2 Temmuz 2011

Üşümüyorum... Anın tadını çıkarıyorum...

Üşümüyorum... Anın tadını çıkarıyorum...

Bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi ,öğrenmesi imkansızdır...



 

Bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi ,öğrenmesi imkansızdır...

Hayatta en büyük erdem düştükten sonra kalkmasını bilmektir.

Hayatta en büyük erdem düştükten sonra kalkmasını bilmektir.

Björk - Hidden Place

http://youtu.be/l2loVEqBW5Q

Gerçekle yüz yüze geldiğimiz zaman, onu kabul edebilecek kadar cesur, taşıyabilecek kadar güçlü müyüz...


Bir gece Şems, Mevlana’yı ararken onu bir havuzun kenarında, derin düşünceler içinde otururken bulmuş. “Ne yapıyorsun?” diye sormuş. Mevlana: “Suyun üzerine yansıyan yıldızları seyrediyorum,” cevabını vermiş. Şems bir an durmuş, sonra da gülerek söyle dem...iş: “O zaman niye başını kaldırıp, göğe bakmıyorsun?”  

 Gerçekle yüz yüze geldiğimiz zaman, onu kabul edebilecek kadar cesur, taşıyabilecek kadar güçlü müyüz?

 

Aslında bilgi, beraberinde çok büyük bir sorumluluk getiriyor. Yaşamlarına bilerek bilmeyerek dokunduğumuz her insan bizden bir parça taşıyor. Bu da bencilce değil, bilgece yaşamayı gerektiriyor...

Dalyanda tekne turu yapılır…

[slideshow] 

Dalyan bana göre mutlaka görülmesi gerekli bir yer. Doğası harika. İnsanları sıcacık. Yemekler çok güzel. Özellikle mavi yengec yemeğiyle ünlü… Mavi yengeci yemek istiyorsanız lokantaya bir gün önceden sipariş vermek gerekiyor. Çabuk bozulduğu için sipariş olmazsa bulundurmuyorlarmış…  Tanesi 7-8 ytl civarında… Masaya oturunca garson sizin mavi yengeçler bunlar diyerek karton bir kutunun içinde yengeçleri masaya getirip gösteriyor… Bu gösteri kısmı bana hem komik geliyor hem de yengeçleri öyle görünce hafif bir pişmanlık duygusuyla yüzleşiyorum… Hayvanları yemesek mi diye düşünüyorum… Sonra onlar bu dünyaya bize hizmet etmek için geldiler bir parçaları benim içimde yaşayacak deyip teselli oluyorum ve mavi yengeçe teşekkür ediyorum… Pişirip müthiş bir sunumla masaya getiriyorlar ve tadları da inanılmaz güzel…

Dalyanda tekne turu ise en az bir kere yaşanması gerekli bir deneyim. Tekne turu için bir gün önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Turlar çok kalabalık… Her taraf tekne dolu… Önce binilecek tekneyi seçmek gerekiyor. Daha samimi ortamları tercih ettiğimden orta boy en fazla 20 kişilik bir tekne seçiyorum.

Ertesi gün biraz rüzgarlı. Ama tekneye binemeyecek kadar değil. Denize açılıyoruz. Yamaçlarda kral mezarlarını görerek seyrimize başlıyoruz. Arkasından derede yol almaya devam ediyoruz. Derenin genişliği kimi yerlerde iki metreye kadar düşerken kimi yerlerde hayli geniş. Kıvrıla kıvrıla gidiyoruz. Etraf sazlıklarla dolu.

Arkasından İztuzu plajına varıyoruz. Burada kumlar altın sarısı ve yumuşacık. Deniz çok temiz. Kaplumbağalar her sene buraya gelip yumurtluyorlar ve yaşam savaşlarına burada başlıyorlarmış. Kaplumbağaların bölgesi koruma altında ve diğer taraflardan iplerle ayrılmış durumda. Yumuşacık kumların üzerinde keyifle yürüyorum…

Ardından kısa bir öğle yemeği molası veriliyor. Dere kenarında yemeklerimizi yerken ortamın keyfini çıkarıyoruz. Yemek yerken büyükçe boy bir kaplumbağa derenin ortasından bize bakıyor… Masada bulduğum bütün ekmekleri kaptığım gibi kaplumbağaya atıyorum… Fakat yemeden gidiveriyor..

Sonra çamuru meşhur bir yere götürüyorlar bizi. Çamuru sürmek çok faydalıymış. Bütün vücudunuza çamuru sürüp bir süre bekliyorsunuz. Sonra duşlarda iyice temizlenmek gerekiyor… Çamurdan hafif bir koku da geliyor ama kimse rahatsız olmuyor… Ben sadece kollarıma sürmekle yetiniyorum.

Sırada benim gibi tarihi kentleri sevenler için Caunus durağı var… Tarihi şehrin içinde dinlenen eşekler, etrafta dolanan keçiler geziyi daha da bir renkli kılıyor… Hele sütunları daha da detaylı gezeyim derken uzun ve kocaman bir yılan görüp kaçmam dillere destandır… Siyah yılan için zararsız dediler… Ama ben yıldırım gibi kaçısımı kolay kolay unutamam…  Neyse tiyatrosu, pazarı, sütunları derken koca şehri bir çırpıda gezip tekneye doluşuveriyoruz…

Son durak  Köyceğiz… İsteyenler oradan denize giriyor. Kurulanalım derken kaptan tekneyi çalıştırmaya başlıyor. Dönerken keyifle arkamıza yaslanıp manzaranın ve batan güneşin tadını çıkarıyoruz…

Sağlıcakla,

Kekre bir şey var bu havada... Geçmişle gelecek arasında... Acıyla sevinç arasında... Öfkeyle bağış arasında



(...)
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
...Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında
(...)
Cemal Süreya

Üşüdüysen kalkarım Sevinç...