6 Şubat 2013

Dünyada 7 milyardan fazla insan var...Ve sen 1 kişinin bütün hayatını mahvetmesine izin mi vereceksin? Yazık...

Bedende olan herhangi bir insanın gözlerine bak ve anla onu bedenseltitreşimde tutan sebepleri. Anla onun öğrenmek üzere geldiği derslerive onurlandır onu.Şefkat duy seçimlerine ve kabul et yürümekte olduğusüreci.



Bedende olan herhangi bir insanın gözlerine bak ve anla onu bedensel titreşimde tutan sebepleri.

Anla onun öğrenmek üzere geldiği dersleri ve onurlandır onu.

Şefkat duy seçimlerine ve kabul et yürümekte olduğu süreci.

Ve unutma senin de o süreçten öğrenmen gerekenler vardır.

Yoksa sen şimdi bu süreci izliyor ve üzerinde yorum yapıyor olmazdın.

En yüksek titreşimli insan bile burada kendini yeniden keşfetmek üzere bulunmaktadır

Kuantum Yaşam Haritası

Düşüncelerin Yaratıcı Gücü Vardır!

Şu üç sözcüğün ne kadar önemli olduğunun farkında ol:
Düşünceler nesnelere dönüşür.
Bir daha ve üzerine basa basa söylüyorum: Düşüncelerin nesnelere dönüşür. Neden mi? Çünkü düşüncelerinin yaratıcı gücü vardır.

Düşüncelerin nasılsa yaşamında öyle olur. İşin iyi tarafı düşüncelerin değiştiğinde yaşamın da değişir. Bu iyi haber! Şu bir gerçek ki alışkanlık haline gelen düşünce kalıpları belli bir zaman sonra kendini EYLEM olarak ifade eder. Üstad Sivananda’nın ifadesiyle düşünceler uyku halindeki eylem tohumlarıdır.
Düşüncelerimiz nesnelere dönüşür dedik. Peki, eylemlerimiz düşünceye dönüşür mü? Elbette!
Bir eylem yaparsınız, sonuca göre bir düşünce yaratırsınız ve sonra da başka eylemlere geçersiniz. Bu noktada bir uyarı yapmam gerekir. Çok fazla düşünmek kişiyi eylemden alıkoyabilir. Bir noktadan sonra düşünmeyi bırakıp eyleme geçmek gerekir. Çünkü sürekli düşünmek bir süre sonra insanı kararsızlığa ve güvensizliğe iter.
Sonuçta işleri yapan eylemdir değil mi?
Eyleme geçmek  kendini dönüştürmenin en etkili yollarından biridir. Az zamanda çok işler başaran biri olmak için eylemin gücüne ihtiyacımiz var.
Birçok insan görüyorum, düşünmekten bir türlü eyleme geçemiyor. Düşünüyor düşünüyor düşünüyor, hep düşünüyor, hiç çaba göstermiyor.Sonra da "ben neden başarılı olamıyorum" diye dövünüp duruyor. Bu tür insanlardan olmamak gerekir.
Aslında çabucak harekete geçemememiz sonradan öğrendiğimiz yaşam kalitemizi kat be kat aşağı çeken negatif bir alışkanlık.
Örneğin lise yıllarını ele alalım. Arkadaşlarla hadi bir yere gidelim deriz ve gideriz. Sadece gideriz hiçbir şeyi sorgulamayız değil mi? Ama yetişkin yaşımıza geldiğimizde öyle değildir, bir sürü sınırlayıcı çıkar ortaya.Yok gidersek ne yapacağız, nasıl döneceğiz gibi sonu gelmeyen sorgulamalara başlarız.
Ondan sonra da bu hayat tatsız demeye başlarız!
Bu hayat tatsız değil, zehirli düşüncelerimiz  hayatı tatsız yapan. Dolu dolu ve harika bir yaşam için düşüncelerimizi bir bekçi titizliğinde denetlemeli, zehirli  düşüncelerin içeriye girmesine asla izin vermemeliyiz.
Pozitif düşünce yüklemeleri yaparak potansiyelimizin en üst noktalarına tırmanabiliriz.
Hadi, yeniden çocukluğumuzdaki gibi özgür bir ruhla, eğlenceli bir şekilde yoğun eylemlere geçelim.
Her eylemimiz yeni bir ben ve her yeni ben yeni bir dünya yaratsın!
Bayram Taşçı

Yoksa siz kaybetmek için mi doğdunuz?



Bir filozof, “Hayat doğduğumuzda hepimize bir mermer bloğu verir. Bazılarımız ondan güzel bir heykel yaparız, bazılarımız ise hoyratça peşimizden sürükleyip paramparça ederiz” demişti.

Kaybedenler de kazananlar gibi benzer ve farklı özelliklere sahiptir. Bazıları Leonard Cohen’in deyişiyle ‘görkemli kaybeden’dir. Bazıları ‘yokluğu anlaşılmaz’dır.
Bazıları kaybederken başkalarına da zarar verir. Bazıları ise ‘sadece kendine zararlı’ kaybedendir. Kazananlar gibi kaybedenler de, ‘felsefeli kaybedenler’ ve ‘felsefesiz kaybedenler’ diye ikiye ayrılabilir.
Kazanmak gibi, kaybetmek de bağımlılık yapabilir. Kaybetmişliğiyle barışmanın ötesine geçip, kaybetmeyi kimlikleştirmek de mümkündür. Bu bağlamda ‘param yok’ demekle, ‘ben fakirim’ demek arasında dağlar kadar fark vardır. Kaybetmeyi kimlik haline getirmek, -ki bunun Türk usulü versiyonu arabeskleşmedir- kaybetmeyi kalıcı ve ‘sürdürülebilir’ hale getirir.
Hiç kimse durduk yerde kaybeden olamaz. Kaybeden olmak için de bazı şekillerde düşünmek, bazı şekillerde davranmak, bazı şeylere inanmak gerekir. Kaybeden olmanın da yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesi vardır. Kaybetmek için doğanlar pek fark etmeseler de, kaybetmek için de çaba harcamak gerekir!
Peki hayat oyununda kaybetmeye yatkın insanların, düşünce ve davranışlarında sıklıkla karşılaşılan ortak özellikler nelerdir?
1- İç disiplin yetersizliği
Başarısız insanların birinci ortak özelliği, irade gücü zayıflığıdır. Kendini içinden disipline ederek, bir amaca doğru harekete geçirememek bu insanların en büyük eksiğidir.
İrade gücü, insanın kendi iç güçlerini bir mercek gibi toplayıp, bu gücü bir amaca yöneltmektir. İradesi zayıf olduğu için kendini kontrol edemeyenlerin, olayları ve diğer insanları yönetmesini beklememek gerekir.
2- Zaman kullanım bilincinde zayıflık
Başarılı ya da başarısız herkesin 24 saati vardır, farkı yapan bu zamanı nasıl kullandıklarıdır. Başarmak istediği işleri, bir zaman çerçevesine oturtup, yani ‘işleri takvime bağlayıp’ sonra da kendini o programına göre denetleyenler, iyi bir kişisel organizasyon sistemi kurmuştur.
Belli bir amaç ve yön duygusuyla hareket etmeyenler, zamanının değerini de bilemez. Yapılacak işleri olanlar için zaman geçer, bir amacı olmayanlar içinse zaman döner! Sabah olur, öğlen olur, akşam olur, tekrar sabah olur!
3- Başarıyı dış faktörlere bağlama eğilimi
Bernard Show ünlü esprisinde, “Başarı tamamen şansa bağlıdır, inanmıyorsanız başarısızlara sorun!” der. Başarısızların, hayatlarındaki sonuç-ları kendi karar ve seçimlerine bağlamak yerine, kader, kısmet, şans ve şartlar gibi dışsal faktörlere bağlama eğilimi yüksektir.
Egolarını savunmak ve öz saygılarını korumak için, başarısızlığı “Rüzgar karşıdan esiyordu, hakem karşı tarafı tutuyordu” gibi dış faktörlere bağlarlar. Bu tutumun tehlikesi nedir? İnsanlar başkalarını ve şartları çok fazla suçlarsa, öğrenmeye zaman bulamaz.
4- ‘Saydı’ tipi düşünmeye yatkınlık
Başaranlar, önlerindeki şartlardan nasıl başarılı bir sonuç çıkarabileceklerini düşünür. Başarısızlık merkezli düşünenler ise, ‘başka şartlarda olsa-lardı’ neler yapabileceklerini anlatıp durur. Bu ‘saydı’ tipi düşünmedir. Bu tür kadınlar, ‘erkek doğsalardı’ neler yapabileceğini anlatırken, bu tür erkekler ‘kadın doğsalardı’ neler yapabileceklerini sayıklar.
Daha ilkokula bile gitmemiş olan İbrahim Tatlıses, “Urfa’da Oxford olsaydı, biz de giderdik” der! Kısacası, başarı sonuç alır, sevinir ve susar. Başarısızlık konuştukça konuşur. Çünkü elinden iş gelme-yenlerin, dilinden çok söz gelir! Cenap Şahabettin’in deyişiyle “Yerinde sayanlar yürüyenlerden daha çok gürültü çıkarır.”
5- Arabeskleşmeye yatkınlık
Başarısızlığa götüren tavırlardan biri de arabesk düşünmeye yatkınlıktır. Arabesk hayat görüşü sürekli bir ‘başarısızlık beklentisi’ içindedir. Kendini ‘bela paratoneri’ gibi görür.
Arabesk söyleyerek başarılı olunabilir ama arabesk bir dünya görüşüyle başarıdan başarıya koşmak pek mümkün değildir. Arabesk tavırlılar, söylemek yerine söylenmeye yatkın; anlatmaktan çok alınmaya eğilimlidir. Sürekli bir ‘kurban psikolojisi’ içinde kıvranır. Eziklik ile ezme içgüdüsü arasında savrulur, ‘doğru dozda tavır’ sorunu yaşarlar.
6- Atalet ve tembelliğe yatkınlık
Bir şeyi yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Onu niçin yapmanız gerektiğini de biliyorsunuz. İsterseniz nasıl yapabileceğinizi de biliyorsunuz. Yapmamakla neler kaybettiğinizi de biliyorsunuz. Yaparsanız neler kazanacağınızı da biliyorsunuz. Elinizi kolunuzu bağlayıp, yapmanızı engelleyen birileri de yok.
O halde sizin içinizde olup, sizi durduran nedir? Atalet!
Atalet, miskinlik, tembellik, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hareket etmek, yılgınlık demektir. Kaybedenlerin ana ruh hali, tembellik ve atalet psikolojisidir.
7- Kaybetme korkusundan kazanmaya kalkışmama
Bİr araştırma insanların “Ya başaramazsam” diye korkanlar ve “Ya başarırsam” diye korkanlar diye ikiye ayrıldığını göstermiştir. Pek çok insanda, başarısızlık korkusundan çok ‘başarı korkusu’ olduğu ortaya çıkmıştır.
Başarı korkusu, bazı kişiler-in başarılı olunca samimiyetlerini kaybedeceklerini, arkadaşları tarafından eskisi gibi sevilmeyeceklerini, ‘insanların onlara çıkarları için yaklaşacağını’ düşünüp, başarıdan uzak durması demektir.
Önemli bir diğer grup ise, ‘ya başarılı olduktan sonra zirvede kalamaz, gördüğümden eksik yaşarsam’ kaygısıyla başarıdan uzak durmaktadır. Kısacası, başarısızlar hem ‘ya başarırsam’dan, hem de ‘ya başaramazsam’dan korkarlar!
8- Psikolojik iç sabotajlara yatkınlık
Başarısız insanların beyninde, psikolojik iç sabotaj mekanizmaları bolca bulunur. Beyinleri adeta şizofrenik bir ikiye bölünmüşlük halindedir. Bir tarafları inşa ederken, diğer tarafları imha eder. Bir tarafları ileri iterken, diğer tarafları geri çeker.
Neyin doğru neyin yanlış olduğu, neyin ileriye götürdüğü, neyin geride bıraktığı konusunda net değillerdir. Başarı konusunda derin bir kafa karışıklığına sahiptirler. Kafası net olmayan insanların, eylemleri de net olmayacaktır. Nazımın bir deyişini biraz değiştirirsek, “Bana kafanızın içinde başarının net bir resmini yapabilir misiniz?”
9- Kendini geliştirmeye kapalılık, kurnazlığa yatmak
Azgelişmiş insanların, katakulli kapasitesi çok gelişmiş olur! İşini en doğru ve verimli şekilde nasıl yapacağına kafa yormak yerine, önce o işin kurnazlığına kafa yormak, tipik bir ‘azgelişmiş başarısız insan’ tavrıdır. Bu tür insanlar, ülkemizde çoğunluk olduğu için, yaygınlıktan gelen rahatlığa sahiptirler. Kurnazlık, otoriter ve azgelişmiş toplumlarda yaygındır.
Ege Cansen’in deyişiyle ‘bilgi açığını kurnazlıkla, beceri yetmezliğini ise kabadayılıkla kapatma’ eğilimi başarısızların karakteristiğidir. Başarısızların çoğu yeni şeyler öğrenmeye kapalı bir zihin yapısına sahiptir. Hayat ve başarı üzerine yeni şeyler öğrenmektense, kendi arabesk ezberlerini tekrarlamayı tercih ederler. Yaşadıkları olaylardan çıkardıkları dersler bile, daha önce çevreden duydukları kulaktan dolma fikirlerdir.
10- Başarı hakkında yanlış yargılara sahip olmak
Başarılı insanlar ‘başarının sırrı’nı bilir. Başarısız insanlar da bilir! Arada bir fark vardır, başarısızlar yanlış bilir! Daha da kötüsü, bazıları doğrusunu bilmek de istemezler! Çünkü başarının kendi ellerinde olabildiğine inanmak, insanı sorumluluk altına iter. Nasıl başaracağını öğrenip hayatının sorumluluğunu taşımak yerine, kişisel gelişim kitaplarını ve yazarlarını suçlamak çoğu insana daha kolay gelir.
Başarı da, futbol ve siyaset gibi, hemen herkesin fikir sahibi olduğu ama çok az insanın birinci sınıf bilgi sahibi olduğu bir alandır. Beynimiz başarı hakkında hurafeler ve ‘leylek hikayeleri’yle dolu. Başarısızların, yapması gereken ilk şey, başarı üzerine yeni şeyler öğrenmek değil, başarı hakkında bildiklerinin bazılarını unutmaktır!
Mümin Sekman / Milliyet
fw mail

Bir kişiye kızdığımız ya da bir olaya üzüldüğümüz zaman,burada kendi içimize dönüp aramamız gereken üç şey vardır.

1-.Bu olay,negatif bir bilinçaltı kaydımı değiştirmem gerektiğini mi haber veriyor?2-Bu olay ya da kişi ,hangi korkumun düğmesine basıyor?3-Bu kişi bana aynalık mı yapıyor?.Kimseyi yargılamadan,eleştirmeden,kızmadan yaşamayı denediz mi hiç?Kendimizde buna dahil.Ençok aslında kendimizi yargılıyor,eleştiriyor ve bir çok şey için kendimizi dövüyor ve kzıyoruz..Bunun farkında olduğum gün bayramım oldu benim.Çok şükürler ki kendime vurduğum kadar ve kızdığım kadar ve yargıladığım kadar kimseyi yargılamamış ve kızmamışım aslında bütün derdimiz kendi kendimize yaptıklarımız ve en güzel parçamızdan bu şekilde uzaklaşmakmış.Çok şükür o güzel Yararatan ın parçasını buldum ve en derinlerime ulaştım.artık kendimi dövmekten vazgeçtim,kızmaktan,yargılamaktan ve öyle olunca müthiş bir barış imzalandı içimde ve bu dışımada yansıyor artık çok şükür..Dedim ya kendi ile barışan dünya ile barışır,kendini bulan Rabbini bulur.Kendini seven herkesi sever yaratan dan dolayı ve öylece kimseyi eleştirmemeyi ve yargılamamayı,kızmamayıda öğrendim.Çok uzun yıllarımı alsada bunu öğrenmek,çok acılarla pişmiş olsamda:(Şimdi mutluyum ya iyi ki yaşadığım her şeyi yaşamışım ve kabul ediyorum tüm yaşanmışlıkları ve sevgiyle herkesi ,kendimi ve geçmişi bin kez ,milyon kez bağışlıyor ve affediyorum sevgiyle..Kabulleniyorum artık kendimi ve her şeyi.ŞÜkürler olsun iyi ki buldum ''Benden daha derinde olan Ben' i ..BUndan daha büyük bir huzur ve mutluluk var mı?Sorun kendinize gerçekten siz,sizmisiniz ve kimsiniz,ne kadar tanıyorsunuz gerçek sizi?Maske olan ben ve birde derinde ki Ben..Maskelerden özgürleşmek,yüzleşmek kendinle bu dünyada ve öte alemde.Neden burada başlamayalım yüzleşmeye ve arınmaya ve diğer tarafta buna devam etmeyelim ki neden.?Şükürler olsun nasip oldu bana ve çok huzurluyum.Herkese nasip olsun..Sevgiyle mutlu yarınlara ve barışa..affet ve özgürleş diyor ruhum her zaman ve kendimi affetmenin özgürlüğündeyim,aşk tayım,sevgideyim.Kendimi ve Evrendeki her canlı cansız her şeyi seviyorum.Kuran'da tavsiye edilen üstün ahlak özelliği:Affedici olmak,bağışlayıcı olmak.

Kuran'da '' Kim sabreder ve bağışlarsa ,şüphesiz bu azme değer işlerdendir''.(Şura Suresi,43) ayetiyle de affetmenin üstün bir ahlak özelliği olduğu haber veirlmektedir.

Dolayısı ile müminler affedici ,merhametli,hoşgörülü davrananlar ve Kuran'da bildirildiği gibi onlar ''öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir.''(Al-i İmraN sURESİ,134)

Sevgiyle

..Gülay Şimşek

5 şubat 2013

 
Karakteriniz, kişiliğinizin en belirgin özelliklerini oluşturur.

İştah Kontrolü İçin 7 Öneri

İştahınızı kontrol altına almanın yolları:

1. Bol Bol Su İçin

Sağlıklı beslenme ve diyet uzmanları, her fırsatta suyun faydalarını anlatıp duruyor. Haksız da sayılmazlar hani! Suyun, kilo kontrolündeki en önemli katkısı, tokluk hissi yaratıyor olması. Vücut susuz kaldığında ise, beyne açlık hissine benzeyen sinyaller gönderiyor. Bol su içmek, vücudun su istediği zamanlarda yemeğe yönelmenizi önleyecek.

***

2. Uzun Uzun Çiğneyin

Yiyecekleri uzun süre çiğnemek, beyne, vücuda giren besinleri algılaması için fırsat vermek anlamına gelir. Bu yolla, tat alma duyusu tatmin edilir. Ve daha az porsiyonla, daha fazla doyum sağlanır. Aşırı yemekten kaynaklanan sindirim sorunları da yaşanmaz.

***

3. Tat Alma Duyunuzu Tatmin Edin

Yapılan araştırmalar, değişik lezzetlerle tat alma duyusunun tatmin edilmesinin, küçük porsiyonlarla yetinmemizi sağladığını gösteriyor. Sürekli aynı yemekleri yemek ise, tat alma mekanizmasını duraksatıyor. Bu durumda, kendinizi sanki hiç yemek yememiş gibi hissedebilirsiniz. Yemeklerinizi yeşillikler ve baharatlarla tatlandırın!

***

4. 3 Ana 3 Ara Öğün Yiyin

Gün içinde sık ve az öğünler yemek, iştahın kontrolden çıkmasını önlemenin en kolay yolu. Yine de arada atıştırma arzusu olabilir, ama miktar çok daha az olacak. Böyle bir durumda, mevsim meyveleri en iyi seçenek. Liften zengin olmaları sebebiyle, kan şekeri düzeyini daha yavaş yükselterek, uzun süreli tokluk hissi verirler!

***

5. Güç Harcayın

Egzersiz, güç harcanarak yapıldığında, vücut ısısı artar ve daha fazla kalori yakılır. Bu durum, egzersiz sonrasında birkaç saat boyunca iştahın bastırılmasına neden olur. Öğün saatinden birkaç saat önce, özellikle sabah egzersiz yapmak en doğrusu.

***

6. İyi Uyuyun

Günde ortalama 6-8 saat kaliteli uyku, gün içinde yaşanabilecek yorgunluğu ve uyuklamayı ortadan kaldırır. Böylece, dikkat toplamak için fazla enerji veren atıştırmalara da ihtiyaç duymazsınız.

***

7. Glisemik indeksi Düşük Beslenin

Düşük glisemik indeksli (Gl) gıdalar, yüksek olanlara göre daha uzun süre tok tutar ve sonraki öğünde daha az yemeyi sağlar. Bir yemekteki Gl oranını yüzde 50 azalttığınızda, doygunluk hissinde yüzde 50 artma olur. Beyaz un, şeker, pirinç ve patatesten uzak durun; barbunya, nohut, kuru fasulye, mercimek, fındık, elma, portakal, makarna, kepek ekmeğini ise bolca yiyin

fw mail

Çalışma hayatınız ve kariyerinize astrolojik bir bakış açısı!



Koç
Koç, yaşamda ve iş hayatında rekabeti ve oyun oynamayı sever. Kaybetmekten nefret ettiği için, genelde kazanan olmak yolundadır. Rekabete girdiğinde tam gaz ileri atılır. Koç liderlik özelliği taşıdığından mesleğinde ilerlemek, üst seviyelere ulaşmak için elinden geleni yapar.
Alt pozisyonlarda da kendisine verilen inisiyatifi sonuna kadar kullanmaktan, hatta kimi zaman kuralları değiştirmekten hiç çekinmez.

Ateş elemetinden olan Koç, her an mücadeleye hazırdır. Diplomasiden uzak ve ben-merkezcil bir yapısı olmasına rağmen, Koç etrafındaki insanların motivasyonlarıyla ve performanslarıyla da yakından ilgilenir. Herkesi harekete geçirebilmek için elinden geleni yapar. Macerayı ve hareketi seven Koç için, rutin işler, uzun toplantılar oldukça sıkıcıdır.
Önündeki projeye 'hemen' başlamak, ve diğerine 'hemen' geçmek için sabırsızlanır. Çok uzun yıllar çalışmaya eğilimi olan Koç, emekliliğini çok geç ister ve yeni projelerde, girişimlerde kuralları kendi koyarak, ilgisini canlı tutar.
Koç'un ofisi başarı belgelerini, kupalarını ve şiltlerini sergilediği bir müze gibidir. Sporcu, asker, cerrah, spor eğitmenliği, broker, polis, mühendis, diş doktorluğu Koç için en uygun mesleklerdir.

Boğa
Boğa güvenilir, sadık ve anlaşması kolay bir çalışandır. Toprak burcu olduğu için pratik yanı kuvvetlidir ve ayakları yere basar. Boğa'nın en büyük problemi harekete geçmekle alakalıdır.
Başlangıç yaparken hissettiği blokaj duygusu zaman zaman rahatsız edici boyutlara ulaşabilir. Fakat başladığı her işi, en zor şartlara bile metanet ve sabırla dayanarak bitirebilen tek burçtur. Amacına kilitlendiği zaman gözü başka hiç bir şey görmez.
Estetik yargıları kuvvetli Boğa, iş hayatında bile artistik yaratıcılığını ve değer yargılarını kullanmaktan çekinmez. İstikrarlı ve ne yapacağı, tepkileri rahatlıkla önceden tahmin edilebilen ve ölçülebilen Boğa'nın iş hayatında da davranış biçimi bu karakteristiklerin uzantısı şeklinde kendini gösterir. Sabit bir burç olması nedeniyle, özellikle ilerleyen yaşlarda teknolojik ve sosyolojik yeniliklere ayak uydurmakta zorlanabilir.
Genellikle sakin ve huzur dolu olmasına rağmen, damarına basıldığı zaman ya da sabrının sonuna geldiğinde, normal tavrıyla, hiç alakası olmayan şiddetli reaksiyonlar beklemek yerinde olur. Boğa'nın ofisi, konforlu, lüks objelerle dolu, misafirlerin muhakkak yiyecek-içecekle ağırlandığı bir kabul salonu gibidir. Özellikle finansal konularda çok yetenekli olan Boğa, bankacılığın ve finans dünyasının her meslek kolunda başarılı olur ve severek çalışır.
Bunun dışında değerli objeleri alıp satan antikacılık, estetik duyarlılık gerektiren moda ve güzellik endüstrisi, değerli taş ve madenlerle alakalı kuyumculuk ve sarraflık, form verme yeteneği gerektiren heykeltraşlık gibi meslekler onların önde gelen tercihleri arasındadır.

İkizler
İkizler iletişim ve aktarım konusunda son derece yeteneklidir. Ancak konsantrasyon zorluğu çeken, pek çok şeyi bir anda yapmak isteyen ve çok çabuk sıkılan ikizler iş yaşamında da bu karakteristiklerinin uzantısı olan problemler yaşar.
Çok hareketli, huzursuz ve kolayca adapte olabilen ikizlerin rutin işlerden çok, hareketlilik gerektiren, farklı konuları kapsayan alanlarda büyük başarılar elde etmesi söz konusudur.
İnsan ilişkilerindeki başarısı, iş dünyasında doğal bir şekilde arabulucu rolünü de üstlenmesinde neden olur. Genellikle hevesle başladığı işleri bitirmekte zorlansa da daha başarılı olabilmesi için, aracı konumunda bir pozisyonda görev yapması faydalı olacaktır. Liderlik tutkusu yoğun olmayan ikizler, daha çok iş arkadaşlarına, bildiklerini aktararak, öğreterek zenginleştirmeyi ve geliştirmeyi sever.
Yeni fikirleri, gelişmeleri ve projeleri sevinç ve hevesle kabul eder. Çok hızlı düşünüp, hızla uygulamaya geçen ikizlerin diğer insanlar kendisine ayak uyduramadığı için problem yaşama potansiyeli de vardır. İkizlerin ofisi her türlü komünikatif araçla çifter çifter donatılmış, bir haberleşme üssüne benzer.
Kitaplar, gazeteler, dergiler yığın yığın okunmayı bekler. İkizler ticaret hayatında, eğitim sektöründe, iletişim ve medya alanında ve halkla ilişkilerde son derece başarılı olur. Skolastik yanı oldukça kuvvetli olan ikizler, öğretmenlik, eğitmenlik ve araştırmacılıkta çok ileri seviyelere ulaşabilir.Yazarlık ve kütüphanecilik de ikizler için oldukça uygundur.

Yengeç
Yengeç'in hassas, kırılgan, duygusal yapısı iş hayatında da kendini gösterir. Yengeç hedefe direkt olarak gitmektense, daha çok etrafında dolaşıp, şartları anlamaya ve güven elde etmeye çalışır. Bu karakteristiği iş yaşamına ihtiyatlı adımlar, güvenli girişimler ve sonuç elde edilebilecek adımlar olarak yansır.
Öncü nitelikte olmasının yanı sıra kendisinden beklenmeyecek kadar liderlik özelliklerini de taşır. Duygusal yanı insanların beşeri ihtiyaçlarına karşı da duyarlı olabilmesini sağladığı için, özellikle yönetim seviyelerinde başarılıdır. Çalışma ortamının güvenli, uyumlu ve huzurlu olması için yengeç elinden geleni yapar. Ayrıca sezgilerini iyi kullanan yengeç, koruyan ve esirgeyen doğasıyla sevilen bir iş arkadaşı ya da patrondur.
Sadakat ve sorumluluk duygusu her başladığı işin sonunu getirmesine ve başarı elde etmesine yardım eder.
Dünyayı fethedecek kadar güçlü olmasa da, kendine ve birlikte olanlara güzel bir dünya yaratacak kadar gücü ve sevgisi vardır.
Aileye, atalara ve toplayıcılığa olan düşkünlüğü nedeniyle, iş yaşamında da gereksiz israftan ve harcamalardan kaçınmak ister. Yengeç'in ofisi bir yuvayı aratmayacak kadar sıcak ve rahattır. Koleksiyonlarını ya da aileden kalan yadigarları sergilediği bu mekan, zaman zaman kendi mahremiyeti için kabuğuna çekildiği bir sığınaktır.
En tipik yengeçler, yiyecek-içecek, otelcilik ve gıda alanlarından çıkar. Bunun yanında yengeç esirgeyen, kollayan yapısı nedeniyle çok iyi öğretmen, dadı, hemşire ve doktor olur. Emlakçılık, denizcilik gibi meslekler de severek yapacakları arasındadır.

Aslan
Güvenli, enerjik, gururlu aslan merkezde olmayı, farkedilmeyi sever. Liderlik özelliği çok kuvvetli olduğu için, takım çalışmalarında otamatik olarak başı çeker. Risk almaya meraklı yapısı, zaman zaman tehlikeli durumların iş yaşamında da doğmasında temel nedendir. Sahnede olmak ihtiyacı, etrafındaki insanların onu bir model olarak algılamalarının en temel nedenidir.
Başarısızlığı ve hata yapmayı kendine yakıştıramadığı için, girdiği yolda canla başla çalışarak ve gerekeni yapar, tüm enerjisini kullanır.
Adaletli ve bonkör yapısı, pek çok iş ilişkisinde hakem rolünü üstlenmesine neden olur. Sadakati kuvvetli olduğu için uzun yıllar aynı şirkette çalışmayı isteyebilir. Yaratıcılığı da kuvvetli olan aslan, her işini ve başarısını bir eser olarak algılar. Aslanın içinde bulunduğu ya da liderlik ettiği ekibin kazanmamak gibi bir lüksü yoktur. Dolayısıyla aslanla çalışan insanlar, eğer yeterli performans göstermezse, ciddi problemler yaşanabilir. Ya da tam tersi, kazananla beraber olmak isteyen herkes, aslan ile çalışmak için özel çaba sarfeder.
Aslan'ın ofisi bir kral dairesi gibidir. Gösterişli mobilyalar, konfordan çok statüko sağlar. Tüm başarılarını, ödüllerini, şiltlerini aslan da, koç gibi sergilemekten zevk alır.
Hangi sektör olursa olsun aslan en tepede, yönetici pozisyonunda olmak ister ve gerçekten de bunu başarıyla yapar. Fakat özellikle eğlence sektörü, borsa ve spekülatif alanlar, sahne sanatları aslanın zevkle ve başarıyla çalıştığı arenalardır.

Başak Başak burcu bireyleri, analiz etmeyi, küçük parçalarına ayırmayı ve sonuca bu yollardan ulaşmayı severler. Zeka seviyesi oldukça yüksek olan Başak, pratik çözümler üreterek diğer insanlara hizmet etmeyi ister. Çok net görülmese de ikinci iyiyle yetinmesi mümkün olmayan başak, iş yaşamında da başarılı olmak, yaptığı şeyi mükemmele ulaştırmak için elinden geleni yapar. Toprak elementindeki başak iş hayatında pratik, realistik ve ulaşılabilir amaçlara kanalize olur.
Sorumluluklarını çok iyi kavrar, organizasyon yeteneği ve detaycılığı ile mesleki yaşamında da farkedilir.
En büyük dezavantajı mükemmel olmayan hiçbir şeyden tatmin olamaması ve sanki hiç bir performans elde edilmemiş gibi davranmasıdır. Hem kendi sinir sistemini, hem de birlikte çalıştığı insanlarınkini ciddi şekilde yıpratması ve insani ilişkilerde problemler yaşaması bu yüzdendir.
Başak yardımsever bir iş arkadaşıdır. Bildiği ne varsa birlikte çalıştığı insanlara daha sorulmadan aktarır. Analitik yapısı nedeniyle, özgün problemlere özgün çözümler getirerek başarının anahtarlarını ekibine verir. Ancak eleştirel yapısı birlikte çalıştığı insanlar tarafından anlaşılıncaya ve kabul görünceye kadar, benimsenmesi zaman alır.
Ofisi son derece düzenli, belki bir kütüphaneyi belki de bir hastane odasını andırır tarzdadır. Her şeyi yerli yerine koymadan işe başlayamayan başak, ofisteki hijyene ve temizliğe de en az evdeki kadar dikkat eder.
Rakamlarla ve sayılarla arası çok iyi olan başak muhasebe konusunda son derece başarılıdır. Bunun dışında servis sektörü, sağlık ve bakım sektörü başarılı olabileceği, kendi gösterebileceği alanlardır.

Terazi
Çok boyutlu düşünmekten dolayı karar vermekte zorluk çekmesine rağmen, terazi aldığı kararları muhakkak uygulamaya koyar ve başarılı olur. Adalet ve hak duygusu iş yaşamında da dikkat çeker. Öncü kalitesi nedeniyle liderlik etmeyi sever ve bunu haketmek için de elinden geleni yapar. Hava elemetinden olan terazi bireyleri, sosyal olarak çok canlı ve girişkendirler.
İletişimsel yetenekleri, doğal nezaketleri ve diplomasileri iş yaşamında da sevilen ve takdir edilen insan olmalarına nedendir.
Uyum ve huzur ruhsal dinginliği için temel ihtiyaç olan terazi, iş yaşamında da tartışmalardan, çekişmelerden mümkün olduğunca uzak kalmaya dikkat eder. Bu rekabete girmediği anlamına gelmez. Ancak rakiplerini bile stratejik ve zarif bir şekilde manipüle etmeyi tercih eden bir yapısı vardır.
Kendinde eksikliğini gördüğü noktaları tamamlayacak bir partnerle, ortakla birlikte çalışmak terazi için idealdir. İnsan ilişkilerindeki becerisi, dengeyi bulabilmek için çaba sarfetmesi, özellikle iş yaşamında aracı, arabulucu gibi sorumlulukları almasına nedendir. Estetik değerlerine ve dışgörüntüsüne verdiği önem, iş yaşamında da fiziksel olarak dikkat çekmesine ve cazibesini bağlantıları için kullanabilmesine yardım eder.
Terazinin ofisi rafine bir zevkle döşenmiş, güzel, kişiliğini yansıtan objelerle süslenmiştir. Terazi ofisinde taze çiçekler bulundurmayı ve kaliteli içeceklerle misafirlerini ağırlamayı tercih eder. Diplomatik yapısı, arabulucu özellikleri nedeniyle terazi siyasette ciddi başarılar kazanabilir.
Bunun yanında, hak ve adalet duygusunun gelişkinliği hukuk sistemi içinde gerek akademisyen, gerekse aktif olarak başarılı olmasına ve tatmin sağlamasına yardımcıdır. İnsan ilişkilerine verdiği değer ve bu alandaki doğal yeteneği, danışmanlık, psikologluk ve psikiyatrlık gibi mesleklerde de öne çıkmasını sağlar.

Akrep
Kuvvetli iradesi, gerçeklerin ardından vazgeçmeden ilerlemesi, analitik ve derin düşünen yapısıyla, akrep iş yaşamında önemli bir yere sahiptir. Organizasyonun içinde bir akrep olması her zaman için büyük avantajdır. Genellikle sakin, yardımsever ve kendi halinde gözüken akrep, aslında içten içe oldukça hırslı ve amaçlarına bağlı bir yapıdadır.
Amacına direkt olarak ulaşmayı tercih eden Akrep, kimsenin düşünmediği, farkına varmadığı boyutları, gerek analiz yeteneği, gerekse sezgilerinin yardımıyla hesaba katar.
İş yaşamında en büyük dezavantajı şüpheciliğidir. Güvenmekte oldukça zorlanan akrep, çoğu zaman delegasyon zorluğu da yaşadığı için, kendini aşan yüklerin altına girebilir. Yönetmeyi, domine etmeyi, problemleri radikal şekilde çözmeyi ve uygun şekilde yaratıcılığını kullanmayı seven Akrep, zaman zaman öfkesini kontrol etmekte zorlanabilir.
Sadakati ve kalıcılığı tercih eder; tatmin olduğu ve gelecek gördüğü durumlarda uzun süre aynı işte çalışması mümkündür. Kaybetmekten ne kadar hoşlanmasa da, kendini yenileme, tazeleme gücü yüksek olduğu için, her türlü kötü tecrübeden sonra, Promete'nin kendi küllerinden doğuşu gibi, yeniden ayağa kalkar ve işin başına geçer.
Akrep'in ofisi genellikle loş, kendine yetecek kadar eşya ile döşenmiş, bir iki hatıratı barındıran bir mekandır. Özel değeri olan bir mekandan çok, kendine konsantre bir şekilde çalışabileceği bir ortam yaratmak ister. Her türlü dayanıklılık gerektiren alanda akrep kendine has yetenekleriyle başarılı olur. Özellikle şüphe etmeyi, derin araştırmayı gerektiren müfettişlik gibi meslekler Akrep için son derece uygundur.
Denizcilik, özellikle açık deniz kaptanlığı, severek yapacağı meslekler arasındadır. Bunun yanında, psikoloji, hipnoz gibi ruh sağlığıyla ilgili konular da akrep tarafından meslek olarak benimsenebilir.

Yay
Gülmeyi, konuşmayı, eğlenceyi çok seven yay, iyimser ve yardımsever bir insandır. Kolay adaptasyon sağlayabilen yapısı ve çokyönlülüğü ile, karşısındaki insanı kolayca etkisi altına alır. İnandığı şeylere öylesine derinden bağlıdır ki, karşısındakini de ikna eder.
Dolayısıyla özellikle satış ve pazarlama konusunda yay oldukça büyük başarılar elde eder. Optimist bir yapısı olduğu için, her türlü negatif durumda bile, sonuna kadar emek harcamaktan çekinmez. Ancak kendini rahat hissedebilmesi ve faydalı olabilmesi için özgür olmaya da ihtiyacı vardır.
Bilginin güç olduğuna inanan yay işiyle direkt ya da endirekt bağlantılı her konuda bilgi sahibi olmaya ve donanımını geliştirmeye çalışır.
Seyahati, hareketi ve macerayı seven yay için rutin görevler ve ofis işleri sıkıcıdır. Özellikle dış ilişkiler gerektiren alanlarda organizasyon için yayı görevlendirmek, başarının garanti altına alınması demektir. Genelleştirmeye ve globalleştirmeye olan eğilimi zaman zaman detayları atlamasına neden olsa da, hedefi bütün haliyle hayal eden yay, mutlaka oraya bir şekilde ulaşır.
Yay genellikle ofis dışında olmayı tercih ettiği için, aslında nerede çalıştığının çok önemi yoktur. Ancak klostrofobik yapısı nedeniyle, dar, karanlık, sıkışık ortamlar veriminin düşmesine neden olur. Muhakkak ofisinde farklı yolculuklardan aldığı hatıralar bulunur.
Seyahat ve hareket gerektiren her iş yay için son derece uygundur. İkna kabiliyeti, adaptasyon yeteneği ve inançlı doğasıyla yay satış alanında büyük beceri sergiler. Bilgiye verdiği önem akademik kariyerde de büyük başarı ve tatmin elde etmesinde olumlu rol oynar. Dış ilişkiler özellikle yay için uygun çalışma alnındır.

Oğlak
Pratik, tutucu, ihtiyatlı doğasıyla, Oğlak zodyakta kariyer ve meslek yaşantısıyla en yakından bağlantılı burç olarak kabul edilir. Çok çalışmayı, üretmeyi sever. Dikkatli ve planlı adımlarla hedefine ulaşmakta tam bir ustadır. Anlaşılacağı üzere sabır ve dayanıklılık en büyük özellikleri arasındadır. İnisiyatif kullanmaktan hiç çekinmez. Öncü kalitenin etkisiyle liderlik yapmayı da sever.
Toprak elementinden olan oğlak, her işe başlamadan önce, pratik stratejiler geliştirerek, her ihtimale karşı bir 'B Planı'nı da hazır tutar.
Statükoya ve pozisyona önem verdiği için, hiyerarşik mekanizma içinde varolmaktan rahatsız olmaz. Ama asıl hedeflediği her zaman en tepedeki koltuktur.
Genellikle soğukkanlılığını kaybetmeden, yapılması gereken her şeyi yapan, sorumluluklarının tam bilincinde olarak hareket eden bir yapısı vardır.
Çalışırken gözü hiç bir şey görmediği ve etrafında olup bitenlerin farkında olmadığı için, iş ortamındaki insani ilişkileri çok kuvvetli değildir. Rahatlamaya, ara vermeye bile ihtiyaç duymayan oğlak, rekabete de eğilimli olduğu için iş ortamında zaman zaman 'sevilmeyen' olarak ilan edilir.
Oğlak'ın ofisi kendisine hiç zaman kaybettirmeyecek şekilde donatılmış, pratik bir mekandır. Eşyaların pratik kullanımı ve ihtiyaç duyulan şeyin çabuk ulaşılması birincil öneme sahiptir. Strateji üretebilen, planlama yapabilen yapısıyla, hangi sektörde olursa olsun, yönetim seviyelerinde son derece başarılı olur.
İdareci olarak, lider vasfını da taşıdığı için organizasyonlarda aranılandır. Maddeyle yakından bağlantılı olan oğlak, form verme yeteneğini kullanabileceği tasarım gerektiren alanlarda da başarılı olacaktır.Oğlak için diğer uygun bir alan da ekonomidir.

Kova
Maddi konularla çok bağlantısı olmayan kova, daha çok zevk için çalışmaktan hoşlanır. Kovanın meslek yaşantısında başarılı olması için muhakkak sevdiği bir konuda ya da toplumsal faydalar uğruna çalışması gereklidir.
Kendi başına olmaktan hoşlanan kova, hiyerarşik mekanizma içinde mutsuz olur ve bir süre sonra ciddi anlamda isyan etmeye başlar. Mental olarak sürekli aktif kovanın bu alanda mücadele etme yeteneği de gelişkindir.
Sabit bir burç olması nedeniyle inandığı ve istediği bir amaca kanalize olur ve gerçekleştirinceye kadar da peşini bırakmaz.
İnsan ilişkilerine rahatlıkla girebilmesi, hümaniter tarzı, özellikle sosyal içerikli mesleklerde başarılı olmasında büyük etkendir. Ancak sabit fikirliliğe yatkınlığı, toleransının düşmesine ve diğer insanlarla problemler yaşamasına neden olabilir. Her zaman çağın ilerisinde düşüncelere sahip olan kova, dayatma olmadığı müddetçe yeniliğe açıktır.
Teknolojik alanda doğuştan kabiliyetli olduğu için, modern dünyanın gereksinimlerine ayak uydurmakta zorlanmaz. Her hangi bir plana dahil olmayı kabul ettiği zaman, kovanın herkesden daha çok bu konuda düşündüğünü ve inandığına şüphe duymamak gerekir.
Kovanın ofisi çağın tüm teknolojik aletleriyle donatılmış, modern mobilyalarla döşenmiştir. Geleneksel bir ofisten çok uzay üssünü andıran bu ortamda kova genellikle tek başına olmayı tercih eder. Kendini yenilemeyi seven kova özellikle teknolojik alandaki mesleklerde çok başarılı olur.
Bilim adamı olarak süregelen araştırmalar ve insanlığa verilen hizmet de kovanın büyük tatmin elde ettiği alanlardandır. Hümaniter yapısı gereği, her hangi bir maddi çıkar beklemeksizin her türlü insani yapılanma, organizasyon içinde bulunmak da kovayı mutlu eder.

Balık
Duygusal ve kendi dünyasında yaşamayı seven balık, aslında çalışmaktan hoşlanmaz. Ancak oldukça yardımsever, kolay idare edilebilen yapısı, iş ortamında sevilmesinde önemli rol oynar.
Sezgileri çok kuvvetli olduğu için, farkında olmadan kolayca öğrenir ve bu yeteneğinin rehberliğinde, yapılması gerekenleri otomatik olarak yapar. Özellikle yaratıcılık, imajinasyon gerektiren konular balığın başarılı olabileceği mesleki alanlardandır. Su elementinden olan balık, diğer burçlara göre daha yoğun bir duygusallığa sahiptir.
İnce düşünmeyi seven, insana değer veren yapısı ile karşısından da aynı şeyi beklediği için, profesyonel yaşamda oldukça zorlanır. İdealize ettiği şeye ulaşmak için elinden geleni yapar; zor durumlarda, başarısızlık karşısında, hayatın gerçeğinden çözülerek kendini tamamen kapatabilir.
Artistik yanı oldukça kuvvetlidir; yaratıcılığını kullanabileceği, kendini özgür hissedebileceği işler yapması, farkedilir başarılar elde etmesinde büyük rol oynar. İnsan ilişkisine dayanan alanlarda da performansı oldukça yükselir. Profesyonel yaşamda da kullanmaktan çekinmediği empati mekanizması, suistimal edilmesine neden olabilir.
Ofisi, genellikle koyu renklerden ve kadife gibi ağır kumaşlardan oluşur.
Denizi ve aşkı anımsatan her objeyi, ofisinde bulmak mümkündür. Rahat ve sıcak bir ortam yaratan balığın en büyük dezavantajı, bu mekanda hayallare dalmasıdır. Yaradılışa karşı büyük bir hayranlık duyan, sevgi dolu Balık, veterinerlik konusunda mucizevi şekilde yeteneklidir. Bunun dışında dans ve müzik alanlarında başarılı olabilir.
İnsana karşı toleranslı ve anlayışlı olduğu için psikolojik danışman, psikolog, psikiyatr balık için uygun mesleklerdir. Ayrıca maddi çıkar gözetmeksizin bakımevlerinde, hastanelerde yaptığı hizmetler en büyük tatmini sağlar.
kaynak: mahmure.com

Himalaya Tuzu'nun diğer tuzlardan farkı nedir ?


 Kristal Himalaya tuzu ile Kaya tuzunu kıyaslamak için en güzel örnek taş kömürü ile elmas arasındaki farktır. Taş kömürü ile Elmas’ da özünde aynı şeydir ve her ikisi de kimyasal açıdan aynı m...inerallerle sahiptirler. Fakat çıkarıldıkları kaynak farklıdır. Elmas Kristal himalaya tuzunda olduğu gibi çok yüksek basınç altında yoğunlaşarak sertleşmiş ve saydamlaşmıştır. Taş kömürü hepimizin bldiği gibi saydam değil kara dır. Kaliteli taş kömürlerinin daha parlak olduğu ve en kaliteli kömürü elimize aldığımızda kömürün karalığının elimize bulaşmadığını gözlemlediğimiz gibi Gerçek Himalaya tuzunda da bunu gözlemletebiliyoruz. Kaya tuzu ile Kristal tuz arasındaki fark taş kömürü ve elmas arasındaki fark gibidir. Kaya tuzu oldukça kaba bir mineral yapıya sahip olması nedeniyle hücreye girmesi zordur.

Renk olarakta Himalaya tuzunda gördüğümüz şeffaf veya süt rengini kaya tuzunda göremeyiz. Kaya tuzu genelde kirli beyaz, esmer, gri ve ender olarak ara sıra saydamdır. Kristal Himalaya tuzu İki kıtanın tektonik hareketinden dolayı birbirine yüklendiği yerdeki yüksek basınç ile oluşmuştur. Doğada var olan birçok güzel tesadüf gibi iki kıtanın tektonik hareketi İnsanlara doğal tuz için yardımcı olmuştur. Himalaya kristal tuzun oluşumundaki bu doğal tektonik hareket tesadüfünün günümüzde insan sağlığı için önemini bilim adamları söylemlerinde kullanmaktadırlar.


** Vücudun asit baz dengesini olumlu etkiler.

** Dolaşım sistemi ve organları olumlu etkiler.

** Kan basıncının dengelenmesine yardımcı olur.

** Vücutta biriken toksinlerin ve ağır metallerin dışarı atılmasına yardımcı olur. İNSAN NORMAL KOŞULLARDA SAĞLIKLI DOĞAR.. SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN GÜNDE 2.5 lt A KRİSTAL TUZLU SU İÇMELİDİR DÜZENLİ KULLANIMLA ŞU RAHATSIZLIKLARIN TEDAVİSİNDE YARDIMCI OLUR

** YÜKSEK TANSİYON (beyin kanaması,kalp krizi ,felç, v.s. rahatsızlıklara sebep olur.)

** KİLO kontrolü

** DEPRESYON (Lityum’la)

** STRES (Seretonin salgısını sağlamaya yardımcı olur.)

** BÖBREK TAŞLARININ ve KUMLARININ. ERİMESİNE

** KALP RİTMİNİ DÜZENLEME ve KALP DAMAR HASTALIKLARI

** MİGREN, ** KEMİK ERİMESİ (Osteoporoz)

** GUT hastalığına

** KİREÇLENME ve ROMATİZMAYA

** KANSERLİ HÜCRELERİN OLUŞUMUNU ÖNLEMEYE ve TEDAVİSİNE yardımcı olur.

** UYKU düzeni sağlar.

** DİABET (ŞEKER) hastalığına

** ALZHEİMER(Rafineri tuza konan Aliminyumlu katkı maddeler ALZHEİMER hastalığa yol açar.)

** ASTIM ve ALERJİYE (1 litre suya 2 çay kaşığı SOLE katılıp her gün 10 dakika buharında durularak tedaviye yardımcı olur. )

** KASLARDAKİ güç kaybına

** YAŞLANMAYI GECİKTİRİR.

** MAKSİMUM ENERJİ kaynağı olduğundan YORGUNLUĞA karşı, KRAMP ve ADELE ağrılarının giderilmesine yardımcı olur.

** HAFIZA, UNUTKANLIK İLE İLGİLİ SORUNLARDA ** SEDEF, EGZAMA, SİĞİL gibi cilt rahatsızlıklarına,

** AKNE ve UÇUKTA (Sole %26 lık tuzlu sudan siğil, uçuk ve akneye sürülür ve zamanla iyileşmeye yardımcı olur.)
vitamin mağazası

Yüz şekliniz kişiliğiniz hakkında ipuçları veriyor!

ALIN:
Kişilerin düşüncelerini geliştirme yöntemi hakkında bilgi veriyor. Geniş alın, güçlü bir hayal  gücü ve entelektüel kişilik yapısını simgeliyor.
Dar alın ise kişinin dikkatli, zamanlamaya önem veren, matematiksel yetenekleri kuvvetli biri olduğunu anlatıyor.
Bombeli bir alna sahip kişiler ise inisiyatif sahibi, uyumlu ve paylaşımcı olarak kabul ediliyor.

GÖZLER:
Hayata bakış açısını ve stres karşısındaki davranış şeklini anlatıyor.
Çukur gözlü kişiler ciddi ve gizemli olurken, Gözleri yakın olanlar titiz, kararlı ve detaycı kişilik yapısına sahip oluyorlar.
Cosmotürk’ün haberine göre, Büyük gözler, açık sözlülüğü, kibarlığı ve sözüne güvenilirliği, Küçük gözler ise dikkatini kolay toparlamayı ve kapalılığı simgeliyor. Düşük gözlü kişiler hayata iyimser bakmayı sevmezken, Patlak göz şekline sahip olanlar hayata karşı hevesli ve alıngan oluyorlar.

BURUN:
İş hayatındaki tercihleri ve para konusuna bakışı simgeliyor. Geniş burun, iş hayatında kendine güvenen ve sosyal yapıyı; Dar burun kontrolcülüğü ve garanticiliği; Büyük burun, idealistliği ve lider olma isteğini; Düşük burun insanlarla iyi iletişim kurabilme yeteneğini; Yuvarlak ve şiş burun ise para konusunda başarıyı ve tasarruf düşkünlüğünü gösteriyor.
DUDAKLAR :
Düşünceleri ifadeyi ve cinselliğe bakış açısını simgeliyor. Geniş ve düşük dudaklar kişinin cömert olduğunu ve cinsel yaşamını geniş hayal gücüyle renklendirebildiğini; İnce dudaklar az ve öz konuşmayı, hırsı ve muhafazakarlığı simgeliyor. Aşırı büyük alt dudak ise kişinin tembel ve zevke düşkün olduğunu anlatıyor.

ÇENE:
Kendini savunma yöntemini ve saldırganlık düzeyini belirliyor. Geniş çene otoriterliği, acımasızlığı ve enerjiyi; Sivri çene çabuk sinirlenen yapıyı gösteriyor. İkiye ayrılmış çene kararsızlığı; Yuvarlak çene enerjikliği ve tez canlılığı; İleriye doğru çıkık çene inatçılığı ve hoşgörüsüzlüğü simgeliyor.

KAŞLAR:
Hayata dair önemli kararların nasıl alındığı hakkında bilgi veriyor. Aşağıya doğru kaşlar, kişinin ilişkilerini ciddiye aldığını ve sahiplendiğini; Kalkık kaşlar hırslı biri olduğunu ve kolay sinirlendiğini; Uzun kaşlar güçlü ve mücadeleci kişilik yapısını; İnce kaşlar kolay vazgeçen ve esnek yapıyı; Birleşik kaşlar maceracılığı; Düz kaşlar ise iyimserliği simgeliyor.

KULAKLAR:
Çevresindekileri etkileme ve onlardan etkilenme düzeyini belirliyor. Büyük kulaklar müziğe olan yeteneği; Normal kulaklar ciddiyeti; Başa yapışık kulaklar toplum kurallarına bağlılığı simgeliyor. Büyük ve kepçe kulaklı kişilerin ise konuşmayı çok sevdiği belirtiliyor.

YÜZ ŞEKLİ:
Kişinin duygusal ve zihinsel düzeyini belirliyor. Aşırı uzun yüzlü kişiler kibirli; Şişman yüzlüler maddiyatçı, eğlenceye rahatına düşkün; Kemikli yüze sahip olanlar çalışmayı seven ve ürkekü; Zayıf yüzlüler derin düşünceli ve dikkatli olarak kabul ediliyor.
kaynak: milliyet

Bir Dilenciden İmparatora Hayat Dersi





Bir imparator sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar.
"Dile benden ne dilersen" der.
Dilenci güler ve : "Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz." diye yanıtlar.Kral alınır ve söyleşi koyulaşır.

- Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle hele; Ne istiyorsun?
"Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım".
Dilenci sıradan bir dilenci değildir. İmparatorun ilk yaşantısında öğretmeni olmuştur. Ve ona şu sözü vermiştir.
"Bundan sonraki yaşantında tekrar karşına çıkıp seni uyaracağım."
İmparator olayı çoktan unutmuştur. Zaten geçmişi hangimiz noktasına virgülüne kadar anımsayabiliriz ki? Birlikte yaşlanan kişilerin bile anıları farklıdır.
Bu nedenle imparator bastırır:
- Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir imparatorum. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.
Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatıp, "Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?" diye sorar.
İmparator kahkaha atar ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emreder. Çanak dolup taşmakta ve anında boşalmaktadır. Paralar buhar olup uçmaktadır sanki. İmparatorun onuru kırılır. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktur sanki. Yer yutar ama boş kalır.
İmparator yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır :
"Tamam, sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama olur bana çanağın neden yapılmış olduğunu anlat."
- Çok basit, diye yanıtlar dilenci. İnsan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu da bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir.

fw mail

Ne Gördüğümüz Büyük Ölçüde Ne İçin Baktığımıza Bağlıdır...

ELiNDEKiLERLE YETiNMEK

Zamanın birinde bir kasabada yaşayan dünyalar güzeli bir kız varmış.


Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı, asil pek çok delikanlı onu görmeye gelirmiş. Kendisiyle evle...nmek isteyen nice prensi nice şövalyeyi reddeden güzel kız kimseleri beğenmezmiş. Bu arada aynı kasabada yaşayan ve bu kıza aşık olan genç bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da reddetmiş. Aradan uzun yıllar geçmiş. Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış. Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya düşmüş.


Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yaşayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş. Yaşlı adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş. Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını pek merak etmiş. Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş. Kızın kocası şişman, kel ve çirkin mi çirkin bir adammış. Üstelik zengin bile değilmiş. Çok merak eden adam kocası gittikten sonra evin kapısını almış. Kız kapıyı açınca kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlenmiş olduğunu sormuş.


Kız da ona arkasındaki gül bahçesinden en güzel gülü koparıp getirirse cevabı vereceğini bu arada tek şartının bahçede ilerlerken geriye dönmemesi olduğunu söylemiş. Adam da bunun üzerine yüzlerce güzel gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Birden çok güzel sarı bir gül görmüş.Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmış. Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş. Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve mecburen oradaki bir gül koparıp kıza götürmüş. Bahçenin en güzel gülün getirmesini beklerken kız bir de ne görsün yaprakları solmuş cılız bir gül.


Bunun üzerine adama dönen kız söyle demiş; ” Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın. Bu yüzden gençlik gitmeden elindekiyle yetinebilmeyi öğrenmek gerekir.”


Cavit Çağ

Abi Kuşlar İki Olsun!..

Hz. Mevlana anlatıyor; Birisi her gece kalkıp Allah'ı anıyor, O'na duaediyordu.Şeytan ona dedi ki: - Ey Allah'ı çok anan kişi, bütün gece“Allah” deyip çağırmana karşılık seni buyur eden var mı






Hz. Mevlana anlatıyor; Birisi her gece kalkıp Allah'ı anıyor, O'na dua ediyordu.

Şeytan ona dedi ki: - Ey Allah'ı çok anan kişi, bütün gece “Allah” deyip çağırmana karşılık seni buyur eden var mı? Sana bir tek cevap bile gelmiyor, daha ne... zamana kadar dua edeceksin? Adamın gönlü kırıldı, başını yere koydu ve uyudu. Rüyasında ona söyle denildi:

- Kendine gel uyan! Niye duayı, zikri bıraktın ki? Neden usandın ki ? Adam: - 'Buyur' diye bir cevap gelmiyor ki! Kapıdan kovulmaktan korkuyorum, dedi. Bunun üzerine dendi ki ona: - Senin Allah demen, O'nun buyur demesi sayesindedir… Senin yalvarışın, Allah'ın senin ruhuna haber uçurmasındandır…

Senin çabaların, çareler araman, Allah'ın seni kendine yaklaştırması, ayaklarındaki bağları çözmesindendir… Senin korkun, sevgin, ümidin Allah’ın lütfunun kemendidir… Senin her 'Yarabbi' demenin altında, Allah’ın “buyur” demesi vardır… Gafilin, cahilin caninin, bu duadan uzaktır. Çünkü 'Yarabbi' demeye izin yok ona. Ağzında da kilit vardır, dilinde de…

Zarara uğradığı zaman, ağlayıp, sızlamasın diye Allah ona dert, ağrı, sızı, gam, keder vermez… Bununla anla ki, Allah'a dua etmeni, O'nu çağırmanı sağlayan dert, dünya saltanatından çok ama çok daha iyidir… Dertsiz dua soğuktur. Dertliyken yapılan dua gönülden taa derinden kopar… -

Okuyan çok mana bulacaktır,başkalarına da vesile olunuz.. ♥

Bildiklerini anlat, ama aklı vermeye kalkma..Anlatılanları iyi dinle,ama hepsini doğru sanma..





Bildiklerini anlat, ama aklı vermeye kalkma..
Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma..
(Şems-i Tebrizî)

Gönül bahçesine kin ve nefret tohumları eken biri, saksılarda rengârenk çiçek yetiştirse neye yarar

Fotoğraf: Sevmek… Riyasız, gösterişsiz, kusurları görmeden sevmek.<br /><br /><br /><br /> Sevmek… Menfaat ummadan, karşılık beklemeden, inanarak sevmek. Sevmek… Mahlûkatı, Yaradan’dan ötürü sevmek.<br /><br /><br /><br /> Sevmek, sevebilmek ne güzel. Hangi güzel şeyi araştırsanız sonunda mutlaka sevgiyi bulursunuz.<br /><br /><br /><br /> Sevgi, insanları birbirine bağlayan en sağlam bağ. Sevgi; gönülleri fakirlikten kurtaran, aç ruhları doyuran, boş kalpleri dolduran yüce his.<br /><br /><br /><br /> Sevgi; mutluluğun zirvesine çıkan aile binasının temel taşı. Sevgi; merhametin neticesi olarak gözpınarlarından süzülen gözyaşı.<br /><br /><br /><br /> Sevgi; iyiye, güzele ve doğruluğa giden yolun ilk durağı. Kurumaya yüz tutan nebat için yağmur ne ise, gözlerini adavet bürüyen insanlık için de sevgi odur.<br /><br /><br /><br /> Hiç kin ile bakan bir gözle, sevgi ile tebessüm eden göz bir olabilir mi? Çiçeği koklamayan, çocuğu okşamayan, güldeki güzelliği göremeyen sevgiden ne anlar?<br /><br /><br /><br /> Sevgiden mahrum bir zavallı saadeti ne bilir? Gönül bahçesine kin ve nefret tohumları eken biri, saksılarda rengârenk çiçek yetiştirse neye yarar?</p><br /><br /><br /><p>(Sinan Yılmaz'a teşekkürler)Sevmek… Riyasız, gösterişsiz, kusurları görmeden sevmek.

Sevmek… Menfaat ummadan, karşılık beklemeden, inanarak sevmek.

Sevmek… Mahlûkatı, Yaradan’dan ötürü sevmek.

Sevmek, sevebilmek ne güzel. Hangi güzel şeyi araştırsanız sonunda mutlaka sevgiyi bulursunuz.

Sevgi, insanları birbirine bağlayan en sağlam bağ.

Sevgi; gönülleri fakirlikten kurtaran, aç ruhları doyuran, boş kalpleri dolduran yüce his.

Sevgi; mutluluğun zirvesine çıkan aile binasının temel taşı.

Sevgi; merhametin neticesi olarak gözpınarlarından süzülen gözyaşı.

Sevgi; iyiye, güzele ve doğruluğa giden yolun ilk durağı.

Kurumaya yüz tutan nebat için yağmur ne ise, gözlerini adavet bürüyen insanlık için de sevgi odur.

Hiç kin ile bakan bir gözle, sevgi ile tebessüm eden göz bir olabilir mi?

Çiçeği koklamayan, çocuğu okşamayan, güldeki güzelliği göremeyen sevgiden ne anlar?

Sevgiden mahrum bir zavallı saadeti ne bilir? Gönül bahçesine kin ve nefret tohumları eken biri, saksılarda rengârenk çiçek yetiştirse neye yarar?

(Sinan Yılmaz'a teşekkürler)

Yarından bu kadar korku duyarsan, bugünü nasıl yaşarsın?

Kendini değil de başkalarını seversen, sevgin başkalarına odaklanırsa karanlıkta kalırsın.

Kendini değil de başkalarını seversen, sevgin başkalarına odaklanırsa karanlıkta kalırsın.

İlk önce ışığı kendine çevir, kendi kendini aydınlat. Bırak ışık içindeki karanlığı, zaafları dağıtsın.

Bırak aşk seni güçlendirsin. Ve ruhun güçlendiği anda ölmeyeceğini bilirsin, ölümsüz olursun, sonsuzluğa erişirsin.

Aşk sana sonsuzluğu tattırır.

Aşk zamanı aşabilen tek deneyimdir.

Osho

“Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız.Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız.İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız

“Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız.Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız.İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız