16 Ocak 2012

Biletine büyük ikramiye çıkan Temeli üç ay sonra bakkal kasap ve borçlu olduğu esnaf yoldan çevirmiş...

İnanıp direnirseniz,ıssız çölün sessiz kuyusuna da düşseniz, İlahi yardım size gönderilir.

 İnanıp direnirseniz,ıssız çölün sessiz kuyusuna da düşseniz, İlahi yardım size gönderilir.

(Ruhsal Zeka/Muhammed Bozdağ)

En önemli olanı unutma...

Kadın kucağındaki çocuğuyla mağaranın önünden geçerken içeriden bir ses duyar: “İçeri gir ve ne istersen al ama en önemli olanı unutma! Ayrıca sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate al!” Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır. Masanın üzerindeki altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner,çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla masanın üzerindekileri toplamaya başlar.

Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur: “Yalnız 8 dakikan var! “ 8 dakika çabuk geçer; kadın toplamış olduğu kıymetli taş ve altınlarla mağaranın dışına koşar, kapı kendiliğinden kapanır. Bu sırada çocuğunu içeride unuttuğunun farkına varır ama kapı bir daha açılmamak üzere kapanmıştır artık. Aynı şey çoğu zaman bizim başımıza da gelir. Bu dünyada 70-80 yıllık ömrümüz vardır, o da nasipse ve bir ses daima bize ''Sakın en önemli şeyi unutma!'' der gibidir.

Önemli olanlar manevi değerler, inançlar, dikkatli olmak, aile, dostlar ve hayattır. Ancak kazanç hırsı, zenginlik, maddi şeyler bizi öylesine büyüler ki; çoğu zaman en önemli şeyleri bir köşede bırakırız. Asla akıldan çıkarmamak gerekir ki, dünya hayatı çok çabuk geçer ve ölüm beklenmedik zamanda bizi yakalar.

Dünya hayatının kapısı bizim için ebediyyen kapanmış olacağından son pişmanlık fayda vermez. EN ÖNEMLİ ŞEYLERİ unutmamanız dileğiyle

Sana en yakın kitabı al ve 60. sayfayı aç ve 9. cümleyi buraya yaz...

Üç kişiye birer dilek hakkı verilir...

Pazarlamaci, sef sekreter ve Patron bir öglen paydosunda lokantaya dogru yürü...mektedirler. Parktaki banklardan birinin üzerinde sihirli bir lamba bulurlar. Lambayi ovarlar ve gerçekten de lambadan cin çikar. “Aslinda kisiye 3 dilek hakki veriyorum ama sizler üç kisi oldugunuz için hepinizin birer dilegini gerçek yapacagim” der cin.

Sef sekreter arsizca atilarak “önce ben” diyerek siranin önüne yerlesir. “Bahamalarda, muhtesem bir sahilde tatil yapmak istiyorum. Tatilim hiç bitmesin ve hiçbir dert hayatima girmesin” diye dilegini ifade eder. Ve hoop, ortadan kaybolur.

Simdi de pazarlamaci atilir ve “simdi sira bende” der. “Hayallerimdeki kadinla Tahiti sahillerinde Pina Colada içmek istiyorum” der ve hoop, o da ortadan kaybolur. “Simdi sira sende” der cin digerlerinin patronuna.

“Bu iki salağı da ögleden sonra islerinin basinda görmek istiyorum” der patron.

Hikayeden çikartilacak ders : Üstünüz olan birinin her zaman için önce konusmasina  izin verin.

Hayatımızda cazibesine kapıldığımız bir sürü problem olur, kalbi okşayan ama sorun yaratmaktan başka işe yaramayan ve vazgeçmek istemediğimiz ilişkiler, alışkanlıklar ve istekler gibi.

Tibet dağlarının ücra köşelerindeki bir manastırda Üstadın başdanışmanı vefat etmişti. Üstad kendisi için bir başdanışman seçmeliydi. Başdanışmanlık görevini yürütebilecek düzeydeki talebelerini topladı ve durumu açıkladı:


- Bana yardımcı olacak bir başdanışman lazım. Birazdan vereceğim problemi çözen kişi benim başdanışmanım olacak. Bu...nu söyledikten sonra sehpanın üzerine, zarif bir gülün bul...unduğu antika bir vazo koydu. Üstad "İşte problem bu", dedi ve öğrencilerine başka hiçbir şey söylemeden gözlerini yumdu. Herkes vazonun ve gülün güzelliğine hayran oldu. Ortada bir problemin olduğunu ve onun çözümünün bulunması gerektiğini bilen talebeler kafa yormaya başladılar.


Ansızın talebelerin birisi yerinden kalktı ve elinin tersiyle sehpadaki vazoyu yere savurdu. Üstad gözlerini açtı ve "Artık benim başdanışmanımsın", dedi. Talebeler olan biteni anlayamadı. Üstad ise sözlerine şöyle devam etti: - Sizler problemin içindeki cazibeye kapılarak onu çözmekten aciz kaldınız. Bu kardeşiniz ise problemin problem teşkil ettiğinin bilincinde olarak onu ortadan kaldırdı.


Hayatımızda cazibesine kapıldığımız bir sürü problem olur, kalbi okşayan ama sorun yaratmaktan başka işe yaramayan ve vazgeçmek istemediğimiz ilişkiler, alışkanlıklar ve istekler gibi. Önemli olan çözüme odaklanmaktır, bizi çözümden uzaklaştıran problemin içindeki güzelliğe değil.

Yeni Harvard Beslenme Piramidi...



ABD Tarım Bakanlığı (USDA), Amerikan halkının sağlığını korumak ve kronik hastalıklardan uzak kalacak şekilde beslenmelerini sağlamak amacıyla, 1992 yılında bir 'Beslenme Rehber Piramidi' yayınlamıştı...1992'den beri, birbiri peşisıra yapılan çalışmalar, bu piramidin oldukça hatalı olduğunu gösterdi.Harvard Toplum Sağlığı Okulu tarafından, beslenme ve sağlık arasındaki ilişkinin şu anki verileriyle yeni bir besin piramidi hazırlandı. Çalışmalar, hazırlanan piramidin tavsiyelerine uyulduğunda, kadınlarda ve erkeklerde kalp hastalıkları riskinin düşebildiğini gösteriyor.

http://www.saglikinfo.com/index.php?t=2&l=56&p=102#a1

Resimdeki yüzü herkes görebiliyor mu ???

Ey Can! Edep nedir diye arar sorarsan eğer, bil ki edep,

Çevremizdeki her insana yardım elini uzatıp, yukarı çekelim. Hoşgörüyü, merhameti ve sevgiyi yayalım...



Bir balıkçı dostum bana tuttuğu yengeçleri içine koyduğu sepetin bir kapağı olmasına gerek olmadığını söylemişti. Yengeçlerden biri sepetten yukarı doğru tırmanmaya başlarsa ikinci bir yengeç onun arkasından tırmanır ve onu aşağı doğru çekermiş.

Biz böyle yapmayalım. Çevremizdeki her insana yardım elini uzatıp, yukarı çekelim. Hoşgörüyü, merhameti ve sevgiyi yayalım...

Ve göreceksin ki dayanıklısın... Ve kuvvetlisin...Ve değerlisin...

Bir süre sonra, bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki ince farkı öğrenirsin...

Yenilgileri başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın, bir çocuğun üzüntüsü ile değil, bir yetişkinin zerafeti ile...

Ve herşeyi bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir...

Bir süre sonra güneş ışığının yakıcı olduğunu öğrenirsin eğer fazla maruz kalırsan...

Bu yüzden, başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden kendi bahçeni yap ve kendi ruhunu kendin süsle...

Ve göreceksin ki dayanıklısın...

Ve kuvvetlisin,

 Ve değerlisin...

Sıkıntılı zamanlarında sakın ümidini kesme; çalış, gayret göster.

Sıkıntılı zamanlarında sakın ümidini kesme; çalış, gayret göster.

Göreceksin ki, bir gün güneşli, neşeli günler sizi kucaklayacaktır.

Güçlük kolaylıkla beraberdir.

Kendine gel...

Ümidini kesme...

~Mevlânâ~

İnsanı düzelttiğin zaman dünya kendiliğinden düzelir...

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal  ediyordu. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu.
Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.

Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı:
- Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim! dedi.
Sonra düşündü:
- Oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez!
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi:
- Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz! dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu.
Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı:
- Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzeltiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!

Bu resimde neler var ??? Bakalım kim bulacak ???

Pastırmalı Yumurta Tarifi...

Pastırmalı Yumurta1 çorba kaşığı tereyağı

100 gr pastırma

4 yumurta

Tercihen bakır bir sahanda tereyağını eritin. Pastırmaları koyarak arkalı önlü kısık ateşte hafifçe pişirin. Üzerine, sarışım dağıtmamaya dikkat ederek aralıklı biçimde yumurtaları kırın. Sahanın kapağını kapatın. Kısık ateşte 3-4 dakika pişirip sıcak servis yapın.

 

http://www.e-tarifler.com/yumurta_yemekleri_tariferi/pastirmali-yumurta.0.html

 

 

Her anın bir sürpriz olduğunu ve önceden hazırlanmış hiçbir cevabın işe yaramayacağını anlarsın.



Hayat böyledir işte. Ona hazırlanamazsın, onun için hazır olamazsın. Güzelliği, mucizesi de budur, seni hep hazırlıksız yakalar, hep sürpriz yapar. Gözlerin varsa her anın bir sürpriz olduğunu ve önceden hazırlanmış hiçbir cevabın işe yaramayacağını görürsün... OSHO

Ya kartal olup uçacaksın; Yakalamak için güneşi, başarıyı, umudu, mutluluğu ve sevgiyi...

Heyyyyyyy sen, evet evet bu yazıyı okuyan sen, sana söylüyorum. "Ya kartal olup uçacaksın; Yakalamak için güneşi, Başarıyı, umudu,  mutluluğu ve sevgiyi, yada tavşan gibi yaşayacaksın olmak için kartal yemi. Seçenek senin"..

konuşmadan önce dinleyin, yazmadan önce düşünün, harcamadan önce kazanın, dua etmeden önce bağışlayın, incitmeden önce hissedin

"Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden bir şey ummam. Beklentiler daima yaralar. Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin ve konuşmadan önce dinleyin, yazmadan önce düşünün, harcamadan önce kazanın, dua etmeden önce bağışlayın, incitmeden önce hissedin, nefret etmeden önce sevin, vazgeçmeden önce çabalayın, ölmeden önce yaşayın. Hayat budur. Onu hissedin,onu yaşayın ve ondan hoşnut olun...''

(William Shakespeare

Senin Dünyaya Baktığın Pencere Kirli İse Benim Renkli Çiçeklerimi Çamur Görürsün

Senin Dünyaya Baktığın Pencere Kirli İse Benim Renkli Çiçeklerimi Çamur Görürsün!

"Uğur Koşar"

Her şeyi göz ile değil, öz ile görmeye gayret ediniz...

Bu dünyaya herkesin ayrı bir görevi vardır. Kimi şifa verir. Kimi okur, kimi yazar, kimi gezer. Kaderinizde ne varsa o olur. Kendini bulan kişi mucizeler onun işi...

Asılsız düşünceler, bedeninizi yıpratmaktan başka bir işe yaramaz. Üzüntü hiçbir şeyi geri getirmez. Sadece sizi götürür. Olmayacak şeylerin peşinde koşmayın. Saadet yolu pek çoktur. Her işte mantığınızı kullanın.

Her şeyi göz ile değil, öz ile görmeye gayret ediniz.

Ne çok kitabın varmış senin böyle...

Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk . .

Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz ...bozulmazdı hiç!

Dışarıda kar... Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa...

Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...

Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi...

Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...

Dışarıda kar... İçeride kanaat... İçeride huzur... Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.

Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk.

Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...

Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası...

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.

Çay da kokardı... Domates de... Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar... İçeride huzur... Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...

Kimin umurunda... Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk . .

Küle döndüysen ;Yeniden güle dönmeyi bekle…

Küle döndüysen ;
Yeniden güle dönmeyi bekle…
Ve;
Geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil ;
Kaç kere küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla !

Telgrafin Telleri - Fasl-i Beyoglu

http://youtu.be/w4n-wwh0J6g

Olayı değiştiremezsiniz ama olaya bakış açınızı değiştirebilirsiniz...

Hepinmiz zaman zaman bize ağır gelen, umutsuzluğa sürükleyen olaylarla karşılaşırız.

Keşki olmasa ama  hayatta olmanın kuralı bu...

Böyle durumlarda başvurduğum bir yöntem vardır, naçizane tavsiye ederim...

Olayı değiştiremezsiniz ama olaya bakış açınızı değiştirebilirsiniz...

Sizin yükünüzü alacak, gönlünüzü ferahlatacak yeni bir bakış açısı geliştirmeye bakın...

Eğer tek başınıza yapamıyorsanız, bir arkadaşınızdan, ailenizden

yada mutlaka bir uzmandan destek alın...

Herkese iyi haftalar...

İnsana ilk işlediği günah ağır gelir, onun altında ezilir ama ona tövbe etmeden başka günahlar işlemeye devam ederse artık o günahlar ona hafif gelmeye başlar.

Vaktiyle bulunduğu küçük yerde geçim sıkıntısı çeken dürüst ve temiz yaratılışlı genç bir adam, bir gün memleketine çok uzakta bulunan bir şehir merkezine giderek iş bulup çalışmaya, kendine yeni bir hayat düzeni kurmaya karar verdi. Bu niyetle vakit kaybetmeden hazırlanıp yola koyuldu. Genç adam bu yolculuğu sırasında yorum ve açıklaması kendisi için imkânsız olan bir takım olaylarla karşılaştı. ...


 Bunlardan biri şuydu: Bazı kimseler bir tarlaya buğday ekiyorlar, ekilen buğdaylar hemen yetişip olgunlaşıyor, onlar da hiç vakit kaybetmeden hasat ediyorlar, sonra bunları ateşe verip yakıyorlardı.


İkinci olarak şuna şahit olmuştu: Bir adam büyük bir taşı kaldırmaya çalışıyor, kaldıramıyor; ama bu taşa bir tane daha ekleyince kaldırabiliyor, bir üçüncüyü ekleyince daha da rahat kaldırabiliyordu.


 Şahit olduğu bir başka olay da şu idi: Bir adam bir koyuna binmiş, onun üzerine birkaç kişi daha binmiş koşturuyorlar, arkalarından birileri de onlara yetişmek için çabalıyor ama yetişemiyorlardı. Adam bunlarla kafası karışmış birhalde uzun yolculuğun nasıl geçtiğini anlamadan şehrin kapısına geldi. Burada nurani bir ihtiyar kendisini durdurup nereden geldiğini, niçin geldiğini yolculuğun nasıl geçtiğini sordu. Adam her şeyi anlattı ve yolda karşılaştığı alışılmamış hadiseleri de serüvenine eklemeyi unutmadı.


 Bunun üzerine ihtiyar bu genç adama rastladığı olayları bir bir açıkladı: “Senin yolda ilk rastladığın buğday ekip hemen hasat eden ve sonra ateşe verip yakan insanlar, iyilik edip de onu sağda solda konuşarak değerini sıfıra indiren insanları simgeler.


Taş kaldırmaya çalışan kimse de şunu anlatır: İnsana ilk işlediği günah ağır gelir, onun altında ezilir ama ona tövbe etmeden başka günahlar işlemeye devam ederse artık o günahlar ona hafif gelmeye başlar.


Koyun ve ona binenlere gelince, koyun cennet hayvanıdır Sırtındakileri cennete taşımaktadır. Koyuna ilk defa binen alimlerdir. Ondan sonra binenler her sınıftan müminlerdir. Bunlara yetişmek için koşanlar ise inançsızlardır

Bazen evrende kendimizi en yalnız hissettiğimizde, sıkıntımızı atlatmak ve farklılığımızı ve yalnızlığımızı hafifletmek için Allah bize, aynadaki aksimiz gibi bir ikiz gönderir...

O yıl New York´ ta kış, Nisan´ın sonuna kadar uzamıştı. Kör olduğum ve yalnız yaşadığım için çoğunlukla evde kalmayı yeğledim. Sonunda bir gün soğuk hava gitti, bahar kendini gösterdi.

Hava coşkulu bir kokuyla dolmuştu. Arka bahçeye bakan pencerenin önünde küçük, neşeli bir kuş devamlı cıvıldıyor, sanki beni dışarıya çağırıyordu. ... Nisan ayının değişken havasını bildiğimden kışlık mantoma sarıldım. Fakat havanın ılıklığını içimde hissedince, yün kaşkolumu, şapka ve eldivenlerimi bıraktım. Üç çatallı bastonumu alıp neşeyle sundurmaya çıktım ve kaldırımın yolunu tuttum.

Yüzümü güneşe doğru kaldırıp, onu selamlayan bir gülümseme sundum. Sessiz çıkmaz sokağımızda yürürken kapı komşum ´Merhaba´ diyerek seslendi ve gideceğim yere götürmeyi teklif etti: ´Hayır, teşekkür ederim. Şu bacaklar bütün kış dinlendi.Eklemlerimin harekete ihtiyacı var. Bu yüzden yürüyeceğim´ diye cevap verdim. Köşeye vardığımda alışkanlıkla durdum. Birinin gelip yeşil ışık yandığında beni karşıya geçirmesini bekledim. Nedense bu sefer, öncekilere göre daha uzun süre beklemiştim ve hâlâ hiç kimse teklifte bulunmamıştı.

Sabırla beklerken, eskiden hatırladığım bir melodiyi mırıldandım; çocukken öğrendiğim ´Hoş geldin bahar...´ şarkısıydı. Birden güçlü bir erkek sesi konuştu: ´Sesinizden çok neşeli bir insan olduğunuzu hissettim. Sizinle caddeyi birlikte geçme şerefini bağışlar mısınız bana?´

Kibarlıkla iltifat görünce gülerek başımı salladım ve duyulabilir bir sesle ´Evet´ dedim. Kibarca koluma girdi ve birlikte kaldırımdan yola indik. Yavaşça yolun karşısına geçerken, konuşulabilecek en iyi konudan, havadan konuştuk.

Adımlarımızı birlikte atarken hangimiz rehber, hangimiz yardım alıyor, belli olmuyordu. Yolun karşısına varmamıza az kala ışığın değiştiğini anlatırcasına kornalar sabırsızca çalınmaya başladı. Kaldırıma çıkmak için birkaç çabuk adım daha attık.

Ona dönüp, bana eşlik ettiği için teşekkür etmek üzere ağzımı açmıştım ki, ben daha bir şey söylemeden o konuştu:´Bilmem farkında misiniz? Sizin gibi neşeli bir insanla karşıya geçmek benim gibi bir kör için ne kadar muhteşem bir şey...´ O bahar gününü hiç unutmayacağım.

Bazen evrende kendimizi en yalnız hissettiğimizde, sıkıntımızı atlatmak ve farklılığımızı ve yalnızlığımızı hafifletmek için Allah bize, aynadaki aksimiz gibi bir ikiz gönderir . . .

Yalnızlığından kaçmak için başkalarına sığınma, kendini bitmez işlere ve etkinliklere boğma...

"Yalnızlığından kaçmak için başkalarına sığınma, kendini bitmez işlere ve etkinliklere boğma ve aynaya bak hadi...

Konuş kendinle.

Senin ötende ve dışında değil yaşam dediğin...

Tam da içinde!"

-Osho-

Ders al yoluna devam et…!"

Geçmişin keşkeleri…

Geleceğin endişeleri ile oyalanma…

Ders al yoluna devam et…!"

Gülünce çok güzel oluyorsuz Zeynep...

Çiçeklerin mis kokusuyla, coşkusuyla gününüz aydın olsun.

Allah bize Günümüzü aydınlatacak arzu

Arzularımızı güçlendirecek kuvvet

 Kuvvetimizi yaratacak para

 Parayı kazanacak fırsat ...

Fırsatları değerlendirecek akıl

Aklı koruyacak sağlık

Sağlığı sürdürecek mutluluk

Mutluluğu getirecek sevgi versin......

Çiçeklerin  mis kokusuyla, coşkusuyla gününüz aydın olsun.

Günaydın, Günaydın, Günaydın herkese.

Olaylara bakış açın hayatını belirler...



Olaylara bakış açın hayatını belirler...

Her şey, her an değişebilir. Hiçbir şey kalıcı değil.

Her şey, her an değişebilir.

Hiçbir şey kalıcı değil.

Yarının, geleceğin hiçbir garantisi yok.

O yüzden umutsuzluk da, rehavet de, garanti arayışı da yaşamımızdan çalıyor.

Yaşam akıp gidiyor.

Dipteysen dibin tadını, zirvedeysen zirvenin tadını çıkar.

Kaçma, yaşa...

Aret Vartanyan

İşte benimki ... Günün fotosu...16/01/2012

Bazı insanlar vardır ki hani nasıl desem, dört dörtlüktür hayat dolu, neşeli, canlı…

Bazı insanlar vardır ki hani nasıl desem, dört dörtlüktür hayat dolu, neşeli, canlı…

Arkadaşlıkta ve dostlukta bağlılıkları güçlüdür. Mutluluklarını neşe ve coşkuyla yaşar.

Çabuk kırılsa da ince düşünür, hassas ve duygusaldır…

Fikir insanı olup fikir üretmeyi sever.

Karşısındakine huzur ve dinginlik verir.

Girdikleri her ortamda pozitifliği yansıtır...

SEN GİBİ GÜZELLİK

Geçmiş geçmişte kaldı.

Sen bir gül bahçesi oluşturmaya niyet ettin. O bahçeyi oluştururken güllere de , hoş kokulara da aynı zamanda dikenlere ve kuş pisliğine de denk geleceksin

Bir dostum bana dedi ki “ Sen bir gül bahçesi oluşturmaya niyet ettin. O bahçeyi oluştururken güllere de , hoş kokulara da aynı zamanda dikenlere ve kuş pisliğine de denk geleceksin. Kuş pisliğine denk geldiğinde ona takılıp kalırsan esas hedefini unutursun. Yolda karşılaştığın şeyler sana asla niyet ettiğin, oluşturmak istediğin şeyi unutturmamalı,sana geri adım attırmamalı.”

Ben ne kadar da şanslıyım … İnsanın böyle bir tane bile dostu olması en büyük zenginliği… Evet, niyet ettiğiniz yolda karşınıza neler çıkıyor? Her zaman güllere ve hoş kokulara rastlanmıyor değil mi? Peki dikenler denk geldiği zaman ne yapıyorsunuz ? Eğer benim gibi şanslıysanız size rehberlik edecek , sizi o anda aşağıya çeken , enerjinizi çalan olaylar karşısında hemen esas hedefinizi hatırlatarak sizi yukarı çekecek birini arıyorsunuz… Ama eğer böyle biri yoksa ya da o an için böyle birine ulaşamadıysanız sakın enerjinizin aşağıya çekilmesine izin vermeyin.

Dikenin ve kötü kokuların sadece yolunuza çıktığını ama sizin bu yolculukta onlara takılmadan ,yol üstünde karşılaştığınız ama yürüyerek orada bırakacağınız olaylar olduğunu düşünün. Sizin hedefiniz ise ileride. Yürüyerek her şeyi geride bırakarak adım adım ona ulaşıyorsunuz. Hiçbir şey sizin yol üstünde durmanıza ve gerilemenize izin veremez. Böyle düşündüğünüz anda bir anda kara bulutlar dağılıyor ve güneş ışığını görmeye başlıyorsunuz.

Vücudunuzu ve ruhunuzu bir hafiflik hissi kaplıyor. Önünüzdeki yol aydınlanıyor ve varmak istediğiniz noktayı daha net görüyorsunuz. Ayrıca azminiz de artıyor. Yazımı hayatımdaki dostlarımın varlığına şükranlarımı sunarak bitirmek istiyorum.

Tüm sevgimle, Violet

Rengarenk bir hafta olsun hepimize...

günaydın...

rengarenk bir hafta olsun hepimize ...:))

Çok cesaretliymişiz gibi duruyoruz oysa korkudan duvarlarla örülü kalplerimiz...