14 Ocak 2012

Aklını kullan...

Ruj izi var... Amanınınnnnn...

Kendinizi için 60 saniye ayırın...

sabahları paldır küldür yataktan fırlayıp kendimize bir merhaba bile demeden strese günaydın dememiz hiç kimsenin suçu değil. Yazar ve kişisel gelişim uzmanı Patricia Muradi "Ne kadar güçlü, kendimizden emin olursak olalım nihayetinde insanız!" diyor ve soruyor "Kendinizi motive etmek için 60 saniyeniz de mi yok?. "Doğamız gereği de kabul görmeye, beğenilmeye, motive edilmeye ihtiyaç duyarız" diyen Patricia Muradi "Büyük ya da küçük, kadın veya erkek hepimiz takdir görmek için yaşar, hatta bunun biz dünyayı terk ettikten sonra da devam etmesi için elimizden geleni yaparız. Bunun da ayıp bir yanı yok" görüşünde. Hayat koşulları çoğumuza ortak problemleri getiriyor.

PANİKTEN UZAK DURUN

Sabahları paldır küldür kendimizi yataktan dışarı zor atıp, öz bakımımızı yapıp sürüne sürüne giyindikten sonra bir acele işimize veya günlük koşuşturmalarımıza yetişmeye çalışırız. Hele büyük bir şehirde yaşıyorsak, zamanımızın önemli bir bölümünün yolda geçmesi riski olduğundan kimi zaman panik halde günü yakalamaya çalışıyoruz. Bu arada kendimizi unutuyor, makyaj yapmak ya da tıraş olmak gerekmiyorsa aynaya bile bakmaya gerek görmeyebiliyoruz.

BEYAZ ATLI TAKDİR PRENSİ

"Aceleniz var, kabul ediyorum zamanınız kısıtlı nihayetinde Mars´ta ikamet etmediğimizden hemen hepimiz zaman ile yarışmanın ne kadar güç, aynı zamanda ne denli yorucu ve yıpratıcı olduğunun bilincindeyiz. Ama kendinizi motive etmek adına harcayacak 60 saniyeniz de mi yok?" diye soruyor Yazar Muradi ve ekliyor "İnsanız ve takdir edilmek isteriz. Pekala, o gün etrafımızdaki herkes kendi işleriyle meşgulse ve bizi onaylayacak tek bir cümle duymak şansımız yoksa ne olacak? Gün boyunca ´Beyaz atlı takdir prensi´nin bir şekilde bize ulaşıp takdir etmesini mi bekleyeceğiz? Elbette bizim dışımızda kalan insanlardan takdir görmek muhteşem bir motivasyon kaynağıdır. Ancak dilerseniz gelin özellikle sabahları bu işi hiç kimselere bırakmadan kendimiz yaparak, güne güzel bir başlangıçla ´Merhaba´ diyelim"

KENDİNİZE GÜNAYDIN DEYİN  

Patricia Muradi, her sabah gözümüzü açtığımızda kendimize günaydın dememizin önemine değiniyor ve "Kendimize ismimizle hitap ederek, örneğin, ´Sevgili Ayşe, günaydın, bugün bol ışıklı ve güzel bir gün olsun senin için´ dediğimizde zannederim buna kimsenin bir itirazı olmaz ve pek fazla da zamanımızı almaz. İnsanın kendi kendisine ismi ile seslenmesi başlarda belki biraz komik gelebilir ancak denendiğinde kendimizle iletişime geçtiğimiz ve kendimizi kabul ettiğimiz için mutlak bir fayda sağlayacaktır. Öte yandan kendimize değer verdiğimizde başkalarının ne kadar değerli olduğunu anlamamız daha kolay olacaktır" uyarısını yapıyor.

 ŞIMARMAK HAKKINIZ

Merhaba faslından sonra yine kendimiz için önemli bir konu daha var sırada, kendimizi şımartmak. Acaba bugün canımız güne kahve ile mi başlamak ister, bir bardak bitki çayıyla mı, yoksa şöyle bir koca bardak süt veya çikolata mı? Genellikle süt veya bitki çayları daha sağlıklıdır, bu kesin; ancak karar size ait, konu da kendinizi şımartmak olduğundan tercihinizi siz yapacaksınız. İçeceğimizi de seçtikten sonra bu aşama da bitti. Söz yine Muradi´nin "Satırları okuyan bazı arkadaşların şöyle dediğini duyar gibi oluyorum: "Ne kahvesi ne sütü, ben dişlerimi fırçalayıp kendimi evden dışarı zor atıyorum!" Vakti kısıtlı olanlara önerim, evlerinde kağıt bardak bulundurmaları. Evden çıkarken yanınıza yarım bardak kahve alıp hem yürüyüp hem de yudumlayalım.”

KENDİNİZİ BEĞENİN

Muradi´ye kulak verelim yine "Kendinizi bu ufak başarı ile güzel ve değerli bulduğunuzu sesli olarak ifade edin. Hoşunuza giden fiziki özelliğinizi seçerek kendinize bu konuyu vurgulayın. ´Saçların çok parlak´ veya ´Bu yeni diş macunu dişlerini daha çok beyazlattı´ gibi. Hiçbirimiz dünya güzeli veya kusursuz yakışıklı değiliz. Yola çıktığınızda, ağaçlara, çiçeklere bakmayı da ihmal etmeyin. Kendimize günaydın dememiz, bir içecek ikram edip tercih hakkı tanımamız veya ufak birkaç iltifat sözü söylememiz acaba 60 saniyeden fazla zamanımızı almış mıdır? Almamıştır diye düşünüyorum.”

AYNAYA BAKMA ZAMANI

Pamuk Prenses´in üvey annesi kötü ruhlu cadı bile aynaya bakıp kendisine iltifatlar yağdırarak kendisini motive ediyordu unutmayın! Sadece kendinize bakın. Kendinize iyi olan ve beğendiğiniz bir yönünüz için iltifat edin. Bugünkü iltifat sebebiniz, çocuklarla iyi iletişim kurmanız veya bir önceki gün başardığınıza inandığınız güzel bir iş olabilir

Akıllı insan düşündüğü herşeyi söylemez,

Öğrendim ki... Güveni gelistirmek yillar aliyor, Yikmak bir dakika.

Öğrendim ki... Kimseyi Sizi sevmeye zorlayamazsiniz.

Öğrendim ki... Güveni gelistirmek yillar aliyor, Yikmak bir dakika.

Öğrendim ki... Hayatinda nelere sahip oldugun degil Kiminle oldugun onemli.

Öğrendim ki... Kendini en iyilerle kiyaslamak degil Kendi en iyinle kiyaslamak sonuc getirir.

Öğrendim ki... İnsanlarin basina ne geldigi degil O durumda ne yaptiklari onemli.

Öğrendim ki... Ne kadar küçük dilimlersen dilimle Her isin iki yüzü var.

Öğrendim ki... Olmak istedigim İnsan olabilmem Cok vakit aliyor.

Öğrendim ki... Bütün sevdiklerinle iyi ayrilman gerek, Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.

 Öğrendim ki... 'Bittim' dedigin andan itibaren, Pilinin bitmesine daha cok var.

 Öğrendim ki... Bazi insanlar sizi cok seviyor, ma bunu nasil gösterecegini bilemiyor.

Öğrendim ki... Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz, Bazilari hic karsilik vermiyor.

 Öğrendim ki... En iyi arkadasla sıkıcı an olmaz.

Öğrendim ki... Düştüğün anda Seni tekmeleyecegini düşündüklerinden bazilari Kaldirmak icin elini uzatir.

Öğrendim ki... İki insan ayni seye bakip Tamamen farkli seyler görebilir.

 Öğrendim ki... Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatir.

 Öğrendim ki... Duvarda asili diplomalar İnsani insan yapmaya yetmez.

Öğrendim ki... Ask kelimesi ne kadar cok kullanilirsa, anlam yükü o kadar azalir.

 Öğrendim ki... Karsisindakini kirmamak ve inanclarini savunmak arasinda cizginin nereden gectigini bulmak zor.

 Öğrendim ki... Gercek Arkadaslar arasina mesafe girmez. Gercek Aşklarin da !

Öğrendim ki... Ne kadar yakin olursa olsunlar, En iyi Arkadaşlar da ara sira üzebilir. Onlari affetmek gerekir.

Öğrendim ki... Bazen başkalarini affetmek yetmiyor. Bazen insanin kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Öğrendim ki... Yüreginiz ne kadar kan ağlarsa ağlasin, Dünya Sizin icin dönmesini durdurmuyor.

Öğrendim ki...Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pismanligin uzun yillar sürüyor..

 Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun ? Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar. Buna rağmen asla birbirlerini görmezler

''Dünyanın en hızlı insanı'nın'' öyküsü...

Birkaç yıl önce Elkhart, Kansas'ta iki kardeş bir okulda çalışıyorlardı. Her sabah sınıftaki sobayı yakmak onların görevi idi. Soğuk bir günün sabahı, kardeşler sobayı temizlediler ve odunla doldurdular. Birisi bir şişe gazı odunların üstüne döktü ve ateşe verdi. Öyle büyük bir patlama oldu ki, eski bina sallandı. patlama sırasında büyük kardeş öldü, diğerinin de bacakları feci şekilde yandı. Daha sonra, şişeye yanlışlıkla benzin doldurulduğu ortaya çıktı. Yaralanan çocuğu tedavi eden doktor, çocuğun bacaklarını kesmenin daha iyi olacağını söyledi. anne ve babası yıkılmıştı.


Zaten bir oğullarını yitirmişlerdi. Şimdi de diğer oğulları bacaklarını kaybedecekti. Ama inançlarını kaybetmemişlerdi. Doktora kesme işlemini ertelemesini rica ettiler. Doktor kabul etti çocuklarının bacaklarının iyileşmesi için dua ediyor ve hergün doktordan kesmeyi bir gün daha ertelemesini istiyorlardı. Bu, iki ay sürdü. Doktorla hergün tartışıyorlardı. Bu arada çocuklarını bir gün tekrar yürüyebileceğine inandırıyorlardı. Çocuğun bacakları kesilmedi ama sargılar açıldığında, sağ bacağının diğerinden 6cm kadar daha kısa olduğu ortaya çıktı. Sol ayağındaki parmaklarda nerede ise yoktu. ama oğlan yine de kararlıydı.


Acılar içinde kıvranmasına rağmen, hergün egzersiz yaptı ve nihayet bir iki adım atmayı başardı. Bu genç adam, daha sonra koltuk değneklerinden kurtuldu ve yürümeye sonra da koşmaya başladı. Bu genç adam koştu, ve koştu. nerede ise kesilmek üzere olan bacaklar ona bir dünya rekoru bile kazandırdı. Bu genç adam Glenn Cunningham'dı. "Dünyanın En Hızlı İnsanı" olarak tanınan gence Madison Square Garden'da yüzyılın sporcusu ünvanı verildi.

Ötme sen! Başkası ötsün

Bu hayatta hiçbir şeye değişmeyeceğim yedi gerçek öğrendim...

Kaç yıldır benim yanımdasın?

 - 20 yıldır efendim.

- Bu zaman süresince benden ne öğrendin? ...

- Hiçbir şeyle değişmeyeceğim yedi gerçek öğrendim.

 - Ömrüm seninle geçtiği halde topu topu yedi gerçek mi öğrendin?

 - Evet . - Söyle bakalım öyleyse neler öğrendin?

- Baktım ki herkes bir şeyi dost ediniyor, ona gönül verip bağlanıyor. Ancak, bunların hemen hepsi insanı yarı yolda bırakıyor. Ben ise, beni hiç bırakmayacak, ölümden sonra bile benimle gelecek şeyleri aradım. Ve dost olarak iyilikleri seçtim kendime Ki, onlar sonsuz bir yükselme yolculuğuna çıkmış insanoğlunun hiç tükenmeyecek azığı ve en gerçek dostlarıdır.

- Çok güzel, ikincisi ne bakalım?

 - Baktım ki, insanların bir çoğu geçici dünya değerlerine dört elle sarılmış onları koruyor, kasalarda saklıyor, kaybolmaması için her çareye başvuruyor. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine, kimi ününe tutunmuş sımsıkı, onları elden çıkarmamak için çırpınıp duruyor. Oysa ben varlığımı ve bütün isteklerimi O’na satıp, gönlümü yalnız O’nun sevgisine açtım.

 - Devam et!

- İnsanların üstün olmak için birbirleriyle yarıştıklarını gördüm. Ancak bir çoğu üstünlüğü yanlış yerlerde arıyor ve birbirinin üstüne basarak yükselmek istiyordu. Bunun üzerine üstünlüğü geçici dünya değerlerinde değil, akıl ve ahlâkça yükselmekte, kötülüklerin her çeşidinden el etek çekip, iyiliklere vasıta olmakta aradım.

 - Devam et yavrum.

 - Yine baktım ki, insanlar sabahtan akşama birbirleriyle uğraşıyor, boş yere hayatı zehir ediyorlar kendilerine. Bütün bunların benlik, bencillik ve çekememezlikten ileri geldiğini gördüm. Ve gönlümü bu kirlerden arıtarak, herkesle dost olup, huzur ve güven içinde yaşamanın yolunu buldum.

 - Sonra?

 - Nedense herkes hatasının sebebini hep dışta arıyor ve başkalarını suçlamak yoluna sapıyordu. Böylece suçlarının örtüsü altına saklanıyordu. Oysa insanın başına ne geliyorsa kendi yüzünden ve kendi eliyle geliyordu. Bunu bilip yalnız kendimle cenge girerek, nefsimin iradesine uymamaya ve vesvese verenin ağına düşmemeye çalıştım .

- Doğru.

 - Baktım ki insanlar şu bir lokma ekmek ve dünya geçimi için helal haram demeden, her türlü hakkı çiğnemekten çekinmiyorlar. Hem başkalarının hakkını alıp onları yoksul bırakmakla, hem de bu haksızlığın azabını ağır bir yük gibi vicdanlarında taşımakla iki kere kötülük etmiş oluyorlar. Oysa doğru yaşanıldığında ve hakça bölüşüldüğünde dünya nimetleri insanlara yeter de artardı bile.

- Ve yedinci?

- Yedinci olarak şunu gördüm ki, insanlar bir şeye dayanmak ve güvenmek ihtiyacındadırlar. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine. Bunların hepsi de bir süre sonra yıkılacak eğreti desteklerdir. Ben ise yalnız O’na sığınıp yalnız O’ndan yardım diledim. Ve bunun karşılığı sonsuz bir güven oldu. ,

- Seni tebrik ederim evladım. Ben de yıllar yılı bütün din kitaplarını inceledim. Hepsinin bu yedi gerçek etrafında döndüğünü tespit ettim.

Görme engelli arkadaşlarımıza ücretsiz nevigasyon dağıtılıyor... Haber verelim lütfen...

Karda hayvanlar...

Denizlerin dibinde incilerle taşlar karışık bulunur...

King Crimson - Walking on air

http://youtu.be/2DdIUWus1gY

Hazreti Mevlana bir gün birini üzüntülü görür ve der ki: "Bütün gönül darlığı bu aleme gönül bağlamaktan gelir.Gönül kuşu her dala yuva yapacak olsa yuva yapacak yer kalmaz


Hazreti Mevlana bir gün birini üzüntülü görür ve der ki: "

Bütün gönül darlığı bu aleme gönül bağlamaktan gelir.

Gönül kuşu her dala yuva yapacak olsa yuva yapacak yer kalmaz

Gönlü öyle bir yere bağlayacaksın ki;

Binlerce kıyamet kopsa sana yalnızlık derdi çökmesin.

Sen O'nunla olunca O seninle olmaz mı?"

Yaktın Adamı...

En Güzel Şiirlerim, Şiirlerin...













En Güzel Şiirlerim, Şiirlerin...

Şiirlerin en güzellerini yazan...

Yazmış da şiirinin en güzelini;

Adını Eylül koymuş.

İşte benim en güzel şiirlerim;

Hep o, en güzel şiir için.
Sanat mı? Sanat O'nun elinde ilelebet...

Ben O'nun sanatına tutkunum.

Şairlik mi?

Sayıklamalarımdan ibaret...

Ben O'nun şiirine vurgunum
Şiirlerin en güzellerini yazan...

Yazmış da şiirinin en güzelini;

Benim yüreğime koymuş.
Şimdi, Umutla buğunun harmanlandığı,

Soran çocuk gözlerim;

O'nun Rahman Gözleri'nin içinde...

Allah'ım! O en güzel şiiri benim için mi yazdın?

Allah'ım! O'nun adını adımla mı yazdın?
13.01. 2010

Sadi Atay


Batıl inançların nedenleri??? Merdivenin altından geçmek, ayna kırılması, kara kedi niye uğursuzluktur ?

Niçin tahtaya vuruyoruz?

Çok eski zamanlarda meşe ağacının, yüksekliği ve sağlamlığı nedeniyle, bazı güçlere sahip olduğuna inanılıyordu. Tahtaya vurma inancı dünyanın apayrı iki yerinde birbirinden bağımsız olarak gelişti. Önce milattan önce 2000'li yıllarda Kuzey Amerika yerlilerinde, sonra da Ege'de Helen uygarlığında. Her iki kültür de meşe ağacına çok sık yıldırım düştüğünü gözlemlemişti. Amerika yerlileri meşenin, Tanrının yıldırımla yeryüzüne inip üzerinde oturduğu yer olduğuna, Helenler ise Yıldırım Tanrısı olduğuna inanmışlardı. Kuzey Amerika yerlileri, bu ağacın köküne vurarak, ileride başlarına gelebilecek tehlikelere ve şansızlıklara karşı Tanrı ile temasa geçtiklerine inanıyorlar ve ondan kendilerini korumasını istiyorlardı. Ortaçağda ise Hıristiyan din adamları bu inancı kendi devirlerine taşıdılar. Onlara göre bu inanışın temelinde Hz. İsa'nın tahta bir çarmıhta öldürülmesi yatıyordu. Hatta Avrupa'nın her katedralinde orijinal tahta haçın küçük bir parçasının bulunduğuna inanılıyordu. Bu tahtaya vurmak ise "Tanrım dua ve isteklerimi gerçekleştir" anlamına geliyordu.

Merdivenin altından geçmek uğursuzluk mu ?

Duvara dayanan bir merdiven, duvar ile arasında bir üçgen oluşturur. Bu, bir çok kültürde tanrıların kutsal üçgeni olarak bilinir. Örneğin piramitlerin kenarlarının üçgen olması da bu inanca dayanır. Bir üçgenin içinden geçmek de, bir kutsal yere meydan okumak anlamına gelebilir. Bir diğer görüş ise 17. yüzyılda İngiltere ve Fransa'da suçlular darağacına götürülmeden önce bir merdivenin altından geçiriliyorlardı. Değişik kültürler bu uğursuzluğa karşı bazı panzehirler geliştirdiler. Mesela Romalıların panzehiri yumruktu. O kişiler orta yani en uzun parmaklarını gerip diğer parmaklarını yumruk gibi yaparlar ve geçtikten sonra merdivene doğru sallarlardı

Kara kedi neden uğursuzdur?

Kedilerden, özellikle siyah kedilerden nefret, Hıristiyanlığın kendinden önceki kültürleri ve onların sembol kabul ettiği şeyleri yok etme güdüsü ile Ortaçağda, İngiltere'de başladı.Bağımsız, bildiğini yapan, "inatçı" ve "sinsi" karakteri, sayılarının da şehirlerde aşırı artması ile birleşince, kediler gözden düştü. O yıllarda evinde kedi besleyenler yalnız yaşayan fakir ve yaşlı kadınlardı. Yine o yıllar büyücü ve cadı inancının tüm Avrupa'da histeriye dönüştüğü yıllardı. Siyah kedi besleyen bu kadınların kara büyü yaptıklarına ve siyah kedilerin geceleri şeytana dönüştüklerine dair korku dolu halk hikâyeleri üretildi. Cadı konusu bir paranoyaya dönüşünce birçok zavallı kadın kedisi ile birlikte yakıldı. Fransa'da kral 13. Louis bu uygulamayı yasaklayana kadar her ay binlerce kedi yakıldı

Ayna kırılması niçin uğursuzluk getirir?

Göllerde veya su birikintilerinde, kendi aksini gören ilkel insan şaşırmış, bunun kendisinin ruhu olduğunu sanmış, suyu bulandırıp görüntüsünün kaybolmasına neden olanları da düşman bilmiştir. İlk aynalar; Mısırlılar zamanında, pirinç, bronz, gümüş ve altından yapılmıştı ve kırılmaları mümkün değildi. Bu devirde de bu parlak yüzeylerden yansıyan görüntünün o insanın ruhunun bir yansıması olduğuna inanılıyordu.

Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur...!



Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur...!

Pakistan'da Sel sırasında Ağaçlara Çıkan Örümcekler... Günün Fotosu...14/01/2012

Bir insanın bildiğini zannettiği şeyi öğrenmesi imkansızdır...




Bir insanın bildiğini zannettiği şeyi öğrenmesi imkansızdır...

Bakalım burda neler olduğunu ilk kim görecek???