24 Ocak 2013

Elmalar Düşerken...

Fotoğraf

Elmayı Üstüme Yapıcan Mı?

:)

Sayfa Dostalarimin Dikkatine,


Oyle gorunuyor ki, Hackers yeni bir yonteme bas vurarak, profil resminizi alip, sizin isminiz ile yeni bir hesap baslatarak listenizdeki isimlere arkadaslik istegi gondererek sizin adiniza yeni bir kisilige burunmekteler. Lutfen benim adima gelen hic bir istegi kabule etmemenizi rica edecegim, cunku benim tek bir hesabim vardir ve kimseye de istek göndermiyorum..
Bilgi acisindan yararli goruyorsaniz bu bilgiyi paylasirsaniz memnun olurum..
tesekkurlerimle..

INSAN KAYNAKLARI TERIMLERI



MOTİVASYONU YÜKSEK: SAZAN GİBİ HER İŞE ATLAYAN, BİLUMUM ANGARYAYI YÜKLENEBİLİR ŞAHSİYET

ETKİLİ SUNUŞ YETENEĞİNE SAHİP: ORTALAMANIN ÜZERİNDE GÜZEL/YAKIŞIKLI KİŞİ;

BEDEN DİLİNİ KULLANABİLEN: "BİR SU ALABİLİR MİYİM" BİLE DERKEN KAŞI GÖZÜ OYNAYAN SAKAT KİŞİLİK! NE YAPACAĞI BELLİ OLMAZ.

PROBLEM ÇÖZME YETENEĞİ OLAN: HAVUZ PROBLEMLERİ ÇÖZEREK BÜYÜMÜŞ OLDUĞUNDAN HER KONUDA ÇÖZÜLECEK BİR PROBLEM ARAYAN,

RAHATSIZ MİZAÇLI; PROBLEM ÇÖZEBİLİYORSA, PROBLEM DE ÇIKARTABİLİR, DİKKATLE İZLENMESİ GEREKİR.

TAKIM ÇALIŞMASINA YATKIN: İKİ ELİYLE BİR ŞEYİ DOĞRULTAMAYAN, LAKİN KALABALIĞIN ARASINDA KAYNAMAYI BECEREBİLEN VE İŞ YAPIYOR İMAJI ÇİZEBİLEN!

STRESLE BAŞA ÇIKABİLİR: DÜNYA YANSA UMURUNDA OLMAYAN RAHAT KİŞİLİK, GEVŞEKLİKTE VE LAKAYTLIKTA SINIR TANIMAYAN.

ZAMANI İYİ KULLANAN: MÜDÜRÜNÜN RUHU BİLE DUYMADAN, MESAİ SAATLERİ İÇİNDE KAHVE İÇİP FAL BAKTIRAN, İNTERNETTE GEZİP SOLİTAİRE OYNAYAN, İCABINDA KUAFÖRE GİDİP SAÇ-BAŞ BİLE YAPTIRAN, YARATICI, NEŞELİ, EĞLENCELİ KİŞİLİK;

DEĞİŞİME AÇIK: YALAKA, BUKALEMUN, FIRILDAK KİŞİLİK KOÇLUK YAPABİLİR: ARA GAZ VERİP ÇALIŞANLARI BEDAVAYA ÇALIŞMAYA İKNA EDEBİLEN KİŞİ.

ETKİLİ SATIŞ BECERİLERİNE SAHİP: AĞIZLARINDAN GİRİP BURUNLARINDAN ÇIKMAK SURETİYLE, MÜŞTERİLERİ KANDIRMAYI BAŞARABİLEN TİLKİ ŞAHSİYET; HER ŞEYİ SATABİLİR BU TİPLER, SİZİ DE SATABİLİR, DİKKATLİ OLUN.

MÜŞTERİ ODAKLI: ŞİRKETE KARŞI MÜŞTERİLERLE İTTİFAK YAPAN HAİN TİP; BRUTUS.

TEMSİL YETENEĞİ OLAN: HER TOPLANTIDA BASINA DEMEÇ VERİYORMUŞÇASINA HAVALARA GİREN, KENDİNİ BİR ŞEY SANAN, BURNU HAVADA KİŞİLİK

UYUMLU: SUYA SABUNA DOKUNMAYAN, ETLİYE SÜTLÜYE KARIŞMAYAN SİLİK KİŞİCAN, TRT'NİN BERABER VE SOLO ŞARKILAR KOROSUNDA 30 YIL SOLOYA ÇIKMADAN DURABİLİR, OTİSTİK DE OLABİLİR.

DIŞA AÇIK BİR KİŞİLİĞE SAHİP: SÜREKLİ OFİS DIŞINDA İYİ İLETİŞİM BECERİLERİNE SAHİP: SÜREKLİ TELEFONLA KONUŞUR ORTALAMA BİR ELEMAN: KAFASI PEK BASMAZ

ÜSTÜN NİTELİKLERE SAHİP: ŞİMDİYE KADAR ÖNEMLİ BİR HATA YAPMADI İŞİ HER ZAMAN BİRİNCİ ÖNCELİKTİR: FLÖRT BULAMAYACAK KADAR ÇİRKİN SOSYAL HAYATINDA AKTİF: SÜREKLİ KAFA ÇEKER AİLESİNİN SOSYAL HAYATI AKTİFTİR: EŞİ VE ÇOCUKLARI DA KAFA ÇEKER

BAĞIMSIZ ÇALIŞABİLİR: KİMSE TAM OLARAK NE İŞ YAPTIĞINI BİLMEZ SÜRATLİ DÜŞÜNÜR: İYİ BAHANELER UYDURUR

DİKKATLİCE DÜŞÜNÜR: KARAR VEREMEZ MANTIĞINI İYİ KULLANIR: İŞİ BAŞKASINA YAPTIRIR KENDİNİ ÇOK İYİ İFADE EDEBİLİR: TÜRKÇE KONUŞABİLİR LİDERLİK YETENEKLERİNE SAHİPTİR: UZUN BOYLUDUR VEYA BAĞIRA ÇAĞIRA KONUŞUR

GELECEĞİ ÇOK İYİ OKUR: BAYAĞI ŞANSLIDIR

NEŞESİ YERİNDEDİR: BELDEN AŞAĞI BİRÇOK FIKRA BİLİR KARİYERİNE ÇOK ÖNEM VERİR: ADAMI ARKADAN BIÇAKLAYABİLİR

SADIKTIR VE GÜVENİLİRDİR: BAŞKA YERDE İŞ BULAMAMIŞTIR

Hayatının, yalnız sana ait olduğuna karar verdiğin gün senin dönüm noktandır. Özürler ya da bahaneler olmadan, dayanacak, güvenecek veya suçlayacak başka kimse de aramadan.

Fotoğraf: ... fammi un po' vedere cosa c'è per cena!!!

Hayatının, yalnız sana ait olduğuna karar verdiğin gün senin dönüm noktandır. Özürler ya da bahaneler olmadan, dayanacak, güvenecek veya suçlayacak başka kimse de aramadan. Bu armağan senindir. Bu harika bir yolculuk ve onun kalitesinden sorumlu olan da sadece sensin. İşte hayatın gerçekte o gün başlar.

Bob Moawad

Eğer Yakışıklı, Fit Vücutlu, Zengin ve Spor Arabalı Olsaydın Senle Çıkardım...

Nereden Başlayım DEME...Elindekilerle başla.Yapabileceğinin en iyisiniYAP..





Nereden Başlayım DEME....
Elindekilerle başla
Yapabileceğinin en iyisini YAP
Gerisine aldırma;
Kimseyle yarışma.
EĞER Olumsuzluklara yaşam enerjisi yüklemezsen,
onlar kendiliğinde kaybolup gider.
SEN Davranış tarzını değiştirirsen her şeyini KOLAYLIKLA değiştirebilirsin.

______ Cavit Çağ

ESKİ BİR TAPINAK DUVARINDAKİ YAZI


Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sükûnette huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma.

İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki tek dayanağın odur. Seveceğin bir işi seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki: insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri sonsuz uzunluktaki bir kumsalda tek bir kum taneciğinden fazla değildir.

Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye lâyık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi ahlâksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlûp olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir...

Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkânsızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.

Hatırlar mısın doğduğun zamanları? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.

Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya, yine de insanoğlunun biricik güzel mekânıdır.

Gönlü Rahatlatacak Bir Tebessüm...

Ra Ma Da Sa (Mantra)

http://youtu.be/5P5tC96spbo


Ra Ma Da Sa Sa Say So Hung (Şifa Mantrası)

Mantra, Sanskrit dilinde zihni serbest bırakmak anlamına geliyor...
Man; Zihin,
Tra; Serbest bırakmak demek...

Zihni günlük vesveselerden kurtararak boş bir alan yaratıp bu alanı müzikle birleştirmeye ise mantra müziği deniyor...

"Ra Ma Da Sa Say So Hung" hecelerinden oluşan mantranın, en önemli şifa mantrası olduğuna inanılıyor...

Ra; Güneş,
Ma; Ay,
Da; Dünya,
Sa; Sonsuzluk
Say; Sonsuzluğun Bütünlüğü
So Hung; Ben benim anlamına geliyor...

Seda Bağcan

Bunu Bir Kez PaylaşIN Şansınız da Çifter Çifter Olsun

23 Ocak 2013

Çok İyi Fikir...

Çok iyi yaa :)

Her sabah 9,Her akşam 9'da şifa alabilirsiniz...






her sabah saat 9, akşam 9 da şifa alabilirsiniz. Mucize şifacı Bruno ♥♥ Seni Seviyoruz Bruno Gröning Öğretisi: ... Bruno Gröning'in öğretisi, manevi kuvvetlerin insanlar üzerine etkilerini işlemektedir. Bu gücün etkisi, insanların çoğunun düşündüğünden daha büyüktür. Bruno Gröning, insanları bir elektrik piliyle kıyas etmektedir. Günlük hayatta her kuvvet tükenir. Çünkü, gerekli olan yeni hayat enerjisi çoğunlukla artık yeteri kadar alınmamaktadır. Aynı bir boş elektrik pili gibi, işlevini yitirir ve güçsüz beden de görevlerini yerine getiremez. Gerilim, sinirlilik, hayat korkusu ve bunu da hastalıklar takip eder. Bruno Gröning, bu durumda bu yeni enerjinin herkes tarafından nasıl alınacağını açıklamaktadır. İyiye ve iyiliklere karşı inanç ve aynı şekilde sağlık dileği önşarttır. İnsan her taraftan şifa dalgaları ile çevrilmiştir ve insanın yapması gereken sadece bu dalgaları almaktır. Bruno Gröning, çaresiz hastalık olmadığını söylemektedir. Bunlar, doktorlarca incelenen başarı raporlarında tespit edilmiştir. Burada, şifalar, sadece manevi yoldan gerçekleşir.


Ve bu Bruno Gröning’in maddi bedeni ile bağlantılı değildir. Şifa akımı almak için, yardım arayanlar, elleri açık bir şekilde, ellerini ve bacaklarını birbirine bağlamadan otururlar. Böylece, şifa akımı, bir engele takılmadan akar. Hastalıkları ve dertleri düşünmek, olumsuz etki yapar. Biraz güzel şeyler düşünmek çok faydalı olur. Şifa akımı vücuda aktığında ve hastalıkla yüklü organlara rastladığında, orada şifa akımının temizleyici etkisi başlar. Ve bu organlarda meydana gelen ağrılar, vücudun temizlendiğinin bir işaretidir. Hastalık ve hastalıkları meydana getiren şeyler, Allah’ın istediği şeyler değildir ve yavaş yavaş yokedilir.


Bazı durumlarda, bu temizlenme ve şifa, kendiliğinden ve temizlik ağrıları olmadan da meydana gelebilir. Burada, insanın kafasının ve düşüncesinin artık hastalıkla meşgul olmaması, çok önemli ve çok gereklidir. Tam tersine, Allah için ’’çaresiz dert’’ olmadığına inanmalıdır. Devamlı olarak sağlıklı kalabilmek için, Bruno Gröning-Dostları hergün şifa akımı almak için hazırlanırlar ve dua ederler. Sağlıklı bir beden, hayatta, diğer insanlarla ve doğayla uyumun temelini teşkil eder. Bruno Gröning’in öğretisinin hedefi, hasta insanları, hayat dolu bir insan haline getirmektir. Ve de insanları bedensel ve ruhsal rahatsızlıklardan kurtarmaktır.

alıntı




Bu yazıyı okursan çok üzüleceksin, hala okuyorsun değil mi? İşte bazenüzüleceğini bile bile sonuna kadar gidersin...





Bu yazıyı okursan çok üzüleceksin, hala okuyorsun değil mi? İşte bazen üzüleceğini bile bile sonuna kadar gidersin...

Leyla Hun

Ben olsaydım mutlaka şunu yapardım veya asla buna izin vermezdim" gibiiddialardan çekinin. Hayat hakkında iddiada bulunmak, Kaderin sahibinemeydan okumaktır.





Ben olsaydım mutlaka şunu yapardım veya asla buna izin vermezdim" gibi iddialardan çekinin. Hayat hakkında iddiada bulunmak, Kaderin sahibine meydan okumaktır. "Şöyle yapmayı dilerdim veya inşallah böyle yapacağım" deyin de iddianızın başınıza gelmesinden kurtulun. Hayatınız, kalbinizden geçen veya ağzınızdan çıkan iddialarınızla sınanmakla GEÇECEK

Leyla Hun

Kızıyorum, öfkeleniyorum, kırılıyorum, üzülüyorum... İsyan ediyorum, küsüyorum. Kah kendime, kah birine, kah bir şeye...

Fotoğraf: Kızıyorum, öfkeleniyorum, kırılıyorum, üzülüyorum... İsyan ediyorum, küsüyorum. Kah kendime, kah birine, kah bir şeye... İnsan gibi, tüm duyguların kolajında bazı parçalarda tutsak kalıp, sonra bir başka parçaya geçiyorum. Zaman oluyor fırtına gibi duyguların arasında savruluyorum. Bazen karanlığın derinliğinde, bazen başka bir ruhun gölgesinde aslolanı tüm hücrelerimde hissediyorum. Bugün ruhunu paylaşabileceğim, aradığım huzuru, mutluluğu, sevgiyi götürebileceğim birileri var biliyorum. Her sabah güneşin doğusunda bunu diliyorum. Toprağın altında kalan altın parçası gibi, keşmekeşin arasında onu buluyorum, seni yaşıyorum. bir parça bile ışık varsa karanlığın yokolduğunu tek gerçek olmadığını bilerek, aşkın, iyiliğin, varoluşun özünün yaktığı ateşe bir odun da ben atıyorum, birkaç odun da beraber atıyoruz. Biz çoğaldıkça, ışık güçleniyor. Karanlık hep olacak. Karanlık olmazsa ışığa ne gerek var? Her şey bir ve tek. Siyah beyaz, aydınlık karanlık, iyi kötü, güzel çirkin, sen ve ben...</p><br /><br /><br /><p>aret vartanyan

Kızıyorum, öfkeleniyorum, kırılıyorum, üzülüyorum... İsyan ediyorum, küsüyorum. Kah kendime, kah birine, kah bir şeye... İnsan gibi, tüm duyguların kolajında bazı parçalarda tutsak kalıp, sonra bir başka parçaya geçiyorum. Zaman oluyor fırtına gibi duyguların arasında savruluyorum. Bazen karanlığın derinliğinde, bazen başka bir ruhun gölgesinde aslolanı tüm hücrelerimde hissediyorum

Aret Vartanyan

Sallanmak İstiyorum...

Fotoğraf: ''Ey büyük mavi..ey gök müsün nesin<br />ey açıklık seninle kim yarışır..''<br />.....<br />.<br />Turgut Uyar

Facebook'ta Suratları Nasıl Yaparız...

Allah’ım benden Sevgini ve sevgiyi esirgeme,Sağlıklı olup farkındaolmadığım her gün için sana hamd olsun,Bana verdiğin velinimetlerdenbaşım dönmesin ve bana paylaşmayı hatırlat






Allah’ım benden Sevgini ve sevgiyi esirgeme,

Güçsüz anlarımda kendimi güçlü göstermek zorunda bırakma,

Birine ihtiyaç duyduğumda bunu o kişiye söyleyecek cesareti ver bana,

Sağlıklı olup farkında olmadığım her gün için sana hamd olsun,

Bereketi yağmur ve toprak yerine başka şeylerde arayan gözlerimi aç,

Yalvarıyorum Sana.

Bana verdiğin velinimetlerden başım dönmesin ve bana paylaşmayı hatırlat,

Yeni bir yıl değil, her günün yeni bir gün olduğunun bilincini bana bahşet.

Karşımdaki insanı kendim gibi sevebilmem için, bana kendimi doğru sevmeyi öğret.

Işık’ını üzerimden ayırma ne olur, yürüdüğüm yolu aydınlat.

Bir Sen varsın gerisi boş bomboş.”

Alıntı

Nohut'un Faydaları...



Nohut: Baklagiller familyasından 50 cm kadar boyunda, vatanı Akdeniz kıyıları olan, sarımtırak çiçekli, bir yıllık bir tarım bitkisidir. Sebze ve tane olarak yenir. Besin değeri ve kalorisi yüksek bir sebze olan nohut oldukça besleyicidir. Bol miktarda nişasta ve azot içermesinin yanında bitkisel protein ve B vitaminleri ile demir, kalsiyum, fosfat ve fosfor gibi mineraller açısından zengindir. 100 gr. nohut 360 kalori, yaklaşık 20 gr bitkisel protein, 5 gr. yağ ve 61 gr. karbonhidrat içerir.

Yetiştirildiği Yerler : Batı, Orta ve Güneydogu Anadolu’da bolca yetiştirilir.

Nohutun Faydaları




  • Anne sütünü arttırır.

  • İştah açar kilo aldırır.

  • Yüzdeki lekeleri giderir.

  • Vücuttaki damarları açar.

  • Sırt ve baş ağrılarını keser.

  • Cinsel isteği ve gücü arttırır.

  • Sesi açar ve öksürüğü keser.

  • Göğüs kanserine karşı koruyucudur.

  • Vücutta fazla su toplanmasını önler.

  • Beyinsel ve zihinsel yorgunluğu giderir.

  • Yağı ve suyu temreye sürülürse geçirir.

  • Vücudu kuvvetlendirir. sifalibitkileriniz.com

  • Böbrekteki ve idrar yollarındaki kumları temizler.

  • Mideyi kuvvetlendirir, bağırsakları yumuşatır ve bol idrar söktürür.

  • Östrojen hormonunu dengeleyici etkisi ile özellikle menopoz döneminde faydalıdır.

  • 25 gr nohut bir gün suda bekletildikten sonra aç karna yenirse, bir miktarının da üzerine oturulursa bağırsaktaki kurtları döker.


Nohut Nasıl Kullanılır? Yemeklerde sebze olarak kullanılır. Ayrıca, leblebi yapımında da kullanılır. Nohut toz haline getirilip derideki yara ve kaşıntılara sürülürse iyi gelir.

ÖNEMLİ OL'AN ; Diğer insanları yüreklendiren ,onların sizi "TAKİP" etmesini sağlayan "ÖRNEK" bir insan OL'maktır .

Fotoğraf: Hazır OL'un yada OL'mayın ,bir gün SONA geleceksiniz .O gün geldiğinde ,zenginliğiniz ,HINC'ınız ,KİN'iniz ,ÖFKE'leriniz ,hayal kırıklıklarınız ,UMUT'larınız ,TUTKU'larınız ,PLAN'larınız ve yapmak istediklerinizin hiç bir önemi kalmayacak .Öyleyse Önemli OL'an nedir?<br /><br />ÖNEMLİ OL'AN ;<br /><br />Ne aldığınız değil ,ne verdiğinizdir .Öğrendikleriniz değil ,öğrettiklerinizdir .Doğruluk ,dürüstlük ,merhamet ,fedakarlık ve cesaretle atmış OL'duğunuz her adımla başka yaşamları ZENGİNLEŞTİRMİŞ OL'manızdır .<br /><br />ÖNEMLİ OL'AN ;<br /><br />Yetenekleriniz değil ,"KARAKTERİNİZDİR"Diğer insanları yüreklendiren ,onların sizi "TAKİP" etmesini sağlayan "ÖRNEK" bir insan OL'maktır .<br /><br />ÖNEMLİ OL'AN ;<br /><br />Kaç kişi tanıdığınız değil ,siz gittiğinizde ebedi bir yoksunluk hissedecek insanların sayısıdır .Ne kadar uzun süre hatırlanacağınız değil ,kimler tarafından ne şekilde hatırlanacağınızdır .Önemli bir hayat rastlantıyla OL'maz . Önemli OL'an koşullar değil "SEÇİMLERİNİZDİR"Önemli bir hayat yaşamayı seçin.<br /><br />__Michael Josephon__

ÖNEMLİ OL'AN ;
Yetenekleriniz değil ,"KARAKTERİNİZDİR"Diğer insanları yüreklendiren ,onların sizi "TAKİP" etmesini sağlayan "ÖRNEK" bir insan OL'maktır .
ÖNEMLİ OL'AN ;
Kaç kişi tanıdığınız değil ,siz gittiğinizde ebedi bir yoksunluk hissedecek insanların sayısıdır .Ne kadar uzun süre hatırlanacağınız değil ,kimler tarafından ne şekilde hatırlanacağınızdır .Önemli bir hayat rastlantıyla OL'maz . Önemli OL'an koşullar değil "SEÇİMLERİNİZDİR"Önemli bir hayat yaşamayı seçin.
__Michael Josephon

G:)naydııınnnnn..♥Her sabah dünya yeniden kurulur !Her sabah şartlar yeniden oluşur...


G:)naydııınnnnn..♥

Her sabah dünya yeniden kurulur !

Her sabah şartlar yeniden oluşur.

Her yeni gün umutları yeniden getirir

Bulutları tut ki hayallerin ve sevinçlerin gökyüzüne ulaşsın

Gülümse ki Gülücüklerin en açılmaz kapıları bile sonun...a kadar açsın…

Öyle bir sevgiyle sarıl ki hayata Yüreğin sevgiyle, aşkla, huzurla, sevinçle dolsun.

Sıcacık gönüllerinize pırıl pırıl yeni bir gün diliyorum. Mutlu,sağlıkla Sevgiyle Günaydıııın :)

sağlık ♥ mutluluk ♥ bolluk ♥ bereket ♥ barış ♥ huzur ♥ neşe ♥ sevgi ♥ dolu bir gün  dilerim :)

Bana Yalan Söyleyen Herkese Teşekkür Ediyorum...

Verdiğim değeri haketmeyen insanları silmeyi, arkama dönüp bakmamayı,hiç kimse için kendime saygımı yitirecek bir şey yapmamayı.Gözyaşlarımın değerini bilmeyi ve onları üç kuruşluk insanlar içinharcamamayı, ben izin vermeden kimsenin beni üzemeyeceğini, kendiminher şeyden önemli olduğunu. Zor oldu, geç oldu, ama öğrendim!





Verdiğim değeri haketmeyen insanları silmeyi, arkama dönüp bakmamayı, hiç kimse için kendime saygımı yitirecek bir şey yapmamayı. Gözyaşlarımın değerini bilmeyi ve onları üç kuruşluk insanlar için harcamamayı, ben izin vermeden kimsenin beni üzemeyeceğini, kendimin her şeyden önemli olduğunu. Zor oldu, geç oldu, ama öğrendim!

Can Yücel

"Asla kendi yolculuğunuzu bir başkasınınkiyle kıyaslamayın. Bir başkası sizden daha hızlı başlamış ve daha çok yol kat etmiş gibi görünebilir. Fakat sizin yolculuğunuz size aittir. Bu bir yarış değildir."



"Asla kendi yolculuğunuzu bir... başkasınınkiyle kıyaslamayın. Bir başkası sizden daha hızlı başlamış ve daha çok yol kat etmiş gibi görünebilir. Fakat sizin yolculuğunuz size aittir. Bu bir yarış değildir."

Cheryl Jacobs

Hastalıkları Biz Mi Yaratıyoruz?






Okumuş olduğum bir kitapta yaşamımızdaki her şeyi, çevremizdeki herkesi hayatımıza kendimizin çektiğinden bahsediyordu. Hayatımıza giren her şeyi kendimiz çekiyorsak hastalıkları da mı biz çekiyoruz? Yok artık dedim, daha neler. Kim hasta olmak isterdi ki? Kim ağrılar çekmek, ilaçlarla yaşamak, hastanelerde yatmak ister ki? Ama gel gelelim şimdi çekim yasasının da...ha çok içine girdikçe, daha çok okudukça ve daha çok gördükçe büyük resmi daha kolay görebiliyorum. Evet ister inanın, ister inanmayın ama hastalıkları hayatımıza biz çekiyoruz. Belki bunu bilinçli zihinlerimizle yapmıyoruz ama hastalıkları çağırıyoruz. Hayatınızda neye anlam yüklerseniz onun enerjisini ve dolayısıyla frekansını artırırsınız. Biz bunu fark etmesek de o kadar çok yapıyoruz ki… Bugün başım ağrıyor örneğin, sabah uyanıyorum. ‘Ahh çok başım ağrıyor’ diye güne başlıyorum, önce sabah eşime anlatıyorum ne kadar da çok ağrıdığını, sonra ağrı kesicilere söylüyorum, sonra iş arkadaşlarıma, en çok da kendime tekrar tekrar anlatıyorum, bu arada da ağrı kesicinin hiçbir işe yaramadığını da anlatıyorum devamlı. Israrla ağrının ne kadar fazla olduğunu anlatıyorum, bana neler yaptığını anlatıyorum. Siz kendinizi baş ağrısının yerine koyun, sizi bu kadar seven, herkese sizden bahseden, sizi bu kadar yücelten birini bırakıp gider miydiniz?


Bedeniniz o kadar itaatkar bir sistemle yaratılmıştır ki, siz ne derseniz ona evet der hem de hiç sorgulamadan. Çoğu zaman düşüncelerimizle, konuşmalarımızla hastalıklara davetiye çıkartırız: ‘Çok soğuk, ben bu havada kesin hasta olurum’ hay hay der vücudumuz, emriniz olur. ‘Her sene bu zamanlar kesin ben bir yatağa düşerim’  hay hay hemen. ‘Çok meyve yedim kesin karnım ağrıyacak’  hay hay. ‘Hava böyle kapalı olunca migrenim tutuyor’ Hay hay. ‘Ayakta çok durdum varislerim ağrır bugün’ hay hay hemen ağrırım sen yeter ki iste. ‘Ay o tatlı bende ishal yapıyor’. Ne demek efendim lafı mı olur? ‘Bizim ailede bütün erkekler kalp hastalığından öldü bende de kesin kalp hastalığı çıkacak.’ -’Ne dedi ne dedi? Kalp dedi, hey kalp sana diyor, hasta olman lazımmış’. Hay hay hemen emriniz olur. Siz de bence bir düşünün, ne kadar çok bunlara benzer cümleler kurduğunuzu, bazen ısrarla nasıl hastalıkları çağırdığınızı, hatta gelmezsen küserim dediğinizi. Hastalıklarla ilgili düşüncelerim değişmeye başladığından beri daha bir dikkati bakıyorum etrafıma, sabahları hastaneye girerken bir dinliyorum çevremi. Nasıl da bayılıyoruz hastalıklarımızı anlatmaya. Yanımızda sıra bekleyen hastaya bile anlatıyoruz. Kaç gündür nasıl yattığımızı, hangi ilaçları aldığımızı, hangi doktora kaç defa gittiğimizi. Sonra merak ediyoruz acaba onun hastalığı neymiş, belki de benimkinden daha değişiktir, ona neler yapmış acaba. Hatta bazen hastalarıma şikayetlerini sorduğumda başından başlayıp ayağa kadar her organındaki hastalığı tek tek sayan bile var. Hatta kendini bitirip akrabalarına, yakın çevresindekilere geçen. Anlattıkça, onun hayatımıza daha çok aldıkça, daha çok içselleştirdikçe, daha çok inandıkça, daha çok onunla yaşamayı öğrendikçe daha çok o oluyoruz.

O hasta insan oluyoruz. Hatta o kadar o oluyoruz ki birbirimizden faydalanmaya bile başlıyoruz.  Hasta olunca çevremizden daha bir ilgi görüyoruz, başımız sıkışınca ona dayanıyoruz, o bizim bazen iş yerinden izin alabilme bahanemiz oluyor, bazen gitmek istemediğimiz toplantı nedenimiz. Hasta olunca daha bir ziyaret edilir, daha bir hali hatırı sorulur oluyoruz. Sonra da seviyoruz bu hali, biz onu seviyoruz o da bizi. Bazen de belli düşünce kalıplarını o kadar çok tekrar ediyoruz ki bilinçaltımıza atılmış çapalara dönüşüyor ve o anda bilinçli zihnimizle düşünsek de düşünmesek de bizi hastalıklara doğru götürüyor. Çocukluğumuzdan bugüne, (özellikle 0-7 yaş aralığında maximum olmak koşuluyla) yaşadığımız, duyduğumuz, gördüğümüz her şeyi, doğru yanlış, güzel çirkin ayırt etmeden kaydediyoruz. Sonra da kayıtlarımıza, yaşadıklarımıza göre belli anlamlar yüklüyoruz. Hastalıklarla ilgili de bilinçaltı kayıtlarımız, bilinçaltı çapalarımız var. Tıpkı biraz önceki örnekler gibi. Bilinçli olarak o anda düşünmesek bile bilinçaltı hemen devreye girer. ‘Aralık ayı geldi, hani sen her sene bu zamanlar hasta oluyordun ya’ hadi bakalım. ’4 Yaşındayken de bu meyveden çok yemiştin, hani karnın ağrımıştı ya’ yine aynı şeyi yaptın hadi bakalım. ‘Hani geçen de hava böyleydi ve senin migrenin başlamıştı, bak hava yine kapalı’ hadi bakalım. ‘Babaannenin de varisi vardı, ayakta kalınca ağrıyor diye sızlanırdı ya’, “eee sende de var, sen de bugün çok yoruldun’ hadi bakalım! Bu tip hastalıklarla ilgili, iyileşme için bilinçaltına inmek gerekiyor bazen, bazı hastalıklarla ilgili o kadar acayip, o kadar çarpıcı veriler çıkıyor ki gerçekten inanılmaz.


Küçükken baharın ilk geldiği anı yaşayan, ağaçların çiçek açtığını gördüğü gün dedesini kaybeden minik çocuk, büyümesine rağmen her bahar ağaçlar çiçek açtığında depresyona girer çünkü bahar onda birini kaybetmek, onun acısını yaşamak demektir. Kaybetse de kaybetmese de fark etmez bilinçaltı kaybetmiş gibi onu depresyona sokar. Yola çıkıp geri dönemeyen yakınını kaybeden o küçük çocuk bilinçaltı, her yola giden birini eşini, çocuğunu hep kaybedeceğini sanır. Bundandır panik atak geçirmesi, bundandır onu yolun tutması, mide bulantıları. Bazen yaşadığımız şeyleri hafife alırız, geçti gitti zannederiz ama unutmayan bir yerimiz var. Ona sadece hatırlatan bir şey olması yeterli olur. Hastalıkları bazen isteyerek, bazen istemeyerek ama her iki durumda da biz hayatımıza çekiyoruz. Gelin bugün bir değişiklik yapalım sağlığımızın frekansını yükseltelim. Tüm hastalıklarımızı, acılarımızı bırakalım bir kenara. Sadece ve sadece şükredelim. Yürüyebiliyor musunuz? Bacaklarınız için şükredin. Sarılabiliyor musunuz sevdiğinize, kollarınız için şükredin. Görebiliyor mu gözleriniz ağaçları gözlerinize şükredin. Duyabiliyor musunuz kuşların seslerini kulaklarınız için şükredin. Hatırlayabiliyor musunuz çocuğunuzu ilk gördüğünüz anı, hafızanıza şükredin. Her organınız için ayrı ayrı şükredin sizi siz yaptıkları için. Size bu ana kadar koşulsuz hizmet ettikleri için. Göreceksiniz, siz teşekkür ettikçe, şükrettikçe, sağlığınızın frekansını yükselttikçe sağlığınızı hayatınıza daha çok çekeceksiniz.

Kaynak:Indigo Dergisi

Sana Gülüm Derim ama Gülün Ömrü Az Olur En İyisi Sana Tosbağam Diyeyim…

Bir Yere Kadar Üzülmek...Bir Yerden Sonra Vazgeçmeyi Bilmek Gerekir...

Sana Gülüm Derim ama Gülün Ömrü Az Olur En İyisi Sana Tosbağa Diyeyim...

İnsanların Kalbine Giden Yol...



Eğer karşınızdaki insanların gönlünü kazanmak istiyor veya eleştirinizin dikkate alınmasını istiyorsanız, daha akılcı davranmalısınız. İşte yaşandığı rivayet edilen, iletişim ve ilişkiler üzerine ders verici 5 hikaye:
1.
... Charles Schwab, çelik fabrikalarının birisinde dolaşıyorken, işçilerden bazılarını sigara içerken görmüştü. Hâlbuki işçilerin başları üzerindeki duvarda "Sigara içmek yasaktır." levhası asılı idi. Charles Schwab, onlara bakarak: — Okuma bilmiyor musunuz? diye sormadı. Aksine, işçilerine yaklaşıp kendi purolarından bir tane hediye etti. — İşinizi bitirdikten sonra, bunu dışarıda içerseniz sevinirim, diyerek, içeride sigara içilmemesi gerektiğini nazikçe ifade etti. Bu yüzden o, işçileri tarafından çok sevilen bir patrondu. 2.
Calvin Coolidge, Cumhurbaşkanlığı sırasında, bir gün sekreterine şu sözleri söylemişti: — Bugün ne güzel giyinmişsiniz. Siz gerçekten güzel bir bayansınız. Bayan sekreter bu iltifat karşısında şaşırmış ve memnun da olmuştu. Ama Coolidge, sözlerini şu şekilde tamamlamıştı: — Ama sizden bir ricam var. Bundan sonra yazılarınızda noktalama işaretlerine biraz daha dikkat etmenizi istiyorum. Coolidge'nin izlediği yol, son derece iyi bir metottu. Çünkü insanlar iltifat edildikten sonra, kusurunun söylenmesine dayanabilir. Berber de insanı tıraş etmeden evvel sakalı sabunlamıyor mu? 3.
Emerson ile oğlu, buzağılarını ahıra koymak istemişlerdi. Emerson buzağıyı çekiyor, oğlu da itiyordu. Buzağı ise, çayırı bırakıp gitmek istemediği için, direniyordu. Evin hizmetçisi durumun farkına varmıştı. Gerçi o, Emerson gibi kitaplar ve makaleler yazmıyordu, ama hayvancılığı ondan iyi biliyordu. Önce buzağıya şefkatle yaklaştı. Başını okşadı. Sonra parmağını bir meme gibi hayvanın ağzına verip emzirerek yavaş yavaş ahıra götürdü. Muhatabınızı istediğiniz bir noktaya getirmek için, kendi isteklerinizi ona dikte etmeye kalkışmayın. Onun ne istediğini anlayıp, bu isteğe uygun bir davranış sergileyin. 4.
Yale Üniversitesi Profesörü William Lyon Pheps diyor ki: "Sekiz yaşında iken, bir gün teyzemi ziyarete gitmiştim. Onun evinde orta yaşlı biriyle karşılaştım. O sıralarda benim en çok ilgilendiğim konu gemi ve gemicilikti. Teyzemin misafiri ile bu konu üzerine uzun uzun sohbetler ettik. Onu sevmiştim. Misafir gittikten sonra, teyzeme ondan bahsettim ve gemiciliğe ilgisini takdir ettim. Teyzem, onun New York'ta avukatlık yaptığını, gemicilikle hiç ilgisi olmadığını söyleyince, hayretle sordum: — O halde niçin bana hep gemilerden bahsetti? — Çünkü o bir centilmendi. Senin gemilere karşı ilgini anladığı için, seni ilgilendiren ve sevindiren olaylar üzerine konuştu. Ve bu şekilde kendini sana sevdirdi." 5.
Başkan Theodore Roosevelt, kimle görüşürse görüşsün ona ne söyleyeceğini bilirdi. Muhatabının yaptığı işten bahseder, başarılarını takdir ederdi. Roosevelt bunu nasıl mı başarırdı? Gayet kolay. Görüşeceği kişiyle konuşmadan önce, onun hangi konuyla ilgilendiğini öğrenir, kendini o konu hakkında okuyup araştırarak bilgilendirirdi. Çünkü Roosevelt de, her lider gibi bilirdi ki, insanlar, en çok ilgilendikleri konu hakkında konuşmayı severler. İnsanların kalbine girmenin en kestirme yolu, onların ilgilendikleri konular üzerinde konuşmaktır. ? En kaliteli paylaşımlar burada: ww.facebook.com/1HayatGuzeldir

22 Ocak 2013

Burçlara Göre Kendini İfade Etme Şekilleri...Suskunluk Mu-Bağırma Mı...Yazıya Buyrun TARZINIZI Öğrenin...



Koç: Açar ağzını yumar gözünü ağzına geleni söyler

Boğa: Boğayı susturmanın tek yolu Koli bandı ;)

İkizler: Çenesi bi düştümmü kimse kaldıramaz , başınızda et bırakmaz .

Yengeç: Suskun duruşuna bakıp aldanmayın içinden konuşur, tehlike yani :/

Aslan: Camı çerçeveyi indirir karşısındaki pes edene kadar konuşur, yinede pes etmez.

Başak: Kafada saç bırakmaz adamı mezara sokana kadar konuşur.

Terazi: Anlayışlıdır terazi pek dır dır etmez, ama konuşursa ortalık karışır. buda tehlike yani .

Akrep: Buda pek konuşmaz ama konuşursada konuşturduğunuza pişman eder .

Yay: Çok konuşur kafa şişirir neye uğradğınızı şaşırırsnz. bunalım yani .

Oglak: Oğlak Konuşursa mahalle dinler, terlikler, vazolar havalarda falan .

Kova: Konuşmaz başka tarz intikam alır, adamı intihara sürükler

Balık: Sesi çıkmaz balığın , ona kıyamaz kendinize zarar verirsnz

Burçlar İçin Maniler...

Kadının Ayağı Taşa Takılırsa...

karşımızdaki kişinin fiziğiyle ve imkanlarıyla ilgilenip ilgilenmediğinizi anlamak için kendinize sorun ? Sevdiğim kişi çirkin ve fakir olsaydı Yinede onu aynı şekilde severmiydiniz ?



 

Tecrübesiz insanlar , iliskilerde karşıdaki kişinin dışına bakar karar verir , tecrübe kazanan kişiler ise ilişkilerde karşısındaki kişinin içine bakar ve karar verir, karşımızdaki kişinin fiziğiyle ve imkanlarıyla ilgilenip ilgilenmediğinizi anlamak için kendinize sorun ? Sevdiğim kişi çirkin ve fakir olsaydı Yinede onu aynı şekilde severmiydiniz ?

Bülent Gardiyanoğlu

20 Ocak 2013

Dinlenmek İçin 50 Yöntem...

Evrenin temel kurallarından biri, yumuşaklığın sertliği uzun vadede hepyendiğidir. Sertliğin bir kırılma noktası vardır, ve yumuşaklıksabreder ve direnirse, sertlik muhakkak kırılır




Evrenin temel kurallarından biri, yumuşaklığın sertliği uzun vadede hep yendiğidir. Sertliğin bir kırılma noktası vardır, ve yumuşaklık sabreder ve direnirse, sertlik muhakkak kırılır.

Eğer bir sertlikle karşılaşırsanız, sağlam durun, ve bulunduğunuz sabit noktadan ağaçların kökleri gibi güç alın. Ama üslubunuz hep yumuşak olsun. Herşeyi söyleyin, ama kazanmak için ve sertçe değil, kaybetmemek için ve şefkatle söyleyin. Ve hiç bir zaman unutmayın, sertleşenlerde hep bir sevgi eksikliği vardır...


Ali korkut keskiner

İran'da Müzik Yapan Kadınlar...Günün Fotosu...20/01/2012



Azam Ali

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar: "Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?"


Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:

- "Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?"

Doktor: ... - "Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova.

Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?"

Adam: - "Ooo! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder.

Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük." - "Hayır", der doktor. "Normal bir insan küvetin tıpasını çeker."

------------ "Gerçek akıl; sadece bize sunulan çözümleri seçmek değil, en uygun çözümü düşünebilmektir."

Görsel: "One Flew Over the Cuckoo's Nest (Guguk Kuşu)" filminden.

Fabrika Hatası...

Sizi yıpratan insanlardan sessizce uzaklaşın...

Güç noktası daima şimdiki andadır.

Güç noktası daima şimdiki andadır.
Asla çaresiz değiliz.
Değişim kendi düşüncelerimizde  şimdi ve burada başlıyor.
Ne kadar uzun süredir olumsuz bir süreç içinde yaşadığımız,hastalıklarımız ,sağlıksız ilişkilerimiz ,ekonomik sorunlarımız ya da kendimizden nefret ettiğimiz önemli değil. Bu gün değişebilirsiniz......
SERAP ÖZGER

Müsait Bir Yerde İnebilir Miyim?

Vücudunuzda 24 saat boyunca neler olduğunu biliyor muydunuz ?


06.00 Kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. Bu uyanma vücut için kendini yavaşca kalkmaya hazırlama işareti. Metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protei...n hizmete hazır oluyor.

07.00 Vücut hâlâ zayıf. Spor yapmaktan kaçının. Kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. Spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor.

08.00 Libidonun en yüksek olduğu saat. Fazla miktarda hormon salgılanıyor. Sigara tiryakileri için de durum aynı. Kahvaltı sigarası damarları her zamankinden daha fazla çok daraltıyor.

09.00 Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. Herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. İğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor.

10.00 Organizmanın kendine gelme, 'ben burdayım' deme saati. Fazla enerjik, vücut en yüksek ısı seviyesinde. Verimliliğimiz de öyle. 'Kısa süre belleği' iyi durumda. Bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor.

HAZIR CEVAPLIK SAAT 11.00 Vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. Kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. Hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri rahat ve iyi bir şekilde, zorlanmadan çözülür.

12.00 Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor. Öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor.

13.00 Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor.

14.00 Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.).

HOŞ GELDİN ENERJİ 15.00 Enerji geri geliyor, bellek tam formunda. İkinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az.

16.00 Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda.

17.00 Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 'ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor.

18.00 Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktif.

19.00 Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla.

20.00 Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyor. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor. YEMEĞİ KESİYORUZ

21.00 Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor.

22.00 Vücudun polisi akyuvarlar aktif hale geliyor. Sigara içenler dikkat! Bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor.

23.00 Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz. TATLI RÜYALAR

24.00 Uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. İlk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz.

01.00 Verim en alt düzeyde. Bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor.

02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.

03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor.

04.00 Stres hormonundan enerji kazanıyoruz. Enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. Doğum yapma olasılığının en yüksek saati

. 05.00 Stres hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. Vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor. Gelsin, yeni bir gün başlıyor.

alıntı

Mutluluğun sizin dışınızdaki herhangi bir şeye bağlı olduğu fikrindenkurtulduğunuzda kıskançlıktan da kurtulursunuz




Mutluluğun sizin dışınızdaki herhangi bir şeye bağlı olduğu fikrinden kurtulduğunuzda kıskançlıktan da kurtulursunuz. Sevginin, sizin verdiğiniz karşılığında aldığınız ticari bir mal olduğu düşüncesinden kurtulun ve kıskançlıktan da kurtulursunuz. Bir başkasının zamanı ya da kaymağı ya da sevgisi üzerinde hak iddia etmekten kurtulun, kıskançlıktan da kurtulursunuz.

Neale Donald Walsch

Beyin sadece en çok söylediğiniz şeye inanır. Ona kendiniz hakkında ne söylerseniz, onu yaratacaktır. Başka çaresi yoktur...

19 Ocak 2013

İki Gezgin Melek

İki gezgin melek, geceyi geçirmek için oldukça varlıklı bir ailenin evinin kapısını çalmışlar.
Aile, pek kaba bir üslupla, meleklere yatacak yer olarak koca malikhanenin konuk odalarından birini vermek yerine, soğuk bodrumundaki küçük bir köşeyi göstermiş.

Melekler buz gibi odanın soğuk ve sert zemininde kendilerine yatacak bir yer hazırlamaya çalışırken, yaşlı melek duvarda bir delik görmüş ve kalkıp deliği onarmaya girişmiş. Genç melek, yaşlı meleğe bu hareketinin nedenini sorunca, yaşlı melek hafifçe gülümsemiş:
- Her şey, her zaman, göründüğü gibi değildir…
Sabah malikhaneden ayrılan melekler, gece bastırınca bir kez daha kalacak yer bulmak umuduyla, bu defa çok fakir bir çiftçi ailesinin kapısını çalmışlar. Son derece misafirperver olan fakir  karı koca, sofralarında ne var ne yoksa meleklerle paylaştıktan sonra, onlara rahatça uyumaları için kendi yataklarını vererek yanlarından ayrılmışlar.
Sabah güneş doğduğunda, melekler zavallı karı kocayı gözyaşları içinde bulmuşlar: yegane geçim kaynakları olan tek inek de tarlalarının ortasında cansız yatmaktaymış.
Genç melek bu sefer iyice öfkelenerek yaşlı meleğe isyan etmiş:
- Bunun olmasına nasıl izin verebildin? O varlıklı kaba adamın her şeyi vardı ama sen kalktın ona yine de yardım ettin. Bu iyi yürekli fakir ailenin ise o tek inekten başka hiçbir şeyleri yoktu; buna rağmen onu bile paylaşmaya gönüllü oldular. Ama sen o ineği de yitirmelerine izin verdin!
Bunun üzerine yaşlı melek, genç meleğe dönerek şu cevabı vermiş:
- Her şey, her zaman, göründüğü gibi değildir. O zengin malikânenin bodrumunda kaldığımız gece, duvardaki deliğin dibinde külçe külçe altın saklı olduğunu fark ettim. Malikânenin sahibi bu kadar açgözlü olduğu için ve kendisine verilmiş şans sayesinde edindiği zenginliğin bir parçasını bile paylaşmaya yanaşmadığı için, ben de o deliği öyle bir kapatıp mühürledim ki artık arayıp bulsa da açamaz.
Ve devam etmiş:
- Sonra, dün gece biz çiftçi ailesinin yatağında uyurken, ölüm meleğinin o çiftçinin karısını almaya geldiğini gördüm. Ben de onun yerine ölüm meleğine ineği verdim.
Yaşlı melek, gülümseyerek bir kez daha eklemiş:
- Her şey, her zaman, göründüğü gibi değildir. Bazen, işler istediğimiz gibi sonuçlanmadığında, aslında bizim de başımıza gelen tam da budur işte. Eğer inanıyorsanız, yapmanız gereken şey sadece, her sonucun her zaman sizin lehinize olduğuna güvenmektir. Bunun böyle olduğunu, ancak belirli bir zaman sonra öğrenebilecek olsanız bile...
fw mail

40 Yaşına kadar öğrenmeniz gereken 40 şey!


 
Daha sakin, daha tatlı, daha hedonist ruhlu bir 40’lar için bu yaşa gelene kadar bilmeniz gerekenlerin ne kadarını biliyorsunuz? Çentikler atılsın, eksikler tamamlansın, hayatın en güzel dönemlerinden 40’lı yaşların tadına varılsın.

1-Kimi zaman hayır diyebilmek.

2-Sevişirken daha fazla zevk almanın yollarını keşfetmek.

3-Çalışmak kadar dinlenmeye de vakit harcamak gerektiğini öğrenmek.

4-Şık bir restoranda uzun bir şarap listesinden seçim yapabilecek kadar şarap bilgisine sahip olmak.

5-Eğer değiştiremiyorsan yaptığın işi sevmek.

6-Yaşadığın şehri bir yabancıya gezdirebilecek kadar tanımak.

7-Çocuk isteyip istemediğinden emin olmak.

8-Temel ev ekonomisi bilgisine hakim olmak. (Fatura nedir? Nasıl ödenir? Musluk ya da lambalar neden kapatılmalıdır? Vs.)

9-Aç kalmayacak kadar mutfak becerisi edinmek. Domatesli makarna ya da ızgara biftek yapmak için Cordon Bleu diplomasına ihtiyaç yok.

10-Fobilerini yenmek. Kocaman kadın olup hala sokak kedileri sebebiyle masaları deviriyorsanız ya da iş adamı olmanıza rağmen uçak korkunuz yüzünden kilometrelerce uzaktaki toplantıya arabayla gidiyorsanız korkularınızı yenmek adına çaba sarfetme zamanı gelmiş demektir.

11-Hobiler edinmek. Boş zamanları değerlendirmek için bir uğraş bulabilmek yaş almanın en önemli özelliği. Golf ve yelken gibi sporlar pahalı bir hobi olsa da, 40’lı yaşlarla anılacak aktiviteler.

12-Vücudunu dinleyip, enerjini 20’li yaşlardaki hoyratlıkla kullanmaman gerektiğini fark etmek.

13-Kişisel bakıma özen göstermeyi, kısa zamanda ufak müdahalelerle iyi ve bakımlı görünmenin sırlarını öğrenmek. Saç sakal birbirine girmiş halde gezmek ya da göz altlarında mor halkalar 40’lı yaşlara hiç yakışmıyor. 

14-Bedenine uygun giyinmek. Genç kalmak iyi hoş da, 10 yıllık dar pantolonun içine sığmaya çalışmak ya da modası geçmiş kot ceketle gecelerde arz-ı endam etmek bu yaş insanında sırıtıyor.
15-Yurtdışında hayatta kalacak derecede yabancı dil öğrenmek.

16-Tek başına tatilin dünyanın sonu olmadığını anlamış olmak, en az bir kere tek başına bir yerlere kaçmak

17-Bir davette asosyal görünmeyecek derecede dans bilgisi edinmek. 

18-Hiç tanımadığın insanlarla muhabbet edebilecek kadar girişken olmak.

19-Keşfetmek istediğin yerleri gezebileceğin seyahatler planlamak. 

20-Ani bir işsizlik döneminde hayatta kalabilecek kadar birikim sahibi olmak. 

21-Çılgınlık yapmak için asla geç olmadığını kavramak 

22-Hatalı olduğun durumlarda özür dilemek.

23-Takım çalışması ve birlikteliğin gücünü kavramak. 

24-Eleştiri ve hakaret, iltifat ve asılma arasındaki ince farkı öğrenmek. 

25-Farklı lezzetleri tatmaya açık olmak. Şu hayata bir kere geliyorsunuz. Sushi yemeden, kanguru etinin tadına bakmadan ölüp gitmemek, fırsatını bulunca “Ağzıma bile sürmem” dediğiniz şeyleri ucundan tatmakta fayda var.
26-Yemek, içki ya da en sevdiğiniz dizi… Aşırıya kaçmamayı öğrenebilmek.

27-Yumurta kapıya dayanınca halinin ötesine geçebilmek.

28-Hayatta her istediğinizin olmayacağını kabullenmek

29-Etrafınızda her zaman sizden güzel, akıllı ve başarılı insanlar olacağını ve rekabet girmenin size bir şey kazandırmayacağını öğrenmek. 

30-Kimsenin ve hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığını anlamak. 40’lı yaşlarda yeterli sayıda sevgiliniz ya da eşiniz sizi terk etmiş olduğundan artık ‘o olmadan yaşayamam’ dediğiniz kişler olmadan da hayatta kaldığınızı çoktan öğrenmiş olmalısınız. 

31-Mecbur kaldığın hallerde durumu idare etmeyi başarmak. Sevgilinizin hatrına sevmediğiniz halde onun ailesiyle yemeğe çıkmak ya da arkadaşlarıyla bir karaoke gecesi yapmak dahil.

32-Karşındakini dinlemeyi öğrenmek. 

33-Birini teselli etmeyi ve zor zamanlarında yanında olmayı öğrenmek. Yıllar içinde yakınınızdakiler sevdikleri insanları teker teker kaybediyor. 40’lı yaşlar sadece partilerde değil cenazelerde de dostların yanında olunan yaşlar. 

34-Size yük olan insanlarla yürüttüğünüz zoraki ilişkileri bitirebilmeyi başarmak. En yakın arkadaşınızla aranızdaki duygu sadece rekabete dönüştüyse ya da yıllar sizi bambaşka insanlara dönüştürdüyse artık onlardan vazgeçip hayatınızı hafifletmenin vakti gelmiş demektir.

35-Sürekli görüşmeseniz de sevdiklerinizle iletişim yollarını açık tutmayı öğrenmek. 

36-Küçük şeyleri dert etmemeyi öğrenmek. İşe geç kalmak, arabayı çizmek, en sevdiğiniz vazoyu düşürüp kırmak aslında çok da önemli değil aslında. Yıllar insana detaylarda kaybolup manzaranın bütününü kaçırmamayı öğretiyor.



37-Öfkenizi kontrol etmeyi başarmak. Sinirlenmek çok doğal bir tepki. 40’lı yaşlara gelen birinin öğrenmesi gerekense sinirlendiğinde onu karşısındaki mümkün olduğunca sakin bir biçimde ifade etmek ve sorunları konuşarak çözmeyi başarmak. 

38-Meyhane masasında ya da partide kaçıncı kadehte durman gerektiğini öğrenmiş olmak.



39-Eski hatalarınızdan dolayı kendinizi suçlamaktan vazgeçmek, kendiniz affetmeyi öğrenmek. 40-Yaşadığınız acı deneyim ve travmalarınızın üstesinden gelmek için adım atmak. Neden sonuç ilişkileri üzerinde kafa patlatmak, gerekirse bir uzmandan yardım almak.
yorgoangel

Yaş Gelmiş Geçiyor Biz Hala ‘’Bu Mu? Şu Mu? O Mu?’’ Derdindeyiz…



Valla ben hep diyorum, gene diyorum, gene diyorum en iyi evlilik ‘’Görücü Usulüyle’’ yapılan evlilik… Neden mi? Hemen açıklayayım bir kere aileler anlaşacak mı derdi yok, kültür çakışması olacak mı derdi yok, çok anlaştın mı anlaşmadın mı derdi yok, madem ailem uygun görmüş o zaman bundan iyi baba olur düşüncesiyle nikahı kıyıveriyorsun bitiyor. Kişinin iç dünyasında bir razı olma ve evliliği yürütme derdi oluyor başka da bir şey olmuyor…

Halbuki biz modern geçinen gençlere bir bakalım; onun boyu kısa, onun işi iyi değil, yok dinlediği müziği sevmedim, yok bana çok karıştı, yok yemek yiyişini beğenmedim, ayy o ne iğrenç ayakkabı zevki, yok onun gözü çipil, yok o kişisel gelişim konularına ilgi duymuyor, yok o eski karısını unutamamış, yok o bilmem nerde yaşamak istiyor ben istemiyorum derken, bu işler uzayıp uzayıp gidiyor. A zannediyorsunuz ki sonuçta kafaya göre birisi bulunuyor ve mutlu bir evlilikle iş noktalanıyor. Yo o da yok, o da yok. Hep bir burun kıvırma, hep bir memnuniyetsizlik içinde günlerimizi geçirip gidiyoruz. Yok facebook’tu, yok arkadaş tanıştırmaları derken aday adayların sayısı artıyor ama gel gör ki, her birinde bir kusur mutlaka bulunuyor sizin anlayacağınız birinin gözü diğerinin kaşı derken yaş gelmiş geçmeye başlıyor…

Hani nerde çokluk orada b…’luk lafı vardır bilirsiniz işte bizim iş ona dönmeye başlıyor. Ya bu da mı olmadı boşveeeer, facebook’ta daha iyisini bulurum, o da mı olmadı, partide bulurum,o da mı olmadı, şurda bulurum, ne bileyim hep daha iyisini bulma arayışı, hep bir tatminsizlik içindeyiz. Bulunca da elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz en ufak bir kusurda da salla gitsin diyoruz. Nerde o eski fedakarlık, tahammül günleri, nerddeee… Herhalde o günlerde eski sandıklara girdi. Bugün kim kimi daha çabuk kapı dışarı edecek onun yarışındayız. Tabi bu kadar partner değiştirince arada içimizde kalanlar da oluyor, ayy onun bakışı en güzeliydi, bak o bana daha ilgiliydi ama geçmiş ola tabi. Bu sonsuz aday denizinde sizin pişman olduğunuz kişi de çoktan bir başkasına yelken açmış oluyor…

Ne bileyim bu çoktan seçmeli durum bana fazla mı geliyor ne, ben hep o romantik aşkların büyüsünü özlüyorum galiba. O mendilini düşürürmüş, öbürü onu görmek için her sabah onun evinin önünden geçermiş, bir buluşma için çekilmedik karın ağrısı kalmazmış. Eeee o kadar uğraşıdan sonra da evlilik herhalde daha kıymetli olurmuş. Şimdi her şey beş dakkada Beşiktaş havasında. Olaylar o kadar hızlı ilerliyor ki sen ‘’Next Gelmiş’’ diyemeden, bakıyorsun ‘’Ex’’ olmuşsun bile…Hep bir heyecan, hep bir yenilik, hep bir değişiklik arayışındayız. Kimse dinginliğin, durgunluğun, huzurun, karşısındakini derinlemesine tanımanın güzelliğine aldırmaz olmuş.

Tabi ki insanın seçimlerinin olması güzel, kendine en iyi olanı seçmeye çalışması güzel ama bugünlerde sanki ipin ucu biraz kaçmış gibime geliyor. Evlendin diyelim gene rahat yok, sosyal medya sağolsun seçenekleri öyle bir arttırdı, tanışmak o kadar kolay hale geldi ki, uymayan eşe hemen bay bay deniyor. Nerde o yeniden denemeler, gerekirse danışmanlara gitmeler, çocuğum var diye sabretmeler… Yok anacağım yok, artık hiçbiri kalmadı…

Ya zaman çok hızlandı, ya ben çok geri kaldım, ne içindeyim ne dışındayım sanki teğet geçiyorum şimdiki zamana… Bilemiyorum, sonuçta herkes kendi bacağından asılır, herkesin hayatı da, tekamülü de, sorumluğu da, vebali de, sevabı da kendine ama arkadaşlar yavaş biraz yavaş Allah aşkına…Hız felakettir bilmiyor musunuz?

Sağlıcakla,

HAYATINIZIN ANLAMI NEDIR ???

 Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı…


Bulduğu hiç bir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş… Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş. Herkese bunu sormaya karar vermiş...Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zamanda durmuyor tabi ki... Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona: ”Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar, istersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir" demişler. Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş...


Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. “Simdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel... Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağ...ı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin”. Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış: ” Evet, demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Adam şaşkın... ”Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakamadım ki“. Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş bilge...


Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzelliklerden büyülenmiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü ... Geri geldiğinde bilge, adama bahçenin nasıl olduğunu sorunca gördüğü güzelliklerden büyülendiğini anlatmış adam. Bilge gülümsemiş , “ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş: "Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Sadece bir noktayı görürsen hayatın akıp gider sen farkına varmazsın...


Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın; akıp giden zamanın anlam kazanır...

''No Woman No Cry'' Ne Demek? Beni Yıllardır Oyalayan Bu Soruya Artık Cevap Bulalım Lütfen...

Nuh'un Karısı...

'Altın Küre'ler sahiplerini buldu...



 


Sinema dünyasının en büyük ödülü olan Oscar'ların da öncüsü olarak kabul edilen Altın Küre'de en iyi film ödülünü “The Descendants” kazanırken, en iyi erkek oyuncu da filmin başrol oyuncusu George Clooney seçildi. Yabancı dilde en iyi film ödülünü ise İran yapımı “A Separation” aldı.
MELTEM CUMBUL ALTIN KÜRE'DE BARIŞ MESAJI VERDİ - WEB TV

2012 Altın Küre Film ve Televizyon ödüllerini kazananlar:


ÖDÜL TÖRENİNDEN KARELER / FOTO GALERİ

69. ALTIN KÜRE'DE KIRMIZI HALI ŞIKLIĞI / FOTO GALERİ Sinema -

En iyi film: The Descendants -

En iyi yönetmen: Martin Scorsese (Hugo) -

En iyi erkek oyuncu: George Clooney -

En iyi kadın oyuncu: Meryl Streep -

En iyi film (Müzikal veya Komedi): The Artist -

En iyi erkek oyuncu (Müzikal veya Komedi): Jean Dujardin (The Artist) -

En iyi kadın oyuncu: Michelle Williams (Müzikal veya Komedi): (My Week With Marilyn)

-En iyi yardımcı erkek oyuncu: Christopher Plummer (Beginners)

-En iyi yardımcı kadın oyuncu: Octavia Spencer (The Help)

-En iyi senaryo: Woody Allen (Midnight in Paris)

-En iyi yabancı dilde film: (A Separation) (İran)

-En iyi animasyon: The Adventures of Tintin (Steven Spielberg)
Televizyon

-En iyi dizi (Drama): Homeland -

En iyi erkek oyuncu (Drama)-Kelsey Grammer (Boss)

-En iyi kadın oyuncu (Drama)-Claire Danes (Homeland)

hurriyet


70. Altın Küre Ödülleri (Golden Globes) – Kırmızı halı kıyafetleri

70. Altın Küre Ödülleri (Golden Globes) – Kırmızı halı kıyafetler


Çoğu zaman Oscarlar’ın habercisi dediğimiz Altın Küre Ödülleri’nin bu sene 70.si düzenlendi. Ödül alan film ve isimlere baktığımızda, Oscar’larda daha farklı sonuçlar çıkacağını düşünmekteyim, ama burada öncelikli olarak Oscar tahminlerime değil, dün gecenin kırmızı halı geçidine yer vermek istiyorum :) Öncelikli olarak bana kırmızı halıda en sıkıcı gelen renk ve görüntüye bakalım. 4 genç isim arka arkaya aynı ruhsuz seçimi yapmışlar. Megan Fox, Dolce&Gabbana elbisesini kırmızı halının vazgeçilmez müvecher markası Lorraine Schwartz küpelerle tamamlamış, ama yüzündeki botokstan donmuş ifade oldukça itici. Amy Adams‘ın Marchesa‘sı ondan daha özenli ve güzel, ama bana göre yine sıkıcı.

ondagordum_golden_globes2013_megan_fox_amy_adams

Hayden Panettiere de balıkgillerden :)Roberto Cavalli elbisesini tamamladığı pembe clutch‘la en azından yaşını ve içindeki enerjiyi ortaya çıkarmış. Peki Amanda Seyfried‘a ne demeli? 35′ini aşmış, Oscar kazanmış bir aktrist edasıyla ağırbaşlı ve ruhsuz halleri bence kıyafetine de yansımış, ama bu Givenchy elbisenin hakkını yemek istemem. Başka birinde daha hoş durabilirdi.



Aynı tonlarda devam edersek, Tarantino’nun Altın Küre ve Oscar’a aday olduğu filmi Django Unchained‘de rol alan Kerry Washington gecenin beğendiğim isimlerinden. Elbisenin rengi tenine, çok uymuş. Saçları da oldukça modern bir hava katmış. Etek ucunun kısa kaldığını düşündüğüm Miu Miu elbisesiyle kullandığı pudra ayakkabı-çanta ise Prada‘dan.

Ödül törenlerinde Zuhair Murad‘dan şaşmayan Jennifer Lopez, yine seçimini aynı yönde yaptı. Ama olmadı :)Elbise ten rengiyle mi gitmemiş, olduğundan daha mı koyu gözükmüş bilemiyorum ama vücudunu ikinci bir ten gibi sarması gereken o işlemeler çok fena duruyor. O kalçaya, bu elbise olmadı Jennifer.

70th Annual Golden Globe Awards - Arrivals

70th Annual Golden Globe Awards - Arrivals

Benim için hayal kırıklığı yaratan bir diğer isimse Anne Hathaway. Chanel 2009 İlkbahar Couture Koleksiyonu‘ndan (sanırım 2 parça) elbisesiyle çok sade geldi. Saçları da bu kadar kısayken, neden daha farklı bir küpeyle elbisesini tamamlamadı bilmiyorum. Sanırım Amanda Seyfried’la beraber filmin atmosferinden çıkamadılar :)  ama kısa saçının hakkını vermek lazım. Bu saçı bu kadar iyi taşıyan ender isimlerden…’pixie cut‘ kısa saç kesimi Natalie Portman ve Michelle Williams’a da çok yakışmıştı.

70th Annual Golden Globe Awards - Arrivals

Sienna Miller‘ın seçimi ise Erdem 2013 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu‘ndan. Kumaşı sevsem de, elbisenin uzun halini ve Sienna’nın geçiyordum uğradım saçlarını hiç sevmedim.

ondagordum_golden_globes2013_sienna_miller_erdem1

Emily Blunt yine beğendiklerimden. En azından Michael Kors elbisesini bedenine göre seçmiş ki, modelde durduğundan daha farklı durmuyor. Küpeleriyle yarattığı kontrastı da beğendim.

ondagordum_golden_globes2013_emily_blunt_michael_kors1

Halle Berry kırmızı halının bu sene iddialı isimlerinden. Oscar kazandığı sene giydiği Elie Saab elbiseden beri bu kadar iddialı bir model giymese de, bu sene giydiği Atelier Versace o günleri anımsatıyor. Elbisenin uçuş uçuş halini sevsem de, bedenindeki güneş motifini sevmedim, ama kırmızı halıya enerji getirdiği kesin! Verdiği poz itibariyle de bacağı kimi hatırlattı dersiniz? :)  Tabii ki Angelina Jolie’nin sağ bacağını :)

70th Annual Golden Globe Awards - Arrivals

Jessica Chastain için söyleyeceğim fazla bir şey yok. Calvin Klein elbisesi o kadar korkunç ki, arkadaki teyze bile duygularını bastıramamış.

ondagordum_golden_globes2013_jessica_chastain_calvin_klein1

Bir diğer beğenmediğim ise Taylor Swift. Donna Karan Atelier mürdüm elbisesi hiç yaşına uygun bir seçim değil. Elbisenin modeli ve kumaşı da ayrı bir kötü. Kumaşın kırış kırış olmuş hali de dikkatlarden kaçmıyor.

ondagordum_golden_globes2013_taylor_swift_donna_karan1

Biraz renklenelim ve kırmızı halının kırmızılarına geçelim. Burada görünüm itibariyle talihsiz bir pişti söz konusu :)Jennifer Lawrance‘ın Dior Couture 2012 Sonbahar Koleksiyonu‘ndan kırmızı elbise seçimi, Zooey Deschanel‘in Oscar de la Renta 2013 Prefall kırmızı elbisesiyle pişti olmaktan kaçamıyor! Umarım gece boyu çok yan yana gelmemişlerdir. Zooey’nin incileri ise olmamış, daha modern ve iri taşlı bir mücevherle çok daha elegan güzel olabilir.

70th Annual Golden Globe Awards - Arrivals

ondagordum_golden_globes2013_zooey_deschanel1

Kırmızı sanırım kırmızı halıda uğursuz geliyor, geçen yılın Oscar piştisini hatırlayalım ondagordum_84thoscars_emma_stone2

Kırmızı halinin bir diğer ateş parçası Marion Cotillard‘ın seçimi de Dior Couture, ama sanırım bu gördüğüm en sade, en iddiasız hali. Oje ve ayakkabı seçimi de daha farklı olabilirdi. Genel itibariyle çok sevemedim, anlaşılan o da bu sefer fazla uğraşmamış.

159240322VD00245_NBC_s_70th

Turuncuyu bir ton açıyoruz ve Jessica Alba‘nın Oscar de la Renta‘sına bakıyoruz. Jessica Alba da bu sene kırmızı halıda balık olmuş, ama en azından kullandığı renk ile enerji veriyor. Çanta seçimini ise beğenmedim, modelin kullandığı çantayı tercih ederdim :)

70th Annual Golden Globe Awards - Arrivals

Şarap rengi Zac Posen‘ıyla Naomi Watts en beğendiklerimden. Sanırım Naomi’ninkinde kuyruk detayı şifon çalışılmış. Mantıklı bir seçim, hem gece boyu ağırlık yapmaz, hem de yürürken daha güzel poz verilir ;)  Fazla söyleyeceğim bir şey yok, rengi itibariyle de elbiseye bayıldım…güzel seçim!

MICHAEL KORS COLLECTION RESORT 2013 NEW YORK 6/4/2012

Adele şaşırtmayarak kırmızı halı seçimini yine siyah bir Burberry elbiseden yana kullandı. Mücevherleri ise Cartier. O korkunç tırnaklarına ise fazla söyleyecek bir şey yok.

ondagordum_golden_globes2013_adele_burberry1

Gecenin bir diğer siyahı da Kate Hudson‘dı. Hudson’ın elbisesi yaka detayı göze çarpan bir Alexander McQueen.

ondagordum_golden_globes2013_kate_hudson_alexander_mcqueen1

Alexander McQueen giyen bir diğer isimse Nicole Kidman‘dı. Elbisesinden çok her kırmızı halıda daha da donuklaşan ifadesi dikkatimi çekti. Nicole Kidman’ın suratında donup kalan Seda Sayan-vari ifadesini eskiyi hatırladıkça çok üzülüyorum. Nerede bir Moulin Rouge‘daki Nicole Kidman, nerede bu yapay gözler, yapay dudaklar. İyice eskiye gidersek de ilk kocası Tom Cruise ile beraber rol aldığı Far and Away halleri artık sadece fotoğraflarda kaldı.

159301732TM00495_70th_Annua

Nicole Kidman’ın Moulin Rouge ve Far and Away filmlerindeki halleri ondagordum_eski_nicole_kidman1

Siyahlara devam edersek, Debra Messing Donna Karan Resort Koleksiyonu‘ndan elbisesiyle birkaç kat stor perdeye sarılmış gibi. Ve geçen seneye göre artan kilosu dikkatlerden kaçmıyor. Kollardaki görüntüyü iyice ağırlaştıran bilezikler ise çingene-vari bir hava katıyor. 2012′de siyah tercih eden Messing’in seçimi geçen seneden çok da farklı değil. Tek detay bir sene önceki zümrüt mücevherleri.

ondagordum_golden_globes2013_debra_messing_donna_karan1

Debra Messing’in 2013 ve 2012 tercihleri 159301732TM00073_70th_Annua

Siyah elbiseli son ismimiz ise Eva Longoria. Kırmızı halıda genelde iddiali seçimler yapan Longoria, bu sene de kendine özel tasarlanan Emilio Pucci elbisesiyle kendini gösteriyor. Elbisenin göğüs dekoltesi gereksiz fazla ve ayakkabılarının modelini ve saten oluşunu hiç sevmedim.

ondagordum_golden_globes2013_eva_longoria_pucci1

Kaldı sona renkli 2 isim :)Nicole Richie‘nin mavi işlemeli elbisesi Naeem Khan tasarımı. Ben her zaman Altın Küre Ödül Töreni’ni daha light, daha eğlenceli bulduğum için renkli tasarımları beğeniyorum.

ondagordum_golden_globes2013_nicole_richie_naeem_khan1

Şüphesiz ki gecenin en eğlenceli ismi ise Lucy Liu. Gül desenli mavi Carolina Herrera elbisesiyle, saçıyla, duruşuyla tam bir şirinlik abidesi gibi duran Lucy Liu‘yu çok beğendim. Eminimki bu döşemelik kumaşı beğendiğim için bana gülen çok olacaktır ama bu cesaretli seçimiyle kırmızı halıya renk kattığını düşünüyorum.

ondagordum_golden_globes2013_lucy_liu_carolina_herrera1

Benim yazacağım isimler bu kadar! Şimdi sıra sizde…sizin favoriniz kim? :)
onda gördüm