20 Eylül 2012

Kinyas ve Kayra... Bu günlerde tekrar okuyasım var... Ne dersiniz?












 

 

 

 

Kinyas ve Kayra (2000)

Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandist ameliyatımın izi. Ve sırtımı çok, hızlı yaşlandım! Ancak hayattayım. Kayra, bir gün bana 'Mutsutluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti.

Zaten hepimiz kıstırıldığımızı hissettiğimiz zaman gerçek yüzümüzü ortaya çıkarmaz mıyız? Murathan Mungan, Kırk Oda (Sf.71)

Zaten hepimiz kıstırıldığımızı hissettiğimiz zaman gerçek yüzümüzü ortaya çıkarmaz mıyız?

Murathan Mungan, Kırk Oda (Sf.71)

İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır."

Fotoğraf: "İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır."Jean-Jacques Rousseau

İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır."
Jean-Jacques Rousseau

Zaman akıp Gidiyor, ayağa kalk !



Bil ki, önemli değildir kaç kez yenildiğin...
Unutma asıl önemli olan, kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğindir...
Zaman akıp Gidiyor, ayağa kalk !

Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler..

İnsanın kendini aşması, en zor anlarda gösterdiği tepkinin içindedir. çünkü bir "Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılmaz. "

Fotoğraf: İnsanın kendini aşması, en zor anlarda gösterdiği tepkinin içindedir. çünkü bir "Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılmaz. "

İnsanın kendini aşması, en zor anlarda gösterdiği tepkinin içindedir. çünkü bir "Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılmaz. "

ANLAMAK DEGISIMDIR

Fotoğraf: ANLAMAK DEGISIMDIRBurada öğretmen yok, öğrenci yok, lider yok, yol gösterici yok, efendi yok, kurtarıcı yok. Kendiniz ...için öğretmensiniz ve öğrencisiniz ; efendi, yol gösterici, lider sizsiniz. SİZ HER ŞEYSİNİZ ! Ve anlamak , değişimdir !(...Jiddu Krishnamurti)

ANLAMAK DEGISIMDIR

Burada öğretmen yok, öğrenci yok, lider yok, yol gösterici yok, efendi yok, kurtarıcı yok. Kendiniz ...için öğretmensiniz ve öğrencisiniz ; efendi, yol gösterici, lider sizsiniz. SİZ HER ŞEYSİNİZ ! Ve anlamak , değişimdir !

(...Jiddu Krishnamurti

Bu Testi Mutlaka Yapın...8 soruda sağ beyniniz mi sol beyniniz mi baskın öğrenin?

 

beyin sag sol 8 soruda sağ beyniniz mi sol beyniniz mi baskın öğrenin?

Dr. Yavuz, sağ ya da sol beynin baskın olup olmadığını belirlemek için aşağıdaki testin yapılmasının yeterli olacağını ifade etti.

Cevaplarda ‘A’ şıkkının sayısı fazla ise sağ beynin daha gelişmiş olduğu anlamına geliyor, ‘B’ şıkkı çok ise sol beynin etkin olduğu anlamı çıkıyor.

Okuldayken hangi dersleri daha çok severdiniz? a)Türkçe, resim, sosyal vb. b)Fenle ilgili olanları.

2-Hangi tip sporları yapmaktan hoşlanırsınız? a)Tek başına yapılan sporları b)Takım sporlarını.

3-Gördüğünüz rüyaları hangi sıklıkta hatırlarsınız? a)Çoğunlukla hatırlarım, b)Ender olarak hatırlarım.

4-Ellerinizi ve mimiklerinizi konuşurken ne sıklıkta kullanırsınız? a)Çok kullanırım b)Çok az kullanırım.

5-İki elinizin parmaklarını birbirine geçirerek kapatın. Hangi elinizin baş parmağı üstte kalıyor? a)Sağ b)Sol

6-Şu an saatin kaç olduğunu tahmin edin, şimdi saate bakın, yanılma payınız ne kadar? a)On dakikadan fazla, b)On dakikadan az.

7-Aşağıdakilerden hangisini daha kolay hatırlarsınız? a)İnsanların yüzlerini, b)İnsanların isimlerini.

8-İki gözünü açık tutarak elinizdeki kalemi, bir cam kenarı veya kapı kenarı ile hizalayın. Önce sol gözünüzü, sonra sağ gözünüzü kapatın. Hangi gözünüzü kapatınca kalem daha az oynuyor? a)Sağ gözümü kapatınca b)Sol gözümü kapatınca

SOL ELİ KULLANANLARIN SAĞ BEYNİ BASKIN”

Sağ ve sol el kullanımı ile hangi beynin daha baskın olduğu arasında önemli bir ilişki olduğunu belirten Dr. Yavuz, şunları kaydetti: “Günlük hayatta sol elini kullanan kişilerin sağ beyinleri baskın durumdadır. Eğer kişi sağ elini kullanıyorsa o zaman da sol beyin baskındır. Bu nedenle şunu diyebiliriz ki solak olanlarda sağ beyin baskın durumda olacağı için, bunlarda mimarlık yeteneği ve müzisyenlik kabiliyetleri iyi gelişmiştir. Sağ ve sol beyni baskın kişiler matematiksel yeteneğe sahip olabilir ancak sağ beyin daha çok matematiğin geometri, sol beyin ise cebirsel bölümü ile ilgilenir. Buradan şu netice çıkıyor ki solak olan bir çocuğun, mimarlığa ya da güzel sanatlara yönlendirilmesi gerekebilir. Bireyin, fen ya da konuşma becerisi gerektiren avukatlık veya pazarlama gibi bir meslekle uğraşması hata olabilir. Çünkü sol beyin konuşma becerilerinde rol oynar. Eğer solak bir kişi, hukuk mesleğini seçmişse avukatlığı değil estetik muhakeme yeteneğine yönelten sağ beyinden dolayı hakimliği tercih etmelidir.”

 

 

Paraya, şana, onura bunca önem verirken, nasıl olur da usa, doğruya hiç durmadan yükseltilmesi gereken cana, ruha bunca az önem verirsin, sıkılmaz mısın bundan, yüzün kızarmaz mı?

Fotoğraf: Paraya, şana, onura bunca önem verirken, nasıl olur da usa, doğruya hiç durmadan yükseltilmesi gereken cana, ruha bunca az önem verirsin, sıkılmaz mısın bundan, yüzün kızarmaz mı?Platon,  Sokrates'in Savuması

Paraya, şana, onura bunca önem verirken, nasıl olur da usa, doğruya hiç durmadan yükseltilmesi gereken cana, ruha bunca az önem verirsin, sıkılmaz mısın bundan, yüzün kızarmaz mı?

Platon,  Sokrates'in Savuması

Piramitlerde Gün Batımı...Buda Yarının Fotosu Olsun...21/09/2012

Mevlam; Hakkımızda En Hayırlı Kapıları Açsın...AMİN İNŞALLAH...

Aslında düşünmeye bile gerek yok. Ben kendimi biliyorsam, kendini bilmezlerin hakkımda söylediklerinin ne önemi olabilir."

Fotoğraf: Yücellll :)

 

 

Aslında düşünmeye bile gerek yok. Ben kendimi biliyorsam, kendini bilmezlerin hakkımda söylediklerinin ne önemi olabilir."

Bir çakıl taşı ısınır içimde.

Fotoğraf: Seni düşünürkenBir çakıl taşı ısınır içimdeBir kuş gelir yüreğimin ucuna konarBir gelincik açılır ansızınBir gelincik sinsi sinsi kanarSeni düşünürkenBir erik ağacı tepeden tırnağa donanırDeliler gibi dönmeğe başlarDöndükçe yumak yumak çözülürÇözüldükçe ufalır küçülürÇekirdeği henüz süt bağlamışMasmavi bir erik kesilir ağzımdaDokundukça yanar dudaklarımSeni düşünürkenBir çakıl taşı ısınır içimde.B.Rahmi Eyüpoğlu - ÇakılSeni düşünürken

Bir çakıl taşı ısınır içimde

Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar

Bir gelincik açılır ansızın

Bir gelincik sinsi sinsi kanar ...
Seni düşünürken

Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır

Deliler gibi dönmeğe başlar

Döndükçe yumak yumak çözülür

Çözüldükçe ufalır küçülür

Çekirdeği henüz süt bağlamış

Masmavi bir erik kesilir ağzımda

Dokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürken

Bir çakıl taşı ısınır içimde.

B.Rahmi Eyüpoğlu - Çakıl

Bir saatlik mutluluk için şekerleme yapmak yeter...

Çiçeklerin Arasında... Günün Fotosu...20/09/2012

Fotoğraf

Hayat Basit...

Görelim mevla neyler, Neylerse, güzel eyler...

Baakkk... Bizim Nuri Dergiye Çıplak Poz Vermiş...

Portakal Reçeli

 Fotoğraf: Portakal ReçeliMalzemeler    1 kilo portakal    1 kilo toz şeker    Yarım limon suyuYapılışı     İlk aşama olarak portakalları iyice yıkayın. Sonra soyup keskin bir bıçakla kabuklarını ince ince dilimleyin. Ne kadar ince yapabilirseniz o kadar iyi olacaktır.    Kabukları bir tencereye alın. Üzerine su ilave edin, kaynadıktan sonra 20 dk kısık ateşte haşlayın. Süzün.    Kabukları tekrar tencereye alıp üzerine soğuk su doldurun. Bu şekilde bir gece bekletin.    Bu arada portakalların içlerini de küçük küçük doğrayın. Toz şekeri kat kat olacak şekilde portakal içlerinin üzerine serpip bunu da aynı şekilde bir gece bekletin.    Ertesi gün kabukların suyunu süzün, şekerli portakalın olduğu diğer tencerenin üzerine ekleyin. Ocağa alın. Kaynamaya başladıktan sonra ateşi kısıp 20-30 dk kadar kaynatın.    Ocaktan almadan önce yarım limon suyunu ekleyip 1-2 dk daha kaynatın. Soğumaya bırakın. Daha sonra kavanozlara doldurup kaldırabilirsiniz. Bu tariften üç Nutella kavanozu çıkıyor yaklaşık. :)


Malzemeler

1 kilo portakal

1 kilo toz şeker ...
 Yarım limon suyu

Yapılışı


İlk aşama olarak portakalları iyice yıkayın. Sonra soyup keskin bir bıçakla kabuklarını ince ince dilimleyin. Ne kadar ince yapabilirseniz o kadar iyi olacaktır.      Kabukları bir tencereye alın. Üzerine su ilave edin, kaynadıktan sonra 20 dk kısık ateşte haşlayın. Süzün.      Kabukları tekrar tencereye alıp üzerine soğuk su doldurun. Bu şekilde bir gece bekletin.      Bu arada portakalların içlerini de küçük küçük doğrayın. Toz şekeri kat kat olacak şekilde portakal içlerinin üzerine serpip bunu da aynı şekilde bir gece bekletin.      Ertesi gün kabukların suyunu süzün, şekerli portakalın olduğu diğer tencerenin üzerine ekleyin. Ocağa alın. Kaynamaya başladıktan sonra ateşi kısıp 20-30 dk kadar kaynatın.      Ocaktan almadan önce yarım limon suyunu ekleyip 1-2 dk daha kaynatın. Soğumaya bırakın. Daha sonra kavanozlara doldurup kaldırabilirsiniz. Bu tariften üç Nutella kavanozu çıkıyor yaklaşık.

Kendinizi Nasıl Sevebilirsiniz ?


Bağışladığınızda  ve sıkıntılarınızdan kurtulduğunuzda, omuzlarınızdan sadece büyük bir yük  kalkmış olmaz, aynı zamanda içsel sevgiye kocaman bir kapı açılır.


Kendini sevmeyi öğrenenler ve yeni öğrenmeye başlayanlara,  kendinizi sevmeye yardımcı olacak bazı yolları göstereceğim. Ben buna On Adım diyorum ve bu listeyi  yıllardır binlerce insana gönderdim.


Kendinizi sevmek harika bir maceradır; uçmayı öğrenmek gibidir. İstediğimiz zaman uçabilseydik nasıl olurdu? Ne kadar heyecan verici olurdu, değil mi? Şimdi kendimizi sevmeye ve uçmaya başlayalım!




Birçoğumuz o ya da bu şekilde  özgüven eksikliği duyarız. Kendimizi sevmemiz çok zordur, çünkü içimizde öyle  kusurlar vardır ki kendimizi olduğumuz gibi sevmemiz neredeyse imkansızdır.  Genellikle kendimizi sevmeyi şarlara bağlarız ve sonra da bir ilişkiye girdiğimizde,  karşımızdaki kişiye de koşullu bir sevgiyle yöneliriz. Hepimiz, kendimizi  sevmediğimiz takdirde başkalarını da sevemeyeceğimizi duymuşuzdur. O halde,  kendi önümüze koyduğumuz engelleri gördüğümüzde, onları nasıl aşabileceğimize  bakmamız gerekir.



Kendini Sevmenin 10 Adımı


1. Muhtemelen en önemli anahtar, kendinizi eleştirmekten  vazgeçmektir.


Beşinci bölümde eleştirilerden söz etmiştik. Kendimize ne olursa olsun  iyi olduğumuzu söylersek, yaşamlarımızı kolayca değiştirebiliriz. Asıl büyük  zorluk yaşayacağımız zaman, kendimizi kötü kıldığımız zamanlardır. Her gün yeni bir gündür ve  işleri önceki günden biraz daha farklı yaparız. Yaşam sürecine uyum sağlama ve  onunla birlikte akma becerimiz, bizim asıl gücümüzdür.


Sorunlu aile ortamlarından gelenler, genellikle aşırı  sorumluluk sahibi olur ve kendilerini acımasızca yargılama alışkanlığını  benimserler. Sürekli bir gerilim ve endişe ortamında büyümüşlerdir. Bozuk ve  sorunlu ailelerde geçirdikleri çocukluk yıllarında aldıkları mesaj şudur:  "Bende bir sorun olmalı!" Kendinizi azarlarken kullandığınız  ifadeleri bir düşünün. İnsanların bana söylediği bazı ifadeler şunlar: Aptal,  yaramaz çocuk, kötü kız, işe yaramaz, dikkatsiz, sersem, çirkin, değersiz,  tembel, kirli vs. Kendinizi tanımlarken kullandığınız kelimeler bunlar mı veya  bunlara benziyor mu?


Kendimizde özdeğer geliştirmemiz çok önemlidir, çünkü  kendimizi yeterince iyi hissetmediğimizde, acınası hale gelmenin yollarını  buluruz. Bedenlerimizde hastalık veya acı yaratırız; bize yararlı olacak  şeyleri erteleriz; bedenlerimize yiyecek, alkol ve uyuşturucularla kötü  davranırız.


Hepimiz bazı açılardan güvensiziz, çünkü hepimiz  insanız. Mükemmelmiş gibi davranmamayı öğrenelim. Mükemmel olma zorunluluğu,  sadece omuzlarımıza muazzam bir yük yükler ve hayatlarımızda iyileşme yaratmamız  gereken alanları görmemizi engeller. Bunun yerine, yaratıcı farklılıklarımızı,  bireyselliğimizi keşfedebilir, bizi başkalarından ayıran özelliklerimiz için  kendimizi takdir edebiliriz. Hepimizin bu dünyada oynayacağı eşsiz bir rol var  ve kendimize karşı eleştirel yaklaştığımızda, o rolü engelleriz.


2. Kendimizi korkutmaktan vazgeçmeliyiz.


Birçoğumuz, korkutucu  düşüncelerle kendimizi korkutuyor ve durumları olduğundan daha kötü hale  getiriyoruz. Küçük bir sorunu alıp, ondan canavar yaratıyoruz. Hayattan daima  en kötüsünü bekleyerek yaşamak, kesinlikle çok korkunç bir yaşam tarzıdır.


Kaçınız gece yatağa girerken bir sorunun en kötü  olasılığını zihninizde canlandırıyorsunuz? Bunu yaptığınızda, yatağının altında  canavarlar olduğunu hayal eden ve sonra da kendi hayallerinden korkan bir çocuğa  benzersiniz. Uyuyamamanıza şaşmamak gerek. Çocukken anneniz veya babanız gelip  sizi yatıştırırdı. Şimdi yetişkinliğe ulaştığınızda, kendinizi yatıştırma  becerisine sahip olduğunuzu biliyorsunuz.


Hasta insanlar bunu sıklıkla yapar. Genellikle en  kötüsünü hayal eder veya kendi cenazelerini planlarlar. Güçlerini medyaya verir  ve kendilerini istatistik olarak görürler.


Bunu ilişkilerinizde de yapabilirsiniz. Biri sizi aramadığında,  hemen kesinlikle sevilmeyen biri olduğunuzu düşünürsünüz ve bir daha asla  başka bir ilişkiye girmemeye karar verirsiniz. Kendinizi terk edilmiş ve dışlanmış  hissedersiniz.                             Aynı şeyi işinizle de yaparsınız. Biri işyerinde bir  ifade kullanır ve koyulacağınızı düşünmeye başlarsınız. Bu paralize edici  düşünceleri zihninizde geliştirirsiniz. Bu korkutucu düşüncelerin sizi  olumsuzluğa götüreceğini unutmayın.


Eğer olumsuz bir düşünceyi veya durumu zihninizde  sürekli olarak gözden geçirme eğilimindeyseniz, onun yerine geçirmeyi tercih  edeceğiniz başka bir imge bulun. Güzel bir manzara, bir günbatımı, çiçekler,  spor veya sevdiğiniz başka bir şey olabilir. Kendinizi korkutmaya başladığınız  her seferinde, o imgeyi kullanabilirsiniz. Kendinize şöyle deyin: "Hayır,  bunu artık düşünmeyeceğim. Gün batımını, gülleri, Paris'i, yatları veya  şelaleleri düşüneceğim (imgeniz her neyse)." Bunu yapmaya devam ederseniz,  zaman içinde bu olumsuz alışkanlığınızdan kurtulursunuz. Yine, bu konuda  egzersiz yapmanız gerekecektir.


3. Kendinize karşı nazik ve sabırlı olun.


Ören Arnold şöyle yazmıştı: "Tanrım, bana sabır  vermen için dua ediyorum ve duama hemen karşılık vermeni istiyorum!" Sabır çok güçlü bir araçtır.  Çoğumuz, hemen tatmin olma tutkumuz yüzünden acı çekeriz. İstediğimiz şeyi  hemen elde etmemiz gerekir. Herhangi bir şeyi beklemeye sabrımız yoktur.  Kuyruklarda beklediğimizde veya trafikte sıkışıp kaldığımızda öfkeleniriz.  Hepimiz cevaplarımızı ve elde etmek istediğimiz şeyleri hemen isteriz. Kendi  sabırsızlığımız yüzünden, sık sık etrafımızdaki insanların hayatlarını zindan  ederiz. Sabırsızlık, öğrenmeye direnmektir. Dersi öğrenmeden veya gerekli  adımları atmadan cevaplara geçmek isteriz.


Zihninizin bir bahçe olduğunu düşünün. En başında,  bahçe sadece bir parça topraktır. O toprak üzerinde kendinize duyduğunuz  nefreti, umutsuzluğunuzu, öfkenizi ve endişelerinizi temsil eden çerçöpler ve  taşlar olabilir. Adına korku denen yaşlı bir ağacın budanmaya ihtiyacı vardır.  Bu şeylerin bir kısmını ortadan kaldırdığınızda ve toprak biçimlenmeye  başladığında, biraz tohum veya küçük bitkiler ekersiniz; bunlar mutluluk ve  zenginliktir. Güneş üzerine parlar, siz bitkileri sularsınız ve gerekli  besinleri vererek onlara sevgiyle bakarsınız.                             Başlangıçta pek fazla şey  olmuyormuş gibi görünür ama durmazsınız ve bahçenizle ilgilenmeye devam  edersiniz. Sabırlı olursanız, bahçeniz gelişir ve çiçekleriniz açar.  Zihninizde de aynı prensip geçerlidir; beslenip geliştirilecek düşünceleri  seçersiniz ve sabırla gelişerek, istediğiniz türden deneyimlerin yer aldığı  bir bahçeyi yaratırlar.



Hepimiz Hatalar Yaparız


Öğrenirken hatalar yapmak normaldir. Dediğim gibi,  birçoğunuz mükemmellik tutkusuyla lanetlenmiş durumdasınız. Kendinize yeni bir  şey öğrenme şansı vermiyorsunuz, çünkü ilk üç dakika içinde mükemmel bir  şekilde yapamazsanız, yeterince iyi olmadığınıza inanıyorsunuz.


Öğreneceğiniz her şey zaman alacaktır. Bir şeyi ilk  kez yapmaya başladığınızda, genellikle doğru gelmez. Ne demek istediğimi  açıklamak için, şu an biraz durmanızı ve ellerinizi çırpmanızı istiyorum. Bunu  yapmanın yanlış ya da doğru yolu yoktur. Ellerinizi çırpın ve hangi  başparmağınızın yukarıda olduğuna dikkat edin. Muhtemelen kendinizi tuhaf ve  hatta yanlış hissedeceksiniz. Ellerinizi tekrar ilk şekilde, sonra ikinci  şekilde, sonra birinci ve tekrar ikinci şekilde çırpın ve orada durun. Nasıl  hissediyorsunuz? Muhtemelen artık o kadar tuhaf gelmiyordur. Hiç fena değil,  alışıyorsunuz. Belki iki şekilde de yapmayı öğrenebilirsiniz.


Bir şeyi yeni bir şekilde yaparken de aynı prensip geçerlidir.  Başlangıçta farklı gelir ve hemen yargılarız. Ama biraz egzersizle, normal ve  doğal hale gelebilir. Kendimizi tek bir günde sevecek değiliz ama her geçen gün  kendimizi biraz daha fazla sevebiliriz. Her geçen gün kendimize biraz daha  fazla sevgi veririz ve iki-üç ay içinde, kendimizi sevmek konusunda bir hayli  aşama kaydederiz.                             Dolayısıyla, hatalar sıçrama taşlarımızdır. Değerlidirler,  çünkü onlar öğretmenimizdir. Hata yaptığınız için kendinizi cezalandırmayın.  Hatalarınızdan ders al­mak ve gelişmek istiyorsanız, hayatınızda tatmin sağlamak  için bir adım olarak hizmet edeceklerdir.


Bazılarımız uzun süredir kendimiz üzerinde çalışıyoruz  ve neden hâlâ karşımıza tekrar tekrar çıkan sorunlar olduğunu merak ediyoruz.  Bildiğimiz şeyleri güçlendirmeye devam etmeli, ellerimizi havaya kaldırıp  "Ne yararı var?" diyerek direnmekten vazgeçmeliyiz. Yeni yöntemler  öğrenirken, kendimize karşı nazik ve sabırlı olmalıyız. Yukarıdaki bahçe  örneğini hatırlayın. Olumsuz tohumlar büyümeye başladığında, onları elinizden  geldiğince hızlı bir şekilde toplayın.


4. Kendi zihinlerimize karşı nazik olmayı öğrenmeliyiz.


Olumsuz düşüncelerimiz olduğu  için kendimizden nefret etmeyelim. Düşüncelerimizin bizi hırpalamaktan  ziyade, geliştirdiğini düşünelim. Olumsuz deneyimlerimiz için kendimizi  suçlamayalım. Deneyimlerimizden öğrenebiliriz. Kendimize karşı nazik olmak,  tüm suçlamaları, tüm suçluluk duygusunu, tüm cezaları ve tüm acıları bir  kenara atmak anlamına gelir.


Gevşemek de bize yardımcı olur. Gevşemek, içteki gücü açığa çıkarmak için kesinlikle  gereklidir, çünkü eğer gergin hissediyor ve korku duyuyorsanız, enerjinizi kapatırsınız.  Bedenin ve zihnin serbest kalıp gevşemesini sağlamak için günde birkaç dakika  ayırmanız yeter. Herhangi bir anda ve yerde gözlerinizi kapayarak birkaç kez  derin nefes alıp verebilir, taşıdığınız gerginlikten kurtulabilirsiniz. Nefes  verirken, kendinize odaklanın ve sessizce şöyle deyin: "Seni seviyorum. Her şey  yolunda." Ne kadar sakinleştiğinizi görünce şaşıracaksınız. Hayatı sürekli gergin  bir şekilde ve korku içinde yaşamanız gerekmediği mesajını güçlendiriyorsunuz.



Her Gün Meditasyon Yapın


Ayrıca, zihninizi sessizleştirip kendi içsel bilgeliğinize kulak vermenizi de öneririm.  Toplumumuz meditasyonu gizemli ve uygulanması zor bir şeye dönüştürdü ama  meditasyon, aslında var olan en eski ve en basit yöntemlerden biridir. Bütün  yapmamız gereken, gevşemek ve kendi kendimize sevgi, huzur gibi kelimeleri veya kendimiz  için anlamı olan benzer türde kelimeleri tekrarlamaktır.


OM, atölye çalışmalarımda  kullandığım ve işe yaradığını gördüğüm antik bir sestir. Şunları da tekrarlayabiliriz:  Kendimi  seviyorum, kendimi affediyorum veya affedildim. Sonra da bir süre dinlemeliyiz. Bazı insanlar meditasyon yaparlarsa, zihinlerinde  düşünceleri durdurmaları gerektiğine inanırlar. Zihnimizi durduranlayız ama  düşüncelerimizi yavaşlatabilir ve kendiliklerinden akmalarına izin verebiliriz.  Bazı insanlar yanlarına bir bloknot ve kalem alarak, olumsuz düşüncelerini  yazarlar, çünkü böylelikle daha kolay dağıldıklarını görürler. Eğer  düşüncelerimizin zihnimizden akıp geçtiği - "Ah, bu bir korku düşüncesi,  bu öfke, şimdi sevgi düşüncesi, bir felaket düşüncesi, terk edilmişlik, mutlu  bir düşünce"  ve içeriklerine önem vermezsek, içsel gücümüzü gerçekten  akıllıca kullanmaya başlarız.


Herhangi bir yerde meditasyona  başlayabilir ve bir alışkanlığa dönüşmesine izin verebiliriz. Meditasyonu yüksek gücünüze odaklanmak gibi düşünün.  Kendinizle ve içsel bilgeliğinizle bağlantı kurun. Bunu istediğiniz her şekilde  yapabilirsiniz. Bazı insanlar yürürken veya koşarken meditasyon yaparlar. Yine,  farklı şekilde yaptığınız için yanlış olduğunu düşünmeyin. Ben bahçemde  dizlerimin üzerine çökmeyi ve toprağı kazmayı severim; benim için harika bir  meditasyondur.



İyimser Sonuçları Hayal Edin


Zihinde canlandırma çok önemlidir ve bunu yapmak için  kullanabileceğiniz çok çeşitli teknikler vardır. Dr. Carl Simonton, Getting Well Again (Tekrar İyileşmek) adlı kitabında,  kanserli hastalar için bir sürü zihinde canlandırma tekniği sunmakta ve  genellikle mükemmel sonuçlar almaktadır.                             Zihinde canlandırmayla, olumlu düşünmenizi sağlayan  net, pozitif imgeler yaratabilirsiniz. Birçoğunuz bana olumlu düşüncelerinizle  birlikte kullandığınız zihinde canlandırma yöntemleri hakkında yazdınız. Hatırlanması  gereken önemli nokta, zihinde canlandırmaların kimliğinizle ve kişiliğinizle  uyumlu olmasıdır. Aksi takdirde, zihinde canlandırmalarınız bir işe yaramaz.


Örneğin, kanser hastası bir kadın, bedeninde oluşan iyi katil hücrelerin kanserli hücrelere saldırıp  onları öldürdüğünü hayal etmişti. Zihinde canlandırma çalışmasının sonunda,  doğru yapıp yapmadığından şüphe duyuyordu ve kendisi için işe yarayacağına  inanmıyordu. Ona sordum: "Sen cinayet işleyebilecek biri misin?"  Açıkçası, kişisel olarak, kendi bedenimde bir savaş yaratmak konusunda kendimi  iyi hissedemem. Ona zihinde canlandırma yöntemini daha nazik bir başkasıyla  değiştirmesini önerdim.


Güneşin hasta hücreleri erittiğini veya bir sihirbazın  sihirli değneğiyle hücreleri iyileştirdiğini hayal etmek daha iyi olabilir.  Kendim kansere yakalandığımda, serin, temiz suyun rahatsız hücreleri  sistemimden temizlediğini hayal ederdim. Bilinç seviyesinde bize fazla saldırgan  gelmeyecek canlandırma tekniklerine ihtiyacımız vardır.


Aileleri veya dostları arasında hasta insanlar olanlar,  sürekli olarak onları hasta görmekle aslında zarar verirler. Onların  iyileştiğini zihninizde canlandırın. Onlara iyi titreşimler gönderin. Ama  iyileşmenin tamamen kendilerine bağlı olduğunu da unutmayın. Eğer açıklarsa,  onlara iyileşme sürecinde yardımcı olabilecek kasetler ve kitaplar hediye  edebilirsiniz. Eğer açık değillerse, onlara sadece sevginizi gönderin.


Herkes zihinde canlandırma yapabilir. Evinizi tarif  etmek, cinsel fantezi kurmak, sizi inciten birine neler yapabileceğinizi hayal  etmek gibi şeylerin hepsi zihinde canlandırmalardır. Zihnin yapabileceği şeyler  inanılmazdır.


5. Bir sonraki adım, kendinizi övmektir. Eleştirellik, içsel ruhu  yıkar; övgü ise içsel ruhu yüceltir ve güçlendirir. İçinizdeki gücü ve tanrısallığı kabul edin ve  yüceltin. Hepimiz, Sonsuz zekanın ifadeleriyiz.


Kendinizi hırpaladığınızda ve  aşağıladığınızda, sizi yaratan gücü aşağılarsınız. Küçük şeylerle başlayın. Kendinize  harika olduğunuzu söyleyin. Bir kez yapıp durursanız işe yaramaz. Sadece birer  dakikalık sürelerle olsa bile, yapmaya devam edin. İnanın bana, giderek  kolaylaşacaktır. Bir dahaki sefere yeni, farklı veya henüz öğrendiğiniz bir  şey yaptığınızda ve yeterince becerikli davranamadığmızda, kendinizi yalnız  bırakmayın.


New  York'taki Dinsel Bilim Kilisesi'nde ilk kez konuştuğumda çok heyecanlıydım.  Çok canlı bir şekilde hatırlıyorum. Bir cuma günü öğle üzeriydi. İnsanlar  sorularını yazıp, konuşmacı (ben) için bir sepete bırakmışlardı. Sepeti  kürsüye getirdim ve soruları cevaplarken, her birinin ardından küçük bir  tedavi uyguladım. Bitirdikten sonra, kürsüden indim ve kendime şöyle dedim: "Louise,  bunun ilk sefer olduğu düşünülürse, harika bir iş çıkardın. Bunu altı kez  yaptıktan sonra, bir profesyonel olacaksın." Kendimi azarlayarak şöyle  demedim: "Ah, şunu veya bunu söylemeyi unuttun." İkincisinin beni  korkutacak bir deneyim olmasını istemiyordum.


İlk seferinde kendimi hırpalasaydım, ikinci seferinde  de aynı şeyi yapacaktım ve sonunda konuşmaktan korkmaya başlayacaktım. Birkaç  saat sonra, gelişmek için neleri değiştirebileceğimi düşünmeye başladım.  Kendimi asla hatalı bulmadım. Kendimi övmeye ve harika bir iş çıkardığım için  kutlamaya çok özen gösteriyordum. Altı konuşmanın sonunda gerçekten de profesyonel  olmuştum. Bence bu yöntemi hayatımızın her alanına uygulayabiliriz. Uzun bir  süre daha konuşmalarıma devam ettim. Harika bir eğitim deneyimiydi, çünkü bana  kendi adıma düşünmeyi öğretmişti.



Hak ettiğinize inanın ya da inanmayın, iyiyi kabul etmeye hazır ve istekli  olun. Hak etmediğimize inanmanın yaşamlarımıza iyiliğin gelişini nasıl  engellediğini daha önce anlatmıştım. İstediğimizi elde etmemizi engelleyen şey  budur. Eğer iyi olmayı hak etmediğimizi kendi kendimize tekrarlayıp duruyorsak,  kendimiz hakkında nasıl iyi bir şey söyleyebiliriz ki?


Evinizdeki layık olma kurallarını düşünün. Hiç yeterince  iyi, yeterince akıllı, yeterince uzun boylu, yeterince güzel vs. oldunuz mu?  Uğrunda yaşayacak neyiniz var? Bir nedenle burada olduğunuzu biliyorsunuz ve bu  neden, her birkaç yılda bir yeni araba almak değil. Kendinizi tatmin etmek,  potansiyelinizi gerçekleştirmek için ne yapacaksınız? Olumlamalar, zihinde canlandırmalar,  tedaviler uygulamaya istekli misiniz? Bağışlamak istiyor musunuz? Meditasyon  yapacak mısınız? Hayatınızı değiştirmek ve istediğiniz hayatı yaratmak için ne  kadar zihinsel çaba harcayabilirsiniz?


6. Kendinizi sevmek, kendinizi desteklemek anlamına  gelir.


Arkadaşlarınıza  ulaşın ve size yardım etmelerine izin verin. İhtiyacınız olduğunda yardım  isterseniz, gerçekten güçlüsünüzdür. Birçoğunuz kendinize yetmeyi öğrendiniz.  Egonuz izin vermediği için yardım isteyemiyorsunuz. Her şeyi kendi başınıza  yapmaya çalışmak ve bunu başaramadığınız için kendinize kızmak yerine, bir  dahaki sefere yardım istemeyi düşünün.


Her şehirde destek grupları var. Neredeyse her sorun  için 12 Adımlık Programlar, bazı bölgelerde şifa grupları ve benzeri  organizasyonlar var. İstediğiniz şeyi bulamıyorsanız, kendi grubunuzu kurmayı  düşünün. Sandığınız kadar korkutucu bir şey değil. Aynı sorunlarla boğuşan  iki-üç arkadaşınızla toplanın ve izlenecek birkaç rehber prensip belirleyin.  Bunu kalbinizde sevgiyle yaparsanız, küçük grubunuz gelişir. İnsanlar mıknatıs  gibi size çekilir. Büyümeye başlar ve toplantı yeriniz küçük gelirse,  endişelenmeyin. Evren daima ihtiyacımız olanı sağlar. Ne yapacağınızı  bilmiyorsanız, ofisime yazın ve bir grubu nasıl yönetebileceğiniz konusunda  size yardımcı olalım. Gerçekten birbirinize yardım edebilirsiniz.



1985 yılında aids hastası altı adamla birlikte, Los  Angeles'ta The  Hayride'ı kurmuştum.  Bu yoğun krizle ilgili ne yapacağımızı bilmiyorduk. Onlara öylece oturup  "başımıza gelen şey çok korkunç" oyunu oynamayacağımızı, çünkü bunu  zaten bildiğimizi söyledim. Birbirimizi desteklemek için olumlu seviyede  elimizden geleni yaptık. Bugün hâlâ toplanıyoruz; her çarşamba gecesi 200 kişi  West Hollywood Park'a geliyor.


Aids rahatsızlığı olan  insanlardan oluşmuş sıra dışı bir grubumuz var ve herkese açık. Bütün dünyadan  insanlar bu grubun fonksiyonlarını izlemeye geliyor ve kendilerini  desteklenmiş hissediyorlar. Etkili olması için herkes katkıda bulunuyor. Meditasyon ve zihinde  canlandırma çalışmaları yapıyoruz. Alternatif terapiler hakkında bilgilerimizi  paylaşıyor, en son tıbbi yöntemleri inceliyoruz. Salonun bir ucunda insanların  uzanıp yatabileceği ve şifa enerjisi paylaşabileceği enerji masaları var.  Konuşabilecekleri Zihin Bilimi Pratisyenleri var. Sonunda birlikte şarkı  söylüyor ve kucaklaşıyoruz. İnsanların, geldiklerinden daha iyi duygularla  gitmesi­ni istiyoruz ve bazen insanlar günler boyunca süren olumlu bir etki  kazanıyorlar.




&


Destek grupları yeni sosyal biçim haline geldi ve bu  karmaşık çağda son derece etkili araçlar oldular. Birlik ve Dinsel Bilim gibi  birçok "yeni düşünce" kilisesi, her hafta böyle destek grubu  toplantıları düzenliyor. Birçok grup, yeni çağ dergilerinde ve gazetelerinde  listeleniyor. Başkalarıyla geniş çapta iletişim kurmak çok önemlidir. İçinizde  kıvılcım yaratır ve devam etmenizi sağlar. Benzer fikirleri olan insanların  birbirleriyle düzenli olarak fikir paylaşmasını tavsiye ederim.


İnsanlar ortak bir amaç için birlikte çalıştıklarında,  sızlanmak için değil, sorunun ötesine geçmek ve bir şekilde gelişip büyümek  için acılarını, şaşkınlıklarını, öfkelerini vs. paylaşırlar.


Devamı için kitaba ulaşınız.


( Pozitif Gücün Büyüsü -                           Louise Hay )


uYUM iÇİNDE yAŞAMAK...

SİZİN BURCUNUZ HANGİSİ ?BURÇLARA İNANALARI GÖRELİM...

 Fotoğraf: SİZİN BURCUNUZ HANGİSİ ?BURÇLARA İNANALARI GÖRELİM...♐ Yay: Bir Yay iyi niyetini kötüye kullanan insanı ayak işlerinde kullanır. Bir daha Adam yerine koymaz.♍ Başak: "Offf"la başlayan cümleler kurma bir Başağa. Yüreğini daraltma!♊ İkizler: İkizler insanının Nefretini kazanmak büyük yetenek ister. Her öküz yapamaz mesela. Hem odun, Hem öküz, hemde hıyar olmak lazım.♑ Oğlak: Takıldığın şey bir Oğlağın gözleriyse başka gözlerde aynı mutluluğu bulamazsın.♒ Kova: Tuhaf ama bir Kovaya aşık olunca insan o olmadan herşey Boş geliyor.♓ Balık: Aşkla Balığı ayrı yere koyamazsın çünkü Aşk bir Balığa aşıkken daha güzel.♈ Koç: Gerekirse aklıyla döver bir Koç. Elini sevmediği insanın pisliğine bulaştırmaz.♋ Yengeç: Bazen sadece sevdiği insanın kokusuna ihtiyacı vardır bir Yengecin.♉ Boğa: Raconu bellidir bir Boğanın. Kalemini kırdığı insan bir daha Boğanın kalbine bir şey yazamaz.♏ Akrep: Kendi Dünyasında Mutludur bir Akrep ve o Dünyaya çok az kişiyi kabul eder.♎ Terazi: Bir Terazinin mutluluğunu çalanın umarım çaldığı mutluluk kıçında patlar.♌ Aslan: Rica'dan anlamayana bir Aslan Emreder! Dediğini eninde sonunda yaptırır.

♐ Yay: Bir Yay iyi niyetini kötüye kullanan insanı ayak işlerinde kullanır. Bir daha Adam yerine koymaz. ...


♍ Başak: "Offf"la başlayan cümleler kurma bir Başağa. Yüreğini daraltma!

♊ İkizler: İkizler insanının Nefretini kazanmak büyük yetenek ister. Her öküz yapamaz mesela. Hem odun, Hem öküz, hemde hıyar olmak lazım.

♑ Oğlak: Takıldığın şey bir Oğlağın gözleriyse başka gözlerde aynı mutluluğu bulamazsın.

♒ Kova: Tuhaf ama bir Kovaya aşık olunca insan o olmadan herşey Boş geliyor.

♓ Balık: Aşkla Balığı ayrı yere koyamazsın çünkü Aşk bir Balığa aşıkken daha güzel.

♈ Koç: Gerekirse aklıyla döver bir Koç. Elini sevmediği insanın pisliğine bulaştırmaz.

♋ Yengeç: Bazen sadece sevdiği insanın kokusuna ihtiyacı vardır bir Yengecin.

♉ Boğa: Raconu bellidir bir Boğanın. Kalemini kırdığı insan bir daha Boğanın kalbine bir şey yazamaz.

♏ Akrep: Kendi Dünyasında Mutludur bir Akrep ve o Dünyaya çok az kişiyi kabul eder.

♎ Terazi: Bir Terazinin mutluluğunu çalanın umarım çaldığı mutluluk kıçında patlar.

♌ Aslan: Rica'dan anlamayana bir Aslan Emreder! Dediğini eninde sonunda yaptırır

Şimgi Geldim...

İsterdim...

Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır; düşünmek, taklit etmek ve en acısı olan denemek...

2013 Sonbahar / Kış sezonu için üşeyen kulaklara ''kulakdiven'' geldi efendim...Kaçırmayın...



Özellikle eldiveninize uygun kulakdiven almayı ihmal etmeyin...

Paradigma (Değerler Dizisi) Nedir?

Fotoğraf: Paradigma (Değerler Dizisi) Nedir?     Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur.Örneğin; trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam, diyebilirsiniz. Ama sorsanız, belki de onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır.Prof.Covey'in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. Oğlu; “anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk” demiş.Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu? Meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. Tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş. Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.Covey bu örnekleri ; “aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler” diye özetliyor. Buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor ve Einstein'in bir sözünü anımsatıyor:Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, “sorunların içinde kaybolmak” yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu asma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?ÇÖZÜMSÜZ gibi gördüğünüz sorunlar konusunda PARADİGMA değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır…”

Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur.


Örneğin; trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam, diyebilirsiniz. Ama sorsanız, belki de onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır.


Prof.Covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. Oğlu; “anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk” demiş.


Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu? Meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. Tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş. Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor.


Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.


Covey bu örnekleri ; “aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler” diye özetliyor. Buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor ve Einstein’in bir sözünü anımsatıyor: Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, “sorunların içinde kaybolmak” yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu asma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?


ÇÖZÜMSÜZ gibi gördüğünüz sorunlar konusunda PARADİGMA değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır…”

İyimserliğine Hayranım...

Elma Sirkesi'nin mucizevi özellikleri

[ELMA+SÄ°RKESÄ°.jpg]* Cilt rahatsızlıkları, yaralanma, güneş yanığı,
* Baş ağrısı, mide rahatsızlığı,Kadın hastalıkları,

*Soğuk algınlığı ve ateşli hastalıkların tedavisinde

*Yıllardır yararları pek çok kişi tarafından bilenen Elma Sirkesi'nin son mucizesi ise zayıflatma özelliğinin bulunması.

* Elma Sirkesi düzenli kullanıldığında sindirime yardımcı olarak, kilo vermeyi kolaylaştırıyor. Sabahları kahvaltıda, içine 1-2 kaşık elma sirkesi ve 1 kaşık bal karıştırılmış bir bardak su, uygun bir rejimle birlikte kullanıldığında düzenli kilo kaybetmenizi sağlıyor.


SİRKENİN YARARLARI * Antiseptik: Meyve ve sebzelerin elma sirkesi katılmış su ile yıkanması onların mikroplardan arınmasını sağlar. Ayrıca Bakteri ve mikropların barınmaması için mutfak ve banyolarınızda elma sirkeli su kullanmanız önerilir.

* Boğaz ağrısı: Anjin ve streptokok dahil olmak üzere tüm boğaz ağrılarında, 1 bardak suya katılan 1 kahve kaşığı elma sirkesi ile her saat başı yapılacak gargara rahatlatıcı bir çözüm olacaktır.

*Migren: Bir tasın içerisine eşit miktarda su ve elma sirkesi koyup kaynatın. Daha sonra altını kısarak yüzünüzü buhara tuttun. Bu şekilde 3 dakika kadar soluk almanız migren ağrılarının yok olmasını sağlayacaktır."

*Ayaklar: Ayaklarınız için bir leğene ayak bileklerinize kadar ılık su doldurun ve içine yarım şişe elma sirkesi ilave edin. Sabah ve akşam, en az 5 dakika, ayaklarınızı bu su içinde dinlendirin."

* Yorgunluk ve uykusuzluk: 1 litre suya 3 yemek kaşığı elma sirkesi ve bir fincan bal ilave edin. Her gece yatmadan önce 2 yemek kaşığı içeceğiniz bu karışımla uykusuzluğunuzun ve yorgunluğunuzun kaybolduğunu göreceksiniz."

*Kaşıntılar: Böcek ısırmalarına ve kurdeşene bağlı kaşıntılarda, arı sokmalarında ve cilt çatlaklarında sürülecek elma sirkesi rahatsızlığı ve acıyı giderecektir."

*Mide bulantısı: Mide bulantısının ve kusmanın önüne geçmenin yolu; ılık elma sirkesine bir bezi batırıp sonra sıkmak ve bu bezi midemizin üstüne yerleştirmektir. Bez soğudukça ılık bir bez ile işlem yeniden yapılmalı. *Sivilceler: Sağlıklı bir cilt için banyo suyunuza biraz elma sirkesi ilave edin. Cildinizin yumuşadığını ve parladığını fark edeceksiniz. Sivilceler için, su ile seyreltilmiş elma sirkesiyle yüzünüzü silin ve durulayın. Elma sirkesi akneye neden olan mikropları öldürür. *Kepeksiz saçlar: Saçınızı yıkadıktan sonra, durulama suyuna elma sirkesi ekleyin. Saçınız kepekten arınacak ve parlaklaşacak

* Varisler: Varislerin yol açtığı ağrıdan şikayetçiyseniz, sirkeli bir bezi, bacaklarınıza sarın ve 30 dakika bekletin. Otuz dakikalık süreyi bacaklarınızı yukarı kaldırarak geçirin. Bu işlemi sabah ve akşam tekrarlayın. * Nasırlar: En bilinen yollardan biri bayat ekmeği elma sirkesine batırıp nasırlı bölgenin üzerine koymak ve gece boyunca orada muhafaza etmektir. Sabah kalktığınızda nasırın veya sertliğin kaybolmuş olduğunu göreceksiniz. Bir başka yol ise ılık suyun içine yarım bardak sirke koyup, yarım saat süre ile nasırlı bölgeyi bu suda bekletmek ve daha sonra bir havlu ile kurulayıp ponza taşı ile bölgeyi ovuşturmaktır.

Suda Yürüyen Adam!

http://youtu.be/upPI0elCMHk

Asıl adı Steve Frayne olan İngiliz illüzyonist Dynamo, kendisini izleyen binlerce kişinin önünde Thames nehri üzerinde yürüdü.

Cebinde iki not taşıyacaksın. Birinde: ''Dünyanın merkezi sensin''. Diğerinde: ''Bir hiçsin'' yazacak.



Cebinde iki not taşıyacaksın. Birinde: ''Dünyanın merkezi sensin''. Diğerinde: ''Bir hiçsin'' yazacak. Kendini bulunmaz Hint kumaşı sanmaya başladığında ikincisini, yaşadığın hayattan zevk almamaya başladığında ise birinci notu okuyacaksın...

- Dr. Erdal Kınacı -

NEME LAZIM BE SULTANIM!"


Mektubun tam ve orijinal nüshası Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.





"NEME LAZIM BE SULTANIM!"
Kanuni Sultan Süleyman Han, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayâl eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünmeye ba şlar. Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahyâ Efendi’ye gönd...
erir. Mektup kısaca (mealen) şöyledir: “Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın âkıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı?” Mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma çok uzundur:
“Neme lâzım be Sultânım!”
Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultân, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünemez. Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta?” Nihayet kalkar, Yahyâ Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar süt kardeşine:
“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!”
“Sultânım sizin sorunuzu ciddiye almamak kâbil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”
“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “neme lâzım be Sultânım!” demişsiniz. Sanki “Beni böyle işlere karıştırma” der gibi bir anlam çıkarıyorum.” İşte bundan sonra Yahya Efendi tarihi cevabını açıklar:
“Sultânım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa, işitenler de “neme lâzım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryâdı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimâd ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...”
Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdîk eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir âlime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Yahya Efendi'ye ise bu tür ikazlardan hiçbir zaman geri kalmaması için tembihte bulunup oradan ayrılır. Bu hadise de böylece tarihe geçer. Mektubun tam ve orijinal nüshası Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.

fotoğraf: Muhteşem yüzyıl dizisinden alınmıştır...





Alo,Rüya Yorum Hattı Mı?

Hoca dediğin Arayan olmalı. Dostun olmalı. Sırdaşın olmalı. Hoca dediğin gönüldaşın olmalı...



Hoca dediğin hem öğrencin olmalı hem öğretmenin. Dostun olmalı. Sırdaşın olmalı. Hoca dediğin gönüldaşın olmalı. "Ben söyleyeyim sen dinle" dememeli. Söylemeden anlamalı.

Hoca dediğin haldaş olmalı. Vaaz verir gibi konuşmamalı. Gönlüne ipotek koymamalı. Bazen hamur etmeli manayı. Bir kelime söylemeli ki ciltlerce kitaplardaki manayı akıtmalı.

Damlada deryayı sunmalı hoca dediğin. Aranılan olmalı. Hoca dediğin adayan olmalı.

Allahım; Daha Geç İncinmek İçin ve Daha Çabuk Bağışlayabilmek İçin Yakarıyorum...



Allahım,

Daha Geç İncinmek İçin ve Daha Çabuk Bağışlayabilmek İçin Yakarıyorum...

Lütfen Duy Sesimi...

Nar Berekettir... Günün Fotosu...19/09/2012

Fotoğraf

ESKİYE ........."TAZE GÖZYAŞI YOK"......



ESKİYE .........
"TAZE  GÖZYAŞI YOK"......
...demiş can dostum benimmm..........♥

Zuhal Zorluoğlu