23 Ağustos 2011

tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz...





O'nun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki?

ama şayet o seni güldürebiliyorsa, seni geliştiriyorsa, sana güven veriyorsa  daha ne.

sana kırabileceğini bildiği bir parçasını vermiş- kalbini-

yaralama onu, değiştirmeye çalışma,  verebileceğinden fazlasını bekleme.

seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil...

Güler Aşıkoğluna teşekkürlerimle...

sizi sadece SİZ olduğunuz için sevenleriniz olsun...


TUZLU KAHVEKıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi. O gün peşinde o kadar... delikanlı vardı ki.. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı...
"Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı...

"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak için.."

Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı... Kahveye tuz!.. Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var" dedi..

Delikanlı anlattı:

"Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde
hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar... Onları ve evimi öyle özlüyorum ki.."

Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının... Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri... Ev duyusu olan biri... Kız da konuşmaya başladı... Onun da evi uzaklardaydı.. Çocukluğu gibi... O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu... Tatlı ve sıcak...

Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii... Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu... Onun böyle sevdiğini
biliyordu çünkü...

40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. "Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına... Şöyle diyordu, satırlarında...

"Sevgilim, bir tanem... Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim... Tuzlu kahvede... İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?.
Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken 'Tuz' çıktı ağzımdan... Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana
gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok...

İşte gerçek... Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.

Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.."

Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında birgün biri, kadına "Tuzlu kahve nasıl bir şey" diye soracak oldu...

Gözleri nemlendi kadının...

"Çok TATLI!..." dedi...

"Dileriz tuzlu kahve yapsanız bile, sizi sadece SİZ olduğunuz için sevenleriniz ve o kahveyi sevginin ışığında zevkle içenleriniz olsun....AŞKLA KALIN"

Düşünce, kalkıp siliyorum dizlerimi, geçiyor…



Çocuk gibiyim şimdi,
Aklımda anne nasihatları…
İyi arkadaşlar ediniyorum kendime…
Ağlamak yok,
Düşünce, kalkıp siliyorum dizlerimi, geçiyor…
(İncir Reçeli'nden)

Tavuskuşu... Herkese şans getirsin... Günün fotosu... 23/08/2011

peacock baby Peacock

Ay ellerimi de yeni kremledim...

Sevmek ve sevilmek için çareler arayın..!



Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine ;

Barışmak için

Sevmek ve sevilmek için çareler arayın..! -

MEVLANA

Oysa...



Oysa,
Ne kadar
Ne kadar
Ne kadar yalnız
Sanıyordum kendimi demin !.

- Can YÜCEL -

Hayko Cepkin - Fırtınam

http://youtu.be/uhJJGZyjrDI

çoban oldum gidiyorum
yapayalnız bu diyardan
kırbacını vurma yüzüme
düşürür halim zor aah
düşürür halim zor aah

kar'ın oldum eriyorum
güneş olma yamacımda
ırmağın olurum senin
sularım önünde durma

yolum uzun
gör güzelim
vakit doldu ben gideyim
küçük yaşta ağlar oldum
fırtınamsın benim
sen estikçe ben titrerim

çoban oldum gidiyorum
yapayalnız bu diyardan
kırbacını vurma yüzüme
düşürür halim zor ah
düşürür halim zor ah

karın oldum eriyorum
güneş olma yamacımda
ırmağın olurum senin
sularım önünde durma

yolum uzun gör güzelim
vakit doldu ben gideyim
küçük yaşta ağlar oldum
fırtınamsın benim
sen estikçe ben titrerim

yolum uzun gör güzelim
vakit doldu ben gideyim
küçük yaşta ağlar oldum
fırtınamsın benim
sen estikçe ben titrerim