19 Eylül 2011

Herkes kendi haddini bilmeli...

 

 Çok eskiden, kendini beğenmiş şımarık bir fare ile, akıllı ve alçak gönüllü bir ...deve yaşardı.

Bir gün karşılaşıp arkadaş oldular.Fare:
... -Sana kılavuzluk etmeliyim! dedi...Yularından çekip istediğim yere götürmeliyim!...
Deve arkadaşının küstahça teklifine razı oldu. Bir süre gittikten sonra küçük bir dere kenarına ulaştılar.
Devenin diz kapaklarına bile ulaşmayan su, Fare için uçsuz bucaksız bir deniz gibiydi...
-Ben buradan geçemem diye fısıldadı korkuyla...
Deve:-Ne bekliyorsun? diye çıkıştı. Kılavuz önden gider, dal bakalım suya...
-Ama... diye kekeledi Fare, görmüyor musun su çok derin?
Fare mahcup olmuş, boyundan büyük işlere giriştiği için kıpkırmızı kesilmişti...
-Sizin için küçük ama, bana göre çok büyük bir su diye inledi. Ben artık kılavuz olmaktan vazgeçiyorum. Keşke daha önceden düşünseydim de boyumdan büyük işlere girişmeseydim...
..-Evet, dedi Deve, yumuşak bir sesle, herkes kendi haddini bilmeli ve asla aldatıcı gurura kapılmamalı...

Balık köfte...

 



1 veya iki adet palamut/lüfer

3 Adet Yumurta

2 Dilim Bayat Ekmek

3 Adet Domates

4 Adet Soğan

1 Tatlı Kaşığı Toz Şeker

1 Kahve Fincanı Fıstık

1 Kahve Fincanı Üzüm

1 Paket Yenibahar

Yeterince Un ve Kızartma Yağı

Yeterince Tuz ve Karabiber

YAPILIŞI

                      Balıkları temizledikten sonra güzelce yıkayalım. İri parçalara bölüp üstüne kadar su doldurup haşlayalım. Kapağı açık 20 dakika kaynatıldıktan sonra balıkları sudan çıkaralım. Derisi kılçıkları ve siyah etleri ayıklayalım.

                      Ayıkladığımız etleri köfte yapmak için çukur bir kaba koyalım. İçine yumurta ,ıslatılıp sıkılmış ekmek, haşlanmış patates, soğan rendesi, toz şeker ve biraz tuz ilave edip yoğuralım. Yoğururken fıstık, üzüm, yenibahar, karabiber ekleyip köfte hamuru yapalım. Bu harçtan küçük parçalar alıp yuvarlayarak ince uzun köfteler yapalım. Bekletmeden una bulayıp kızgın yağda kızartalım

Nihayet son kurabiye kalınca kadın: “Bu küstah adam şimdi ne yapacak?” diye düşündü...

 

 Büyük bir hava meydanının bekleme salonunda, genç bir kadın uçağına binmek üzere bekliyordu.

Uçağın hareketine saatler olduğu için zaman geçirmek için bir kitap ve bir paket küçük kurabiye satın aldı.


... Dinlenmek ve kitabını okumak için VIP salonunda bir koltuğa yerleşti.


Kurabiye paketinin durduğu sehpanın yanındaki koltuğa bir adam oturdu; dergisini açıp okumaya başladı.


Genç kadın ilk kurabiyesini aldı. Adam da bir tane aldı. Bayan çok rahatsız hissetti kendisini ve:

“Sinir birşey! Havamda olsaydım bu cüretinden dolayı onu yumruklardım!”diye düşündü.


Bayan bir kurabiye alıyor, adam da bir tane alıyordu. Çıldıracak gibiydi bayan ama olay çıkarmak istemiyordu.


Nihayet son kurabiye kalınca kadın: “Bu küstah adam şimdi ne yapacak?” diye düşündü.

Adam son kurabiyeyi aldı; onu ikiye böldü ve bir parçayı kadına verdi


Aaaa! Bu kadarı da fazla! Çok öfkelenmişti şimdi! Kadın sinir içinde kitabını ve diğer şeylerini alıp bir fırtına gibi giriş salonuna oradan da uçağın içine yöneldi.


Uçaktaki koltuğuna oturdu. Gözlüğünü almak için çantasını açtı. Ne görsün? Kurabiye paketi açılmamış olarak orada duruyordu.


Çok utandı. Çok büyük bir yanlış yaptığını anladı. Kurabiyelerinin paketini açmadan çantasına koyduğunu unutmuştu.


Adam kendi kurabiyelerini, hiç sinirlenmeden, yüksünmeden kadınla paylaşmıştı,


Kadın kurabiyelerinin paylaşıldığını düşünerek çok sinirlenmişti. Ve şimdi bu durumu açıklama şansı yoktu. Özür dileme olanağı da kalmamıştı.


Telafi edemeyeceğiniz dört durum vardır.


Taş atıldıktan sonra!

Söz ağızdan çıktıktan sonra!

Fırsat kaçtıktan sonra!

Zaman geçtikten sonra!

Civcic suda yüzüyor... günün fotosu...19/09/2011

Yaşamak ne demektir?

Yaşamak ne demektir?



Kendin olabilmektiir!   

 Kendine gelebilmektir!   

Kendini sevebilmektir!   

Kendini bulabilmektir!     

Kendinle olabilmektir

Kendini affedebilmektir...

Kendine güvenebilmektir...

Hangisini seçerdiniz ? Zenginliği mi, Başarıyı mı? Sevgiyi mi?

Üç İhtiyar Misafir

...Bir kadın, kapıdan dışarı çıktığında, bembeyaz sakallı üç ihtiyarın kendi evinin önünde oturduklarını görür.

'Ben sizi hiç tanımıyorum, der..

Ama aç ve susuz olmalısınız.. Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram edeyim...'

'Evin erkeği içerde mi?' Diye sorar adamlar.

'Hayır, der kadın. Şu an evin dışında.'

'O evde olmadığı sürece bizim bu eve girmemiz mümkün değil...' diye cevap verirler.

Akşam olup kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır.

'Peki, onlara söyleyebilir misin, der adam. Ben evdeyim artık, bu eve gelebilirler...'

Kadın dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder.

Ama bu defa da;

'Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz' der yaşlı adamlar.

Kadın öğrenmek ister;

'Niye giremezsiniz?..'

İhtiyarlardan biri açıklar:

'Onun adı ZENGİN, der bir arkadaşını göstererek.

Diğeri BAŞARI..

Ben ise SEVGİ..'

Sonra ekler; 'Şimdi içeri gir ve kocanla konuş. Hangimizi evinizde istersiniz?..'

Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyduklarıyla neşelenerek;

'Ne güzel, der. Madem öyle, Zengin'i içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun...'

Karısı itiraz eder;

'Canım, niçin Başarı'yı çağırmıyoruz?'

Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuştuklarını duyar. Koşarak gelir ve kendi fikrini söyler;

'Sevgi'yi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!..'

'Gelinimizin teklifini dikkate alalım, der adam karısına... Dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgi'yi davet et.'

Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar;

'Hanginiz Sevgi idi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol...'

Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar. Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler... Kadın şaşırmış bir halde Zengin ve Başarı'ya sorar;

'Ben sadece Sevgi'yi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?'

Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler:

'Eğer Zengin'i ya da Başarı'yı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı. Ama sen Sevgi'yi davet ettin... O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz. Çünkü
nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır!..'

Kirayı yatırmış mıydın?

Rüzgarı suçlamayı bırak, yelkenleri kullanmayı öğren...



Çaresizlik öğrenilmiştir Başarılı olmak da öğrenilebilir. Sende sandığından fazlası var! Gelebileceğin en iyi yerde değilsin.

Yeni bir hayat için gereken, yeni bir akıldır. Doğru şeyi yapmak için yanlış zaman yoktur.

Rüzgarı suçlamayı bırak, yelkenleri kullanmayı öğren! Seyirci koltuğundan sıkıldıysan, sahneye çık. Sahnede  her zaman bir kişiye daha yer var. Her şey seninle başlar!

Başkaları yapabildiyse, sen de yaparsın.