16 Haziran 2011

Dünyaya sahip olduğunun en iyisini ver, en iyi sana geri gelecektir...

Bir gezgin, dağ bayır gezerken bir akarsuyun içinde değerli bir taş bulur. Ertesi gün yolda bir adamla karşılaşır. Adam çok açtır. Gezgin torbasındaki yiyeceği karşılaştığı bu kişiyle paylaştırır. Ama erzak çantasını açarken adamın gözü çantadaki değerli taşa ilişir. Gezginden bu değerli taşı kendisine vermesini ister. Gezgin hiç duraksamadan değerli taşı adama uzatır. Adam başına konan talih kuşundan memnun, aceleyle oradan uzaklaşır. Artık kendisine ömür boyu maddi güvence sağlayacak değerli taşın sahibidir.

Bir kaç gün sonra gezgin, arkasından koşarak kendisine yaklaşan adamı görür. Adam nefes nefese değerli taşı gezgine uzatır."Senden ayrıldıktan sonra uzun uzun düşündüm. Bu taşın ne kadar değerli olduğunu biliyorum. Ama onu sana geri vermek senden daha değerli bir şey almak istiyorum.

Bu taşı bana rahatlıkla vermeni sağlayan o içindeki şey her ne ise ondan istiyorum" Sahip olduğun maddi şeyleri vermek, vermenin en kolay yoludur. Ama burada bile takılı kalan ne çok insan var. Gerçek vermek, kişinin kendinden, özünden vermesidir.

Emerson'un dediği gibi: "Yüzükler ve mücevherler armağan değildir. Gerçek armağanı veremediğin için dilenen özürdür. Gerçek armağan kendinden bir parçayı verebilmektir." Dünyaya sahip olduğunun en iyisini ver, en iyi sana geri gelecektir.

Kendinin en iyisini vermeye bugün başla. Sevdiklerine zamanını ver, dikkatini ver, ilgini ver, bilgini ver, pozitif bakış açını ver, onlara değer ver. Yüreğindeki armağanları ver, sevgini, anlayışını, neşeni, şefkatini ver, affediciliğini ver. Zihnindeki armağanları ver, rüyalarını, fikirlerini, yaratıcılığını, yeteneklerini sun dünyaya. Yüreğini sunduğunda kendini iyi hissedersin, kendine olan güvenin artar, en önemlisi kendine verdiğin sevgi ve değer artar. Ne verirsen kendine veriyorsun. Şunu daima hatırla: Kendine sakladığın, kaybetmekten korktuğun her ne ise onu kaybedersin. Verdiklerin ise senindir. NİLGÜN Mutluluk Kitabı

o şimdi ne yapıyor?



o şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
...kolunu kaldırmış olabilir,
hey gülüm,
beyaz, kalın bileğine nasıl da çırılçıplak eder bu hareketi!...-

o şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir
her kara günümde onu bana tıpış tıpı getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!...
ve ne düşünüyor
beni mi?
yoksa ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
yahut insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?

o şimdi ne düşünüyor
şu anda, şimdi, şimdi...şu an......

Sosis kızartma...

Malzemeler
-5 adet soyulmuş sosis
-2 çorba kaşığı domates salçası
-Yarım çay bardağı sıcak su
-Tuz, kırmızı biber
-Yarım fincan zeytinyağı

Yapılışı:
1 -Önce sosisler üçe bölünür. Her parçanın bir ucu sosisin yansına kadar dörde bölünür.
2 -Derin bir kapta zeytinyağı kızdırılır, salça eklenip kavrulur, ardından sıcak su eklenerek karıştınlır.
3 -Sosisler salçaya dizilip ağzı kapalı bir şekilde orta dereceli ateşte pişirilir
4 -Sosislerin kesik taraflan çiçek gibi açıldığında ocaktan alınır.
5 -Biraz tuz ve kırmızı biber eklendikten sonra sıcak olarak servis edilir

Bir leylek ile bir kargayı uçarken gördüm. Nasıl olur dedim.Baktım ikisi de topalmış.



Cins Cinsi Çeker. Bir leylek ile bir kargayı uçarken gördüm. Nasıl olur dedim. Baktım ikisi de topalmış.  (Hz. Mevlana Mesnevi 2.Cilt 2105)

Kiz Sen Istanbul'un Neresindensin?

http://youtu.be/wbC5NdIAnrQ

Birinin sizi reddetmesi: sizin kötü veya yetersiz olduğunuzdan değil, birbirinize uygun olmamanızdan kaynaklanır...

 



 

Birinin sizi reddetmesi: sizin kötü veya yetersiz olduğunuzdan değil, birbirinize uygun olmamanızdan kaynaklanır... örnek vermek gerekirse ,medium giyen birinin dükkanda  small yada large tişört istiyorum demesidir..... ama Siz tişörte  aşık oldugunuzdan bedeniniz Medium olsa da, Large veya small oluşu farketmeden giymek istiyorsunuz.. kıyafetse: patlarsın yada bol gelir diye sesleniyor ASLINDA... tüm olay Uygun olup olmama.. başka birşey değil.

Açgözlülük üzerine...

 

 

Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır: Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Aynı anda hem çocuk yapmak hem de kariyer yapmak ne kadar zor ya...

Basamaklar ses çıkarsa onları kullanmayı tercih edermiydiniz???

http://youtu.be/Rfs0v0lYJtw

Düşündeyim yine...

Düşümdeydin yine;
Ortasıymış zahir bir akşamın...
Pırıl pırılmış yıldızlar, ay dolunaymış.
Ayın şavkında ne güzeldin desem;
Haksızlık olurdu sana
Ve iltifat aya.
Ama sözün doğrusu:
O an senin şavkında
Ay ne güzel duruyordu.

Düşümdeydin yine;
Cennetmiş gibi...
İlk yazın meltemiymiş saçlarındaki,
İçindeymişsin mavi ve beyazın.
Mavi bu kadar güzel...
Beyaz, böyle beyaz olmamıştı önce.
Sana ne güzel de yakışmıştı desem;
Renkler sevinirdi mutlaka
Ama haksızlık olurdu sana.
Sözün doğrusu;
Ne güzel de yakışmıştın sen,
Mavi ile beyaza.

Düşümdeydin yine;
Pırıl pırılmış yıldızlar, ay dolunaymış.
İçindeymişsin mavi ve beyazın.

Seni öyle görünce,
Çözüldü o zor bilmece:
Senin yanında durduğun...
Senin içinde bulunduğun...
Herşey güzel.
Umrumda değil şimdi;
Aynaların ne söylediği.
Artık güzelim ben de.
Çünkü sen;
En çok benim içimdesin