6 Mayıs 2013

Değişime en direndiğiniz şeyler, değştirmeye en çok ihtiyacınız olan şeylerdir...

Kristal Terapi


Değerli Taşlar ve Terapik Etkileri
Kuvarsların yanında tüm değerli taşların da şifa gücü vardır. Takı olarak kullanıldıkları zaman, bunların elektromanyetik güçleri, eterik beden denen, dış enerji alanını güçlendirir.

Agat: Vücutta tansiyon dengeleyicidir. Üriner sistemin sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Aklı ve vücudu güçlendirir. Kişiyi cesaretlendirir. Lenflerin sirkülasyonunu rahatlatır. Güçlü bir terapik özelliğe sahiptir.

Akuamarin: Güven, denge ve ahenk sembolüdür. Solunum problemleri ile savaşır. Hafızayı güçlendirir. Sinirleri yatıştırır. Neşe, huzur ve aşk taşıyıcıdır. Özellikle meditasyona uygundur.

Ametist: Pozitif enerji yüklü bir kristaldir. Taşıyan kişiye de bu yükü aktarır. Beyin gücünü yükseltir. Kan temizleyicidir. Negatif enerjilerimizi dışarı boşaltarak huzurlu ve zinde olmamızı sağlar. Pembe kuvars ile birlikte kullanıldığında aklı güçlendirir ve kalbi korur.

Aventurin: Korkuları yenmede ve yaşlılıkla mücadelede etkilidir. Zihinsel karmaşayı ve stresi azaltır. Neşe taşı da denir. Sakinlik ve yaşama sevinci sunar.

Aytaşı: Duru görü ve sezgi hassalarını geliştirmek için kullanılır.

Hematit: Kan dolaşımı düzeninin sağlıklı olmasına yardımcıdır. Enerji kaynağıdır. Solunum yolları üzerinde olumlu etkileri vardır.

Jasper: Sindirim sistemine iyi gelir. Endokrin sistemine denge getirir. Karaciğer ve safrakesesini güçlendirir. Sağlıklı ve güçlü olmamızı sağlar. Fiziksel direncimizi arttırır.

Kaplan Gözü: Sinirsel spazmları ve baş ağrılarını hafifletir. Sindirim üzerine mükemmel etkilidir. Negatif enerjiden korur.

Kuvars Kristali: Vücudumuzdaki zihinsel, bedensel ve ruhsal düzeyimizi arttırıcı enerji üretir. Ortamdaki tüm negatiflikleri geri iter. Meditasyon için çok uygundur.

Krizopras: Sinirsel gerilimleri yok eder. Fiziksel, zihinsel heyecan durumlarında sakinlik verir. Neşe ve huzur sağlar.

Malahit: Korku ve şüpheleri yok eder. Karaciğer ve dalağın işlevlerine yardımcıdır. Fiziksel ağrıları azaltıcı ve radyasyondan koruyucudur. Uyumayı kolaylaştırır. Zihni ve vücudu canlandırır. Dengeleyicidir.

Mavi Kuvars: Tiroit ve metabolizma dengeleri üzerinde güçlendiricidir. Öksürük azaltıcı ve ateş düşürücüdür. Zihin açıklığı ve güven duygusu sunar. Cinsel problemlere iyi gelir.

Obsidyen: Özellikle çok hassas kişilere karşı koruyucu özelliği vardır. Zihinde oluşan heyecan duygularını engeller. Fiziksel zeminde espri gücünü arttırır. Negatif durumları yok edicidir. Stresi azaltır. Terapi yönü çoktur.

Pembe Kuvars: Stres giderici olup, hata duygularını, korkuyu ve öfkeyi azaltır. Negatif enerjiden koruyucudur. Ruhun inceliğinin sembolüdür. Huzur ve duygu yüklüdür. Sevgi taşıdır.

Rodonit: Vücudun sağlıklı gelişmesine yardımcı olur. Kan dolaşımını dengeler. Psikolojik olumsuzluklardan kurtarıcı ve cesaret arttırıcıdır.

Rutilat Kuvarsı: Depresyonu azaltır. Enerji kaynağıdır. Özellikle meditasyona uygundur. Negatif enerjiden korur.

Sitrin Kuvarsı: Vücudumuzun tüm dokularıyla etkileşerek güçlendirir. Karaciğer ve safrakesesi işlevlerine yardımcıdır. Toksinlerin atılmasını kolaylaştırır. Cilde serinlik ve sadelik sunar. Cilt hastalıklarına karşı koruyucudur. Görme bozukluklarına iyi gelir. İçimizdeki gücün sembolüdür.

Sodalit: Troid metabolizmasının dengesini sağlar. Güven sağlayarak hata riskini azaltır. Zihin açıklığı ve sakinlik verir.

Topaz (Sitrin): Telepati yeteneğini arttırır. Neşe ve hoşnutluğu uyaran bir taştır.

Tormalin: Vücudu ve zihni güçlendirir. Negatif şartları ve korkuyu uzaklaştırır. Çok güçlü bir koruyucu özelliği vardır. İlham verici ve konsantrasyon sağlayıcıdır.

Kaynak:şifacı

Japonya'da kırmızı ışıkta otomobillerin durmasını sağlayan lazer görüntü... Günün Fotosu...06/05/2013

İlk Aşkımın Masumluğunu Arıyorum…



İlk aşk; yaşarken haberimiz yoktur ama, daha sonra yaşayacağımız aşkların rotasını da belirler aslında. Ben ilk aşk konusunda çok şanslı bir insanım. Lise yıllarımda yaşadım, o coşkuyu, heyecanı, masumluğu, korkmadan sevmeyi. Ne birbirimizi test etmeyi bilirdik, ne dalavereler çevirmeyi. Ne geçmişten gelen darplar vardı, ne de sınırlar. Öyle apaçık, uçsuz, bucaksız sevdik birbirimizi…
Hatta bir de kural geliştirmiştik kendi aramızda; herkes ne düşündüğünü açıkça söyleyecekti. Bu da yetmezmiş gibi her zaman doğruyu söyleyecektik birbirimize. Ve beraber olduğumuz 2.5 sene boyunca bu kurala hem ben, hem o kayıtsızca uydu.
Birbirimize yazdığımız o saf aşk mektupları, telefonu kapatamayışlarımız, randevu verdiğimiz yerde saatlerce ve sabırla birbirimizi beklemelerimiz bizim için çok olağan şeylerdi. Tüm okul, hatta öğretmenler, hatta ailelerimiz bile biliyordu birbirimize olan aşkımızı… Hiçbir Allah’ın kulu da ne onun ne benim aklımı karıştırmak için aramıza girdi, ne o ne de ben gözümüzü dışarıya diktik. Öyle sadık, öyle güçlü, öyle mutlu bir aşk yaşadık.
Onu görmediğim gün, nefes alamayacağımı düşünürdüm aynen onun gibi. Fakat zaman geçti, devran döndü, o üniversiteye başladı (ben lise sondayken), yavaş yavaş karakterlerimiz değişti. Uyuşmadığımız yönler ortaya çıktı, şiddetli geçimsizlik denilen illetin pençesine düşmeye ramak kala da ilişkimizi bitirdik.
Kader bu ya, seneler sonra tekrar yollarımızı kesişti ama onun kız arkadaşı vardı. Selam sabahın dışında bir iletişimimiz olmadı ve yollarımız gene ayrıldı.
Sonra kader bizi bir başka yerde yine bir araya getirdi, bu sefer benim erkek arkadaşım vardı, gene selam, sabah mealinde bir kesişim ve tekrar kopuş oldu. Sonrada işin ruhu ve büyüsü bozuldu. İkimizde de geçmişteki tatlı bir anı olarak yerini aldı aşkımız.

Fakat o yaşımda yaşadığım derin aşk, benim sonraki ilişkilerimde hep bir örnek oldu. Tüm ilişkilerimde o masumiyeti, o dürüstlüğü, o açıklığı aradım. O aşkın benzeri bir derinlik, bir lezzet aradım. Belki kendimi aşka atışımdaki fütursuzluk, hep bu ilk aşkımın bana bir armağanı ya da cezası oldu. Damağımda aradığım leziz tat hep o ilk aşktan kaynaklanıyor olmalı.
Fakat yaş ilerledikçe, yaralar aldıkça, incindikçe ve incittikçe, kendimi daha çok korur oldum. Ve aşka kendimi koşulsuz şartsız teslim edemez oldum. Hatta duygunun yanı sıra akılla, mantıkla girdiğim ilişkilerde daha başarılı oldum.
Ne yazık ki, şimdinin sonsuz seçenekli internet ortamı göz önüne alındığında, insanın bir aşkı yakalaması neredeyse imkansız hale geldi. Hem kadınlar, hem erkekler için; ilişki dediğin şey, parmak şıklatma hızıyla başlayan ve biten bir hal oldu.
Peki ne yapalım aşka inancımızı mı kaybedelim o zaman? Tabi ki hayır, yüz kere hayır, bin kere hayır. Ama dikkatli olalım. Kendi ayaklarımız üzerinde duralım, azcık da mantığımızı işin içine katalım…
Hepimize lezzetli aşklar dilerim…
Sağlıcakla,