14 Aralık 2011

Kanatlarını Fark Edemeyenler Karada Yaşamaya Mahkum Kalırlar!



 

Kanatlarını Fark Edemeyenler Karada Yaşamaya Mahkum Kalırlar! *UĞUR KOŞAR*

Yıllar yılı “hiç geçmeyecek” diye derinlerinizde yaşattığınız bütün acılarınızdan özgürleşmek fikrine inanıyormusunuz...

Yıllar yılı “hiç geçmeyecek” diye derinlerinizde yaşattığınız bütün acılarınızdan özgürleşmek fikrine inanıyormusunuz... Bunun sizin için zor olduğunu biliyorum. Bunu bilerek böyle bir çalışmayı üstlendim... Bu e-kitap "affetmek" ile ilgili sorunlarınızın hayatınızın her döneminde var olacakları, ve bunun yeni bir bakış açısıyla öğrenilebilecek bir kavram olduğu varsayımıyla hazırlanmıştır. Kitabın amacı, çoğu kitabın size sunduğu yöntemlerden ziyade, bilincinizin büyümesine yardım ederek bir bakıma kullandığınız yöntemlerinde etkisini artırmaktır. Bu e-kitap birbirinden bağımsız bölümlerden oluşuyormuş gibi görünse de aslında büyük resmin ana parçaları olarak hazırlanmıştır. Piyasadaki hiç bir yayından esinlenilmeden yepyeni bir bakış açısıyla hazırlanan bu çalışma "affetme" fikrini bugüne dek hiç karşılaşmadığınız bir tarzda size sunuyor. E-kitabın dili yer yer bir öğreti şeklinde, yer yer sizinle sohbet şeklinde olacaktır. Böylece sizinle iyi bir iletişim kuracağıma inanıyorum.

www.affetmek.net sitesini ziyaret edebilirsiniz

Led Zeppelin - Black Dog

http://youtu.be/kmd6fg0r4Ic

zihin okuyanlar, el falına bakanlar, geleceği tahmin edenler tarafından kandırılmana izin verme...

falcı resimleriVe astrologlar, zihin okuyanlar, el-kahve-kağıt falına bakanlar, geleceği tahmin edenler tarafından kandırılmana izin verme. Şayet sen yaratmazsan gelecek yoktur! Ve yarın olacak herşey, senin kendi yaratımın olacaktır. Ve o bugün, şimdi yapılmak zorundadır çünkü bugünün içinden, bugünün rahminden "yarın" doğar... (OSHO)

Led Zeppelin - Kashmir

http://youtu.be/hAzdgU_kpGo

Teyyyy... Teyyyy...

Evime ayrı yol isterim... Günün fotosu... 14/12/2011

Ticari zeka ...

kravat   Çölde Amerikalılardan kaçmakta olan bir Taliban umutsuzlukla su aramaktadır.  Bir ara ufukta insan figürü görür gibi   olunca, umutla oraya yönelir. Kurumuş bir vahanın  palmiye gölgesinde bir Yahudi gravat satmaktadır.

Τaliban sorar: - Suyun var mı?

- Yok, der Yahudi  ama çok güzel kravatlarım var.. Hem de indirim yaptım, kelepir, tanesi sadece 5$ !!

Manyak! a manyak! der Taliban, ben can derdine düşmüşüm, sen bana kravat mı satacan?? Hem de fahiş fiyata!!  Aslında seni gebertmeliyim ama, dua et ki peşimdeler.....

- Şimdi sen benden nefret ediyorsun ama, ben sadık bir yahudi olarak, beni öldürmek istemene karşılık  sana bizim      milletin ne kadar iyi olduğunu gösterecem, sana öyle bi iyilik yapacam ki...Bak...buraya 2 km mesafede bir meyhane     var. Orada istemediğin kadar, buz gibi su var..hem de bedava!!! Bu iyiliğimi de unutma!!!

Küfürün bini bi para, Taliban, Yahudi'nin tarif ettiği istikamete doğru koşarak uzaklaşır. Bir saat kadar sonra,       sürüne sürüne ve ağzı kurumuş bir halde geri dönmüştür:

« kardeşin, beni kravatsız dükkana sokmadı!!!! ».

Huzur içinden geliyorsa zaten çevrene de öyle insanları çekiyorsun...

Huzur insanın içinden geliyor ve iç huzurunu elde ediyorsan, zaten çevrene de öyle insanları çekiyorsun. Çevrende huzursuzluk varsa, bil ki içindeki huzursuzluğun yansımasıdır." OSHO

Kaderden kaçış olmasdığına dair kısa bir öykü...

Bir zamanlar Horasan'da zengin bir bey yaşarmış. Tiflis'teki bir tacir dostunu ziyarete giderken dağ eteğinde düz bir yerde konak vermiş. O sırada kulağına bazı sesler çalınmış.

Araştırınca, sırtını verdiği kayanın arkasında bir mağara olduğunu fark etmiş. Herhalde bu mağarada birileri konuşuyor diye içeri girmiş. İçerde ellerinde kitaplar olan bir grup adamın hem gezindiklerini, hem okuyup hem konuştuklarını, diğer bir grup adamın da bunları yazdıklarını görmüş: 'Bre siz kimlersiniz ve burada böyle ne yapıyorsunuz?  'Ey yolcu, şu gördüklerin ellerindeki kitaptan evlilerin hayatlarını okur, şu gördüklerin de doğacak çocukların kimlerle evleneceklerini yazarlar.' 'Hımmm?!. Acaba sorabilir miyim, benim de birkaç güne kalmaz bir çocuğum doğacak, o kiminle evlenecek?' 'Hay hay, işte burada, ve böylece yazıyoruz, sizin bir kızınız olacak. Evleneceği erkek yedi gün sonra doğacak. Tiflis'te sizin ziyaretine gitmekte olduğunuz tacirin hizmetçisinin karnındadır.'

Bey yalvarmış: 'Bunu değiştirmeniz için size bütün servetimi vereyim, kızımı bir hizmetçi evladı ile evlendirmeyin.                          'Sevgili misafirimiz, biz burada kader icad etmeyiz, yalnızca takdir edilenleri yazarız!' Bey çılgına dönmüş. Oradan hızla koşup 'siz yazdıysanız ben de bozarım' diyerek atına binmiş ve doğruca Tiflis'e varmış. Orada dostuyla üç gün gülüp eğlenmişler, yiyip içmişler. Bu arada bey o hizmetçiyi gözetler imiş. Üçüncü günün akşamında tacir dostuna:'Aziz dostum,"demiş, eşim bir hizmetkâr istedi benden. Tam sizin evdeki gibi birini tarif etti. Onu bana hediye eder misin?''İyi ama bizim kadıncağız gördüğünüz gibi hamiledir, size pek yararı olmaz.'İyi ya işte, bizim de yakında bir çocuğumuz olacak, hem süt annelik, hem hizmetçilik eder.

'Peki! Madem istiyorsun!..Bey hizmetçiyi alıp yola düşmüş. Bir köprüden geçerken, zavallının kalbine bir hançer sokup ırmağa atıvermiş. Gel gelelim kadıncağız son nefesini vermeden can havliyle bebeğini doğurup kıyıdan sarkan otların üstüne bırakmış. Çok geçmeden bir ayı, iki yavrusuyla ırmağa su içmeye gelmiş. Anne ayı bebeğin ağlayışını duymuş. Kendi yavrularıyla birlikte onu da inine götürmüş, beslemiş, büyütmüş. Çocuk üç yaşına geldiğinde, tacir o bölgelerde ava çıkmış. Ayı ininin yanından geçerken çocuğu görmüş ve yakalayıp evine götürmüş. Çocuk zamanla ehlileşmiş, terbiyelenmiş. Aradan yıllar geçmiş. Horasanlı bey eski dostunu hatırlayıp tekrar ziyaretine gitmiş. Tacir dostunun evinde bir delikanlı ile karşılaşınca şaşırmış. Birkaç gün delikanlıyı izlemiş, hareketlerini, oturup kalkmasınıve konuşmasını çok beğenmiş, hatta aklından kızına kısmet diye de geçirmiş.

Sonra tacir dostuna sormuş:Aziz dostum, bunca yıldır muhabbetimiz var, lakin bir çocuğunuz olduğunu hatırlamıyorum; maşallah pek iyi yetişmiş, kimdir bu delikanlı?' Tacir, çocuğun hikâyesini anlatınca Horasanlı bey yıllar öncesini hatırlamış. Çocuğun yaşını hesap etmiş, öldürdüğü hizmetçinin oğlu olduğunu anlamış. Mağaradaki kâtiplerle olan konuşmasını da hatırlamış. O gece bir plan kurmuş. Sabah kahvaltı sırasında tacir dostuna demiş ki: 'Azizim, aileme bir haber göndermem lazım, bir mektup yazayım da bu delikanlı onu götürüversin!'

Ev sahibi kabul etmiş. Delikanlı üç gün üç gece at koşturmuş, gece yarısı Horasan'da beyin konağına varmış, avlusundan girmiş ama o saatte kimseyi uyandırmamak için atını bir kütüğe bağlayıp başında uyuyakalmış. Tesadüf bu ya, ertesi sabah evden ilk evvel beyin kızı çıkmış. Delikanlıyı görmüş. Görür görmez de vurulmuş. Ona yakından bakayım diye yaklaşınca destarının tülbendi arasında düşmek üzere bir mektup görmüş. Mektubu almış, üzerinde babasının yazısını tanımış. Acil bir haber vardır diye de merak edip açmış ve okumuş. Tek cümle:Bu mektubu getiren delikanlıyı derhal yakalayıp öldürünüz ve gizlice gömünüz. On gün sonra görüşürüz.

Kız bu güzel yüzde ne gibi bir kötülük olabilir ki, diye düşünürken ona gitgide hayran kalmış ve hemen eve koşup eline diviti ve kâğıdı almış. "Bu mektubu getiren delikanlıyla kızımın nikâhını kıyın, on gün sonra geldiğimde beni bir düğünle karşılayın."           Sonra... Sonrası kolay ey okuyucu; unutma, kader diye bir şey vardır ve kimse kader kâtiplerinin yazdığını bozamıyor.

Ey İnsan

Ey İnsan! Hasedinden dolayı başkalarına isnâd ettiğin huylar aslında senin kendi kötü huyunun aksetmesidir. O sensin, kendi aynanda gördüklerini karşısındakine izâfe ediyor, sen kendini anlatıyor ve yaralıyorsun; lânet ipliğini, kendine, kendin dokuyorsun."

Hz. Mevlana........#

Bazen kendi kendine kalkmasını bilip yola devam etmelisin...

Bazen kendi kendine kalkmasını bilip yola devam etmelisin...

İnsan sevgisi yayan bir kişiden daha çekici hiçbir şey yoktur...

İnsan sevgisi yayan bir kişiden daha çekici hiçbir şey yoktur...

There is nothing more attractive than a person who radiates simple unaffected humanity. — Deepak Chopra

yalnızlık duman rengidir...

yalnızlık duman rengidir,

 yaşlılık kurum rengi,

çocukluk deniz rengi...

dostluk tütün rengi sanılır,

... bazen tütün rengidir sahiden,

ama çok zaman toprak rengi;

 sevgi yağmur rengidir çünkü,

 hasret bulut rengi,

vefa tan rengi hayatın rengi, peki?

geçip giden yılların rengi,

akıp duran günlerin rengi?

rüzgârın rengi olur mu ama,

suyun rengi, rüyanın rengi, şiirin rengi?

Mehtap Bekgöz

Pinokyo facebook'ta...