeli… Denizin üstünde 200-300 metrelik dik kaya oluşumları var… Tekne turlarında ortalama beş mola veriliyor. Molalardan biri de ‘Maymun Adasında’… Adada her yer maymun kaynıyor. Maymunlar inanılmaz oyunbazlar. Tekneye çıkıp, ortada buldukları su şişelerinden bir güzel su içiyorlar. Meyve bulurlarsa meyveleri yiyorlar. Bir yandan maymunlardan korkuyorsunuz, ay üzerime gelir mi diye bir yandan da kare kare fotoğraflarını çekiyorsunuz… Üstelik arsızlar da… Şişeden suyu içince gitmesini bekliyorsunuz değil mi?  Hayır efendim gitmiyorlar… Bakalım daha ne var diye teknenin içinde araştırmaya devam ediyorlar… Ay vay diyerek, kaçışarak, gülüşerek adadan ayrılıyorsunuz… Ben bu eşsiz manzaralara doyamadığım için tekne turuna iki kere çıktım.

İkincisi ise adanın en meşhur kumsalı ‘Long Beach’e gitmek… Ada küçük olduğu için her yere yürüyerek gidilebilir. Zaten araba falan yok. Burada deniz taksileri var. Long Beach’e deniz taksisiyle gitmek 100 Baht. Ben adayı daha yakından tanımak istediğim için yürüyerek gittim. Kumsala varmak merkezden yaklaşık 20 dakika sürüyor. Fakat adada nem çok yüksek olduğu için üstüm başım terden sırılsıklam oldu… Ben yine de yürüyerek gidin derim. Alabildiğine uzanan beyaz kumlarla kaplı sahil, ve mercan taşlarıyla dolu o pırıl pırıl deniz anında yorgunluğunuzu unutturacaktır. Her yerde şezlonglar, güneş şemsiyeleri, kafeler olduğu için çok rahat ve konforlu bir gün geçirebilirsiniz. Ayrıca burada mutlaka ama mutlaka masaj yaptırın derim. Masaj yapılırken, dalgaların hışırtısını dinlemek ayrı bir keyif. Masajdan sonra da yeşil çay ikramları var. Bu keyifli günün ardından otele uçarak dönüyorsunuz…

Adada her türlü yiyeceği bulmak mümkün ama ben özellikle deniz ürünlerini tavsiye ederim. İnanılmaz ucuz ve inanılmaz lezzetli pişiriyorlar. Akşamları ise adanın klasiği olan ateş gösterilerini mutlaka seyretmelisiniz. Her akşam saat onda hemen hemen her lokanta ve barın kendine ait ateş gösterisi oluyor. Karanlığın içinde ateşle yapılan oyunlar soluk kesici…

Adada tembellik yapacağımı zannederken, yine kendimi her gün bir oraya bir buraya koştururken buluyorum. Dalış kursuna da gidip hevesimi aldıktan sonra ülkenin en büyük adası olan Phuket adasına feribotla geri dönüyoruz…

Phuket adası çok kalabalık. Tam sezonda olduğumuz için sahillerde boş şezlong bulmak bile mesele… Denize girmek için Patong Beach adanın en favori yerlerinden. Deniz sonrası yemeğinizi yiyip, alışveriş de yapabileceğiniz Patong Beach’de akşamları da Tay Boksu gösterisi izleyebilirsiniz.

Ama denize girmek için ben size Freedom Beach’i tavsiye ederim. Nispeten daha sakin olan bu plaja, 40 dakikalık bir tekne yolculuğuyla gitmek mümkün.

Phuket adasına gelmişim , tura katılmamışım olacak şey değil tabi… Phuket adasının en favori turu meşhur ‘James Bond’ adası turu… 1974 yılında James Bond filmlerinden biri burada çekiliyor ve adanın ismi o tarihten itibaren James Bond adası olarak kalıyor, yerliler bile adayı artık Bond adası olarak çağırıyorlar… Adadan dönüşte Andaman Denizin’de kanoyla gezmeniz de mümkün. Kanoyla mağaraların içine girip, kürek çekmek çok zevkli. Mağaralara girmek için başınızı eğmeniz gerekiyor… aman dikkat başınızı çarpmayın.

Ayrıca Phuket adasında ilginizi çekerse pirinç tarlalarına gidip pirincin nasıl yetiştirildiğini de  öğrenebilirsiniz… Ve tabi ki fil gösterilerine gidebilirsinz…

Fakat adada toplu taşıma olmadığı için her yere taksiyle veya tuk-tuk’la gitmek zorundasınız. Bu da Phuket adasında kalmanın maliyetini çok yükseğe çekiyor… En kısa mesafe 600 Baht’tan başlıyor…

Eeee bu gezinin artık bir yerde bitmesi gerekiyor… Phuket adasından önce Bangong’a arkasından İstanbul’a uçmak üzere yola çıkıyoruz… Havaalanından tropikal meyve sepetleri almayı unutmayın… Hem tadları güzel, hem fiyatları uygun hem de eşe dosta değişik bir hediye vermek için büyük bir fırsat.

Ben bir yere gittiğim zaman, gittiğim yerin toprağının beni kabul ettiğine inanırım ve beni kabul ettikleri için  oraya teşekkür ederim. Sizin huzurunuzda Tayland topraklarına teşekkür ediyorum. Bizleri çok güzel ağırladılar… Kısmet olurda yeni gezilere çıkarsam onları da sizlerle paylaşmak isterim…

Sağlıcakla,

2011 UNESCO Evliya Çelebi Yılı ...

haber_resimleri/evliya_celebinin_400_dogum_yili__1552_510_310.jpgDünyaca ünlü gezgin ve anlatı ustası Evliya Çelebi'nin doğumunun 400. yılı sebebiyle yıl boyunca çeşitli etkinliklerle anılacaktır. Memleketi Kütahya'da heykeli yapılmıştır.On bir ciltten oluşan seyahatnamesinden bir kaç ufak alıntı aşağıdadır.

Viyana’da Bîr Hastanın Ameliyatı

Viyana’da bir hastanın şakağına mermi girmişti. Doktor ve yardımcısı bu mermiyi çıkarmak için ameliyata başladılar. Ben de izin istedim ve sessizce onları izledim. Doktor öncelik­le hastanın alnının ortasından başlamak üzere baştaki deriyi iki tarafa doğru soydu. Ardından başının yan tarafından bir delik açtı. Sonra bir demir parçasıyla kafatasını kaktırarak a-yırdı. Kafatasının tam ortası keserin dişleri gibi birbirine geç­miş olduğu için tam ortadan ikiye bölündü. Ben hastaya da­ha yakından bakmak için yaklaştım, bu arada mendille ağzı­mı kapattım. Doktor bana niçin ağzını bu şekilde kapattın de­yince: “Belki hapşırırım ve hastaya zarar verebilirim.” deyin­ce doktor: “Sen doktor olmalıymışsın.” dedi. Ardından dok­tor kurşunu çıkardı, kurşunun yerini de bir süngerle temizle­di. Sonra da kemikleri eskisi gibi birleştirdi. Deriyi de kapattı. Ardından yüzlerce iri at karıncası getirdiler. Doktor karıncaları tek tek derinin bitiştiği yerlere yaklaştırıyordu. Karınca bu bi­tişen deriyi ısırır ısırmaz, doktor karıncayı belinden kesiyordu. Böylece deriyi baştan başa kapattılar. Birkaç hafta sonra adam iyileşti, karınca parçaları da kendiliğinden döküldü.

Erzurum’un Soğuğu

Halkın ağzında şöyle bir fıkra vardır: Bir dervişe “Nere­den geliyorsun?” demişler. O da “Kar rahmetinden geliyo­rum.” demiş. Bunun üzerine “O ne diyardır?” demişler. Der­viş “Soğuktan insana zulüm olan Erzurum’dur.” demiş. “Ora­da yaz olduğuna rast geldin mi?” demişler. Derviş “Vallahi 11 ay, 29 gün sakin oldum. Halk hep yaz gelecek dedi. Ben göremedim.” demiş. Bir diğer fıkra da şudur: Kedinin biri kara kışta bir dam­dan diğer dama sıçrarken havada donup kalmış. Sekiz ay sonra don çözülünce miyavlayarak yere düşmüş. Gerçekten de bir adamın eli yaş iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donar. Elini demirden koparmak ihtimali ol­maz. Ancak bir miktar derisi yüzülerek demirden kurtulabilir.