8 Ekim 2011

I paid...

 

Greenpeace: Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak... Aslına bakarsan tüm canlılar hür olmalıdır...

 

Pesimist (Karamsar): Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak... Dönerse senindir; beklediğin üzere dönmezse zaten hiç senin olmamıştır.

Optimist (İyimser): Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak... Üzülme, dönecektir!..
...
Suspicious (Şüpheci): Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak... Dönerse bu işte bir bit yeniği var demektir...

Impatient (Sabırsız): Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak... Bir müddet bekle, dönmezse unut gitsin!..

Playful (Muzip): Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak... Dönerse bir daha serbest bırak. Gene dönerse gene bırak.

Greenpeace: Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak... Aslına bakarsan tüm canlılar hür olmalıdır...

Biologist (Biyolog): Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak ki, evrimini tamamlaması mümkün olsun...

Statisticions (İstatistikçi): Eğer birini seviyosan; O'nu serbest bırak... Seviyorsa dönme ihtimali çok yüksektir... Sevmiyorsa ilişkiniz zaten muhtemel değildir.

Over possessive persan (Aşırı sahiplenici tip): Eğer birini seviyorsan; O'nu kesinlikle serbest bırakma...

Psychologist: Eğer birini seviyorsan; O'nu serbest bırak... Dönerse kendine güveniyor demektir. Dönmezse süperegosu baskın demektir. Gitmiyorsa manyak demektir...

Tasasız: Eğer birini seviyorsan; Kendini serbest bırak... Niye diye sorarsa,seni hiç alakadar etmez de!..

(Mali eksper): Eğer birini seviyorsan; O'nu serbest bırak... Dönerse borç almaya devam edebilirsin, dönmezse ara ve borçlarının üstüne yattığını söyle...

Jimnastikçi kuş... Günün fotosu... 08/10/2011

Üzülme...



Üzülme ! Bir şey olmuyorsα yα dαhα iyisi olαcαğı için yα dα gerçekten de olmαmαsı gerektiği için olmuyordur".

Hz. Mevlana

Dünyanın en güzel şeyi nedir sizce?” diye sordu...


MEŞHUR BİR ressam, günün birinde dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya karar verdi. Bunun için dünyada en güzel şeyin ne olabileceğine dair bilgi toplamak üzere uzun bir yolculuğa çıktı.Ağaçlık bir yolda giderken, beli bükülmüş yaşlı bir adamın yol kenarında oturmuş olduğunu gördü. Yanına giderek ona dünyanın en güzel şeyinin ne olabileceğini sordu. İhtiyar, hiç tereddüt etmeden:

“Masumluk” dedi.

Sonra, bir kasabadan geçerken, bir mabedin kapısı önünde toplanmış bir düğün kalabalığına rastgeldi. Kalabalığın arasına girerek genç geline:

“Dünyanın en güzel şeyi nedir sizce?” diye sordu.

Gelin, damadın gözlerinin içine bakarak:

“Dünyanın en güze şeyi olsa olsa aşktır!” dedi.

Ressam yoluna devam etti. Tozlu bir yolda giderken cepheden dönen yorgun bir askere denk geldi. Aynı soruyu ona da sordu. Asker:

“Dünyada en güzel şey barıştır” diye cevap verdi.

Ressam kendi kendine eğer dünyanın en güzel şeyleri iman, aşk ve barışsa ben bunların resmini nasıl yapabilirim ki diye düşünmeye başladı. O düşünceyle evine döndü.

Evinin kapısından içeri girdiğinde ise, dünyanın en güzel manzarasının karşısında durduğunu düşündü. Çocuklarının bakışlarından masumiyet, karısının gözlerinde aşk okunuyor, evinde ise barış hali hüküm sürüyordu.

Bunlardan aldığı ilhamla ressam dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya koyuldu. Resim bitince de tabloya şu adı verdi:

“Evim.”

Huzuru yuvanda ara...