19 Ekim 2010

Canım,Seni çok özledimHer gece seni düşünerek ağlıyorum.Her gece sabahlara kadar sağ salim gel diye dualar ediyorum.

Bundan üç-dört sene önce taksimde yaratıcı drama çalışmalarına katıldım. İlk kuru bitirdim. Yaklaşık dört beş ay sürdü. Sonra fırsat olmadı devam edemedim. Ama o dört-beş ay muazzam geçti. Hem ordaki dostluklar çok güzeldi...Hem de yaratıcılığımızı geliştirmemiz adına pek çok çalışma yapıldı. Aşağıdaki mektup drama çalışmalarında bize verilen ödevlerden biriydi. Askerde sevgilisi olan birinin ağzından mektup yazacaktık. Ben Nazlı adında, güzel bir köylü kızı oldum... Mektubun devamı mı? Aşağıda okunmayı bekliyor. Buyrun...


Canım,

Seni çok özledim. Her gece seni düşünerek ağlıyorum. Her gece sabahlara kadar sağ salim gel diye dualar ediyorum. Günlerim gecelerim birbirine karıştı. Böyle söylendiğime bakma. Sen iyi ol kendini iyi koru. Sağ salim köyüne, evine geri dön. Ben başka birşey istemem .

Her gün annenin elini öpmeye gidiyorum. Bir tas çorbasını yapıyorum, içiriyorum. Sen onu merak etme emi ? Beni de merak etme..

Dün çeşmebaşındaki kızlar seni  sordu . Mektubu geldi mi dediler. Gururla o cephede dedim. Topraklarımızı koruyor dedim. Bir de bana mektup yazmakla mı uğraşacak dedim. Dedim ama. Gel birde bana sor. İçim kan ağlar. Bir satırcık olsun haberin için neler vermezdim. Yüzün, boyun, posun yavaş yavaş aklımdan siliniyor. Bir siluet gibi hatırlıyabiliyorum seni. Ama ya sevdan öyle mi ? Özlemin öyle mi ? Seni görememek daha da arttırdı aşkımı, ismini sayıklar oldum. Bazen kendimle konuşurken buluyorum kendimi. Korkuyorum. Sensizlik beni delirtir mi diye? Annem babam sağolsun. Bir beni böyle görmekten üzgünler. Onun dışında ses ettikleri yok. Seni beklediğim bilinir ya köyde, kimse bana dil uzatamaz. Komandonun yavuklusu diyorlar bana. İtibarım çok büyük kızlar arasında.

Dün aklıma ne geldi biliyormusun? Seninle ilk gözgöze gelişimiz. Hatırlıyormusun sende? Mor entarim vardı üstümde. Çeşmede sıradaydım. Sen yanımıza geldin. Anam hasta aradan bir tas alıp gidicem olur mu dedin. Bana baktın. Bakışın işte o sırada kalbimi deldi geçti. Nefesim sıklaştı. Başım döndü. Bir sen bir ben vardık artık o meydanda sanki. Ben ne dedim sen ne yaptın hatırlamıyorum. Kızlar kıkırdayarak , gitti, gitti hadi senin sıran diye ittirmeseler ne kadar daha öyle hareketsiz kalırdım bilmem. Nasıl utanıp nasıl kızarmıştım. Aman yarabbim.

İşte Metinim. Köy aynı. Herkes aynı. Ben özleminden ve merağından deli divaneyim. Durum budur. Ne olur iyi dön. Ne olur sağlıklı dön olur mu?

Çatışma olursa öldür diyeceğim can nasıl alınır bilmem öldür diyemiyorum. Öldürme desem ya senin canın giderse ben ne yaparım bilmiyorum. Ne yapmalı Metinim ? Ne yapmalı?

Sen bana bakma Metin. Sensizlik beni çok yıprattı. Günler gecelere geceler günlere eklenir oldu. Dön artık Metin.


                                                                                  Biriciğin Nazlın.



Yazan :Anette İnselberg
Kur     :1
Yer      :Taksim

Anladım ki susmak bir cüsse işi…Derin denizlerin işi…Şems-i Tebrizi... Elifcanıma teşekkürlerimle...

Anladım ki susmak bir cüsse işi…
Derin denizlerin işi…
Serin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…

Derin denizlerin sükutu büyüler beni
İçimi bir heybet hissi kaplar
Benliğimi hasret duyguları istila eder
Kalbim ürperlerle dolar
Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana
Göklerin suskunlugu da öyle
Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep
Sükut her zaman daha manalı, daha derindir

Kalbe sözden çok sükuttan manalar akar
İnsan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı
İnsanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konusacaklardı
Ve ses, sükutun heybetini bozamayacaktı
Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır
Evrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır
Sözü ise ancak bir zaruret

Hep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan
Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım
Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum
Hayatın hiç bir kasırgası, hadiselerin hiç bir fırtınası onu dalgalandıramıyordu
O denize imrendiğim an, gözlerim şu mısralara takılmıştı:

Gittim, gittim, denizin sınır yerine vardım
Halin bana da geçsin! diye ona yalvardım
Bir çılgın vesvesede içim didiklense de,
Olaydım o cüssede, O’nun gibi susardım

Gercekten de öyle olmustu Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi Derin denizlerin işi
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli…


Şems Tebrizi

yoldan geçen ilk taksiyi durdurup... şu uzaklaşan hayallerimi takip et... ! diyesim var... Sami'ye teşekkürlerimle...

Karikatür-Yakalım... Pınarcanıma teşekkürlerimle

‘Bedenimi tuzağa düşürmem gerekiyordu. yoksa beni elli yıl boyunca o ahmak kafesinde hiçbir anlamı olmayan yaşama mahkum edecekti..’Plath......Özgürcanıma teşekkürlerime...

A black-and-white photo of a Caucasian woman with shoulder-length hair in her late 20s. She is seated facing the camera wearing a sweater with bookshelves behind her.

‘Bedenimi tuzağa düşürmem gerekiyordu. yoksa beni elli yıl boyunca o ahmak kafesinde hiçbir anlamı olmayan yaşama mahkum edecekti..’

Aşk ; Feci Şekilde Öldürüldü , Kalbim ; Hala Şokta......Konuk yazar Gaye Ertürk

Bu yaz çok tatlı insanlarla tanıştım. Hayat dolu, bıcır bıcır insanlar. Face dünyası sayesinde arkadaşlığımız devam etti. Sohbetler aldı başını gitti. Fakat bir sorunsalımız vardı:AŞK...
Evlilik aşkı öldürüyordu ya ilişkiler...günümüzde ilişki dediğin bile zor bulunan birşey olmuştı...Aşağıda Gaye'nin satırlarında bu konuyu sorguluyoruz...Buyrun...

AŞK; Feci Şekilde Öldürüldü, Kalbim ;Hala Şokta

Oturuyoruz,başbaşa,kızkıza..Tabi ki bünyemizin kaldırabileceği miktarda..Yani yalnızca iki kız.İki minik kadın.Böyle deriz bazen kendimize utanmadan,bazen de başkaları tanımlar böyle bizi,hiç sormadan.
  Dünyayı gezmeye,egolarını ezmeye,insanlığı süzmeye,kendilerini üzmeye meraklı iki kişi.
  Yaşarız,aranırız,dişiyiz,süsleniriz,takı şişesinde balık oluruz.
  Biz de konuşuruz.
  Bir kalbin olduğunu anladığın zaman mı başlıyor aşk hikayen,yoksa başkalarının da kalbi olduğunu anladığın zaman mı?..
  İnsan karşılıksız sevmek için mi,yoksa daha çok,sevilmek için mi bulaşıyor bu kirli işlere?..
  Beynimizden,kalbimize giden borular hep tıkanmış ''artıklarla'' ve artık , dudaklarımızdan şırıl şırıl akamıyor sevgi sözcükleri ya da sevgiye dair sözcükler.
  Eskiden evlililik aşkı öldürüyordu ya şimdi galiba sevgilililik bile aşkı öldürüyor anladığımız kadarıyla.
  Birilerine göre.Belki de.
  Çünkü,erkeklerimiz oldu ; ''seni aslında sevmiyorum''diyen,sevgili olmak istemeyen ama elleri başkasına değemeyen..
  Anlarımız oldu ; bize bitecekleri ve önemli olmadıkları hatırlatılan,ama zamanın durduğu ve hiç bitemeyen..
  Talepler oldu ; bizsiz olamadıklarını yüzlerine vuran.
  Biz gidemedik,gitmek istesek fırtınalar koptu..
  Ve şikayetler oldu ;..
  Gitmek isteyipte gidemediklerine dair.
  Peki ne demiş şair?

''Aslında hiçbirşeyi kâr değil insana,
  Ne gücü,ne güçsüzlüğü,ne de yüreği.
  Gölgesi bir haç gölgesidir,kollarını açsa,
  Ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği şeyi.''

  İnsan kollarını açtığında ''kutsal'' bir şeye dönüşür,yüce bir şeye,..
  Kollarını açan,seven,söylenen kötü sözleri duymayan,onları söyleyenlerin kalplerine yoran ve içlerinde,stratejiler yapabilecekleri savaş karargahları bulundurmayan bütün insanlar..
  Biz kollarımızı açtık,onlar önce bizim avuçlarımıza(kaçamayalım diye),sonra kalplerimize çaktılar çivileri,acı kelimelerden dövdükleri.
  Evlilik zaten ne ki de ; bir ilişki,bir isim bile olsa belki seni sevemem,böyle yanında olmak istemem de dediler,bir sürü insan birbirlerine.
  Ve kendini öldürmekten de,yaşamaktan da korkan,..
  Başlayıpta bitemeyen cümlelerin arafında yaşayan kayıp ilişkiler kirletti hep evreni.
  Elif,bir söz buldu bir kitaptan,neymiş efendim ; ''Ona,onsuz da yaşayabileceğini göster,aşık olur.'' demiş cariyerinin biri.Sevindik,neye bilmem?
  Böyle böyle ; binlerce sayfa karıştırdık,bir sürü filmi birbiriyle yarıştırdık,sağanak yağmurlarımıza karşı sığınaklar yaptık tarihten ve edebiyattan.Derme,çatma..
  En son,Simone de Beauvoir'ın eteklerinin altına sığındık,saklambaç oynuyoruz,
  Belki de,bizi aramayan insanlarla.
                                                                                                                                            Gaye Ertürk


 (Anette'cim,senin için elimi mürekkebe buladım :))

Halil cibran'ın koan koan içinde ifadeleri; "yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir



Halil cibran'ın koan koan içinde ifadeleri; "yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar???Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar??? Mendilimde kan sesleri...Edip Cansever...

Quill and ink.svgAhmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar???
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar???
Mendilimde kan sesleri...Edip Cansever...

Ask,bazen gitmekle kalmak arasında verdiğin en büyük savaştır yorgun düşürür seni bu savaş ya aklın kazanır,ya da kalbin..

Gitmek Benim Marlon ve Brandom.jpgAsk,bazen gitmekle kalmak arasında verdiğin en büyük savaştır yorgun düşürür seni bu savaş ya aklın kazanır,ya da kalbin..

Nefis yemek tarifleri-Lahana sarma


Malzemeler
2 demet kara lahana
2 orta boy patates 2 orta boy soğan
1 yemek kaşığı salça
1 kase pirinç
1/2 kase bulgur
tuz, kırmızı biber, pul biber
Hazırlanışı
Kaynamış tuzlu suda lahanaları yumuşayana kadar haşlayın ve süzgece alın. Tencereye yağ koyarak pembeleşinceye kadar soğanı kavurun(tercihe göre kıyma isteniyorsa burada ilave etmelisiniz.) küçük küçük doğranmış patatesleri, salçayı, baharatları ve yarım litre suyu ekleyin. Kaynamaya başladığında pirinç ve bulguru ilave ederek suyunu çekinceye kadar kısık ateşte tutun( çok pişmesine gerek yoktur).
Hazırladığımız iç biraz soğuduğunda dolmalar sarılarak tencereye sıralanır. üzerine bir miktar sıvı yağ eklenir ve dolmaların üzerine çıkacak kadar su eklenir ve kısık ateşte pişirilir.

MASTER WU YINGFENG ILE 9 GÜNLÜK YOĞUN TAI CHI KURSU

Zaman
30 Ekim Cumartesi, 19:00 - 07 Kasım, 21:00

YerTaksim / Harbiye

Oluşturan:


Daha Fazla Bilgi
KURS BİLGİLERİ

Tai Chi Chuan'daki gizemli hareketlerin zerafet ve akıcılığının altında inanılmaz detaylar ve içsel mekanikler yatmaktadır. Bu nedenle "TEMEL BECERİLER" olarak adlandırılan içsel mekanik ve detayları bilmeden Tai Chi formlarını yapmak, anlamsız bir dizi hareket yapmaktan çok da farklı olmayacaktır.

Master Wu, işte tam da bu nedenle öğrenci "TEMEL BECERİLER" olarak adlandırılan detayları iyice öğrenmeden formları gös...termemektedir.



42 saatlik derslerimiz esnasında öncelikle Dantien, Song Kua, Silk Reeling, Dantien ve Silk Reelingin ilişkisi, Chinin bedende akışı, gevşeme, içsel chinin açılıp kapanışı gibi kavramları uygulamalı olarak öğrenip, ardından bu kavramların üzerine oturtulmuş bir şekilde 13 formluk bir tai chi serisini öğreneceğiz.

Böylece, Tai Chi Chuanın temel kurallarını uygulamalı olarak anlamış olacağız. Tai Chi dönüşleri nasıldır? Tai Chi'de nasıl hareket edilir? 3 rotasyon ekseni nerelerdedir? Hareketlerin yörüngesi nedir? Denge hakimiyeti nasıl sağlanır? Nasıl gevşenir ve statik hale gelinir?

Altın kumlu ada- Kleopatra adası...

Kleopatra adasına tekneyle ulaşabiliyorsunuz. Adanın karşı yakasında her daim bekleyen tekneler var. Sezonunda daha yoğun olan bu tekne seferleri, sezon düştükçe paralel olarak azalıyor. Kleopatra adası hem denizi ve kumu hem barındırdığı antik kentiyle çok güzel bir yer.

Kleopatra adasına varınca önce antik kenti ziyaret etmek istiyorum. Agorayı, tiyatroyu görmek istiyorum. Hem antik kent adanın biraz iç tarafına denk geliyor. Biraz yürüyüş yapıp, terleyip arkasından o pırıp pırıl suya girmek daha cazip geliyor. Antik kente doğru giderken tarifi zor bir manzaraya şahitlik yapıyorum. Orada o manzaranın karşısında duruyorum. Ne ileri ne geri gidesim kalıyor. Sadece orada olmak istiyorum. O manzaranın karşısında yaşamak istiyorum bir süre. Bakın bakalım manzaraya...Haksız mıyım yani ?

Beni yerime çivileyen manzara...


Bir süre sonra yola deviyorum ve antik şehre varıyorum. Doyasıya geziyorum eski anıların arasında. Tiyatroda biraz daha uzun kalıyorum.

yola devam...


tiyatro...

Antik kenti dolaşırken havada giderek ısınıyor. Sahile doğru hızlı adımlarla geri dönüyorum. Kleopatra adasının  denizine atıveriyorum kendimi. Deniz pırıl pırıl. Altın rengi kumlara basıyorum. Uzun süre suda kalıyorum. İnsanın canı denizden dışarı çıkmak istemiyor. Denizin hemen kenarında kaplumbağalar için ayrılmış bir bölge var. İpten bir sınır yapılmış. Oranın kumu ve denizi ayrı güzel gözüküyor gözüme...


sahile doğru gidiş...

denize iniş...

ayaklar kuma gömülmüş...

Denizdeyken etrafınıza baktığınızda  manzaradan nefesiniz kesiliyor. Denizin güzelliği bir yandan etrafın güzelliği öbür yandan aklınızı başından alıyor.Kleopatra adasının tadı hala damağımdadır. Umarım kısmet olur da tekrar giderim. Umarım sizler de giderseniz bu altından sahili olan adaya. Biraz da fotoğraf diyorum...


çevre manzarası...


Birde bizim horoza biz dostuz demeyi unutmayın sakın :)))

sevgili horozumuz...

Sağlıcakla,

Öğrendik ki : Her yarayı saran zaman değil sevgidir... Can Yücel



Öğrendik ki : Her yarayı saran zaman değil sevgidir... Can Yücel

başkaları adına mutlu olabilmek... Anette



başkaları adına mutlu olabilmek... Anette

''Dost acı söyleyen degil; Acıyı tatlı söyleyendir.'' Mevlana

Mevlana.jpg
''Dost acı söyleyen degil; Acıyı tatlı söyleyendir.'' Mevlana

Insan kismi bir misafirhane,Her sabah yeni birisi gelir. Bir sevinc, bir bunalim, bir zalimlik,Aniden farkina varmak birseyin,........Mevlana

Misafirhane


Insan kismi bir misafirhane,
Her sabah yeni birisi gelir.
Bir sevinc, bir bunalim, bir zalimlik,
Aniden farkina varmak birseyin,
Hepsi beklenmedik misafir.
Hepsini karsilayip eyle!
Evini vahsetle supurup,
Butun mobilyalarini bosaltan
Bir kederler kalabaligi bile gelse.
Her geleni alninin akiyla misafir et.
Olur ki yeni bir zevk getirmek icin
Bosalttilar evini.
Karanlik dusunce, utanc ve garez,
Hepsini gulerek karsila kapida
Ve buyur et iceri.
Minnettar ol her gelene
Kim gelirse gelsin.
Cunku bunlarin her birisi
Ote taraftan bir kilavuz
Olarak gonderildi.
Mevlana Celaleddin Rumi

TARKAN NAZAN ÖNCEL HAY HAY BUYRUN DOSTLARIM

Çocuk kimin kime hediyesidir...

Dün uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımla buluştuk. Kahve içmeye gittik. Sen nasılsın, ben nasılım diyemeden yanımıza kavga eden bir çift geldi. Cafe küçük, masalar dipdipe. Konuşmalar duyuluyor. Ama bağırma sesi zaten duyulmayacak gibi değil. Önce arkadaşımla sabredip boşlukları doldurma çabamıza devam ediyoruz. Fakat öyle bir an geldi ki, kendimizi yan masanın kavgasının içinde buluverdik.

Kadın ısrarla ve yüksek sesle;  bu çocuk benim sana hediyem... anladın mı? benim sana hediyem diye bağırıyordu...

Oldum olası, kavgadan ve yüksek sesli tartışmalardan rahatsız olan biri olarak daha fazla orada kalmak istemedim. Hesabı ödedik. Kendimizi dışarı attık. Attık atmasına da kadının sözleri kafamızda çınlamaya devam etti.

O zaman dedim arkadaşıma o çocuk adamın da kadına hediyesi. Eşit durumdalar. Ya da kadın başka bir adama o hediyeyi verebilirdi, ya da olmadı adam başka bir kadından o hediyeyi alabilirdi. Bu nasıl bir mantıktır anlayamadım dedim.

Biz artık haberleşmediğimiz onca zamanı, kendimizi unuttuk, yan masanın derdine düştük. Fikirlerimizi söylemeye başladık.

İşin en kötüsü ne biliyormusun dedim arkadaşıma, Bu kadın çocuğuna da böyle konuşuyorsa... Çocuk belki de bütün hayatı boyunca kendini gerçekleştirmek yerine annesinin istediği hayatı yaşamak zorunda bırakılacak... Kendine, kendi seçimlerine ait olmayan bir hayatı yaşayacak...Hem yürüdük hem biraz daha kafa yorduk bu konuda.

Yürümekten yorulunca  daha boş bir cafe'ye oturduk. Kendi hayatlarımıza geri döndük...

Sağlıcakla,

İzlemene devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde,o bir dengedir,

İzlemene devam et,
şahitlik güzeldir,
hem olayın dışındasındır hem de içinde,
o bir dengedir,
o anlamlıdır,
şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş,
güzellik olanların içinden filizlenecektir;
zorlamaya gerek yoktur,
olması gereken kendiliğinden olur!..
Hayat üç-buçukla dört arasındadır. ..
Ya üç-buçuk atarsın,
ya da dört dörtlük yaşarsın...
NEYZEN TEVFİK

"Teardrop" - Massive Attack

Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim.Tanrı 'Hayır dedi.Gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, Senin bırakabileceğin bir şeydir.'

TANRIDAN İSTEMEK,
Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim.
Tanrı 'Hayır dedi.
Gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, Senin bırakabileceğin bir şeydir.'

Tanrıdan sakat çocuğumu iyileştirmesini istedim.
Tanrı 'Hayır, dedi
Onun ruhu sağlam, vücut o kadar önemli değil, O geçici bir şeydir.'

Tanrıdan Bana sabır vermesini istedim.
Tanrı 'Hayır, dedi
Sabır büyük acılar çekilerek öğrenilebilecek bir şeydir. Sabır verilmez, hak edilir.'

Tanrıdan Beni mutlu etmesini istedim.
Tanrı, 'Hayır, dedi
Ben sadece nimetlerimi sunarım, Mutlu olmak sana bağlı...'

Tanrıdan Beni çektiğim acılardan kurtarmasını istedim.
Tanrı 'Hayır, dedi
Çektiğin acılar günlük kaygılarının önemsizliğini anlamanı, onlardan uzaklaşmanı ve bana daha çok yaklaşmanı sağlar.'

Tanrıdan Ruhumu olgunlaştırmasını istedim.
Tanrı 'Hayır, dedi
Kendi kendine olgunlaşmalısın, ama meyvelerini alman için yardım edeceğimden emin olabilirsin.'

Tanrıdan Hayatı sevmemi sağlayacak her şeyi istedim.
Tanrı, 'Hayır, dedi
Ben sana hayatı vereceğim. Böylece hayata dair her şeye ancak sen sahip olabilirsin.'

Tanrıdan,
Tanrıya duyduğum sevgiyi, başkalarına da duyabilmeyi istedim.
Tanrı söyle dedi:
'Ohhh! Nihayet doğru bir şey istedin.'
Ruhu olgunlaşmamış bir kul Tanrıya hep 'bana... ver' ile biten dualar
eder.
Olgunlaşmış bir ruh ise '. Vermemi sağla' diye bitirir dualarını...
..........
Steve Goodier'in 'Bir Dakika Hayatinizi Değiştirebilir' adlı kitabından
alınmıştır.

karikatür-ayakkabı olmadan...

Pink Floyd - Another Brick In The Wall(Live)

Bjork - Possibly Maybe

En mutlu kisiler, herseyin en iyisine sahip olanlar degildir, onlar karsilarina çıkan herseyin degerini en iyi bilenlerdir. . .!

Hiçbir insan size kendinizi kötü hissettiremez siz izin vermedikçe. Siz onun söylediklerinde bir gerçeklik payı bulmadıkça. Sizin zaten kendinizi kötü hissettiren bir yanınız vardır ve o sadece size bu yanınızı gösterir. İçiniz acır böylece

Kendi deneyimine dayalı olmayan herşeyi bir varsayım olarak kabul et" Osho