11 Haziran 2011

http://www.losev.org.tr/dergi/kent.htm... Bir tıklamayla destek olabiliriz...

 

Para vs istemiyorlar; sadece aşağıdaki linke tıklayıp orda projeye destek sayfasına gidip tekrar bir “destek vermek için tıklayın” butonu var sayfanın altında ona tıklamak yetiyor.

Sadec 10 arkadasiniza yollamaniz dahi en az 1000 kanserli cocugun hayatini kurtarir.

http://www.losev.org.tr/dergi/kent.htm


 Arkadaslar,

Kampanyamiz hizla ilerliyor. Ama zamanimiz cok az. Bugun de losemili bir cocuk basvurdu. 6/6 tam uyumlu verici kardesi olmasina ve hastanin yasamasi k emik iligi nakline bagli olmasina ragmen nakil yaptiracak hastane bulamiyor. En yakin 3 ay sonrasina randevu veriliyor. Yani bir anlamda beklerken öl deniliyor. Bunun icin zamanimiz yok. Ben utanıyorum. Ama ne yapacagımı da sasırdim. Gercekten bu insanlar bu kadar duyarsiz mi.Ya da bir tek biz mi telaslaniyoruz. Acaba biz de mi 3 maymun olmaliyiz ki aksam rahat uyuyalım. Hayır , olamaz. nsanlik henuz olmedi. Ya gercekten bizim cok yakinimiz birisi yasayacakken goz gore gore olse biz ne yapardik. Insanlar katil olur yahu.

Haydi tuslara daha fazla dokunalim ve bu sayiyi kisa zamanda 1 MILYONA cikaralim, sonra da 5 milyona.Sesimizi basin bile duymuyor, siyasiler nasil duysun?

Elinize saglik. Kolay gelsin.

İncinme... İncitme...

İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç
bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca
Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî
Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça
soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi
seyrederdi.

O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan
birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı
ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını
anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi.
Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir
nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi
olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar
ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için
hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası
odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu
edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.

Birkaç saat
sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı
görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı
kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.

Kanunî bir ara
tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine
bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış
olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca
yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı
sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:

Meyve
ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?


Hocası
Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:

Yarın Hakk’ın divanına
varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca

Oturduğunuz evin güzelliği de, çirkinliği de sizin eserinizdir...

 

Hayat bir "kendin yap" tasarımıdır
Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. ...Patronuna işten ayrılarak artık ailesi ve torunlarıyla zaman geçirmek istediğini söyler.

Bunun karşılığında patronu marangozdan son bir isteği olduğunu ve ondan son kez bir ev yapmasını istediğini söyler.

Marangoz kabul eder ve işe girişir. Fakat gönlü artik işte olmadığı için baştan savma işçilik ve kalitesiz malzeme kullanarak evi bitirir. İşini bitirdiğinde işveren, evi gözden geçirmek için gelir. Dış kapının anahtarını marangoza uzatır. "Bu ev senin" der, "sana benden hediye". Marangoz şoka girer. Bu nasıl olur diye düşünür. Bu son diye bir an önce bitirmek için yaptığı evin kendisinin olduğunu öğrenince çok utanır. Bu evin kendi evim olduğunu bilseydim hiç böyle yapar mıydım diye düşünür ve o anda yaptığı hatanın farkına varır. Bir başkası için yaptığı iş aslında kendi kullanacağı standartların çok altındadır.

Evet kendi hayatınızda da marangoz sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. Hayat bir "kendin yap" tasarımıdır" Başkaları için yaptığınızı düşündüğünüz olumlu ya da olumsuz herşey sizin kendi evinizi inşa eder. Oturduğunuz evin güzelliği de, çirkinliği de sizin eserinizdir.

Her ruhun kendi yolu vardır...

Dünyadaki ruhlar kadar Allah’a giden yol vardır.

Bab'ı Aziz

İşte zamazingonun seçilen şarkısı:Anette'in dünyasına hoşgeldiniz... Namı diğer Zamazingo... Çektiğim fotolar ve harika müzik eşliğinde...Sadi Atay'a teşekkürlerimle

http://youtu.be/mLRnrjiNjr8