12 Mart 2011

Aydınlanma ne zaman başlar...



Bir bilge adam çölde öğrencileriyle otururken demiş ki; “Gece ile gündüzü nasıl …ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?”

Öğrencilerden biri;”Uzaktaki sürüye bakarım, “demiş, “koyunu keçiden ayıram...adığım zaman akşam olmuş demektir. ”

Başka bir öğrenci söz almış ve “Hocam” demiş, “İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır. ” Bilge adam uzun süre susmuş.

Öğrenciler meraklanmışlar ve “Siz ne düşünüyorsunuz hocam?” diye sormuşlar.

 Bilge şöyle demiş; “Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona bacım diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, kardeşim sayabildiğimde anlarım ki sabah olmuştur, Aydınlık başlamıştır

Cesaret nedir ?...



Cesaret korkmamak değil, ayakların titrercesine korkmana rağmen, korkunun üzerine yürüyebilme becerisidir.”

Kestaneli iç pilav...



Malzemeler

3 su bardağı pirinç

1 orta boy soğan

yarım paket tereyağ

1 yemek kaşığı

dolmalık fıstık

1 yemek kaşığı kuş üzümü

1yemek kaşığı yenibahar

250gr kestane 

dört buçuk su bardağı su

2 avuç toz şeker.

Yapılışı

soğan tereyağ fıstık pembeleşinceye kadar kavrulur

kestane ilave edilip kavurmaya devam edilir su baharat şeker ve tuzu konduktan

sonra kaynatılıp pirinci konulur.Pirinç suyunu çektikten sonra

karıştırılıp ocak kapatılıp demlenmeye bırakılır afiyet olsun.

'Kadınlar günü' başlangıç olsun...

Kadın hamile kalıyor. Aradan dört beş ay geçiyor ve cinsiyeti belli oluyor. Eşiyle doktordalar. Heyecanla bekliyorlar. Her erkek gibi adam erkek evladı olmasını istiyor. Bu defalarca evde belirtilmiş zaten. Çünkü soyadının sürmesi gerekiyor. Doktor kontrolünü yapıyor ve o ‘an’ geliyor. Doktor tereddütlü cinsiyeti söyleyip, söylememekte… Sonra olacakları biliyor çünkü… Ama mecbur söylüyor… Müjde ‘kızınız oluyor’ diyor. Müstakbel babanın ilk tepkisi şöyle; Tekrar deneriz…

İşte bir kadın hayata böyle başlıyor… Cinsiyeti ‘kız mı?‘ Tekrar deneriz… Bu durumun ne eğitimle, ne yaşanılan şehirle, ne de içinde bulunulan kültürle alakası var… Dünyanın üzerinde anlaştığı bir kural bu…

Annem Samsun doğumludur. Annemin döneminde öyle hastane de falan doğurmak yok. Evde ebeyle doğurma dönemi. Annem de ters geliyor. Büyükannemi koyuyorlar bir çarşafa sallıyorlar da sallıyorlar… Sonunda annem düzünü bulup doğuyor. Doğuyor doğmasına da… Ebe bakıyor kız. Eeee babaya haber vermek lazım. Öyle zor bir doğumdan sonra babanın eve gelmesi için küçük bir yalan söyleyiveriyorlar. Müjde, müjde erkek oldu. Çabuk eve gelsin. İşte hayata böyle başlıyor annem. Sonrasında erkek çocukları gibi yaramaz büyüyor. Eminim bunda müjde ‘erkek doğdu’ yalanını doğru çıkartma çabası vardır.

Kadınların, bebekliğinden başlayan bu tercihsizlik büyütülürken uygulanan çifte standartlarla devam ediyor. Okutulmuyor, dışarı bırakılmıyor, istediğini giyemiyor, istediğini konuşamıyor hatta düşünemiyor bile… Pencere önünde hayatı seyretmesi isteniyor. Sonrada baba evinden koca evine hayırlısıyla bir transfer yapıldığında herkes rahat ediyor.

Üstelik evi geçindirse de kimseden saygı gördüğü yok… Eksik etek diye çağrılmak, küçümsenmek, hakarete uğramak üstüne üstlük dayak yemek kabullenmiş olduğu bu yaşamın ağır bedellerinden.

Geçenlerde şiddete uğramış kadınlarla ilgili bir fotoğraf sergisine gittim. Benim içimi acıtan vücutlarda gördüğüm morluklar ya da kırmızılıklar değil gözlerde gördüğüm çaresizlik ve kabullenmişlik oldu.

Aslında çocuk doğuran, evi çekip çeviren, günde yirmidört saat / yılda üçyüz altmış beşgün çalışan kadınlar öyle güçlüler ki… ‘Kariyer de yaparım, çocuk da‘ şarkısı kadının çalışsa bile evdeki tüm görevlerinin aynen devam ettiğinin bir göstergesi…‘Tek taşımı kendim aldım‘ dese de toplum kurallarının azcık dışına çıksa üstüne yapıştırılmayacak etiket kalmayacak olan da o…

Ahhh kadınlar ne zaman gücünüzü anlayacaksınız, ne zaman cesaretinizi toplayacaksınız, ne zaman ben de buradayım diyeceksiniz… İşte gün bugündür… Dünya Kadınlar Günü…

Sadece bu yoldaki başlangıcınız için bir işaret… Bir küçük damla… Haydiiii… Ayağa kalkın… Sağlıcakla,

haydi... haydi... eller havaya... bir sağa... bir sola...

ETLİ NOHUT

Etli_nohut

ETLİ NOHUT...

malzemeler:

  • 1,5 su bardağı nohut

  • 1 kg kemikli kuzu eti

  • 2 baş kuru soğan

  • 3 yemek kaşığı zeytinyağı

  • 1 yemek kaşığı domates salçası

  • 1/2 yemek kaşığı biber salçası

  • kaynamış su


hazırlanması:


  1. bir akşam önceden nohutları yıkayıp bir tencereye alın. üzerlerini 3 parmak geçecek kadar su ekleyip ateşe koyun. bir taşım kaynatıp altını kapatın.

  2. ertesi gün nohutları yumuşayana kadar kaynatın.

  3. soğanları yemeklik doğrayıp zeytinyağında hafif pembeleşene kadar kavurun. etleri ekleyip bıraktıkları suyu çekene kadar pişirin. salçaları ilave edip 2-3 dakika daha kavurun. daha sonra etlerin üzerine çıkacak kadar kaynamış su koyup etler yumuşayana kadar haşlayın.

  4. etler yumuşayınca nohutları üzerlerine ekleyin. 5 dakika daha pişirip tuzunu ilave edin.