18 Ekim 2011

Minik lahmacunlar...

içindekiler
İç Malzemeleri :
•1 baş soğan, rendelenmiş
•400 gr kıyma
•4 adet domates, küçük küçük doğranmış
... •4 adet çarliston biber, doğranmış
•Yarım demet maydanoz, ince ince kıyılmış
•1 tatlı kaşığı karabiber
•1 tatlı kaşığı tuz
Ayrıca :
•4 adet yufka
•1 yumurtanın sarısı
hazırlanışı
•İç malzemelerin tümünü çiğ olarak karıştırın.
•4 adet yufkayı üstüste koyup sekize bölün. Her bir üçgenin geniş kısmına harçtan bolca koyun (pişince harç azalıyor).
•Sigara böreği gibi sarın. Böreklerin uç kısmına suyla ıslatılmış fırçayı sürüp yapıştırın.
•Hepsini yağlanmış tepsiye dizin. Üzerlerine yumurta sarısı sürün.
•Böreklerin ortasına bıçak yardımıyla bir çizgi çizin ve karnıyarık şeklinde açın.
•200 C fırında böreklerin üzerleri kızarana kadar pişirin

Televizyonsuz hayat oh ne rahat...

Sınıf öğretmeni, çocukların uykuları üzerine bir araştırma yapıyordu. Rüya görme...nin insan ruhunu ne kadar rahatlattığını ve onlar için ne kadar gerekli olduğunu belirttikten sonra:
- Söyleyin bakalım!. dedi. Bu gece ne gördünüz?

Çocuklar, tek tek el kaldırarak rüyalarını anlatmaya başladılar. O haftaki rüyaların bir çoğu, üç gün önce meydana gelen korkunç tren kazası ile ilgiliydi. Bir de, cinnet geçiren bir emeklinin, karısı ve çocuklarını yol ortasında bıçaklaması ile…

Öğretmen, arka sıralarda oturan bir öğrencinin el kaldırmadığını görünce, ona doğru yaklaşıp:
- Hayrola arkadaş!. dedi. Yoksa sen hiç rüya görmüyor musun?
Küçük çocuk, yanakları pembeleşirken:
- Elbette görüyorum!. diye gülümsedi. Ama benim rüyalarım çok farklı.
- O zaman, gördüğünü anlat!. dedi öğretmen. Aynı şeyleri görmen gerekmiyor.

Küçük çocuk:
- Ben, dedemle birlikte gittiğim balık avını gördüm!. dedi. Köyümüze yakın olan derede idik. Ve koca bir balık tutarak eve götürdük.

Öğretmen, yaptığı çalışmayı, bir sonraki dersinde de sürdürdü. O hafta görülen rüyaların büyük bir çoğunluğunda, petrol zengini bir ülkenin bombalanması sırasında ölen yüzlerce çocuk vardı. Diğer rüyalar ise, meşhur bir şarkıcının ayağından vurulması ve iş adamlarından birinin kaçırılması ile ilgiliydi.

Öğretmen, arka sıradaki öğrencinin bu sefer de el kaldırmadığını görerek yanına gitti ve ona ne rüya gördüğünü sordu.
Küçük çocuk, dışarıdaki karlı dağlara bakıp:
- Geçen hafta bir çok kuzumuz doğdu, dedi. Rüyamda onları, dağın yamacındaki pınara götürmüştüm. Bu arada çiçeklerle konuşup, gökyüzündeki kuşlarla yarıştım. Onlar gibi uçuyordum havada.
Öğretmen, araştırmasını biraz derinleştirdiğinde, çocuğun diğer kardeşlerinin de aynı türde rüyalar gördüğünü öğrendi. Hatta dedesi bile, onlar gibiydi.Sonunda merak edip:
- Hep bu türden rüyaları görmeniz çok harika! dedi. Sanki birer film gibi her biri. Yoksa bunun için bir formül mü var?
Küçük çocuk:
- Bilmiyorum öğretmenim!. diye gülümsedi. Televizyon alamayacak kadar fakir olduğumuz için, Allah bize bu filmleri gösteriyor olmalı

Düşünüyorum... Günün fotosu... 18/10/2011

Yollara niye düşeriz...

 
Bazen uzaklaşmak için
Bazen değişiklik için
Bazen gurbet için
Bazen sevilene ulaşmak için
Bazen kaçmak için

Bazn düşünmek için

Bazen kendini geliştirmek için
Bazen varmak için
Bazen bir amaç için
Bazen başarmak için
Bazen aşk için
Bazen yalnız kalmak için
Bazen değişmek için
Bazen yenilik için
Ama hep gitmek için...

DAAU - Raw Like Milk ...Coşmaya hazır olun...

http://youtu.be/XYTSK4XV8R0

Ben buraya yarışa başlayayım diye değil, yarışı bitireyim diye geldim...

HAYAT UZUN BİR MARATON
Hava kararmaktadır. Maraton yarışı sonuçlanalı bir saati geçmiştir. Stadyum neredeyse boşalmıştır. Stadyumun temizlikçileri yavaş yavaş etrafı toparlamaya bile başlamıştır. Tam o sırada stadyumun giriş kapısından bir siyahi atlet gözükür. Atletin gözü bitirme ipini aramaktadır. Koşma ile yürüme arası bir şey, seke seke ilerlemektedir. Sonunda atlet bitirme ipini göğüsler. B...öylece John Stephen Akhwari, Mexico'daki 1968 Olimpiyatları'nda tarihe geçer. Ama bu Tanzanyalı atletin tarihe geçmesine asıl neden, yarışı en son bitiren atlet olması değil, ipi göğüsledikten sonraki sözleri olmuştur.
Bu Tanzanyalı atlet yarış sırasında bir kaza geçirmiş ve yaralanmıştır. Tedavisi yapılmıştır, ama bacağı hâlâ kanamaktadır. Stadyumda kalan bir küçük kalabalık bu atleti alkışlarlar. Bir kısmı takdirle alkışlamaktadır, bir kısmı da adamın yaralı bacağını görmediklerinden, belki de dalga geçerek alkışlamaktadır. Bu alkışlamada belki de, "Aksam-ı şerifler hayrolsun! Nerelerdeydiniz mirim?" türünden bir sorgulama bile vardır. Maraton koşusunu yazacak bir-iki gazeteci daha
stadyumdan ayrılmamıştır. "Neredeydiniz mirim?" sorusunu bu gazeteciler daha bir usturuplu sorarlar :
“Yarışı kazanma şansınızı kaybetmiştiniz. Neden ille de yarışı bitirmek için bu kadar kendinizi zorladınız?”
Bu soruya Tanzanyalı atlet çok şaşırır; ama sonunda cevabını verir :
“Beni ülkem buraya yarışa başlayayım diye değil, yarışı bitireyim diye yolladı..”
Bir yorum :
Yukarıdaki öyküyü sık sık hatırlarım. Özellikle kolay pes eden, görevini tamamlamadan bir işi bırakan, yarıştan kaçan insanları gördüğümde hatırlarım. Yaşam, iş yaşamı da buna dahil, bir uzun maratondur. Bu uzun yolda çok şey gelebilir insanın başına. Ama asıl olan, bu yarışın uzun olduğunun farkına varmak ve yarışı bitirmektir. Belki yarışın, bir tek birincisi vardır. Ve her zaman birinci sırada bitirecek güçte olmayabiliriz. Ama asıl olan, yarıştan kaçmamak, çekilmemek ve sonuna kadar koşmaktır. Kişiler yeni işlerine, bir yeni projeye, bir eğitim programına, evliliğe çoğu kez bir büyük coşku ile başlarlar. Tıpkı bir maraton yarışına başlar gibi. Ama bir bakarsınız, zoru görünce bazıları yarışın başında, bazısı ortasında, bazısı sonuna doğru havlu atarlar. Sanırlar ki, görevleri sadece başlamaktır.

Yaşamda hiçbir şey kolay değildir; bir çaba ister, enerji ister, özveri ister. Yaşamda koşullar uzun soluk gerektirir. Yarışlar, bitirmek içindir.

Ebegümeci ve adaçayı... Birebirdir kronik boğaz ve bademcik enfeksiyonuna...

İBRAHİM SARAÇOĞLU EBEGÜMECİ KÜRÜEbegümeci, gerçek bir protein ve C-vitamini deposudur. Kalsiyum ve fosfor bakımından bulunmaz bir tabii kaynaktır. Ağız ve diş temizliği için de ebegümeci gargarası bulunmaz bir nimettir. İçerdiği malvidin ve malvin maddeleri sağlıklı diş eti yapısı  için ideal bir yardımcı olmakla birlikte, plaque (plak) önleyici ve de ağızdaki bakterilere karşı da güçlü bir pro-oxidant özelliğe sahiptir. Bu sayede haftada birkaç defa yapacağınız ağız gargarası, sizi  faranjite, bademcik iltihablanmasına (tonsilit) ve sağlıksız diş etlerinin
oluşumuna karşı koruyacaktır.


Kronikleşmiş bademcik ve boğaz iltihaplarında ebegümeci bitkisinin desteği çok önemlidir. Ebegümecinin karışımlardaki kullanım miktarı çok azdır ancak tedavi için katkısı çok fazladır. adaçayının boğaz ve bademcik iltihaplarındaki koruyucu ve önleyici gücünü, gerçek bir tedaviye çeviren ebegümecidir. Adaçayı ile ebegümeci karıştırıldığı taktirde kronik boğaz ve kronik bademcik iltihablarına karşı gerçek bir silah oluştururlar.

Kronik bademcik enfeksiyonuna karşı kür :

Kaynamakta olan bir bardak klorsuz suya (yaklaşık 150-200 ml) dört-beş gram adaçayını ve iki adet ebegümeci yaprağını ilave ederek  on dakika kısık ateşte kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra süzünüz. Soğuduktan sonra gargaraya hazır demektir. Her gün en az üç defa gargara yapılır. Bademcik enfeksiyonunuz ileri derecede ise hiç çekinmeden günde altı-yedi defa gargara yapabilirsiniz.  Bir ay boyunca her gün gargaraya devam ediniz.

Dikkat:
Farenjit ve bademcik problemi olanların sigara ve asitli içeceklerden (kola, soda, maden suyu gibi) özellikle uzak durmaları gerekir. Uygulama larda bu kurala mutlaka özen gösterilmelidir.

Dikkat: Ebegümeci Hamile kalmayı zorlaştırır
Ebegümeci Çukurova bölgesinde çokça tüketilen bir bitkidir. Salatası ve turşusu yapılır, çayı içilir. İlkbahar mevsimiyle beraber, kırmızı, mavi ve beyaz çiçekli olarak çıkmaya başlar.  Anne olmak isteyenlerin ebegümeci yemeğinden, salatasından ve çayından  uzak durmaları gerekir. Çünkü, yumurtayı kistik yapıya dönüştürme gücü
vardır. Hamile kalmayı zorlaştırır.


Not: Kullanmdadan önce doktorunuza danışınız...

 

VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT...

 Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.

Tıkandı Baba, çay getir!..
Tıkandı Baba, kahve getir!..
Bu durum Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş.
– Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?
– Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba.
– Anlat Baba anlat! Merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi.

Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;

Bir gece rüyamda birçok insan gördüm, her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. “Benimki de onlarınki kadar aksın” diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı.

Bu sefer içimden “Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın” dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı.Ben yine açmak için uğraşırken bir zat göründü ve: “Tıkandı Baba, tıkandı. Uğraşma artık”, dedi. O gün bu gün adım “Tıkandı Baba”ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı Baba’nın anlattıkları Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına:

“Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz” demiş.

Sultan Mahmut’un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba’ya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis.

– “Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim” diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken “Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim” demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya.

Taze baklava, güzel baklava!

Bu esnada oradan geçen bir adam baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış.

Müşteri baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim, diğer dilim derken bir bakmış ki her dilimin altında altın var. Ertesi akşam adam acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.

Müşteri hiçbir şey olmamış gibi: “Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım” demiş. Tıkandı Baba da “Peki” demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı Baba’ya her akşam baklavalar gelmiş ve adam da her akşam Tıkandı Baba’dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut:

“Bizim Tıkandı Baba’ya bir bakalım” deyip Tıkandı Baba’nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan:

– “Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi?” demiş.
– Geldi sultanım!
– Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
– Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.

Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.

“Anlaşıldı Tıkandı Baba anlaşıldı, hadi benimle gel” deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.

“Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir” demiş. Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda, düştü düşecek. Sultan demiş;

“Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar” demiş ve askerlerden birini çağırmış.

“Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin” demiş.

Padişahın adamları ’peki’ deyip adamı alıp Üsküdar’a götürmüşler.

Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.

Baba, “niçin?” demiş. Askerler:

“Hele sen bir beğen bakalım” demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline.

“Ne olacak şimdi” demiş.

“Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı” demiş.

Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişah’a haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş

O yüzden kendi önünden çekil!

 

Başına ne gelirse gelsin, sorumlusu sensin. Başkaları sana bir şey yapmıyor. Sen böyle olmasını istedin, öyle oldu. Biri seni sömürüyor çünkü sen sömürülmek istiyorsun. Biri seni hapse atmıştır çünkü sen hapse girmek istedin. İnsanlar sana bir şey yapmadı: onu isteyen sensin. O yüzden kendi önünden çekil!

____OSHO

Padişah ilişki durumunu karışık yapmış...

farkındalığa ilk adımı atan bazı kişilerin yaptığı, eşlerini hemen boşamak, özgürleşmek ve yollarına kolaylıkla devam etme düşüncesidir

Spiritüellik ve Evlilikler (İlişkiler)
Uzun süredir yüzlerce kişiyle bire bir yaptığımız sohbetlerde, bir taraf farkındalığını yakalamaya başlayıp, diğer taraf bunda direndiğinde ilk yapmaya çalıştıkları boşanmak.
BOŞANMAK ÇÖZÜMMÜ ?

Sevgili can dostlarım, farkındalığa ilk adımı atan bazı kişilerin yaptığı,  eşlerini hemen boşamak, özgürleşmek ve yollarına kolaylıkla devam etme düşüncesidir.
...
Bu kişilere söylemek istediğim çok önemli bilgiler var
1- Eşinizi boşamak ( Değiştirmek yerine) , Kendinizi değiştirmeyi deneyin. Siz değiştiğinizde onunda değiştiğini göreceksiniz.
2- Yaradan bizi karşılaştırdıysa, ışığınızla karşı tarafı aydınlatmanız içindir, kaçıp giderek karşı tarafa ışığınızı vermemiş oluyorsunuz. O zaman hani birlik bilinci ? Biz en yakınımızdakini karanlığa terkedip gitmiş olmuyormuyuz ?
3- Boşanmak çözüm değildir. Sınavlarınız var. Bunları görmeye niyet ediniz.
4- Yargıladığınız ve beğenmediğiniz eşiniz size aynalık yapıyor.
5- Koşulsuz kabuldeyiz. Eşinizi ne yaparsa yapsın koşulsuz kabul ediyormusunuz ?
6- Koşulsuz sevgi: Eşiniz ne yaparsa yapsın onu koşulsuz seviyormusunuz ?
7- Koşulsuz Değer verme: Eşiniz ne yaparsa yapsın onu koşulsuz değer veriyormusunuz
8- Koşulsuz saygı: Eşiniz ne yaparsa yapsın eşinizi koşulsuz saygı duyuyormusunuz.

En önemli sınavlarımız bunlar. Koşulsuz sevgi, sayygı, değer verme, kabullenme yi yapabilmemiz ve deneyimleyebilmemiz için belkide eşiniz size çıkardığı engellerle yardımcı olmaya çalışıyor ???
Bir düşünün, bir ilişkiyi bitirmek çözümmüdür ? Gelen gideni aratırmı ?

Sevgi ve Işıkla

Zorunlu olmayan sayıları çöpe atın: yaş, kilo, boy...

 
Zorunlu olmayan sayıları çöpe atın: yaş, kilo, boy. Doktorunuz düşünsün onları. ...Bunun için ücret alıyor sizden.

Sadece neşeli arkadaşlarınız olsun. Suratsızlar, negatifler sizi aşağı çeker.

Öğrenmeyi sürdürün: Bilgisayar, el sanatları, bahçecilik, ne olursa. Beyniniz atıl kalmasın. Atıl kafa, iblisin tezgâhıdır. İblisin adı da, "alzheimer"dır.

Küçük şeylerden zevk almaya bakın.

Sık sık, uzun uzun, vargücünüzle gülün. Soluksuz kalıncaya kadar gülün.

Gözyaşları olacaktır. Katlanın, yas tutun, başka yaşantılara geçin.

Sevdiklerinizle doldurun çevrenizi; aile, kedi, köpek, kuş, balık, yadigarlar, müzik, bitkiler, hobiler, ne olursa. Eviniz sığınağınızdır. Tadını çıkartın.

Sağlığınızın kıymetini bilin. İyiyse üstüne titreyin. Bozuksa düzeltin. Siz kendiniz düzeltemiyorsanız yardım sağlayın.

Vicdan azabından uzak durun. Çarşı pazarda gezin, komşu illerde ya da dış ülkelerde dolaşın; ama sakın suçluluk, pişmanlık duygusuna yönelmeyin.

Sevdiğiniz insanlara onları sevdiğinizi söyleyin, hissettirin her fırsatta.

Unutmayın ki yaşam, aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür.

[ George Carlin ]

Boyun devrilsin emiii!!?