19 Ekim 2010

Altın kumlu ada- Kleopatra adası...

Kleopatra adasına tekneyle ulaşabiliyorsunuz. Adanın karşı yakasında her daim bekleyen tekneler var. Sezonunda daha yoğun olan bu tekne seferleri, sezon düştükçe paralel olarak azalıyor. Kleopatra adası hem denizi ve kumu hem barındırdığı antik kentiyle çok güzel bir yer.

Kleopatra adasına varınca önce antik kenti ziyaret etmek istiyorum. Agorayı, tiyatroyu görmek istiyorum. Hem antik kent adanın biraz iç tarafına denk geliyor. Biraz yürüyüş yapıp, terleyip arkasından o pırıp pırıl suya girmek daha cazip geliyor. Antik kente doğru giderken tarifi zor bir manzaraya şahitlik yapıyorum. Orada o manzaranın karşısında duruyorum. Ne ileri ne geri gidesim kalıyor. Sadece orada olmak istiyorum. O manzaranın karşısında yaşamak istiyorum bir süre. Bakın bakalım manzaraya...Haksız mıyım yani ?

Beni yerime çivileyen manzara...


Bir süre sonra yola deviyorum ve antik şehre varıyorum. Doyasıya geziyorum eski anıların arasında. Tiyatroda biraz daha uzun kalıyorum.

yola devam...


tiyatro...

Antik kenti dolaşırken havada giderek ısınıyor. Sahile doğru hızlı adımlarla geri dönüyorum. Kleopatra adasının  denizine atıveriyorum kendimi. Deniz pırıl pırıl. Altın rengi kumlara basıyorum. Uzun süre suda kalıyorum. İnsanın canı denizden dışarı çıkmak istemiyor. Denizin hemen kenarında kaplumbağalar için ayrılmış bir bölge var. İpten bir sınır yapılmış. Oranın kumu ve denizi ayrı güzel gözüküyor gözüme...


sahile doğru gidiş...

denize iniş...

ayaklar kuma gömülmüş...

Denizdeyken etrafınıza baktığınızda  manzaradan nefesiniz kesiliyor. Denizin güzelliği bir yandan etrafın güzelliği öbür yandan aklınızı başından alıyor.Kleopatra adasının tadı hala damağımdadır. Umarım kısmet olur da tekrar giderim. Umarım sizler de giderseniz bu altından sahili olan adaya. Biraz da fotoğraf diyorum...


çevre manzarası...


Birde bizim horoza biz dostuz demeyi unutmayın sakın :)))

sevgili horozumuz...

Sağlıcakla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder