1 Aralık 2011

Beyninizin sağ tarafını mı , sol tarafını mı daha çok kullanıyorsunuz???



Beyninizin SAĞ tarafını mı, yoksa SOL tarafını mı çalıştırıyorsunuz ? Ya da DENGELİ beyine sahip insanlardan mısınız ?

http://fwmail.net/beyin-testi/

Renklerin Aura Sağlığı Üzerindeki Etkileri...

Renklerin Aura Sağlığı Üzerindeki Etkileri


Kırmızı


   Kırmızı renk uyarıcı etkisinden dolayı" adrenalin salgılanmasına neden olur ve kan deveranını hızlandırır. Bundan dolayı tek başına ve doğrudan doğruya kullanılmamalı; hemen ardından mavi ya da yeşil devreye sokulmalıdır. İnsanların kırmızı ışıkla sature oldukları zaman kas güçlerinin %50 arttığı laboratuvar testleriyle saptanmıştır. Bu, kırmızı rengin canlılığı artıcı etkisinden dolayıdır.



Turuncu


Bireyde güven duygusunu artırıcı, kendisini iyi hissettirici, pankreas ı ve akciğerleri güçlendirici etkiye sahip olan turuncu rengin; bronşit, astım ve soğuk algınlıklarına da iyi geldiğini biliyoruz.





Sarı


Depresyonu azaltan, zihni uyararak bireyi bir bakıma psikolojik bir coşkuya sürükleyen hoş bir renktir. Birinci derecede sinir sistemi üzerinde etkilidir ama kaslar ve genel canlılık üzerinde olumlu bir etkisi bulunmaktadır. Peklik, gaz, hazımsızlık ve çarpıntı gibi rahatsızlıklarda kullanılabilir. Bu olumlu etkilerine rağmen, yine de dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır. Çünkü aşırısı ishale neden olabilir. Bunlardan ayrı olarak, sarı rengin, enerjilerin tüm şakralara yaygınlaştırılmasına (dağıtılmasına) yardım edici gibi olumlu bir etkisi daha vardır.


Yeşil


Şifa ve armoni rengi olmasından dolayı, yeşil renk doğal bir toniktir. Yeşil, gerilimi azaltır ve hipofiz guddesini uyarır. Sert olmayan yeşil ışık baş ağrılarına iyi gelir. Kadim zamanlardan beri yeşil renk verimlilik rengi olarak biline gelmiştir.




Mavi


Mavi rengin antiseptik ve dokuları / damarları büzücü etkileri vardır. Serinlik veren etkisinden dolayı, renklerle şifa çalışmalarında hastaya huzur verme de ve sakinleştirmede kullanılagelmiştir. Mavi aynı zamanda gırtlak şakrasının rengi olduğu için; soğuk algınlıklarında, ses kısıklıklarında ve guatrda kullanılır. Ayrıca; romatizma, kesikler, yanıklar için de önerilmektedir.





İndigo (Çivit mavi)


Çivit mavisirengin "serinletici" etkisi vardır. Fiziksel, duygusal ye ruhsal sorunlarda etkilidir. Kanamayı azaltır ve genellikle de; kulak, göz ve burun rahatsızlıklarında şifacılar tarafından baş vurulan bir renktir.




Viyole (menekşe moru)


En üst düzeylerde iş görür, stresli durumlarda etkilidir. Akıl rahatsızlıklarında, gözlerle ilgili sorunlarda ve uykusuzlukta yarar sağladığı görülmüştür.


Renklerin etkileri konusunda verdiğimiz bu özet bilgilerin yanı sıra şunları da eklemek te yarar görüyoruz: Renkler kadar, kişinin pozitif durumu da önemlidir. Bildiğiniz gibi, kişinin içinde buiunduğu psikolojik durum hemen aurasına yansır. Durum böyle olduğuna göre, olumlu düşüncelerin ve pozitif hissiyatın aura ve sağlık üzerindeki etkisi elbetteki yapıcı yönde olacaktır. Negatif düşünce ve hissiyatlar ise tam ters yönde aurayı ve sağlığı etkileyeceği aşikardır.

Sen uyurken- Ben uyanıktım, Sen otururken- Ben yürüyordum, Sen emeklerken-Ben koşuyordum, Sen susarken- Ben konuşuyordum

Sen varken- Ben de vardım

Sen uyurken- Ben uyanıktım

Sen otururken- Ben yürüyordum

Sen emeklerken-Ben koşuyordum

Sen susarken- Ben konuşuyordum

Ben kükredim- Sen uyandın

Ben çağırdım- Sen geldin

Ben konuştum-Sen içtin

Şimdi sıra sende...

Artık mahmurluğunu at; Uyan-yürü- konuş ve koş bekliyorum

Bilgi Kitabı

Geride bıraktıklarımızı özlüyor...



Geride bıraktıklarımızı özlüyor, elimizin altındakinden sıkılıyor, ulaşamadıklarımıza tutuluyoruz... — Paul AUSTER

Kırılgan, ama umarsız değillerdir.

Onlarla karşılaştığınızda garip, kozmik bir ışın sarar sizi.Neden etkilendiğinizi bilemezsiniz. Yüzleri bir bütündür. Her parça diğerini amansız bir biçimde tamamlar.   Farklılıklarını kader gibi taşıyan bu insanlara tepkiniz, önce hayranlık, sonra öfke, daha sonra çığlık çığlığa kaçma isteğidir. Şaşırmazlar, sizin gibileri çok görmüşlerdir. Onlarla yaşamanın zor olduğunu iyi bilirler.   Çünkü, bu dünyaya herhangi bir rolü oynamaya değil, hayatın kendisi olmaya gelmişlerdir.

İnsanlar, sık sık o büyük acılarını anlatmak için onları arar. Dinlemesini iyi bilirler. Kendi yaşamları sanki yoktur. Soluk soluğa başkalarının yaşamlarında koşarlar. Kendilerini doruklarda, yalnızca doruklarda tüketirler. Kişilikleri yoktur. Kişiliğin, kişiliksizlik olduğu bilincindedirler. Bu nedenle onları, sevdiğiniz her şeye benzetebilirsiniz; anne, sevgili, gökyüzü ya da bir film karesi. Sanatçı olmasalar da sanatçı gibi yaşarlar.   Sorularla.. Yanıtını aldıkları bütün soruların, sorusunu sorarlar. Bütün kavramları, kendileri isimlendirirler. Ahlâksızdırlar. Sezdikleri her şeyi yaşarlar. Sürekli,  sevinç ve keder içinde. Herkesin 'yeter' dediği yerde, 'yeni baştan' diyerek.

Kırılgan, ama umarsız değillerdir. Kendilerinden başka hiç kimseyi incitmeyi başaramadıkları için, bu dünyaya başarısız olmaya gelmişlerdir.   'Tek savunmaları, savunmasızlık'tır. Kimseyi yargılamayı bilmezler. Hiç bir canlıyı öldüremez, zarar veremezler. Öğretilerinde, 'karşı koyma' sözcüğü yoktur. Bir çocuğun tek bir gözyaşına bile yaşamlarını vermeye hazır oldukları bu dünyaya, asla seyirci kalamazlar...

Kendilerini merkeze koymayı asla beceremezler. Baş eğişleri çaresizlikle karıştırılır çoğu zaman.   Ama kendilerinin ya da başkalarının onurunu korumak söz konusu olduğunda, ' Bir karadağ tabancası' gibi sakladıkları başkaldırılarını gün ışığına çıkarırlar.   Başkaldırırlar, çünkü, salt duygu olarak yaşarlar. Başkaldırırlar, çünkü, görev bilinci yerine sevgiyi koymuşlardır, ödünsüz ruhları başka türlü var olamadığı için. İvan'ı anlar, Alyoşa'yı hisseder, Dimitri gibi yaşarlar ve arkalarında bir mor menekşe mutlaka bırakırlar; başkalarının acılarını sarsın diye.

Onlar, bu dünyayı 'güzeltmeye' gelmişlerdir. Umutsuzluktan yola çıktıklarını, daha çocukluklarında hissederler.   Bize böylesine saf görünmeleri, çocukluklarını yaşatmaları değil, çocuk olmalarıdır. Kendinden başka rolü olmayan bir çocuk.. Önünde diz çöktükleri tek şey mağara duvarına o resimleri çiziktiren insan elidir. Bir gün, bir şarkıda, bir kokuda ya da aynada onlarla buluşursanız, ne olur kendinizi esirgemeyin. Bir an için bile olsa. Çünkü onlar, 'an' lara inanırlar ve o 'an ' için yaşarlar.

Tanrı size istediğiniz insanları değil ihtiyacınız olan insanları verir...



Tanrı size istediğiniz insanları değil ihtiyacınız olan insanları verir.

Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek (acı verecek), sizi terkedecek, sizi sevecek ve olmanız gereken kişi olabilmenizi sağlayacaktır

Elma isteyen var mı???



Manavdan alıp geleyim :)))

Bu da benim manav...

Sabırla güçlenen, engellere rağmen büyüyen, kışın ısıtan, baharda çiçek açan...



Sabırla güçlenen, engellere rağmen büyüyen, kışın ısıtan, baharda çiçek açan, yazın bir esinti gönderen ve son baharda meyve veren bir şeydir bu... Sevgiyi keşfettim!"

Halil CİBRAN....

Kim kimin üstünde... Günün fotosu... 01/12/2011

Değiştirmek istedikleri değişsin. İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın.

Sağlığı iyi olsun. Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın.

Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın. Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın. ...

Sevdikleriyle bir arada olsun. Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın. Nesi varsa, bölüşücek biri olsun; nesi yoksa, bulup getirecek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun. Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın. Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun. Onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O herşeyine, her haline tek tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun. Kurumasın. Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun.

Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın.

Neşesi bol olsun. Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde birşey durup durup zıplasın. Duydukları, gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin.

Değiştirmek istedikleri değişsin. İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın.

Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun.

Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin. Birşey ona sürpriz olsun. Günlerinden birgünü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca, içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bu gün “üçyüzaltmışbeş'' ten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan birşey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın.

Bir hayali gerçek olsun. Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın.

Bir çizgi filmde olduğunu, herşeyin mümkün olduğunu unutmasın. Bu duayı okusun. Kendi sesiyle duysun. Duası gerçek olsun. Her kelimesine şükretsin.

Tek satırına nazar değmesin.” Amin.

Nil Karaibrahimgil

Sevmekten ve sevilmekten korkmayan insanları sevdim... sevme ve sevilmenin yapaylıktan değil, doğallıktan geldiğini bildikleri için...


Çocukların gözlerini sevdim... içimde huzuru, mutluluğu yaşattığı için...

Dinmeyecek sanılan fırtınaları sevdim... yaşamın her döneminde, savaşmam gerektiğini öğrettiği için...

Başarısızlıkları sevdim... başarıya giden yolu gösterdikleri için...

Geceleri sevdim... tüm günümü nasıl geçirdiğimi değerlendirme olanağı verdiği için...

İnsanların sorunlarını dinlemeyi sevdim... yaşamın gerçeklerini görüp, daha olgun insan olacağımı bildiğim için...

duyulan eksiklikleri sevdim... her şeye sahip olmanın, insanı ne kadar mutsuz ettiğini bildiğim için...

Sabahın erken saatlerinde çalan çalar saatimin sesini sevdim... bana bugün de yaşama olanağı verildiğini gördüğüm için...

Buzlu yollarda yürümeyi sevdim...yaşamda da atılan yanlış bir adımın, insana ne denli acı vereceğini anımsattığı için...

uzaklıkları sevdim... özlemlerin duyguları pekiştirdiğini bildiğim için...

Yaşamın renklerini sevdim... yaşanılan tüm duyguları tablolara döktüğü için...

Bir şeylere inanmanın mutluluğunu sevdim...kendimi iyi duyumsadığımda, yanımda olacak insanların varlığını bildiğim için...

Her ne olursa olsun bir şeyin bittiği için üzülmek yerine yaşandığı için sevinmeyi sevdim... üzüntülere liman olursak, mutluluğun başka yerlere demir atacağını bildiğim için... Sevmekten ve sevilmekten korkmayan insanları sevdim... sevme ve sevilmenin yapaylıktan değil, doğallıktan geldiğini bildikleri için...

Arkadaşlarımla geçirdiğim zamanları sevdim... içten bir sohbetin, tüm ağrılara iyi geldiğini bildiğim için...

ve sevdiklerimin ellerini tutmayı sevdim...avcumun içine bıraktığım yüreğime dokundukları için...

DOSTLUĞU VE SEVGİYİ ; Yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine Yazmak isterdim, Onlarla büyüyüp dünyayı sarsın diye….


KAVGAYI;   Ağacın yaprağına yazmak isterdim, Sonbahar gelsin, kuruyup gitsin diye…
ÖFKEYİ ;    Bir  bulutun üzerine yazmak isterdim,Yağmur yağsın, yok olup gitsin diye… ...

 NEFRETİ ;  Karların üzerine yazmak isterdim, Güneş açsın eriyip gitsin diye….
DOSTLUĞU  VE SEVGİYİ ;    Yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine  Yazmak isterdim, Onlarla büyüyüp  dünyayı sarsın diye….

Benden yeni bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, önce zihninizi boşaltmalısınız...

Tanınmış bir Budist rahibin ziyaretine giden, iyi eğitim görmüş bir kişiyi anlatan eski bir öykü....

Rahip, adama çay ikram etmek üzere bir bardağa çay doldurmaya başlar, fincan ağzına kadar dolar ama rahip işine devam eder. Çay taşar, yerlere dökülür, rahip yine durmaz. Sonunda adam dayanamayıp bunun neden yaptığını sorar. Budist rahip şöyle yanıt verir: “Bu fincan sizin zihninize benziyor. O kadar dolu ki, artık hiçbir şey almıyor. Benden yeni bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, önce zihninizi boşaltmalısınız.”

Tar-la-ma Gir-me!..

Ama öğretmen, "durun" demiş, "size nasıl yapacağınızı göstereceğim."

YEŞİL SAPLI KIRMIZI ÇİÇEK

Bir küçücük oğlancık, bir gün okula başlamış. Pek mi pek akıllıymış. Okulu da pek büyükmüş. Ama akıllı çocuk, sınıfına dışarıdan kestirme bir yol bulmuş. Buna çok sevinmiş. Artık okulu ona kocaman görünmüyormuş.

Bir zaman sonra, bir sabah öğretmen demiş ki; "Bugün resim yapacağız." "Ne güzel!" demiş çocuk. Resim yapmasını pek severmiş. Her türlüsünü de yaparmış. Aslanlar, kaplanlar, tavuklar, inekler, trenler, gemiler... Mum boyasını çıkarmış ve çizmeye başlamış. Ama öğretmen "Durun!" demiş. "Henüz başlamayın." Ve çocuk herkes hazır olana kadar beklemiş." Şimdi" demiş öğretmen, "Çiçek çizmesini öğreneceğiz." "İyi demiş" çocuk. Çiçek çizmesini çok severmiş ve pek güzellerini yapmaya başlamış pembe, mavi, turuncu mum boyalarıyla..

Ama öğretmen, "durun" demiş, "size nasıl yapacağınızı göstereceğim." Yeşil saplı kırmızı bir çiçek çizmiş. "İşte" demiş öğretmen, "Böyle çizeceksiniz. Şimdi başlayabilirsiniz." Küçük çocuk bir öğretmenin resmine bakmış, bir de kendininkine...

Kendininkini daha bir sevmiş ama bunu söyleyememiş. Kağıdı çevirip öğretmeninki gibi yeşil saplı kırmızı bir çiçek çizmiş.

Bir başka gün küçük oğlancık, sınıfa çıkan kapıyı tek başına açmayı becerdiğinde, şöyle demiş öğretmen. "Bu gün çamurdan bir şey yapacağız." "İyi" demiş çocuk. Çamurla oynamayı pek severmiş. Her şeyi yapabilirmiş onunla. Yılanlar, kardan adamlar, filler, fareler, arabalar... Başlamış çamuru yoğurup sıkıştırmaya.. .

Ama öğretmen "Durun, daha başlamayın!" ve beklemiş hazır olmasını herkesin.

"Şimdi" demiş öğretmen, "Bir çanak yapacağız." "Güzel" demiş çocuk. Çanak yapmasını da pek severmiş ve başlamış yapmaya boy boy, şekil şekil çanakları.

Ama öğretmen "Durun !" demiş, "Size nasıl yapılacağını göstereceğim." Ve de göstermiş herkese bir büyük çanağın nasıl yapılacağını. "İşte" demiş öğretmen "Artık başlayabilirsiz." Küçük çocuk bir öğretmenin çanağına bakmış, bir de kendininkine. Kendininkini daha çok sevmiş, ama bunu söyleyememiş. Toprağını yuvarlayıp yeniden yapmış öğretmeninki gibi derin bir çanak.

Ve çok geçmeden küçük çocuk öğrenmiş beklemeyi, izlemeyi ve her şeyi öğretmen gibi yapmayı. Ve çok geçmeden başlamış kendiliğinden hiçbir şey yapmamaya.

Ama birdenbire küçük çoçuk ve ailesi taşınıvermiş başka bir eve, başka bir şehire ve çocuk gitmiş başka bir okula... Bu okul daha da büyükmüş öbüründen. Kestirme yolu da yokmuş dışarıdan. Büyük basamakları çıkmak ve uzun koridorları geçmek gerekiyormuş sınıfa kadar. Ve daha ilk gün demiş ki öğretmen: "Şimdi resim yapacağız !" "Güzel" demiş çocuk ve beklemiş öğretmenin ne yapacağını söylemesini.

Ancak öğretmen bir şey söylemeden başlamış dolaşmaya. Küçük çocuğun yanına gelince sormuş: "Resim yapmak istemiyor musun?" "İstiyorum" demiş çocuk. "Ne yapacağız?" "Ne istersen" demiş öğretmen. "Herkes aynı resmi yaparsa ve aynı renkleri kullanırsa, kimin ne yaptığını ve neyin ne olduğunu nasıl anlarım ben?" "Bilmem" demiş çocuk ve başlamış "YEŞİL SAPLI KIRMIZI ÇİÇEĞİ" çizmeye...

Mizah Dergisi “LeMan” haftaya “LeVan” adıyla çıkacak…

Mizah Dergisi “LeMan” haftaya “LeVan” adıyla çıkacak… Bu sayının bütün hasılatı Van’a depremzedelere gönderilecek.. Dergiyi alarak depremzedelere yardımcı olabilirsiniz… __Teşekkürler LeVan

Hayır gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde hayır olabilir...

 

Papatya çayının faydaları... Bağırsakları çalıştırır...

 

papatyaKır papatyası, kurutulup saklanırsa, bitki çayı olarak da kullanılır.

; Papatya Çayının Faydaları;
* Papatya çayının, Spazm çözücü, gaz gidericidir.

* İltihaplanmaları iyileştirici özelliği vardır.

* Mide hastalıklarına, özellikle ülsere karşı koruyucu etkisi vardır.

* Adetsancılarını gidermekte kullanılır.

* Bağırsakları çalıştırır, kabızlığı önler.

* Romatizma ağrılarını hafifletir.

* Gargara suyu halinde kullanıldığında ağız ve boğaz yaralarını giderir.

* Papatya suyu ile sabah akşam göz banyosu yapıldığında, çapaklar engellenir.

* Saça sürülüp güneşe çıkıldığında saçın rengini açar.

Sakinleştirici etkisi vardır...

Papatya Çayının Yapılışı : 1 tatlı kaşığı dolusu çiçek, kaynar su dolu orta boy bir demliğe konur, demlenmeye bırakılır (kaynatılmaz) ve 8-10 dakika demlendikten sonra süzülüp içilir.

Not: Doktorunuza danışmadan kullanmayınız...