15 Temmuz 2012

Herşeyi içine atarsan...

Peyniri buldum...Param yok...

Sağlam Karakterli İnsanların Dokuz Özelliği Vardır...

Hayat güzel be kanka...Çal çal oyna .)))

Diyete uymayanlar billboardlarda teşhir edilecektir...

İlişkide Kartları Ne Zaman Masaya Koyuyoruz?

Geçen gün bir arkadaşımla buluştuk. “Ne yapalım, ne yapalım” diye konuşurken aklımıza Rumelihisarı’ndaki Lokma geldi. Ne de olsa bu yaz sıcağında püfür püfür esen ender noktalardan biri. Neyse sözü uzatmayayım masayı kahvaltılıklarla, sucuklu göz yumurtayla donatırken hemen yanımıza yirmili yaşlarda gencecik bir çift oturdu. Malum Hisar kalabalık, masaları paylaşmak ise adetten.

Biz kendi alemimizde takılırken ister istemez kızın gülüşleri ve verdiği cevaplar dikkatimizi çekmeye başladı. Ayyy inanmıyorum ben de pop severim. Ayyy inanmıyorum ben de balık ekmek severim. Ayyy inanmıyorum benim de en sevdiğim renk mavi. Tabi kız bütün bu ay inanmıyorum cevaplarını verirken saçıyla oynaması bir taraftan, kahkahaları öbür taraftan derken biz artık tamamen onlara odaklandık. Tabi yakışıklı delikanlımızda (adı Metin olsun) altta kalır mı onun da en sevdiği film, kitap, tatil yeri hep kızımızla (onun da adı Mine olsun) aynı çıktı.

Yani anlayacağınız Metin’le Mine birbirlerine her türlü zevk, huy ve alışkanlıklarının aynı olduğunu kanıtlama telaşındaydılar. Onlar çok sevdikleri tostlarını yiyip yanında bayıldıkları bol demli çaylarını içip arkasından da çok sevdikleri Boğaz yürüyüşü yapmak üzere Bebek’e doğru yollandılar.

Biz de farklı zevk, eğlence, huy ve tavırlar içinde olduğumuz arkadaşımla masada tekrar baş başa kaldık. Ya sahi dedik ilişkide kartlar ne zaman masaya konuyordu? Ne zaman şapkanın altındaki gerçek bizleri ortaya çıkarıyorduk? Şu karşımızdaki aman bizi beğensin, aman bizi sevsin isteğinin (baskısının) yarattığı karşımızdakine uygun kişilik yaratma telaşı ne zaman bitiyordu? Ne zaman kendimizi yavaş yavaş ortaya koyuyorduk?

Sanırım ilişki yerine oturunca, karşılıklı güven biraz palazlanmaya başlayınca oluyor da burada benim aklımı karıştıran şöyle bir durum var: Karşımıza tanıttığımız kişi gerçek biz değilsek hangi güven ortamından, hangi yerine oturmuş ilişkiden bahsetmek mümkün ki? Yukardaki örnekten gidersek Mine Mine olarak değil de Yeşim gibi davranarak ilişkisini oturtmaya beğenilmeye çalışıyor. E o zaman yerine oturttuğu ilişki Metin-Mine ilişkisi olmuyor ki. Başka bir ilişki oluyor. Sonra ilişkinin üzerinden geçiyor bir sene iki sene başlıyor sen çok değiştin konuşmaları. E tabi çok değiştin. Sen o yarattığın insan değildin ki zaten.

Arkadaşlarımdan çok duymuşluğum vardır “bu adam ilk çıktığımızda bana şiirler okur, güller getirirdi şimdi çok değişti”. Ayol adam değişmedi ki, o reklamlar bölümüydü şimdi kendisi oldu. Ya bunu paketler alırsın, ya da başka adamda yeni reklamları izlemeye devam edersin. Tabi sende kendi reklamını yapmaya devam edersin.

Merak ediyorum acaba ne zaman bir insanla tanıştığımızda hemen gerçek yüzümüzü ortaya çıkaracağız? İşte bu benim arkadaş iyisiyle, kötüsüyle paket bu artık rol yapmak yok diyeceğiz. Bak seninle tüm zevklerimiz, huylarımız uymuyor ama bu kötü bir şey değil. Sen biraz törpülenirsin, ben biraz törpülenirim sonunda ortak bir yol buluruz diyeceğiz.  Kendimize o kadar güvenimiz ve cesaretimiz var mı? Bilmiyorum, gerçekten bilemiyorum. Sanki daha vakit varmış gibi geliyor. Siz ne dersiniz?

Sağlıcakla,

Siz yaptığınızın kalitesine...