1 Ağustos 2011

Varmıyım ben gerçekten...

 

Hiçbirimiz sahipsiz değiliz...

 



Bir derviş günün birinde sakal traşı olmaya berbere gider... Berber tam usturayı eline almışken içeri çok sinirli bir adam girer... Başlar bizim dervişe sövmeye...Derviş hiç cevap vermez... Sakal traşı olmaya devam eder... Fakat adam giderek sataşmalarını arttırır... 'Kabak kafa ' der... 'Kalk ordan da biz traş olalım' der... Bizim derviş yine hiç cevap vermeden kalkar berber koltuğundan yerini verir... Kabak kafa aşağı... Kabak kafa yukarı... Adam traşı bitene kadar dervişe söver durur... Sonunda işi biter ve berberden çıkar... Tam yolu geçecekken bir araba çarpar... Ağır yaralanır... Berber dervişe döner... Çok ağır olmadı mı derviş efendi der... Derviş cevap verir... Bana ağır gelmedi ama Yaradana ağır gelmiş olmalı diye cevap verir....

Hişt... Hişt...



ben de duyarım bir ses, amma bulamam nereden gelir?
nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. gelsin de nereden gelirse gelsin!... bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları….
_ hişt hişt !
_ hişt hişt !
_ hişt hişt ! "

sait faik abasıyanık

osho-Oruç tutmak

 

 

Oruç tuttuğunda sindirim sistemin çalışmak zorunda kalmıyor. Bu dönemde beden ölü hücre ve toksinleri dışarı atabiliyor. Bu haftasonunda bir günü evde temizlik yaparak geçirmeye benziyor. Tüm hafta boyunca öylesine meşguldün ki evi hiç temizleyemedin, o y...üzden şimdi hepsini bir günde yapıyorsun. Bedende sindirecek bir şey olmadığında, hiçbir şey yemediğinde, beden kendini temizlemeye başlıyor. Kendiliğinden bir süreç başlıyor ve beden tüm gereksiz maddeleri, yük gibi gelen her şeyi dışarı atıyor.   Oruç bir tür arınma yöntemidir

 

Orucun bedene zarar verdiğini hissedersen hemen bırakmalısın. Oruç işe yarıyorsa daha enerjik hissedeceksin; capcanlı hissedeceksin; yenilenmiş ve canlanmış hissedeceksin. Kriter bu olmalıdır: güçsüzleştiğini, titremeler geldiğini hissedersen o zaman dikkatli ol – artık oruç arınma olmaktan çıkmış, sana zarar vermektedir. Hemen bırak.   Ama önce oruç biliminin öğrenilmesi gerekiyor. Aslında, oruç tutmadan önce uzun zamandır bu yönteme başvuran, bu işi iyi bilen ve sorunların belirtilerini tanıyan birisine danışılmalıdır: zarar vermeye başlayınca neler olur: zarar vermiyorsa neler olacaktır. Gerçek bir arındırıcı oruçtan sonra kendini yenilenmiş, gençleşmiş, temizlenmiş, hafiflemiş ve mutlu hissedersin; beden de daha iyi çalışır, çünkü fazlalıklardan kurtulmuşsundu

Yolda olmanın tadına varmalı...



Çıktığımız yolda yaşadığımız tecrübelerin tadına varmalı... Portokal bahçelerini, menekşeleri, kartalı, leoparın pençelerini görebilmeliyiz... Bizi biz yapacak olan budur... Belkide yolda yaşanacak  tecrübeler bizi amacımıza götüreceklerdir... Varmayı takıntı haline getiren zihnimizi sakinleştirip, yolculuğun tadını çıkarmaya ne dersiniz???

DAAU - The Guts

http://youtu.be/9v_uoI2jeSI

Yavru kirpi...Günün fotosu...01/08/2011

 

Eyvah! Şafak doğuyor...

Hiçbirşey göründüğü gibi değildir...



 

İki melek yeryüzünü dolaşmaya çıkmışlar.  Tabii insan kılığında. Akşam olmuş. Kentin en zengin semtinde lüks bir villanın kapısını Tanrı misafiri olarak çalmışlar.

 

Ev sahipleri somurtarak buyur etmişler onları. Yemek falan teklif etmemişler. Sıcacık misafir odaları yerine, buz gibi ve nemli bodruma iki şilte atıp; “Geceyi burada geçirebilirsiniz” demişler. Şilteleri betona sererken, yaşlı melek duvarda bir çatlak görmüş. Elini uzatmış. Şöyle bir sürmüş yarığa. Duvar eskisinden sağlam olmuş.

 

Genç melek: “Niye yaptın bunu?” diye sormuş merakla. “Her şey her zaman göründüğü gibi değildir” demiş yaşlı melek yavaşça.

 

Ertesi akşam melekler bir köy evinde çok fakir, ama çok iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Her şeyleri bir tanecik inekleri imiş. Onun sütünü satıp geçiniyorlarmış. Ev sahipleri mütevazı sofralarına almış onları. Allah ne verdiyse beraber yemişler. Yatma zamanı gelince kadın: “Siz uzun yoldan geliyorsunuz, yorgun olmalısınız”demiş. “Bizim yatakta siz yatın, bir rahat uyuyun. Biz şu divanda idare ederiz.” Güneş doğarken uyanan melekler, zavallı adamla karısını iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri inekleri bahçede ölü yatıyormuş.

 

Genç melek öfkeden deliye dönmüş. “Bunu nasıl yaparsın. Bu kadar iyi insanların yegane servetinin ölmesine nasıl izin verirsin. Önceki gece gittiğimiz villada her şey vardı, ama kötü ev sahipleri bize hiçbir şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu fakir insanlar bizimle her şeylerini paylaştılar ineklerinin ölmesine göz yumdun?..” “Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat” demiş, yaşlı melek gene.

 

“Nasıl yani?” diye daha da öfkeyle yinelemiş sorusunu genç melek. “Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat” demiş yaşlı melek bir daha.

 

Ve anlatmış. “İlk gittiğimiz zengin evinin o duvar çatlağının içinde yıllar önceden saklanmış bir hazine vardı. Ev sahipleri, zenginlikleri ile çok mağrur, ama hiç paylaşmayı sevmeyen insanlar oldukları için bu defineyi bulmayı hakketmemişlerdi. Çatlağı kapayıp, onları bu hazineden ebediyen mahrum ettim.

 

 Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken ölüm meleği, adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim. her şey her zaman göründüğü gibi değildir. İşler bazen istendiği gibi gitmez göründüğünde, aslında olan budur. Eğer inançlı isen, her işte bir hayır olduğunu düşünürsün. O hayrın ne olduğunu da, bir süre sonra anlarsın.

Çabuk düş önüme...