6 Mayıs 2011

Aşkım... bi çift de kedi alalım mı?..

Ağaçlardan ormanı göremiyorum...

Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının...



"Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının.
Kar...ar aklın durması halidir, karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.
Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar.
Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.

Oysa yolculuk asla sona ermez.
Bir yol biterken yenisi başlar.
Bir kapı kapanırken, başkası açılır.
Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."

Lao Tzu

Sahip olduğunuz KOŞULLARI değiştirmek için, önce FARKLI düşünmeye başlayın...!

Mooncake - Rain In The Ashtray

http://youtu.be/-KBHAqy97to

En iyi yatırım kendime yaptığım yatırımdır...



"Kendime yapacağım yatırım en iyi yatırımdır. Bu yatırım yalnız benim değil, çevremdekilerin de hayatını iyileştirecektir. Yapacağım zihinsel, bedensel, ruhsal ve duygusal çalışmalar enerjimi artıracak ve dengemi sağlayacak.

Sokrates bir gün derste öğrencilerine birer beyaz kâğıt dağıtır ve üzerine bir daire çizmelerini ister...


Sokrates bir gün derste öğrencilerine birer beyaz kâğıt dağıtır ve üzerine bir d...aire çizmelerini ister.
Dairenin tam ortasına da bir nokta koymalarını söyler... Ve “Büyük mü yoksa küçük mü bir daire çizdiniz” diye sorar.
Bazıları küçücük bir daire çizerken bazıları tüm kağıdı doldurmuştur... Ve sonra, “Dairenin, tam ortasındaki nokta sizsiniz. Daire ise sizin yaşadığınız hayata koyduğunuz sınırlamayı temsil eder. Siz kendi dünyanızın merkezisiniz” der.
Daha sonra, “Şimdi daireyi silin. Geriye sadece nokta kaldı. Şimdi sınırı olmayan bir dairenin merkezindesiniz...
...
Baktığımız zaman, gerçekten de insanların hayatlarını, düşünce yapılarına göre oluşturduklarıyla sınırladıklarını görebiliriz.
İnsanlar başlangıçta, bir şeyleri elde etmek için çaba harcarlar. Ama, ancak, hayali bir engele ulaşana kadar devamlı ilerler.
Sonra kendi dayattıkları, sınırlayıcı bir tutum yüzünden dururlar. Ve potansiyellerini kullanmadan, hayat tabakasını olduğu gibi kabul ederler.
Kendilerini düşüncelere, hareketlere ve sonuçlara hapsederler. Böylece de, kendi koydukları sınırların ötesine geçemezler.
...
-O sebeple de bizler hayatta ancak kendi oluşturduğumuz sınırlarımız kadarız.
Oluşturabildiğimiz sebepler kadarız. Bize verilen sorumluluk kadarız. Cevaplarını aradığımız sorularımız kadarız.
-Tercih ettiklerimiz kadarız. Seçeneklerimiz kadarız. Algıladıklarımız kadarız. Merak ettiklerimiz kadarız.
-Düşündüklerimiz kadarız. Yaptıklarımız kadarız. Hayatta oluşturduğumuz eylemlerimiz kadarız.
Sabah uyandığımız zaman, ya kalkıp gördüğümüz rüya için gerekli şartları oluşturmak için çabalarız. Ya da tekrar uyuyarak, rüyada kaldığımız yerden devam ederiz

En derin yaralarla başlar, en derin gülücükler.

Dans Resimleri

En derin yaralarla başlar, en derin gülücükler. En yüksek uçurumlardan düşerken, öğrenirsin uçmayı. En derin denizlerde boğula boğula becerirsin, tek bir nefesle yaşamayı. (Nietsche)

Hayat nedir ?


Hayat ResimleriHAYAT;çetele tutmak değildir.Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın,çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek de değildir.






Kimi öptüğüni hangi sporu yaptığın,

kimlerin seni sevdiği de değildir.

Hayat ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir.

Nerede yaşadığın veya hangi okulan gittiğinde değildir.

Aslında hayat, notlar , para, giysiler,

girmeyi başardığın yada başaramadığın okullarda değildir.

HAYAT,

Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.

Kendin için neler hissettiğindir.

Güven, mutluluk, şefkattir.

Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.

Hayat kıskançlığı yenmek,

önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.

Ne dediğin ne demek istediğindir.

İnsanların sahip oldukları değil,

kendilerini olduğu gibi görmektir.

Herşeyden önemlisi, hayatı başkalarının

hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.

İşte hayat bu seçimden ibarettir


insan kendine ve hayata yeni bir gözle bakma fırsatını her AN değerlendirebilir

"İnsanı acılar olgunlaştırmaz. İnsan içinden geçtiği (ya da içinden geçen) acıların yarattığı alanda yeni bir gözle kendine bakma fırsatını değerlendirebiliyor ise acı dağılır ve bir hediyeye dönüşür sadece. Aksi takdirde acı, gereksiz bir işkenceden öte bir şey değildir. Ayrıca insan kendine ve hayata yeni bir gözle bakma fırsatını acıya hiç gerek kalmaksızın da her AN değerlendirebilir."

Ali Karakuş

Anneme...



Anneler Günü Yazısı

İlkokuldayken anneler gününde annemize söylememiz için bu şarkıyı öğretmişlerdi bizlere.  ‘Benim annem güzel annem, beni al kollarına kucağında uyut beni, ninniler söyle bana…’ Okuldan eve koştuğum gibi günü beklemeden anneme söylemiştim hediye şarkısını. Sonraki senelerde ise şiirler, yazılar ilk tercihimdi…

Çocukluk günleri hızla eriyip büyüyünce anneler günü kutlamalarım da değişti elbette. Karınca kararınca ufak tefek şeyler aldım. Annemin gönlü olsun diye. Fakat annem her sene ‘Anneler Günü benim için hiç önemli değil. Ben senede bir gün mü anneyim. Hediyeye ne gerek var ne zahmet ettin diye’  konuştuğu için ben de geçen sene anneler gününün gerçekten onun için önemli olmadığı yanılgısı içinde buldum kendimi…

Ve anneler günü haftasında Eskişehir turuna katılmaya karar verdim. Anneme daha evvelden hediyesini verdim, öptüm, kahvemizi içtik, sohbetimizi ettik, gideceğimi söyledim. Annem yine zaten benim için önemli değil havalarında olduğu için ben mutlu mesut Eskişehir’e gittim…

Anneler günü sabahı ne olur ne olmaz deyip annemi arayayım dedim. Aramadım diye bozulur falan. Ben işimi sağlam kazığa bağlayayım dedim. Hatlar çok yoğun olduğu için telefon düşmedi. Öğlen tekrar aradım. Annem telefonu bir hışımla açtı. Niye şimdiye kadar aramadın. Ben şaşkın. Hani dedim “Eskişehir… Tur… Telefonlar tutmadı.” “Ben şimdiye kadar senin aramanı bekledim” dedi. Eyvah dedim içimden aklıma gelen başıma geldi. Neyse bir şekilde konuyu tatlıya bağlayıp kapattık…

Bu sene anneler günü geliyor ya annem başladı yine klasik konuşmasını yapmaya “bak benim için anneler günü önemli değil”… “Anne” dedim… “Bak bu gün senin için belli ki önemli. Bari önemli değil deme” dedim. Yemezler dedim. Sustu… Bana da yanlış işaret veriyor. Boşu boşuna tatsızlık yaşıyoruz sonra.

Geçenlerde gazetede bir yazı okudum. Annesi vefat etmiş bir bey yazmıştı yazıyı. Böyle günlerde biz üzülüyoruz. Bize de yazık diye bitirmişti yazısını.  Hak vermemek elde değil. İnsanın yarasına tuz basmak gibi oluyor böyle günler.  Ama yine de kutlamamak olmaz sanırım. Gerçi şimdilerde işler biraz çığırından çıktı tabi. Böyle özel günler direk tüketime yönelik anlamını kaybettiren bir hal almaya da başladı…

Anneme sordum “senin çocukluğunda anneler günü var mıydı?” diye. “Yoktu” dedi. “Bundan kırk sene önce bizim televizyonumuz bile yoktu” dedi. “Çok sonraları başladı anneler günü kutlanmaya” dedi.Dayanamadım sordum “sen annene en son ne hediye aldın?” diye. “Biraz rahatsızdı eşarp aldım” dedi buruk bir sesle. “Anneannen eşarbı omzuna atar öyle otururdu” dedi.

Sanırım bu günlerimizin kıymetini bilmeliyiz. Her ne kadar çekişsek de, dünyaya bakışımız tamamen farklı da olsa sarılıp yanağına bir öpücük kondurmayı bilmeliyiz…

Nice anneler gününe…

Sağlıcakla,